GENEL - 19 Mart 2012 Pazartesi 17:33

DENİZLİ TRAVERTENİ ARTIK TESCİLLİ

A
A
A
DENİZLİ TRAVERTENİ ARTIK TESCİLLİ

Türkiye’nin en önemli mermer üretim merkezlerinden biri olan Denizli’nin traverteni artık tescilli.
Denizli Ticaret Odası’nın (DTO), Denizli ve bölgesinde sosyal sorumluluk bilinci içinde şehrin adıyla özdeşleşmiş ekonomik, sosyal, tarihi ve doğal değerlerin korunması, hayatiyetini devam ettirmesi ve bunların ekonomik değere dönüşmesine öncülük çalışmaları çerçevesinde Denizli travertinini tescil ettirdi. 2008 Yılında başlayan ve 3 yıl süren çalışmaların ardından Denizli traverteni Türk Patent Enstitüsü tarafından Denizli Traverteni meşe adıyla coğrafi işaret belgesiyle tescillenirken, konuyla ilgili
olarak Tescil Tanıtım Toplantısı yapıldı. Denizli Polisevinde düzenlenen toplantıya, Denizli Valisi Abdülkadir Demir, AK Parti Denizli milletvekilleri Mehmet Yüksel ve Bilal Uçar, Honaz Kaymakamı Turgut Gülen, Denizli Belediye Başkanı Osman Zolan, DTO Başkanı Necdet Özer, belediye başkanları, sivil toplum örgüt temsilcileri ve mermerciler katıldı.
Denizli travertinine coğrafi işaret tescil belgesi alınmasıyla ilgili olarak açılış konuşmasını yapan DTO Başkanı Necdet Özer, "Denizli, bugüne kadar birçok ilki başarmış illerin başında gelmektedir. Kelimenin tam anlamıyla dünyanın küçüldüğü günümüzde, ülkeler arasındaki finansal ve mal ticaretindeki küreselleşmenin yanı sıra üretimde de küreselleşme olgusu ortaya çıkmıştır. Böyle bir dünyada geleneksel yöntemlerle yeni atılımlar yapmak mümkün değildir. Uluslararası piyasaların rekabetçi yapısına uygun
dinamik yöntemlerle hareket etmeliyiz. Denizli insanı, girişimci ruhu ve başarma azmiyle ilimiz ekonomisine sağladığı katkı ile hep öncü olmuştur. Denizli, bugünkü gelişimini, diğer illere göre farklı konumunu, sahip olduğu gücüyle, ihracata dayalı üretim yaparak sağlamıştır. Dünya piyasalarına entegre olmuş bu yapının devamı için üretim yanında sahip olunan doğal değerlerin iyi korunması, AR-GE ve markalaşmanın gerekli olduğunun önemi tartışılmazdır" dedi.
Denizli’nin, dünyaca ünlü Pamukkale’nin etrafında bulunan Çürüksu Vadisi’ndeki büyük bir bölgede, dünyada ve Türkiye’de yaygın olarak kullanılan önemli bir doğal taş ürününe ev sahipliği yaptığını ve bu ürününün traverten olarak bilinip kullanıldığını belirten Necdet Özer, "Bu doğal taş, dokusu ve kalitesiyle Türkiye ve dünyada önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla travertenin en yoğun üretiminin yapıldığı yer de Denizli bölgesidir. İşte böyle bir ilde Denizli Ticaret Odası 14 bin 400 üyesi, 29 meslek
grubunda mermer ve traverten sektörünün de içinde bulunduğu yaklaşık 100 meslek dalını bünyesinden barındıran ayrıca 192 kişilik meslek komitesi ve 82 meclis üyesiyle sosyal sorumluluk projelerinde görev alan bir kurum olarak, üyelerimizin temsil ettikleri sektörlere hizmet sunmaktadır" diye konuştu.
