POLİTİKA - 21 Mart 2012 Çarşamba 14:04

MHP GRUP TOPLANTISI...(1)

A
A
A
MHP GRUP TOPLANTISI...(1)

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 evladımızı taşırken bir binanın üstüne çakılan helikopterin, teknik sorundan mı, yoksa kalleşçe yapılan saldırıdan mı, böyle bir akıbete uğradığı hususunun kısa süre içinde netleştirilmesi gerektiğini belirterek, "Zaman kaybına, ihmale ve işi ağırdan almaya müsaade etmeden, konunun gizemli tarafları açığa çıkarılmalı ve milletimiz mutlaka bilgilendirilmelidir. Türkiye artık Afganistan defterini kapatmak için harekete geçmeli, buradaki sayıları bin
850`ye yaklaşan askeri varlığımızı geri çekmek amacıyla AKP hükümeti gerekli girişimleri ve hazırlıkları bir an önce başlatmalıdır" dedi.
Partisinin TBMM`deki grup toplantısında konuşan Bahçeli, 18 Mart Şehitler Günü dolayısıyla vatan uğruna can veren, kan döken, baş koyan, ama taviz vermeyen millet iradesini gururla ve dualarla hatırladıklarını belirtti. Çanakkale elleri öpülesi bir neslin, rengi kıpkırmızı olan inanç ve iman mürekkebiyle yazdığı fedakarlık manifestosu, ürkmeyen, çekinmeyen, korkmayan ve yenilmeyi aklından bile geçirmeyen millet kudretinin uyanışı ve şahlanışı olduğunu kaydeden Bahçeli, "Mermiye karşı sevdanın, gülleye
karşı tutkunun, esarete karşı bağımsızlık ruhunun galip gelmesi ve üste çıkmasıdır. 97 yıl önceki destan; adanmışlığın emperyal bileği bükmesi, kahramanlığın çelikten kuleleri eritmesi, inanmışlığın sömürge hevesini devirmesi ve azmin işgali tepelemesidir. Çanakkale`den yükselen şuur, arşa ulaşan cesaret örneği; hamdolsun ki tuzakları boşa çıkarmış, saldırıları püskürtmüş ve hesapları tümüyle bozarak geleceğimizi aydınlatmıştır. Türk milleti, üzerine gelen yedi düveli, boğazına çöken düşman unsurları,
kalbine hançer vurmak için pozisyon almış kirli emelleri şehitliğe koşar adım giden evlatları sayesinde def etmiştir. Alayına gününü göstermiş, Çanakkale`nin geçilmezliğini, son yurdumuzun teslim alınamayacağını imrenilecek bir özveriyle ispatlamıştır. Cephelerde millet fertleri yekvücut olmuş, kimse kimsenin mezhebiyle, yöresiyle, kökeniyle ve dünya görüşüyle ilgilenmemiş, üstelik bunları da merak etmemiştir. Bu itibarla, Çanakkale farklılıkları teşvik ederek, bizi birbirimizden koparmaya çalışan AKP
zihniyetine ders olmalıdır. Herkesin kimliğini tanıma, kültürünü kabul etme ve dilini benimseme arayışında ve utanmazlığında olan gafillere ibret vesikası olmalıdır. Milletimizi 36`ya ayırma konusunda ayak direyen, etnik kimlikleri birer birer sayarak bu konuda gözünü hırs bürüyen Başbakan Erdoğan`a da bir sonuç vermelidir. Çanakkale; birliğin ve beraberliğin şehit kanlarıyla bestelenmiş ve gönüllere emanet edilmiş nağmesidir. Kardeşliğin, kadirşinaslığın, kader ortaklığının ve bin yıllık kadirliğin ete ve
kemiğe bürünmüş halidir. Yozgatlı`nın, Iğdırlı`nın, Erzurumlu`nun, Diyarbakırlı`nın, Rizeli`nin, Sinoplu`nun, Antalyalı`nın, Balıkesirli`nin, Sakaryalı`nın göz nuruyla, alın teriyle ve kefensiz bedeniyle bir araya gelip hiç düşünmeden tutuşturduğu bağımsızlık meşalesidir" dedi.
