YEREL HABERLER - 15 Mart 2012 Perşembe 17:53

AYVALIK’TA SAĞLIK EMEKÇİLERİ AK PARTİ ÖNÜNDE POLİS BARİKATI ALTINDA EYLEM YAPTI

A
A
A
AYVALIK’TA SAĞLIK EMEKÇİLERİ AK PARTİ ÖNÜNDE POLİS BARİKATI ALTINDA EYLEM YAPTI

Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Temsilciliği ile ilçede faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri ve Ayvalık Sağlık Hakkı Meclisi, AK Parti Ayvalık İlçe Başkanlığı önünde bir basın açıklaması yaparak AK Parti Hükümeti’ni protesto etti.
Önceki gün Ayvalık’ta Atatürk Caddesi üzerinde bulunan AK Parti İlçe Başkanlığı önünde saat 17.30 bir araya gelen gurup, İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polis memurlarının geniş güvenlik önlemleri altında gerçekleşen eylemde, ana arterdeki trafik akışını kesmek isteyince polisle karşı karşıya geldi. Polis birimleriyle kısa süreli bir arbede yaşayan yaklaşık 100 kişilik gurubun öncülerinin araya girmesiyle yaşanılan kısa süreli arbedenin büyümesi önlendi. Grubun basın açıklaması öncesinde, AK Parti İlçe Başkanlığı tarafından protestocu guruba çay ikramında bulunmak istediği ve AK Partili iki genç tarafından parti binasından gönderilen çayların, eylemci gurup tarafından reddedildiği gözlendi.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Temsilciliği ile ilçede faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri, bazı siyasi parti ve vatandaşların bir araya gelmesiyle oluşturulan Ayvalık Sağlık Hakkı Meclisi temsilcilerinin basın açıklaması sırasında zaman zaman balkondaki yayın cihazının sesini açtığı gözlenen AK Parti Ayvalık İlçe Başkanlığının bu davranışına sert tepki gösterip, ‘Baskılar bizi yıldıramaz’ ve ‘Faşizme karşı omuz omuza’ şeklinde sloganlarla cevap vermesi dikkatlerden kaçmadı. Yapılan eylemde Eğitim-Sen yöneticilerinden Halis Çalık’ın kısa açılış konuşmasının ardından SES Balıkesir Örgütü Genel Sekreteri Birsen Seyhan basın açıklamasını seslendirdi. Yapılan açıklamada, AK Parti iktidarı döneminde; sağlık hizmeti başta olmak üzere kamu hizmetlerini tamamen piyasalaştırmayı, ticarileştirmeyi ve sonunda özelleştirmeyi temel politika olarak benimsediği belirtilerek, “Sağlık alanında dönüşüm çalışmalarının hızlanmaya başladığı bu dönemlerde, sağlık alanında yapıldığı iddia edilen reformun, sağlık hizmetinin üretimi, finansmanı ve organizasyonunu kapsayan sağlık alanındaki yapısal değişiklikler anlamına geldiği bilinmektedir. Türkiye’de sağlık reformları uygulanırken, Dünya Bankası ve İMF politikaları esas alınmış, sağlığın metalaştırılma politikaları uygulanmaya başlamıştır. Artık sağlık, sermaye açısından emeğin yeniden üretimi için gerekli olmanın yanında, sermaye birikimine de katkısı olacak şekilde politikaların uygulanmaya başlanmasıyla yeniden düzenlenmektedir. 2002 yılında tek başına iktidara gelen AKP hükümeti Sağlıkta Dönüşüm, bizce sağlıkta yıkım sürecini, TBMM deki çoğunluğu üzerinden hareket ederek hızla hayata geçirmeye başlamıştır” denildi.