Denizli Ticaret Odası’nın yürüttüğü görevlerin yanında, il, bölge ve ülke açısından sosyal sorumluluk bilinci içinde Denizli’nin adıyla anılan ekonomik, sosyal, tarihi ve doğal değerlerinin korunması, hayatiyetini devam ettirmesi ve bunların ekonomik değere dönüşmesine de öncülük ettiğini kaydeden DTO Başkanı Necdet Özer, "Buradan yola çıkarak traverten adıyla bilinen bu doğal taşa, ’Denizli Traverteni’ olarak Coğrafi İşaret Tescil Belgesi alınması için Denizli Ticaret Odası olarak, 2008 yılı Ocak ayında
başlayan çalışmalarımız, 2011 yılı sonunda sonuçlanmış ve Türk Patent Enstitüsü’ne Denizli Traverteni meşe adıyla tescili yaptırılmıştır. Bu tescilin, Denizli’de son 10 yılda hızla gelişen sektörün kaliteli ve markalı üretime geçmesinde büyük yarar sağlayacağına inanıyorum. Ayrıca travertene ’Denizli Traverteni’ adı ve sembolünün kullanılması, sektöre Türkiye’de ve dünyada daha katma değerli bir tanınma getirecektir" ifadelerini kullandı. Sektörün bunu geliştirerek ekonomik değere dönüştürmesini
beklediklerini ifade eden Özer, "Denizli Ticaret Odası olarak da, bu konuda her zaman destek vermeye devam edeceğiz. Denizli’de mermer-traverten sektörü, tekstilden sonra yatırım ve istihdam yönünden ikinci önemli sektör konumundadır. İlimizde doğal taşın çıkarılması ve işlenmesi faaliyetlerini içine alan mermer sektörümüz, Denizli il ekonomisi için ciddi bir istihdam kaynağıdır. Ocaklarda, fabrikalarda ve atölyelerde 160’ı mühendis olmak üzere toplamda 7 bin 500 kişiye istihdam sağlanmaktadır" dedi.
MERMER İHRACATI 2 MİLYAR DOLARI YAKALADI
Dünya mermer rezervinin yüzde 40’ını bünyesinde bulunduran Türkiye’nin, mermer üretiminde 2011 verileri sonucu dünyada 5. sırada yer aldığını belirten Necdet Özer, sözlerine şöyle devam etti:
"Ülkemizin mermer ihracatı 2011 yılı sonunda 2 milyar doları yakalamıştır. Ülkemizin ilk etaptaki hedefi 2.5 milyar dolar olsa da bu sektörün dünyada satış rakamlarına baktığımızda 20 milyar dolar olduğunu görmekteyiz. Demek ki bu rakamları rezerv oranlarına kıyasladığımızda 20 milyar doların yüzde 40’ı olan karşılığı 8 milyar dolar olmalıdır. Denizli’nin ise mermer ihracatı 268 milyon dolardır. Bu rakam 2.5 milyar doları aşan Denizli ihracatının yaklaşık yüzde 10’unu, ülke mermer ihracatının ise yüzde
14’üne tekabül etmektedir. Dünya doğal taş ticaretine ilişkin projeksiyonlarda önemli artışlar göze çarpmaktadır. Projeksiyonlar, 2003 yılında yaklaşık 75 milyon ton olan dünya doğal taş üretiminin 2010 yılında 116 milyon tona çıktığı, 2025 yılında ise 320 milyon tona çıkacağını göstermektedir. 2002 yılında yaklaşık 736 milyon metrekare olan dünya doğal taş tüketiminin 2010 yılında 1.2 milyar metrekareye 2025 yılında ise 3.4 milyar metrekareye çıkacağı tahmin edilmektedir."
İtalya ve İspanya gibi başı çeken ülkelerde rezervlerin azalması, Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerde ise, esas olarak granit üretilmesi nedeniyle Türkiye’nin sahip olduğu mermer ve traverten rezervlerinin giderek daha da önem kazanacağı ve dünya ticaretinden alacağı payın artacağının düşünüldüğünü kaydeden DTO Başkanı Özer, "Şehrimizde Denizli Belediyesi tarafından başlatılmış ve yürütülmekte olan sunmaktadır" diye konuştu.
