YEREL HABERLER - 09 Nisan 2012 Pazartesi 16:55

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ`NDE "ÜNİVERSİTE ALANI" TARTIŞMASI

A
A
A
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ`NDE "ÜNİVERSİTE ALANI" TARTIŞMASI

Adana Büyükşehir Belediyesi`nin Nisan ayı meclis toplantısında kentin gündemini oluşturan Çukurova Üniversitesi ile Bilim ve Teknoloji Üniversitesi arasında gerginliğe neden olan arazi meselesi tartışıldı.
Adana Büyükşehir Belediye Meclisi Nisan ayı 1. oturumu Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz`ın başkanlığında gerçekleşti.
Gündem maddelerinin görüşülmesinden önce söz alan AK Parti Meclis üyesi Ali Acembekiroğlu, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`ne tahsis edilen alanın gerek ulaşım açısından gerek yerleşim açısından çok güzel bir yer olduğunu ifade ederek, "Sebebi nedir bilmiyorum ama Çukurova Üniversitesi buraya karşı çıkıyor. Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`ne verilen alanda araştırma uygulama eğitiminin verildiğini söyledi. Adana Devlet Hastanesi`nin şu anki yeri daha önce pamuk gen merkeziydi. Yine o alanda yerleşime karşı çıkılarak, eğlence merkezleri, oteller, restoranlar yapılacakken gen lafı burada büyük bir yaraya neden oldu ve sadece hastane yapıldı. Hemen ardından Fen Lisesi yapılacak alana Zeytin Gen Merkezi denilerek karşı çıkıldı. Metronun oradan geçilmesine karşı çıkıldı. Bilim ve Teknoloji Üniversitesi yapılmak istendi. Yine Narenciye Gen Merkezi denilerek karşı çıkıldı. Neden bilemiyorum bu tür gelişmelere hep karşı çıkıyoruz. Neden bu alanların korunması ileri sürülerek Adana`nın gelişmesi engelleniyor. Gaziantep 3. üniversiteyi kurdu. Kayseri 5. üniversiteyi kurdu. Ancak bizde bir devlet üniversitesi diğerinin kurulmasına karşı çıkıyor" dedi.
"ÜNİVERSİTE İÇİNDE ÜNİVERSİTE OLMAZ"
CHP Meclis üyesi Bekir Sıtkı Özer ise Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`nin kurulmasına birden karar verildiğin ve kararının birden çıktığına ifade ederek, "Belediyenin bir bölümü üniversiteye tahsis edilmiş. Günlerdir rahat ortamda çalışma bekleyen belediye müdürlerinin odaları boşaltılmış üniversiteye tahsis edilmiş. Dünyanın hiçbir yerinde bu anlayışla ne devlet yönetilir ne de üniversite kurulur. Evet Ali Acembekiroğlu doğru söylüyor. Her ilde birden fazla üniversite kuruluyor. Ama buralarda üniversitenin içinde üniversite kuruluyor mu? Elbette üniversiteler açılmalıdır. Üniversiteler açılmasına yardım edeceğiz. Ama üniversite içinde üniversite açılmasına kesinlikle karşıyım. Kaldı ki üniversiteler artık kendi içine hapsolacak yerlerde değil, kentin merkezlerinde de bölümler açmalıdır. Kentle beraber iç içe yaşamalıdır" diye konuştu.
CHP Meclis üyesi Necmettin Atay ise, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`nin eksikliklerinin bulunduğunu ama zamanla giderilebileceğini aktararak, şunları söyledi:
"Aksaklıklarımız olabilir. Ama üniversite içinde üniversite kuruluyor denmesi ciddi anlamda beni üzüyor. Eksiklikler süreç içerisinde giderilebilir. Bu tepki hakikaten üniversite alanının içine kurulduğundan mıdır? Yoksa rektörlük seçiminin yaklaştığı dönemde kendi kişisel beklentileri ile hareket edildiğinden midir? Başka bir amaç mı vardır bunun altında? Bu sorunun cevabını oradaki arkadaşlar vermelidir. Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`nin eksiği olabilir. Ama arkasındayım. O gün ne oy kullandıysam bundan sonra da o üniversitenin devam etmesi, eksiğinin aksağının giderilmesinin yanındayım."
"BİR KAÇ KİŞİ SİYASET UОRUNA ADANA`NIN İMAJINI BOZUYOR"
Gündem dışı konuşmalara cevap veren Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ise Çukurova Üniversitesi`nin sadece Kenan Evren`in prostat ameliyatı ve GDO çalışmalarıyla anıldığını anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çukurova Üniversitesi`nin 32 bin dönüm arazisi var. Bu alan içerisinde üniversitenin buğday ektiği bir yer var 750 bin dönüm. Bilim ve Teknoloji Üniversitesi diyor ki `Şu sizin Gen Merkezi dediğiniz yeri size verelim. Siz bize buğday ektiğiniz alanı verin.` Buna da `yok` diyorlar. Çukurova Üniversitesi maalesef her şeye engel oluyor."
Çukurova Üniversitesi`nde çok değerli çok önemli hocaların olduğunu vurgulayan Aldırmaz, "Hepsine saygılarımı sunuyorum ama birkaç kişi siyaset uğruna Adana`nın imajını bozuyor ve buradaki sıkıntıya geliyor. Arkadaşlar 32 bin dönüm alanda Bilim ve Teknoloji Üniversitesi`nin istediği alan sadece bin 750 dönüm. Çukurova Üniversitesi bu alanın yarısından fazlasını kullanmıyor. Yapılan inşaatlarının tamamı kaçak. Biz Çukurova Üniversitesi`nin imajını bir tek yapılan prostat ameliyatı ile hatırlamak istemiyoruz. Bugün herkes organ nakli yapıyor. Gitsin onlarda işlerine dönsünler bıraksınlar medyayla oynamayı" diye konuştu.
Gündem dışı konuşmaların ardından 11 maddelik gündemin görüşülmesine geçildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.