Türkiye`nin yeni bir Çanakkale ruhuna ihtiyacı ve muhtaçlığı bulunduğunu ifade eden Bahçeli, "Yeniden silkinmesine, derlenip toplanmasına, kutsalları etrafında buluşmasına, deyim yerindeyse iman tazelemesine acilen gerek vardır. Doğudan batıya, kuzeyden güneye; bu topraklara vatanım diyen, geleceğini burada gören, dünün müşterek hatıralarını hürmetle anan herkesin; büyük bir aile olan Türk milletini sahiplenmesi, yaşatması ve ilelebet var etmek için üzerine düşeni yapması şüphesiz manevi ve ahlaki bir
vecibedir. Unutmayınız ki, millet olarak üzerinde yaşadığımız coğrafyayı; Malazgirt`le vatanlaştırdık, Çanakkale`yle kilitledik ve milli mücadeleyle sonsuza kadar mühürledik. Bize kanlarıyla muhteşem bir miras bırakan kutlu ecdadımıza, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere milli mücadele kahramanlarına, Çanakkale`yi destanlaştıran muhterem şehitlerimize bir kez daha Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyorum. Mekanları nur dolsun, kabirleri cennet köşesi olsun ve Allah hepsinden razı olsun" şeklinde konuştu.
"HELİKOPTER, TEKNİK SORUNDAN MI, YOKSA SALDIRIDAN MI BÖYLE BİR AKIBETE UОRADI..."
18 Mart Şehitler Günü`nü idrak ettiğimiz sıralarda, Afganistan`dan gelen acı haberle milletimizin yasa boğulduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"NATO`nun Afganistan`da faaliyet yürüten Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti bünyesinde, Türkiye`nin komuta ettiği Kabil Bölge Komutanlığı emrinde görev yapan bir helikopterimizin düşmesiyle, milletimizin 12 evladı ne yazık ki şehit olmuştur. Hüznümüz tarifsiz, yürek acımız tanımsızdır. Şehitlerimize Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyor, kederli ailelerine, silah arkadaşlarına ve aziz milletimize sabır ve başsağlığı temennilerimi tekrarlıyorum. Aldıkları görevi layıkıyla yapan, milletimizi hakkıyla ve
iftihar edilecek bir şekilde temsil eden şehitlerimiz bizim gurur kaynaklarımız arasında olacaktır. Bakınız, şehit ailelerinin gösterdiği vakar ve metanet de fazlasıyla dikkatimizi çekmiş ve bizi oldukça duygulandırmıştır. Bunlar arasında, şehit üsteğmenimiz Murat Yıldız`ın babası tarafından dile getirilen şu sözler hepimiz için düşündürücü ve hayranlık uyandırıcı vatanseverlik örneğidir: `Vatan sağ olsun, evladımızı şehit verdik. Allah`ım Sana binlerce hamdü senalar olsun ki ben şehit babası oldum. Ne
mutlu bana, tek tesellim o.` Bu ifadeler Türk milletinin gücünü, sabrını ve manevi olgunluğunu apaçık ortaya koymaktadır. Ancak bu yüksek ruhu ve tertemiz vicdanı artık zorlamamak, çileye ve feryada daha fazla katlanmasına müsaade etmemek hepimizin boynunun borcudur. Elbette şehitlerimizle övünüyoruz, onları şükranla yad ediyoruz. Ancak doğal ve doğru olanın da, önce insanı yaşatmak, güçlü, sağlıklı ve değerli kılmak olduğunu hiç aklımızdan çıkarmıyoruz. Geldiğimiz bu aşamada, askerlerimizin şehit olmasına
neden olan kazanın nedenlerini derinlemesine ve çok yönlü soruşturmak büyük bir zaruret ve ehemmiyet arz etmektedir. 12 evladımızı taşırken bir binanın üstüne çakılan helikopterin, teknik sorundan mı, yoksa kalleşçe yapılan saldırıdan mı böyle bir akıbete uğradığı hususu kısa süre içinde netleştirilmelidir. Zaman kaybına, ihmale ve işi ağırdan almaya müsaade etmeden, konunun gizemli tarafları açığa çıkarılmalı ve milletimiz mutlaka bilgilendirilmelidir. Dost ve kardeş ülke Afganistan`ın yaşadığı işgal ve
esaret, özellikle son günlerde iyice gerilen sosyal ve siyasal yapısı bu kazanın tesadüfen olmadığı yönündeki kanaatimizi ister istemez belirginleştirmektedir."