Denizli Ticaret Odasüst yapı çalışmalarında, ayrıca valilik hizmet binası inşaatında Denizli traverteni ve mermerinin kullanılması, İlimiz için ekonomik boyutunun yanı sıra Denizli’nin tanıtımına büyük katkı sağlamaktadır. Oda olarak her kişi, kurum ve kuruluştan da aynı duyarlılığı beklediğimizi söylemek istiyorum. Başta Denizli Valisi Abdülkadir Demir, AK Parti Denizli Milletvekilleri Nihat Zeybekci ve Mehmet Yüksel ile Denizli Belediye Başkanı Osman Zolan desteklerinden dolayı teşekkür ederim"
şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından konu ile ilgili panel düzenlendi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adıyaman Adıyamanlı yazara KKTC’de yoğun ilgi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) düzenlenen bir söyleşi ve kitap tanıtım gününde Adıyamanlı Yazar Fahrettin Çelik’e yoğun ilgi gösterildi. Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşi ve kitap imzalama programına KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, TDP Genel Başkanı Zeki Çeler, Samsat Belediye Başkanı Halil Fırat, Adana Adıyamanlılar Derneği Başkanı İbrahim Öztürk, KKTC Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fikret Deniz, Kurucu Başkan Hüseyin Kayalar, kurum amirleri, STK temsilcileri ve çok sayıda KKTC’de yaşayan Adıyamanlı vatandaş katıldı. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra programın açılış konuşmasını KKTC Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fikret Deniz yaptı. Program, Samsat Belediye Başkanı Halil Fırat’ın "Yerel yönetimlerde insan odaklı hizmet" ve Yazar Fahrettin Çelik’in "İnsan Olmak" konulu söyleşileri ile devam etti. Program sonrasında Adıyamanlı olup KKTC’de yaşayan üniversite öğrencisi genç yazar Berfin Boztemir ve Gazeteci-Yazar-Şair Fahrettin Çelik altıncı kitabı olan "Fırat’ın iki yakası" isimli romanı ile daha önce yayımlanmış diğer kitapların imzası düzenlendi. Son olarak KKTC Adıyamanlılar Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Fikret Deniz tarafından Samsat Belediye Başkanı Halil Fırat, Adana Adıyamanlılar Derneği Başkanı İbrahim Öztürk, Yazar Fahrettin Çelik ve Berfin Boztemir’e plaket ve tekdir beratı takdim edildi. Yazar Fahrettin Çelik son yayınlandığı romanı ile ilgili olarak yaptığı konuşmasında, "Töreler, kanun ve yasaların aciz kaldığı, akrabalık bağlarının yüksek, eğitim oranının düşük olduğu, erkek egemen toplumlarda kendiliğinden oluşan kurallardır. Genellikle kadınların ezilen grup olduğu düşünülse de özellikle törelerin şıklarından olan kan davasında bedel çoğunlukla erkeğe ödetilir. İşte bu eser, yaşadığım topraklar olan Kantara köyü ve Samsat ilçesinin 1970 yıllarındaki yaşantısının da ele alındığı, töre, kan davası, yoksulluk, aşk gibi birçok konuyu barındıran bir eserdir. Umarım okuyucudan tam not alır. Söyleşi ve imza etkinliğimize iştirak eden başta KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere bütün katılımcılara teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Şanlıurfa Bakan Yumaklı ve Bakan Kacır Şanlıurfa’da GAP Hassas Tarım 2. Faz Tanıtım Töreni’ne katıldı Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, GAP Hassas Tarım 2. Faz Tanıtım Töreni’ne katıldı. Bakanlar, tarım alanında yapılan yatırımlar konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, GAP