Birinci basamak sağlık hizmetinde muayenehane anlamına gelen Aile Hekimliği sistemine geçilmesinin, 2. ve 3. basamak sağlık hizmetinde Kamu Hastaneleri Birlikleri’nin kurulması ve hastanelerin işletme haline getirilmesi, Eğitim Kurumu niteliği hiçe sayılarak Üniversite Hastanelerine el konması, Finansmanın vergilerden karşılanması yerine genel sağlık sigortası (GSS) üzerinden, getirilen ikinci bir sağlık vergisi ile karşılanması, Sağlık alanında çalışanların, çoğunluğu taşeron şirket personeli olmak üzere, güvencesiz ve sözleşmeli çalışmaya mahkum edilmesi şeklinde; Piyasacı dönüşümün dört temel sacayağı da büyük ölçüde tamamlandığı belirtilen açıklamada, “En son 2 Kasım 2011’de çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile artık sağlıkta piyasalaşmanın önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu sistemde; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin iş, ücret ve gelecek güvencesi bitirilmek istenmektedir. Artık bu sistemde esnek, kuralsız ve güvencesiz, sözleşmeli çalışma esas haline getirilmektedir. Bu sistemde; hastaneler sınıflandırılmakta, emekçiler ve yoksul halk başta olmak üzere, parasına göre başvuracağı hastanelere göre sınıflara ayrılmaktadır. Bu sistem’de yoksulların ve düşük gelir gruplarının sağlık hizmetlerine erişimi gittikçe zorlaşmaktadır. AKP hükümetinin, Sağlıkta Dönüşüm diye süslü laflarla Türkiye’ye yutturmaya çalıştığı sistemde reklâm/masal dönemi bitti. Şimdi asıl film oynamaya başlıyor. Sağlık sistemi daha fazla piyasalaştırılıyor, ticarileştiriliyor, alınıp-satılan mal haline getiriliyor. Yani paran kadar sağlık dönemi başlamıştır. Bu anlayış pazar gecesi İstanbul Esenyurt ta on bir işçinin ölümüne neden olmuştur. Pazar günkü ve önceki işçi ölümlerinin tek nedeni açgözlü patronların daha çok para kazanma hırsı ve patronların her türlü yasa, kural, ahlaki değer vb. aykırı olarak işçi çalıştırmalarına göz yuman, görmezden gelen, hatta teşvik eden kapitalist sistemdir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini yok sayan bu piyasa mantığını reddediyoruz” ifadeleri yer aldı.
“TALEPLERİMİZ AÇIKTIR”
SES Balıkesir Şubesi Sekreteri Birsen Seyhan’ın okuduğu açıklamada, Sağlık için ayrılan bütün kamusal kaynakların kamu sağlık sistemi için kullanılmasının önerildiği açıklamada, “Sağlıkta taşeron çalışma yasaklanmalıdır. Bütün sağlık ve sosyal hizmet emekçileri güvenceli istihdam, insanca yaşayabilecekleri ve emekliliğe yansıyan güvenceli ücret ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklara kavuşturulmalıdır. Sağlık çalışanlarının mesleki bağımsızlıklarını yok eden her türlü idari-mali kısıtlamalara son verilmeli; kamuda performansa dayalı döner sermaye, özelde ciro baskısı gibi sağlık mesleklerinin insani doğasına aykırı olan uygulamalardan vazgeçilmelidir. Sağlık, bütün insanların doğuştan kazandığı temel bir haktır. Sağlık hizmetleri herkes için eşit, ulaşılabilir, nitelikli, parasız ve anadilinde olmalıdır. Bütün sağlık harcamaları, başkaca hiçbir katkı-katılım payı, ilave ücret, sağlık primi koşulu olmadan genel vergilerden karşılanmalıdır. Odağında kâr değil toplumsal yarar, piyasa değil insan olan kamu sağlık hizmetleri devletin vazgeçilmez ve zorunlu görevidir. Sağlık örgütlenmesinin her düzeyleri toplum katılımına açık olmalıdır.
Bedensel, ruhsal ve sosyal bir iyilik hali olan sağlığın korunup geliştirilebilmesi için koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmelidir. SES olarak; sağlık ve soysal hizmet emekçilerinin ekonomik, özlük demokratik hakları ile halkın sağlık hakkı için birleşik mücadeleden yana olan halkla örgütlü yapılarıyla, işkolumuzdaki örgütlerle el ele veriyor, yan yana geliyoruz. İş yerlerinde işyeri sağlıkçılar meclisleri, kentlerde sağlık hakkı meclislerinin kurulmasına geliştirilmesine öncülük ediyoruz. 11 Mart 2012’de Ankara’da Türkiye Büyük Sağlık Hakkı Meclisinin açılışına öncülük ettik, katkı sunduk, geliştirmeye devam edeceğiz.