"AFGAN HALKI YAKLAŞIK 11 YILDIR KANIN, ŞİDDETİN VE ACIMASIZLIОIN KAPANINA KISILMIŞ..."
ABD askerlerinin Bagram hava üssünde yüce kitabımız Kur`an-ı Kerim`i yakmaları, arkasından Kandahar`da, aralarında çocukların ve kadınlarında da bulunduğu 16 sivil Afgan`ının katledilmesi provokasyona açık bir ortamı ziyadesiyle teşekkül ettirdiğini kaydeden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, bu izansızlığı ve yüz karası gelişmeleri nedense suya sabuna dokunmayan ifadelerle gündemine almış ve hemen geçiştirmeyi tercih etmiştir. Suriye`yi ezber yapan, Gazze istismarıyla beslenen bu zihniyetin, Afganistan`da
Kur`an-ı Kerim`in yakılmasına ve 16 sivilin öldürülmesine birkaç söz dışında etkili cevap üretememesi acziyetinin ve kimlerin paçasına tutunduğunun da bir bakıma göstergesi olmuştur. Gerçekten de Başbakan`ın ağzından Afganistan`daki olayları kınayan bir ifade çıkmamıştır. Çünkü Başbakan, işgalcilerin yanında hizalanmış olup, en az zayiatla ülkelerine dönmeleri konusunda istekli, ısrarlı ve ne hazindir ki kendi ifadeleriyle söyleyecek olursak, duacıdır. Anlaşıldığı kadarıyla, yüce kitabımızın yakılmasıyla
Afganistan`daki gerilim düzeyi bir hayli artmış, toplumsal tansiyon haklı olarak alabildiğine yükselmiştir. Bu ahlaksızlığı, saygısızlığı, kabalığı, kural ve insaniyet tanımazlığı buradan tekrar kınıyorum. ABD`li askerlerin bu densizliklerine ve edepsizliklerine karşı, Taliban`ın misillemeyle cevap vereceğine dair tehdidi, helikopter kazasıyla ilgili şüphelerimizi doğal olarak artırmıştır. Şayet Afganistan`daki son olaylarla, evlatlarımızı aramızdan alan trajik kazanının bağ ve bağlantısı ortaya çıkarsa ve
başkalarının diyetini ödediğimiz anlaşılırsa, biliniz ki bunun altından hiç kimse kalkamayacak ve şehitlerimizin hesabını ne AKP, ne de başkaları veremeyecektir. Bugün Afganistan`da, dünyanın gözü önünde cinayetler işlenmekte, işkenceler ve vahşi kıyımlar yapılmaktadır. ABD`nin `Sürekli özgürlük harekatı` ve demokrasi getirme propagandasıyla başlattığı operasyonlar doğrultusunda Afgan halkı yaklaşık 11 yıldır kanın, şiddetin ve acımasızlığın kapanına kısılmış ve nefes alamaz hale getirilmiştir. Elbette
Türkiye, terör gibi insanlık suçuyla mücadeleye katılabilmek ve destekleyebilmek maksadıyla oluşturulan uluslararası güce tutarlılık gereğince omuz vermiştir. Terör konusunda küresel ölçekte dayanışma ve yardımlaşmanın önemi büyüktür" dedi.