Hassas Tarım 2. Faz Tanıtım Töreni için Şanlıurfa’ya geldi. Bakanlar, GAPTAEM’de düzenlenen GAP Hassas Tarım 2. Faz Tanıtım Töreni’ne katıldı. Bakan Yumaklı ve Kacır burada kurulan stantları tek tek gezerek bilgi aldı. Programa Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınar, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve kurum müdürleri katıldı. "Yürüttüğümüz projelerin bitmesiyle ekonomimizin yıllık yaklaşık 7 milyar dolarlık kazanç elde edeceği öngörülüyor" Törende konuşan Bakan Yumaklı, GAP’ın verimli topraklarıyla gıda arz güvenliğinin önemli bir merkezi olduğunu ve bölgeye son 22 yılda önemli yatırımların yapıldığını belirtti. GAP bölgesini kapsayan 9 kente güçlü bir tarım ve orman altyapısı kazandırdıklarını ifade eden Yumaklı, "GAP Eylem Planı 10,6 milyon dekar alanın sulamaya açılmasını hedefliyordu. Şu anda bunun üçte ikisi tamamlanmış durumda. Kalanının da 2032’ye kadar tamamlanması öngörülüyor. Fırat ve Dicle alt havzasında yürüttüğümüz bu projelerin bitmesiyle ekonomimizin yıllık yaklaşık 7 milyar dolarlık kazanç elde edeceği öngörülüyor. Bununla birlikte 1,3 milyon kişiye istihdam sağlanmış olacak. Son 22 yılda GAP bölgesine sağladığımız yatırımlar ile bitkisel üretim miktarımız 2 kat, büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığımız 2 kat, kanatlı hayvan varlığımız 3 kat, su ürünleri üretimimiz 9 kat, bal üretimimiz 7 kat artış gösterdi. Bu sayede GAP bölgesi tarımsal hasılasını 18 yılda 22 kat artırdık. Ayrıca tarımsal ihracatı 56 kat artışla 5,6 milyar dolara çıkardık” dedi. “9 ilde son 22 yılda 20 OSB kurduk” Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da Hassas Tarım ve Sürdürülebilir Uygulamaların Yaygınlaştırılması Projesi çerçevesinde gerçekleştirdikleri programın hayırlara vesile olmasını diledi. Kacır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni yatırımlarla, istihdamla, üretimle ve ihracatla buluşturduklarını, sanayinin çarklarının süratle dönmesi, fabrikaların yükselmesi, bacaların tütmesi adına GAP bölgesinde yer alan 9 ilde son 22 yılda 20 OSB kurduklarını aktardı. Kacır, "OSB’lerimizde 360 bin ilave istihdam oluşturduk. Yatırım teşvik sistemimizle toplam yatırım tutarı 1,1 trilyon lirayı bulan ve 710 binden fazla nitelikli istihdam sağlayan 15 bin 400 yatırımın önünü açtık. Bu dönemde, Batman’ın ihracatı 597 kat artarak 600 bin dolardan 359 milyon dolara, Şanlıurfa’nın ihracatı 55 kat artarak 7 milyon dolardan 386 milyon dolara, Diyarbakır’ın ihracatı 47 kat artarak 7 milyon dolardan 329 milyon dolara, Gaziantep’in ihracatı 16 kat artarak 619 milyon dolardan 10,7 milyar dolara yükseldi. Bölgemizin, ülkemiz toplam ihracatındaki payı yüzde 1,8’den yüzde 5,3’e çıktı. Kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu topraklar, artık ekonomik büyümenin, kalkınmanın, üretimin merkezi haline gelmiştir. Bölgemiz bereketli topraklarıyla, tarım potansiyeliyle de adeta bir üretim üssü olma kabiliyetine sahip. Güneydoğu Anadolu Projesi’ni bu nedenle tasavvur ettiğimiz sürdürülebilir gelecek için kilit taşı olarak görüyoruz” diye ko0nuştu. "Gıda güvenliği konusunda en önemli garantör GAP Bölgesi olacaktır" Bakan Kacır, bölgeyi kalkındıracak çok boyutlu müdahale araçları içeren "Entegre Kırsal Kalkınma Programı"nın