POLİTİKA - 21 Mart 2012 Çarşamba 13:01

CHP, CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU`NA İPTAL İSTEMİYLE ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURDU

A
A
A
CHP, CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ KANUNU`NA İPTAL İSTEMİYLE ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURDU

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, "Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunun, seçimin geri bırakılmasına ilişkin 5, adayların görevden ayrılmasına ilişkin 11, propaganda ve seçimin yargı denetiminde yapılmasına ilişkin 13, adaylara yardıma ilişkin 14. maddeleri ile 21. maddesindeki `Meclis Başkanı tarafından tutanak verilmesi` ibaresi ve Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıl olacağına ilişkin geçici 1. maddesinin iptalini istiyoruz" dedi.
CHP, 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu`nun bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi`ne başvurdu. CHP Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi ve Emine Ülker Tarhan Anayasa Mahkemesi`ne gelerek, dava dilekçesini sundu. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin yasayla ilgili Anayasa Mahkemesi`ne başvurduklarını belirten Tarhan, "Kanunun seçimin geri bırakılmasına ilişkin 5, adayların görevden ayrılmasına ilişkin 11, propaganda ve seçimin yargı denetiminde yapılmasına ilişkin 13,
adaylara yardıma ilişkin 14. maddeleri ile 21. maddesindeki `Meclis Başkanı tarafından tutanak verilmesi` ibaresi ve Cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıl olacağına ilişkin geçici 1. maddesinin iptalini istiyoruz" dedi.
Tarhan, bu maddelerin Anayasa`ya aykırılık dayanakları hepsinin ayrı ama genel olarak Anayasa`nın hukuk devleti ilkesini düzenleyen 2, kaynağını Anayasa`dan almayan hiçbir yetkinin kullanılamayacağına ilişkin 6, kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10, Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlayacağına ilişkin 11, seçme ve seçilme hakkına ilişkin 67, Cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin 101, Cumhurbaşkanının seçim yöntemine ilişkin 102, Anayasa`nın değiştirilmesine ilişkin
175. maddesine aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi`ne başvurduklarını anlattı.
"MECLİS BAŞKANINI GÖREVE DAVET EDİYORUM"
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasına ilişkin yasa teklifi ile ilgili görüşmelerde yaşanan tartışmalarla ilgili olarak, konuşmasında şunları kaydetti:
"TBMM`nin Sayın Başkanı, Milli Eğitim Komisyonu`nda hukuksuz bir şekilde görüşülen, muhalefet milletvekillerinin söz talebini dikkate almayan bir ortamda kabul edilmiş gibi işlem yapılan kanun teklifinin Meclis Başkanlığı tarafından Komisyon`a iade edilmesine yönelik CHP tarafından kendisine yapılan başvuruyu görevini yapmaksızın TBMM Milli Eğitim Komisyonu`nun Sayın Başkanı`na iade etmiştir. Biz Sayın Meclis Başkanından pazar günkü oturumda muhalefet milletvekillerine söz hakkı tanınmamış olması
nedeniyle içtüzüğe aykırı olan bu durumun giderilmesini ve teklifin 7. maddesinden itibaren görüşmelerin yeniden yapılmasını talep etmiştik."
Hamzaçebi, Komisyon`da CHP milletvekilleri ve Grup Başkanvekili Muharrem İnce`nin söz taleplerinin tutanaklara da yansıdığına dikkati çekerek, "Sayın Meclis Başkanı, Komisyon Başkanı`na `CHP`nin iddialarını inceleyin` şeklinde bir yazı yazarken Sayın Muharrem İnce`nin tutanaklara geçmiş söz taleplerinden hiç söz etmemiştir. Sayın Başkan bizim talebimizi dahi Komisyon Başkanına eksik şekilde bildirmiştir. Belki Sayın Başkan, CHP Grubunun yazısını, `ben komisyon başkanlığına ilettim` diyebilir ama