"TÜRKİYE ARTIK AFGANİSTAN DEFTERİNİ KAPATMAK İÇİN HAREKETE GEÇMELİ"
Bu itibarla, TBMM`nin 10 Ekim 2001 tarihinde aldığı bir kararla, Türk Silahlı Kuvvetleri`nin yabancı ülkelere gönderilmesi konusunda hükümete yetki verildiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu çerçevede de, Türk askeri Afganistan`a gitmiş ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için takdire şayan bir vazife şuuru sergilemiştir. Milletimizi temsilen dost ve kardeş ülke Afganistan`da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, muharip bir niteliği olmadığından dolayı operasyonel faaliyetlere de iştirak etmemişlerdir. Ve yalnızca barışçı bir yaklaşımla; güvenliğin sağlanması kapsamında çalışmalar yürütmüşler, Afganistan`ın yeniden yapılandırılmasına yardımcı olmaya çalışmışlardır. Ne
var ki, yıllarca terörist avı bahanesiyle esir edilen Afganistan`da istikrar ve toplumsal düzen bir türlü tesis edilememiştir. Bin Ladin`in öldürülmesi de işe yaramamış, Batı`nın kanlı emelleri ve karanlık niyetleri, Karzai yönetiminin çürümüşlüğü, Taliban`ın ilkelliği kabus gibi Afganlı kardeşlerimizin üzerine çökmüştür. Yapılan açıklamalardan 2014 yılına kadar ABD`nin ve diğer ülke askerlerinin bu ülkeden çekileceği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri mevcudiyetinin Afganistan`da
stratejik bir önemi kalmamış, üstelik burada bulunmamız can ve mal kaybımıza neden olmaya başlamıştır. Her ne olursa olsun, Türk askeri Afganistan`a işgali meşrulaştırmaya değil, terörle mücadele için ülkeler arası kurulan dayanışma ve işbirliği sürecine katkıda bulunmak niyetiyle gitmiştir. Şimdi ise asıl terör Kabil`de, Ferah`da, Gazni`de, Herat`da, Kunduz`da, Lagman`da olmayıp; Ankara`dadır, İstanbul`dadır, Şırnak`tadır. Bizim sorunumuz zaten çok fazladır ve kendi derdimiz bize yetmektedir. Bu yüzden
nafile yerlerde, sonu olmayan işlerde ve yüksek riskli coğrafyalarda zaman geçirmenin ve buralarda can kaybına göz yummanın makul ve mantıklı hiçbir yanı yoktur. Deneyimlerimizden anlaşılmaktadır ki, Tora Bora ve Beyaz Dağlarında terörist izi sürenlerin gayesi ne Afganistan`ı özgürleştirmek ne de bu ülkeye huzur ve istikrar getirmektir. Hedef bu ülkede işgali derinleştirmek, yağma ve talanı genişletmek, kaynakları vakumlamaktır. Bu nedenle, Türkiye artık Afganistan defterini kapatmak için harekete geçmeli,
buradaki sayıları 1850`e yaklaşan askeri varlığımızı geri çekmek amacıyla AKP hükümeti gerekli girişimleri ve hazırlıkları bir an önce başlatmalıdır. Ayrıca AKP hükümetinin, Afganistan`daki askeri varlığımızın tekrar gözden geçirilmesi yönündeki çağrımız karşısında rahatsızlık duyduğu görülmektedir. AKP`nin sulu gözlü başbakan yardımcısının, bizi Afganistan üzerinden rant elde etmeye çalışmakla suçlaması ise komedi olduğu kadar basiretsiz bir siyasetçinin zavallılığından başka bir manaya gelmemiştir.