birinci fazını tamamladıkları bilgisini vererek, "Gerek etki analizi sonuçları gerekse dünyada kırsal kalkınma alanında ortaya çıkan değişim ve gelişmeler dikkate alınarak ’Yeni Nesil Entegre Kırsal Kalkınma Programı’nı (GAP Entegre 2.0) başlattık. Tarımsal Eğitim ve Yayım Programı (TEYAP) ile bugüne kadar 80 binden fazla çiftçiye eğitim verdik. Geldiğimiz noktada 675 bin hektar tarım alanını sulamaya açtık. GAP bölgesini, ülkemizin gıda ambarı haline getirdik. GAP Eylem Planı doğrultusunda hedefimiz sulanabilir alanı 1 milyon 60 bin hektara çıkarmaktır. Yakın gelecekte sulama alanlarının genişlemesiyle birlikte özellikle ülkemizin ihtiyaç duyduğu yağlı bitkilerin, sebze ve meyvelerin üretimi daha da artacak ve hem ülkemizin hem bölgenin gıda güvenliği konusunda en önemli garantör GAP bölgesi olacaktır. Bu kadim topraklar hem kendine yetebilecek hem de dünyanın tarım merkezlerinden biri olacak kadar eşsiz bir potansiyele sahip. Bugün sensörler, dronlar, otomatik sulama sistemleri ve otonom tarım makineleri gibi yenilikçi araçlar, uzaktan algılama teknolojisi içeren veri odaklı tarım bilgi sistemleri çiftçilere tarımsal süreçleri daha etkili bir şekilde yönetme imkanı sunuyor. Gıda güvenliği, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal refah arasında bir denge kurmamıza imkan tanıyor. Bakanlık olarak Türkiye’nin tarımsal kapasitesini daha ileriye taşımak adına teknolojinin üst düzeyde yararlanılmasına imkan tanıyan adımların her daim destekçisi olduk. Teknoparklarda tarım teknolojilerinde çalışan 235 teknoloji girişimini ve tarım alanında proje yürüten 23 Ar-Ge merkezini destekledik" şeklinde konuştu. “Yerli ve milli yazılımımız GAP Hassas’ı hayata geçirdik” Bakan Kacır, GAP bölgesinde Hassas Tarım ve Sürdürülebilir Uygulamaların Yaygınlaştırılması Projesi’nin ilk fazında uydu görüntüleri ve hiperspektral kamerayla elde edilen uçuş görüntüleriyle hassas tarım çalışmaları için zengin bir veri seti oluşturduk. Elde ettiğimiz veriler ışığında, çiftçimizin alın terini teknolojinin gücüyle buluşturacak, toprağın dilini konuşacak, bereketinin sırrını çözecek yerli ve milli yazılımımız GAP Hassas’ı hayata geçirdik. Hassas tarımın sahada uygulanmasını kolaylaştıracak e-Devlet platformuna entegre olan yenilikçi ara yüzü tamamlayarak ağustos sonu itibarıyla üreticilerimizin hizmetine sunduk. Artık çiftçilerimiz tarlada ilave bir donanım kullanmadan doğru hasat tarihini, kullanmaları gereken gübre miktarlarını bu yazılım üzerinden belirleyebilme imkanına sahipler. Çiftçimize artık doğanın sesi değil, teknolojinin sunduğu imkanlar da rehberlik edecek. Yaklaşık 200 bin dekar alanın uydu görüntüleriyle izlenerek çiftçilerimizin önümüzdeki dönemde aktif olarak kullanacağı karar destek mekanizması oluşturma çalışmalarına da başladık. Ayrıca Kurduğumuz GAP Hassas Tarım Projesi Füzyon Merkezi ile de çiftçilerimizin tarımsal üretimde teknolojiyi daha etkin kullanmalarına rehberlik edecek danışmanları eğitiyoruz. Biz bölgemizin bereketini artıracak, bu kıymetli kadim toprakları geleceğin üretim merkezi yapacak tüm projeleri, programları kararlılıkla hayata geçirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından projeye katkı sunanlara, Bakanlar Kacır ve Yumaklı tarafından plaketler takdim edildi.