Buradan AKP hükümetine sesleniyoruz; 11 Mart’ta TBSHM’nin aldığı kararları en iyi şekilde hayata geçirmek için ne gerekiyorsa yapacağız. Sadece son 1 yıldaki; 27 Şubat- 13 Mart- 19,20 Nisan, 21 Aralık eylemlerimize size pratiğimizin ne olacağını göstermeye yetecektir. Bundan sonrada eylemlerimizin ivmesini yükselterek devam edeceğiz. Yöneticilerimizi, temsilcilerimizi, üyelerimizi, gözaltına alıp cezaevlerinde alıkoysanız bile bu mücadele devam edecek ve kazanacağız. Gerçek anlamda kutlayacağımız sağlık haftalarını ve bayramlarını mutlaka yaratacağız. Bu talepler için emekçileri, halkı, halkın örgütlü kurumlarını “Herkese Eşit, Parasız Sağlık Birleşik Mücadelesi”ne katılmaya davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.
AÇIKLAMAYI YAPTIKTAN SONRA SESSİZCE DAĞILDILAR
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Temsilciliği ile ilçede faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri, bazı siyasi parti ve vatandaşların bir araya gelmesiyle oluşturulan Ayvalık Sağlık Hakkı Meclisi üyelerinin Ayvalık AK Parti İlçe Başkanlığı binasının önünde, polisin aldığı geniş güvenlik önlemlerinin arasında yaptığı basın açıklamasının ardından sessizce dağıldığı gözlendi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kars Kars’ta inşaat atıkları çevreyi kirletiyor Kars’ta bazı bölgelerde gelişi güzel dökülen inşaat atıkları çevreyi tehdit ediyor. Doğal güzellikleriyle ünlü şehirde, kontrolsüz bir şekilde bırakılan atıklar hem görsel kirliliğe yol açıyor hem de çevreye zarar veriyor. Özellikle Dereiçi bölgesinde yol kenarlarında rastlanan beton, tuğla ve plastik gibi inşaat malzemeleri, hem çevreyi kirletirken, vatandaşlar, yetkililerden bu soruna bir an önce çözüm bulunmasını talep ediyor. “Doğal güzelliklerimiz yok oluyor” Kars’ta insanların en çok ziyaret ettikleri ve kale yolu güzergahında bulunan Dereiçi bölgesinin inşaat atıkları dökülerek doğal güzelliklerinin tehdit edildiğini ifade eden vatandaşlar, “Bu bölge, temiz havası ve doğal güzellikleriyle biliniyor. Ancak son yıllarda inşaat atıkları her yere yayılmış durumda. Kimse bunun önlemini almıyor. Bu durumu görmek bizi üzüyor" dediler. “Denetimler yetersiz” Kars Belediyesi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne bağlı ekiplerin denetim yapması ve gerekli cezai işlemleri uygulaması gerektiğini belirten vatandaşlar, Dereiçi bölgesinin giriş kısmına güvenlik kameraları konulması gerektiğini ve buralara atık dökenlerin tespit edilerek cezalandırılmalarını istediler. Çevreyi korumak adına toplumsal bilincin artırılması gerektiğine dikkat çeken vatandaşlar, “Bu sorun sadece yetkililerin değil, hepimizin sorumluluğunda. Daha duyarlı olmalıyız” diye konuştular. Öte yandan Kars’ın doğasını korumak ve çevreyi temiz tutmak adına yetkililerce atılacak adımların, gelecekte bu tür problemleri önlemesi bekleniyor.