kendisinin imzaladığı yazıda iddiaları özetlerken bizim çok kuvvetli olan bu delilimize yer vermemiştir. Burada dahi Sayın Meclis Başkanı, görevini yapmamıştır" diye konuştu.
İddialarla ilgili inceleme makamının Meclis Başkanlığı olduğunu belirten Hamzaçebi, Komisyon Başkanlığı`na taleplerinin iletilmiş olmasının bu görevin yapıldığı anlamına gelmediğini belirtti. İddiaların incelenme makamının Komisyon Başkanlığı olmadığını söyleyen Hamzaçebi, iddiaların Meclis Başkanı tarafından inceleneceğine ve kararın verileceğine işaret etti. Meclis Başkanı`nı göreve davet ettiğini bildiren Hamzaçebi, "Komisyon Başkanı`nın yazısı ne olursa olsun bu teklif, TBMM Milli Eğitim
Komisyonu`nda 7. maddeden itibaren görüşülmek zorundadır. Aksi takdirde Sayın Meclis Başkanı, hukuksuzluğa ortak olmuş olacaktır" şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TADİVSAM’dan Kazakistan’da düşen Azerbaycan uçağıyla ilgili açıklama Türkiye Azerbaycan Dostluk İşbirliği ve Dayanışma Vakfı Strateji Araştırma Merkezi (TADİVSAM) tarafından, Kazakistan’ın Aktau şehri yakınlarında düşen Azerbaycan Havayolları Şirketi AZAL’a ait yolcu uçağı ile ilgili açıklama yapıldı. TADİVSAM’dan yapılan açıklamada, “Bakü-Grozni seferini yapan Azerbaycan Havayolları Şirketi AZAL’a ait yolcu uçağının 25 Aralık 2024 tarihinde Kazakistan’ın Aktau şehri yakınlarında düşmesi ve 38 sivil insanın hayatını kaybetmiş, 29 insanın da yaralanmış olmasından dolayı derin üzüntü duyuyoruz. Azerbaycan’ın, elim olay sonrasında ilan ettiği bir günlük yas çerçevesinde biz de bu acıyı paylaşıyor, hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa, Azerbaycan halkına ve Türk dünyasına başsağlığı diliyoruz” denildi. Olaya ilişkin resmi bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmadığını belirten TADİVSAM, olayın Rusya hava sahasında olduğunu ve Rusya’nın bu olaydan birinci derece sorumlu olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Henüz taraflarca ayrıntılı resmi bilgiler kamuoyu ile paylaşılmamış olmakla birlikte, uçağın gövdesindeki tahribat izleri ile Azerbaycan’daki resmi makamların verdiği bilgilerden, olayın Rusya Federasyonu hava sahasında, Grozni yakınlarından ateşlenen bir füzenin isabet etmesiyle gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu, uluslararası sivil havacılık kuralları başta olmak üzere, çağdaş uluslararası hukukun tüm normları açısından en ağır ihlalleri ifade etmektedir. Rusya Federasyonu; ulusal hava sahasının sivil uçuşlar bakımından güvenli olmasından birinci dereceden sorumludur. Dahası kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında Rusya Federasyonu hava kontrolünden sorumlu makamların, yara almış uçağa yakınlardaki havaalanlarına iniş izni vermediği bilgileri de vardır. Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir. Bu itibarla; ikili ilişkilerde oldukça iyi bir noktada olan Rusya Federasyonu ve Azerbaycan’ın ilişkilerindeki bu niteliğin bozulmaması, Azerbaycan, Türkiye ve genel olarak Türk dünyası kamuoyunda oluşan haklı tepkilerin cevaplanması, mağdurların ve ailelerinin acılarının paylaşıldığının izharı için Rusya’nın resmi bir açıklama yapması beklentisi içindeyiz. Bu açıklama muhakkak suretle samimi bir özrü ve gerekli tazminatları da içermelidir."