Trabzon Prof. Dr. Gökhan Oral: “Tüm çatışma ve savaşlarda en önemli ganimetlerden bir tanesi çocuk olmuştur” İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Oral, tüm çatışma ve savaşlarda en önemli ganimetlerden bir tanesinin çocuk olduğunu belirterek, “bastıkları obanın çocuklarını alırlar. Onu durumu göre köle olarak satarlar. Duruma göre ayak işlerinde kendi ovalarında kullanırlar. Nefislerini köreltmek için kullanırlar. Dolayısıyla bazı insanlar bu çağa ait değil ama bütün insanlık medeniyet boyunca çocukları bir ticari fayda getirecek nesne olarak görmeye devam etmektedirler” dedi. Trabzon’da, 19 Kasım Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme Günü ve 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle “İnsan Ticaretinin Çocuklara Yönelmesinin Önlenmesi ve Kayıp Çocuklar” konulu sempozyum düzenlendi. 22-23 Kasım 2024 tarihleri arasında Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezi’nde düzenlenen sempozyumda toplumsal farkındalığın artırılması hedeflenirken, sempozyumun açılışına Trabzon Vali Yardımcısı Hacı Osman Hökelekli, Trabzon Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Faruk Kanca, akademisyenler ve aileler katıldı. Sempozyumda bir konuşma yapan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Oral, “UNESCO verilerine göre Afrika’daki çocukların yüzde 20’sine yakını öksüz. Asya’dakiler biraz daha az oranda. Tabii ki bir çocuk sahipsiz kaldıysa korunduysa ticaret, refakatçi kimse kalmadıysa veya yanındaki refakatçiden medet umacak durumda değilse çok yakında yaşadık dimi. Bir ilimizde vahim bir olayı koca bir mahallenin refakatindeki çocuk ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Refakatçisinden de medet ummayacağımız zamanlar var. Menfaatlerin çatıştığı zamanlar var. Ailesinin yanından alınmakta olabilir, sokaktan kaçırılmak da olabilir. Göç yolunda bir şekilde alıkoyulabilir. Sokakta çalışırken o bir yolla akılını çelip bir yerlere sürüklemek de olabilir” şeklinde konuştu. “Sivil kayıpların çok yüksek yüzdesini kadınlar ve çocuklar oluşturur” İnsanlık medeniyeti boyunca çocukların bir ticari fayda olarak görüldüğünü kaydeden Oral, “Sadece Orta Asya’da değil. Anadolu’da Orta Doğu’da batıda da bütün savaşlarda aklınıza hayalinize gelecek tüm çatışma ve savaşlarda en önemli ganimetlerden bir tanesi çocuk olmuştur. Ganimettir dikkat edin. Yani bastıkları obanın çocuklarını alırlar. Onu durumu göre köle olarak satarlar. Duruma göre ayak işlerinde kendi ovalarında kullanırlar. Nefislerini köreltmek için kullanırlar. Dolayısıyla bazı insanlar bu çağa ait değil ama bütün insanlık medeniyet boyunca çocukları bir ticari fayda getirecek nesne olarak görmeye devam etmektedirler. Rakamları tam bilemiyoruz. Yaşanan ve yaşanmaya devam eden Ortadoğu’da çatışmalardan birçok göç alan bir ülke olarak birçok çocuğunu özellikle İstanbul ve Ankara illerinde sokaklarda türlü suiistimallere maruz kalırken gördük. Tüm yeni savaş anlaşmalarına rağmen halihazırda sivil kayıpların orada savaşlar çok yüksektir Filistin’de görüyorsunuz gözünüzün önünde izleniyor. Lübnan’da gözümüzün önünde oluyor. Sivil kayıpların çok yüksek yüzdesini kadınlar ve çocuklar oluşturur. Sanmayın ki askerler daha fazla sayıda ölüyor. Ya ölüyorlar, ya ayrı düşüyorlar. Her şeyden önce çocuklar bize emanettir. Emanetlerin manası üzerine zaman zaman akıl yormanızı isterim. Tüm çabamıza, iyi niyetimize, gayretimize rağmen yeterince iyi bir ana baba, yeterince mahalledeki güvenlik görevlileri, yeterince iyi bir okul ve öğretmenler olsa dahi bir çocuğun başına aksilik gelmeme ihtimali düşüktür. Bir çocuğu yetiştirmek hiç kolay değildir. Atalarım ‘çocuğu siz mi büyüttüğünüzü sanıyorsunuz’ derdi. Melekler koruyor yani” ifadelerini kullandı.