EKONOMİ - 24 Kasım 2023 Cuma 09:33

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

A
A
A

Birçok ülkede artık elektrikli araçlar tercih edilirken, Türkiye’de 2023 yılının 10 ayında satılan elektrikli araç sayısı 60 bini aştı. Uzmanlar, 2024’te otomotiv sektöründe yüzde 30 daralmanın gözüktüğünü öngörürken, elektrikli araç pazarında yüzde 50 büyüme söz konusu olabileceğini açıkladı.

Türkiye’de otomobil pazarında elektrikli araç satışları geçen sene 14 bin olurken, bu yılın 10’uncu ayında 60 bin adeti geçti. 81 ilde elektrikli araçlar için halka açık kurulan ticari şarj istasyonlarıysa 10 bin 500’ün üzerine çıktı.

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

Diyarbakır’da faaliyet gösteren Oto Seç otomotiv firmasında Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Yıldırhan, elektrikli otomotivlere bu sene ciddi bir ilgi olduğunu söyledi.

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

Gelecek sene yaklaşık 100 bin elektrikli otomobilin satılabileceğini öngören Yıldırhan, “Elektrikli otomobillere çok büyük bir ilgi var. Bunu Türkiye genelinde görebildiğimiz kadar Diyarbakır özelinde de görebiliyoruz. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de 14 bin elektrikli otomobil satılmışken bu yılın ilk 10 ayında bu rakam 60 binli rakamları geçmiş durumda. Muhtemelen yılsonuna kadar 70 bin adet tam elektrikli otomobil satılmış olacak. Önümüzdeki yıl bu rakamın 100 bini geçeceğini öngörmekteyiz. Gelecek yıl otomotiv sektöründe yüzde 30-35 civarında daralma gözükürken, elektrikli otomotiv pazarında yüzde 50’ye yakın bir büyümeden söz edebiliriz. Diyarbakır’da bugün itibariyle piyasada gezen 3 bin üzerinde elektrikli otomobil var. Bu da Diyarbakır’da her geçen gün elektrikli otomobillere ilginin arttığını, satışların arttığını gözlemleyebiliriz. Muhtemelen 2024 yılında Diyarbakır’da da bu sayı 10 binli rakamları geçecektir” dedi.

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

Her ilde şarj istasyonu

Elektrikli otomobillerde rağbetin artmasıyla 81 ilde şarj istasyonunun kurulduğunu ifade eden Yıldırhan, “Elektrikli otomobilleri tercih etmede insanların açıkçası en büyük endişelerinden bir tanesi şarj süreleridir. Türkiye’de 81 ilde toplam 10 bin 500 üzerinde halka açık ticari şarj istasyonları var. Diyarbakır’da şu ana kadar toplam faaliyet gösteren 102 şarj ağı işletmecisi tarafından yürütülüyor. Şarjlı araçlar, araçtan araca farklılık göstermekle beraber yüzde 30’dan yüzde 80’e kadar şarj süresi 20 dakika ile 30 dakika arasında gerçekleştirilebiliyor. Elektrikli araba ile çok rahat Türkiye’de uzun süre bir yolculuk da yapılabiliyor. Ayrıca elektrikli otomobiller 3 türde şarj edilebiliyor. İlki evde normal bilgisayarı telefonu şarj ettiğiniz 220 voltluk şarj prizinden de araçlarınızı şarj edebilirisiniz. Tabi bu en yavaş olanı. Bir sonrakinde ise evinizden ya da iş yerinizden bir Wallbox dediğimiz ara şarj kutusu satın alarak aracınızı 22 kilowatt kadar şarj edebilme imkanı buluyorsunuz. Son olarak da halka açık olan hızlı şarj istasyonları var. Şu anda Türkiye’de çok az da olsa 360 kilowatt saate kadar ama yaygın olan 120 ve 180 kilowatt saate kadar aracınızı şarj edebiliyorsunuz. Elektrikli otomobillerin şarj kapasitesine göre değişiklik göstermesiyle birlikte evde şarj edildiğinde kendi şebekenizden 150 lira ile 200 lira arasında bir tam dolum maliyetiyle 500 kilometre yakın menzil elde edebiliyorsunuz. Bu da fosil yakıtlı bir otomobilin harcadığı fiyatın 10’da 1’i” diye konuştu.