Mersin Mersin’de ’Sözümüz bitmedi, şiddeti durduracağız’ paneli Mersin’in merkez ilçe Akdeniz Belediyesi tarafından, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ kapsamında, uzmanların katılımı ve ‘Sözümüz bitmedi, şiddeti durduracağız’ şiarıyla panel düzenlendi. Belediye konferans salonunda düzenlenen panelde, Akdeniz Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü Mutlu Aymaz, Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Avukatı Berna Bozdağ ile Mimoza Derneğinden Psikolog Beritan Onuk konuşmacı olarak yer aldı. Moderatörlüğünü Akdeniz Belediye Meclis Üyesi Feride Aslan Bilgiç’in yaptığı ve yoğun ilgi gören panele, Akdeniz Belediye Başkanı Hoşyar Sarıyıldız, kurum personeli ile çok sayıda kurumlardan kadın temsilciler de katıldı. “Çekin elinizi kadınlardan ve çocuklarımızdan” Panelin açılışında konuşan meclis üyesi Nuriye Arslan, erkeğin kadına yönelik şiddeti, çocuk ölüm ve istismarlarına karşı kadın hareketinin direnişinin önemine vurgu yaparak, “Kadınlara kıyan, çocuklarımıza kıyan, el uzatanlara izin vermeyeceğiz. Kadınlar var oldukça, çocuklarımızın dünyasını karartmaya izin vermeyecekler. Diyoruz ki; çekin elinizi çocuklarımızdan. Çekin elinizi geleceğimizden. Çekin elinizi bedenimizden ve yaşamımızdan” dedi. “Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetiyoruz” Akdeniz Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürü Mutlu Aymaz ise katılımcılara, müdürlük olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Aymaz; “Belediyede çalışan kadınları yalnızca ev temizliği, yaşlı bakımı, kuaförlük hizmetleri gibi alanlara sıkıştıran, kadına yönelik şiddetin ş’sini bile bilmeyen bir müdürlük halinden çıkarmaya çalışıyoruz” diye konuştu. Belediye olarak, yaptıkları her işte toplumsal cinsiyet eşitliğini gözettiklerini kaydeden Aymaz; “Kadın Müdürlüğü olarak toplumsal cinsiyet üzerinden yola çıktık. Önceliğimiz, toplumsal cinsiyet paradigmasının ifade ettiği şekilde kadına yaklaşım, çocuğa yaklaşım, aile içi şiddet olaylarını değerlendirmek ve bu noktada kadınları, birey olarak yaşama hazırlamak, onlara psikolojik ve ekonomik destek sunmaktır” diye konuştu. “Şiddetin en sinsisi, psikolojik şiddet” Sunumunda, şiddet türlerini tanımlayan Psikolog Beritan Onuk ise anlaşılması ve teşhisinin konulması en zor olan şiddet türünün ‘psikolojik şiddet’ olduğunun altını çizdi. Onuk, “Psikolojik şiddet; aslında tüm şiddet biçimlerinin temelinde yatıyor ve en sinsi olanıdır. Fark etmemiz pek mümkün olmayabiliyor. Günlük yaşamımızda da buna çok fazla maruz kalıyorken çoğu kez bunun şiddet olduğunu anlamlandıramıyoruz” ifadesini kullandı.
Aydın Yılan balığı çalıştayı Aydın’da gerçekleştirildi Meksika Körfezi’nden yola çıkarak okyanusu aşan ve 3 yıl süren 7 bin kilometrelik yolcluuğunun ardından Bafa Gölü’ne ulaşan yılan balıklarının habitat alanları ile ilgili çalıştayın ikincisi Aydın Anemon Otel’de gerçekleştirildi. Türkiye’nin önemli sulak alanlarından olan Bafa Gölü Tabiat Parkı’nın önemli misafirlerinden birisi olan yılan balıklarının yaşam alanlarının ve göçünün iyileştirmesi hedefiyle yapılan çalıştayın ikincisi Aydın’da gerçekleştirildi. Aydın Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü Mahalli Sulak Alan Komisyonu’nca alınan komisyon kararlarına göre geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan 1. Teknik Çalıştay’ın ardından gerçekleştirilen ikinci çalıştayda yılan balığının küresel ve bölgesel önemine dikkat çekildi. Ayrıca çalıştayda dünyada ve Türkiye’de su krizi ve ekosistem tahribatı, Bafa Gölü ve çevresiyle ilgili bilgilendirmeler yapıldı. Karar seçenekleri ve değerlendirme ölçütleri belirlendikten sonra oluşturulan karar matrisi ve yol haritasının oluşturulmasıyla ilgili ortak bir değerlendirmenin de gerçekleştirildiği çalıştayda yılan balığıyla ilgili Söke’nin yakın geleceğinin tasarlanması, su kıtlığı ve su kalitesi sorunlarının çözümü için hangi kuruluşların nasıl görev almaları konusunda bir grup çalışması yapıldı. Kurumların 2025 yılı ve gelecek 5 yıl planlarının aktarılmasına yönelik değerlendirmelerden sonra çalıştay sonlandırıldı. Çalıştayın yılan balıklarının geleceği açısında önemli olduğuna dikkat çeken Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü; “WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Onsekiz Mart Üniversitesi işbirliğiyle yürütülen yılan balığının göç yollarındaki tehditlerin ortadan kaldırılması için yapılan çalıştaylara katılan ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkıları ve çözüm yolları için yapılacak işbirlikleri, kritik olarak tehdit altındaki yılan balıklarının geleceği açısından büyük yararı olacaktır” diyerek Avrupa Yılan balığının kırmızı listedeki kritik olarak tehdit altında olan türler arasında olduğunu söyledi. Yılan balıklarının üremek için 7 bin kilometre yol kat ederek Meksika Sargasso Körfezi’ne gittiklerini sözlerine ekleyen Sürücü; “Vücudu uzun, yılan şeklinde ve kaygan olan Avrupa Yılan Balığının ortalama boyu 60-70 santimetredir. Yılan balıkları acı veya tatlı su göllerinde, dere ve çaylarda bulunur. Acı veya tatlı sularda üremez, üremek için 7 bin km. yol kat ederek Sargasso Denizi’ne gider. Burada yumurtladıktan sonra ergin yılan balıkları ölür. Yavruları Akdeniz sularına girerek, Büyük Menderes Nehri vasıtasıyla Bafa Gölü’ne gelir” şeklinde konuştu. Gün boyunca Aydın Anemon Otel’de gerçekleştirilen çalıştayın oldukça verimli geçtiğini belirten EKODOST Başkanı Bahattin SÜrücü, katılımcılara teşekkür etti.