Bununla yetinmeyen ilgili başbakan yardımcısı, Türk askerinin bulunduğu her yerde huzur bulunduğunu ileri sürerek vahim bir çelişkinin altına imza atmıştır. Madem Türk askerinin bulunduğu her yerde huzur vardır; o halde AKP 9 yılı aşkın bir süredir darbeci diyerek kiminle mücadele etmektedir? Dışarıda itibar, içeride itham altında bulunan Mehmetçiği, yan gelip yatmakla suçlayan bu hastalıklı siyaset anlayışı değil midir? `Vesayetten kurtuluyoruz, darbecilerden temizleniyoruz, kirlerden arınıyoruz, yükleri
atıyoruz, demokrasiye kavuşuyoruz ve eski Türkiye`yi geride bırakıyoruz` diyen AKP yönetimi, acaba bu sözlerin birinci dereden muhatabı olarak, Türk ordusunu gördüğünü itiraf edecek midir? Bizim tavsiyemiz, gözlerinden yaş eksik olmayan başbakan yardımcısının, "Söz gümüşse sukut altındır" nasihatinden nasiplenmesi, biraz dilini tutması, fakat bundan dolayı bunalırsa da, dizine vurarak hıçkıra hıçkıra ağlamayı sürdürmesidir."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Keçeli’den Irak’taki nüfus sayımı hakkında açıklama Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Irak’taki nüfus sayımına yönelik yazılı açıklamada bulundu. Sözcü Keçeli yaptığı açıklamada Türkiye’nin Irak Türkmenlerinin yanında olduğunu belirterek, “Türkiye olarak, tüm kurumlarımızla, Irak Türkmenlerinin yanında duruyor, hak ve menfaatlerini gözetiyoruz. Bu çerçevede, Irak’la aramızda dostluk köprüsü teşkil eden ve Kerkük’te yoğun bir nüfusa sahip olan Türkmen soydaşlarımızın huzur ve güvenlikleri, bu ülkeyle ikili ilişkilerimizdeki temel önceliklerimizdendir. Irak’ta uzun yıllar sonra yapılmakta olan nüfus sayımı için IKB’deki Kürtlerin Kerkük’e yoğun şekilde intikallerine dair kamuoyuna da yansıyan gelişmeler yakından takip edilmiştir” ifadelerine yer verdi. Yapılan nüfus sayımının Iraklı Türkmenleri endişe sevk ettiğini belirten Keçeli, “Söz konusu nüfus sayımında etnik kökene dair veri toplanmamış olsa da yoğun nüfus hareketliliği Iraklı Türkmen ve Arap kesimleri haklı olarak endişeye sevk etmiştir. Bu usulsüzlüğün, aslında Kerküklü olmayan kitlelerin oldubittiyle Kerkük nüfusuna dahil edilmesi sonucunu doğuracağı ve bunun ileride yapılacak seçimlere de etki edeceği açıktır” ifadelerini kullandı. Iraklı Türkmenlerin mağdur edilmesine müsaade edilmemesini beklediklerinin altını çizen Keçeli, “Irak yetkili makamlarının, son yüz yıldır sayısız katliam ve zulme maruz kalmış Türkmen soydaşlarımızın, nüfus sayımı kapsamında yaşanan bu son gelişmeler nedeniyle bir kez daha mağdur edilmesine müsaade etmemesini bekliyoruz. Kerkük’teki temel beklenti ve hassasiyetimiz, vilayette tarih boyunca oluşan demografik yapıyla oynanmaması ve Kerkük halkının, vilayetin asli bileşenlerinin üzerinde mutabık kaldığı biçimde yaşamaya devam etmesidir” ifadelerine yer verdi.
Düzce Sanayi çarşısında 112 dükkanın anahtarı sahiplerine teslim edildi Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün girişimleri ile başlatılan Sanayi Sitesi’nin 1. etabında inşa edilen 112 dükkan düzenlenen törenle sahiplerine teslim edildi. Akınlar Mahallesi’nde 35 bin metrekare alan üzerinde inşa edilen dükkanlar modern mimarisi, kusursuz altyapısı ve donanımları ile tam not aldı. Başkan Faruk Özlü’nün şehir merkezinde kalan sanayi dükkanlarının şehrin dışına taşınmasında önemli rol oynayan ve en önemli projelerinden biri olan Beltaş Sanayi Sitesi 1. Etabının yapımı tamamlandı. 