Eğitim Bir-Sen Besni Temsilciliği tarafından "Arap Baharı Süreci ve Emperyalizm" konulu bir konferans düzenlendi.
Besni Halk Eğitim Merkezi toplantı salonunda düzenlenen konferansa Eğitim Bir-Sen İl Başkanı Gaffari İzci, Prof. Dr. Haci Duran, Besni İlçe Milli Eğitim Müdürü İsmet Öztürk, AK Parti Besni İlçe Başkanı Mustafa Çiğdem, AK Parti İl Genel Meclisi üyeleri Sayit Ciner ve Kemal Temel, Besni İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri ve vatandaşlar katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferans, geçen günlerde halı sahada top oynarken vefat eden Şehit Mehmet Yağmur Lisesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni İsmail Yıldırım için okutulan Kuran’ı Kerim ile devam etti.
EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ OLACAK
Programın açılış konuşmasını yapan Besni Eğitim Bir Sen Temsilcisi Mahmut Akçaay, şöyle konuştu: "Besni Eğitim Bir Sen olarak Mart ayında çalışmalar yapacağız. Bunlar, örta öğretim öğrencileri ve yüksek okul öğrencilerine yönelik ödüllü Safahat’tan şiiri güzel okuma yarışması, 13 Mart’ta final olacak. Kadın Kolları Başkanımız Beyhan Ayata ve yönetiminin düzenleyeceği Besni’de bulunan Vanlı depremzedelere yardım kampanyası düzenleyeceğiz. Tüm vatandaşlarımızın katılımlarını bekleriz. 13 Mart’ta ise
Mehmet Akif Ersoy paneli yapılacak. Ayrıca ileriki aylarda üstad Necip Fazıl Kısakürek’le alakalı edebiyat söyleşimiz olacaktır"
Akçaay’dan sonra konuşan Eğitim Bir-Sen İl Başkanı Gaffari İzci de konuşmalarında şu ifadelere yer verdi: "Besni’de Eğitim Bir Sen bundan böyle iyi noktalara sizin desteğiniz ve dualarınızla gelecektir. Sendikacılığı iki amaç için yapıyoruz. Bunlardan birincisi sendikaların ortak hedefi üyelerin, devlet memuru arkadaşlarımızın ve çalışanların sosyal ekonomik özlük haklarını düzeltmek içindir. Bu konuda tüm sendikalarımız Eğitim Bir Sen ve Memur Sen başta olmak üzere elinden gelen çabayı gösteriyor.
Sendikacılığın diğer ikinci önemli amacı ise, Türkiye’yi yöneten kadroların bu ülkeyi yönetirken neleri dikkate alarak yönettiği, neleri referans kabul ederek yönettiği, kimin değerlerini önemsediği, hangi normlara, kriterlere ve ölçütlere göre bu memleketi yönettikleridir. Biz diyoruz ki bu ülkeyi bu milletin iradesi yönetmelidir."
Bu milletin ülkenin gerçek sahibi olduğunu anlatan İzci, sözlerini şöyle sürdürdü: "O yüzden merhum kurucu genel başkanımız Mehmet Akif İnan ısrarla şunu söylüyordu; biz sadece ücret sendikacılığı yapmayacağız, biz sadece bizim dünya görüşümüzde olan insanların yaşam hakkının mücadelesini vermeyeceğiz. Biz bu ülkede gerçek anlamda demokrasinin gerçek anlamda insan haklarının temel hak ve hürriyetlerinin oturması noktasında hayata geçmesi noktasında vermemiz gereken her türlü çabayı ve gayreti vereceğiz
ve her türlü bedeli ödeyeceğiz. Çünkü bu memleket bizim bu çocuklar bizim, bu ülke bizim o halde bizim istediğimiz şekilde yönetilmelidir. Her türlü vesayet yönetimine hayır. Biz diyoruz ki türlü lobi yönetimine hayır. Bu memleketi gerçek anlamda milletin kendisi yönetmelidir. O yüzden de vesayet alanlarımız bellidir."
Prof. Dr. Haci Duran da, "Arap Baharı Süreci ve Emperyalizm" adlı konferansını başlattı. Duran, konferansta, Suriye ve Irak’taki iç çatışmaların Türkiye ile İran’ı savaştırmak için devam ettiğini söyledi.
Bu kirli savaşın tek kazananının Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının İtilaf Kuvvetleri olacağını anlatan Duran, sözlerine şöyle devam etti: "Arap ülkelerinde son bir yıldır meydana gelen halk hareketleri bölgeyi ciddi bir kaos ve düzensizlikle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu hareketlere Arap baharı ve yasemin devrimi gibi cazip isimlerin verilmesi, kitlelerin bu eylemlere katılmasını teşvik etmiştir. Kullanılan isimler, hareketlerin ABD ve müttefikleri tarafından yönetildiğine işaret etmektedir. Çünkü,
1968’de adına Prag Baharı denen ve sonuçsuz kalan Doğu Avrupa’daki sosyal hareketler de NATO ve ABD kuvvetleri tarafından desteklenmişti. Filipinlerde F. Marko’yu deviren halk devrimine bahar ismi konmadı. Çünkü, Filipinlerde halk ABD güdümlü Marko’yu devirmişti. Orta Doğu’daki sosyal hareketlerin ortak yönleri yoktur. Her ülkedeki hareketin dinamiği kendine özgü bir durum arz etmektedir. Libya’daki durum farklıdır, Tunus’taki durum farklı olmaktadır. Mısır çok daha farklı dinamiklere göre süreci acı bir
şekilde yaşamaktadır. Yemen, Körfez ve Kızıldeniz komşusu Arap ülkelerinde kabile ve mezhep fanatizmi çatışma süreçlerini yönetmektedir."
Türkiye sınırındaki Suriye, Irak ve Lübnan’da ciddi etnik çatışmaların meydana gelmesi için sürecin tehlikeli bir mecraya doğru işlediğini anlatan Duran, şunları söyledi. "Halk isyanları devrim olma vasıflarını yitirmektedir. İsyanlar bölgesel bir iç savaşın alt yapısını inşa etmektedir. Bütün ülkelerin orduları dağıtılmakta, halk nezdinde yıpratılmakta. Gizli örgütlerin çeteleri, resmi polis ve güvenlik kuvvetlerinin yerini almaktadır. Süreç bütün Arap ülkelerini ve Ortadoğu’yu Afganistanlaştırma ve
Iraklılaştırmaya doğru işlemektedir.
Özellikle Suriye’de süreç mümkün mertebe uzatılacaktır. Çünkü Suriye’deki çatışmalar, aynı zamanda Türkiye ve İran’ı karşı karşıya getirmeye ve savaştırmaya hazırlamaktadır. Bölgesel bir iç savaşı meydana getirme potansiyeli taşımaktadır. Bu savaş ise muhtemelen Türkiye ve Ortadoğu toprakları üzerinde tamamen istikrarsız ve güçsüz devletlerin meydana getirilmesiyle sonuçlanacaktır"
Duran’ın konuşmasının ardından konferans soru cevap şeklinde sona erdi.