İstanbul Martı TAG’a üst mahkemeden iyi haber İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) Martı lehine karar verdi. Martı ve Taksiciler Odası arasında 2.5 yıldır süren davada Martı’nın itirazlar haklı bulundu. Martı TAG artık serbest olarak kullanılacak. Martı’dan yapılan açıklamaya göre, İstanbul Taksiciler Odası’nın Martı TAG’ı kapattırma talebi İstinaf Mahkemesi tarafından reddedildi. Martı’nın yaptığı istinaf başvurusu kabul edilerek yerel mahkeme kararının hatalı olduğuna hükmedildi. İstinaf Mahkemesi’nin tespitleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin verdiği kararı şu gerekçelerle hatalı buldu: Martı’nın itiraz ve savunmalarının yeterince incelenmediği ve raporlara yansıtılmadığı, Bilirkişi raporlarının eksik ve çelişkili olduğu, Alanında uzman kişilerden rapor alınmadığı ve davanın tam olarak aydınlatılmadığı, Tarafların eşitliği ilkesine uyulmadığı ve Martı’nın savunma hakkının ihlal edildiği, İdare mahkemelerinin Martı TAG lehine verdiği kararların göz ardı edildiği, İBB’den alınması gereken cevap beklenmeden karar verilerek Martı’nın hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği, Martı’nın dava dosyasına sunduğu uzman görüşlerinin dikkate alınmadığı, Mahkeme, bu eksiklerin giderilmeden haksız rekabetin tespit edilemeyeceğini belirterek erişim engeli kararını bozdu. Konu hakkında değerlendirmede bulunan Martı TAG Kurucusu Oğuz Alper Öktem, “Haklının acelesi yok. Türk teknolojisinin düşmanları nihayet yenildi. İyiler kazandı. Bol bol Martı TAG kullanın” dedi.
İzmir EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’tan OSB’lere eğitim iş birliği çağrısı Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, üniversite ile TOSBİ arasında başarılı bir şekilde sürdürülen projenin İzmir’deki diğer organize sanayi bölgelerinde de uygulanması için sanayicilere çağrıda bulunarak, “Sanayiye nitelikli insan gücü kazandırmak için Ege Üniversitesi olarak, Meslek yüksekokullarımızı organize sanayi bölgelerine taşımak istiyoruz” dedi. Üniversite-sanayi iş birliğinin örnek uygulamalarından biri Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu (TKMYO) ile Tire Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü(TOSBİ) arasında başarılı bir şekilde sürdürülüyor. Cumhurbaşkanlığının desteği ile Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK) tarafından başlatılan “Üniversite Sanayi Eğitimi projesi” kapsamında hayata geçirilen model uygulama ile meslek yüksekokulu öğrencileri sanayide uygulamalı eğitim görüyor. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ege Üniversitesi ile TOSBİ arasında başarılı bir şekilde sürdürülen model projenin İzmir’deki diğer organize sanayi bölgelerinde de uygulanması için sanayicilere çağrıda bulunarak, “Sanayiye nitelikli insan gücü kazandırmak için Ege Üniversitesi olarak, Meslek yüksekokullarımızı organize sanayi bölgelerine taşımak istiyoruz” dedi. Ege Üniversitesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’ın himayelerinde yürütülen “Üniversite Sanayi Eğitimi Projesi” kapsamında sürdüren çalışmalar düzenlenen toplantıda değerlendirildi. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak’ın başkanlığında rektör yardımcıları ile yüksekokul ve meslek yüksekokullarının yöneticilerinin katıldığı toplantıda, Organize Sanayi Bölgelerinde kurulacak yerleşkelere yönelik çalışmalar masaya yatırıldı. Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “Teknoloji ve sanayi üretiminde ileri seviyede bulunan gelişmiş ülkelerin, kalkınmanın merkezine üniversite-sanayi iş birliklerini koyduklarını görüyoruz. Ege Üniversitesi olarak son yedi yılda üniversite-sanayi iş birliklerini kendimize odak noktası yaparak bilimsel faaliyetlerimizi, araştırma geliştirme ve inovasyon çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz. Bir yandan bilimsel birikimimizi sanayiye aktarırken bir yandan da endüstrinin problemlerine yenilikçi çözümler sunuyoruz. Bu kapsamda Üniversitemiz Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu ile Tire Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü arasında model uygulamayı iki yıl önce hayata geçirmiştik. Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Teknolojisi Programını, TOSBİ’ye taşımıştık. Böylece Meslek Yüksekokulumuzda eğitim gören öğrencilerin sanayide uygulamalı eğitim görmelerini sağladık. İşbaşı eğitimini mümkün hale getirdik. Öğrencilerimizin sanayi ile iç içe endüstri ekosistemi içinde bulunmaları öğrenimlerine devam etmeleri sağladık. Üniversitemiz bünyesinde toplam 11 Meslek yüksekokulunda 74 programda her yıl binlerce genci çalışma yaşamına kazandırıyoruz. Tam akredite bir araştırma üniversitesi olarak öğrencilerimize çağın koşullarına uygun en ileri müfredatları uyguladığımız eğitimleri veriyoruz. Amacımız sanayiye nitelikli iş gücü yetiştirmek. Bu noktada yüksekokullarımızın organize sanayi bölgelerine taşınması ile sanayinin ihtiyaç duyduğu iş gücünün en verimli şekilde yetiştirilmesi sağlanmış olacak. Sektöre nitelikli insan kaynağı kazandırmak için bu modelin yaygınlaştırması gerekiyor. Organize Sanayi Bölgelerine yaptığımız bu çağrının olumlu yanıt bulacağına yürekten inanıyorum.” diye konuştu. “Uygulama ve beceri yetkinliği yüksek öğrenciler yetiştiriyoruz” Bu uygulamanın bölgede ilk olduğuna dikkat çeken Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, “YÖK tarafından, sanayi eğitimi alan üniversite öğrencilerinin uygulamalı eğitim görmeleri için başlatılan “Üniversite Sanayi Eğitimi Projesi” kapsamında sürdürülen uygulamamız başarılı bir şekilde devam ediyor. Sanayinin ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip, uygulama ve beceri yetkinliği yüksek öğrenciler yetiştiriyoruz. Organize Sanayi Bölgelerinde meslek yüksekokullarına yer tahsis edilmesi, öğrencilerin meslekleri ile ilgili eğitimi sanayi ortamında almaları, teori ile uygulamanın harmanlanarak sürdürülmesini sağlıyor. Bu uygulanın hem üniversiteler tarafından hem de organize sanayi bölgeleri tarafından desteklenmesi ülkemizin geleceği için önem arz ediyor. Cumhurbaşkanlığı ve YÖK’ün ortaya koyduğu bu vizyon, meslek yüksekokullarımız için oldukça önem arz ediyor. Ege Üniversitesi olarak bu pilot uygulamanın bir paydaşı olmaktan oldukça memnunuz ve projenin faydalı olması adına gereğini yapacağız. Pilot üniversite olarak yer aldığımız Üniversite-Sanayi Eğitimi Projesi kapsamında, yüksekokullarımızın Organize Sanayi Bölgelerinde kurulacak yerleşkelerine yönelik çalışmaları yüksekokul yönetimlerimizle değerlendirdik. Sanayi ile entegre eğitim modeliyle, öğrencilerimizin bilgi ve becerilerini geliştirerek sektöre uygun nitelikli iş gücü yetiştirmeyi ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz. Ülkemizin Milli Teknoloji Hamlesi ve 12. Kalkınma Planı hedeflerine odaklanarak Cumhuriyetin ikinci asrını ‘Türkiye Yüzyılı’nı Türk bilim yüzyılı yapmak için bilimsel çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İzmir’imizin merkezi başta olmak üzere birçok lokasyonunda şehre, topluma katkı sunan Ege Üniversitesini her zaman destekleyen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, YÖK Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar’a teşekkürlerimi arz ediyorum” dedi.