35 bin metrekare alan üzerinde 112 dükkanın yer aldığı projede her biri 120 metrekare olan dükkanların tamamının satış işlemleri tamamlanırken, hak sahipleri için anahtar teslim töreni düzenlendi. Törene Vali Selçuk Aslan, AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, Belediye Başkanı Faruk Özlü, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Erdoğan Bıyık, davetliler, sanayi esnafı ve çok sayıda vatandaş katıldı. “Görev yaptığım 78 ilde böylesini görmedim” Vali Selçuk Aslan, esnafların nezih ve güzel bir otama kavuşturulmasında emeği geçenlere teşekkür ederek Beltaş Sanayi Sitesi’nin donanım ve özelliklerine dikkat çekti. Ülke genelinden ve yurtdışındaki merkezlerden örnek veren Aslan, “Gittiğim 78 ilde inanın şu arkamda gördüğünüz kadar modern ve fonksiyonel bir sanayi sitesi ben görmedim. Gezdiğim ülkelerde de bunun timsal olarak gösterilebileceğini söylemek isterim. Bu nedenle belediye başkanımız, bakanımız şahsında emeği geçen tüm arkadaşlarımı yürekten kutlamak istiyorum. Şehrimize yakışacak bu proje, 2. ve 3. etap projelerinin en kısa zamanda gerçekleşmesi arzumu ifade ediyorum. Devletin buradaki temsilcisi olarak şehrimiz için atılacak her doğru adıma desteğimiz tamdır” dedi. “Düzce’nin adına yakışır projeler” Milletvekili Ercan Öztürk, Düzce’nin adına yakışır işlerin art arda gerçekleştiğini belirterek “Düzce her alanda, bakanımızın (Faruk Özlü) önderliğinde her geçen gün daha güzelleşiyor, büyüyor. Sadece sanayi ile kalmıyor, görmesini bilen gözlerin görebileceği çok güzel gelişmeler oluyor. Ben de bu ile böylesi yakışır diyorum. Emeği geçen başta sayın bakanımız olmak üzere tüm ekip arkadaşlarına teşekkür ediyorum. Hak sahibi esnaflarımıza hayırlı kazançlar diliyorum” ifadelerinde bulundu. “1 milyon metreküp kaya dolgu üzerine inşa ettik” Başkan Faruk Özlü, projenin hızla bitirilme sürecini anlatarak; “Bakanlık yaptığım dönemde Türkiye’deki toplam sanayi sitesi sayısının 835 olduğunu ve bunların 135 tanesinin aynen burada olduğu gibi şehir içinde kaldığını ve bunların taşınması gerektiğini ortaya çıkardık. Ben o tarihte bunu saygıdeğer cumhurbaşkanımıza arz ettim, onayını aldım. Bakanlık olarak 135’inin taşınmasına karar verdik. 10 pilot il seçtik ve biri de Düzce idi. Daha sonra buraya gelip görevi devraldıktan sonra yaptığımız ilk işlerden biri; Eski Sanayi Çarşısı’nın taşınması olmuştur” dedi. “1 Mart 2025 tarihine kadar yeni yerlerinize taşının” Eski sanayi esnafına da seslenen Özlü şunları söyledi: “Benden önce iki defa Beltaş A.Ş.’deki arkadaşlarım sanayi esnafını gezdiler ‘dükkan alın’ dediler. Ben kendim de dolaştım. Çağrıda bulunduk, burada kentsel dönüşüm yapacağız dedik. Bir kısmı ‘alacağız’ dedi, bir kısmı ‘pahalı’ dedi. Bu dükkanların sayısı 112 çünkü o tarihte 77 adet alıcı bulabildik. İhtiyaca göre yaptık yani. Bunu yapamazsınız diyenler de oldu ve dükkan almadılar. Bakın burası bitti. Altyapısı ve dükkanları tamamlanmış bir alan. Bugün buranın anahtarlarını teslim ediyoruz. Eski sanayi esnafımızdan istirham ediyorum, 3 ay içinde yani 1 Mart 2025 tarihine kadar yeni dükkanlara taşınmanızı istiyoruz. Bu tarihe kadar taşınmazsanız Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü yaptırımları ile karşılaşacaksınız. Çünkü orası riskli yapı, kanun yıkılması gerektiğini söylüyor.” “Burası her geçen gün değerlenecek” Sanayi sitesinin her geçen gün pirim yapan bir proje olduğunu belirten DTSO Başkanı Erdoğan Bıyık da proje alanının geçmişteki durumuna atıfta bulunarak “Hepinizin bildiği gibi burası bir çöplüktü. Bu muhteşem dükkanlar, donanımları ile gerçekten çok güzel bir yere dönüştü. Bu güzel hizmet için sizlere şükranlarımızı sunuyoruz” ifadelerinde bulundu. Konuşmaların ardından ise hak sahiplerine iş yerlerinin anahtarları protokol üyeleri tarafından teslim edildi.