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

10 kat tasarruflu

Elektrikli otomobillerin tercih edilme sebeplerinin başında iki konu olduğunu belirten Yıldırhan, şunları söyledi:

“Elektrikli otomobillerin tercih edilme sebeplerinin başında iki konu var. Bir tanesi çevreci olması, diğeri ise tercih edenlerin daha tasarruflu olduğunu düşünmeleridir. Elektrikli araçlar çok tasarrufludur. Özellikle evde ya da iş yerinizde şarj ettiğinizde fosil yakıtlı bir araca göre 10 kata yakın tasarruf sağlamış oluyorsunuz. Elektrikli aracın çevreci olması ise baktığımızda elektrikli araçlarda müthiş bir sessizlik var ve en önemli özelliklerinden bir tanesi de gaz pedalına dokunulduğu zaman bütün enerjiyi lastikte hissedebiliyorsunuz. Çok ciddi ivmelenmeler edinebiliyorsunuz.”

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

Son olarak Yıldırhan, “Biz Diyarbakır’da elektrikli araba devrimini başlatan firmayız. Bu iddiamızı yeni modellerimizle de gösteriyoruz. Şuan 3 markanın Diyarbakır’da ve bölgede yetkili satıcısıyız. Vatandaşların ilgisi çok yoğun. Özellikle akaryakıt fiyatlarının artmadı ile birlikte vatandaşların ilgisi daha da arttı. Ayrıca elektrikli araçlarda fosil yakıtlı araçlara göre vergi avantajı çok ciddi söz konusu. Bizim sattığımız elektrikli araçlar yüzde 10’luk ÖTV dilimindeyken fosil yakıtlı bir aracın Türkiye’de artık en ucuzu bile yüzde 80’lik ÖTV diliminde yer alıyor” ifadelerine yer verdi.

Türkiye’de 10 ayda satılan elektrikli araç sayısı 60 bini geçti

Elektrikli araçların fiyatlarının uygun olduğunu belirten müşteri Ayhan Kartal, “2. el araçlara bakmaya geldik, ama elektrikli araçları gördüm bayağı beğendim. İkinci el fiyatına sıfır elektrikli otomobil satıyorlar. Zaten artık elektrikli araçlara da talep daha çok. Bakalım eğer uyarsa almayı düşünüyoruz. Bu markayı ilk defa görüyorum konforu baya iyiydi” ifadelerinde bulundu.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Ülkelerine dönüş hazırlığı yapan Suriyeliler yeni yaşamları için altınlarını bozduruyorlar Hatay’da yaşayan Suriyeliler ülkelerine döndüklerinde yeni bir yaşam kurabilmek için ziynet eşyalarını bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, ülkelerine dönen Suriyelilerin kuracakları yeni hayatlarında nakit paraya ihtiyaç duyarak ziynet eşyalarını dönüş için satmaya başladıklarını söyledi. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler, 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasının ardından ülkelerine dönmeye başladılar. Ülkelerine dönen Suriyelilerin en çok ihtiyaç duydukları şeyse yeni yaşamları için gerekli olan nakit para olmuş durumda. Hatay’da yaşayan Suriyeliler, emek vererek biriktirdikleri altınlarını yeni yaşamlarını kurmak için bozdurmaya başladılar. Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, Suriyelilerin yeni yaşamları için altınlarını bozdurduklarını ifade ederek altının fiyatının bir süre daha yükselmesini öngörmediklerini söyledi. Suriyelilerin nakit ihtiyacını karşılamak için emek vererek ziynet eşyalarını bozduklarını dile getiren Güneyler Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güney, “Savaştan sığınarak Türkiye’ye gelen insanlar, Esad rejiminin devrilmesinin ardından ülkelerine dönmeye başladılar. Ülkemizde yaşayan ve emek vererek birikim yapan Suriyeliler, ülkelerine döndüklerinde hayatlarına devam ettirebilmek ve yeni bir yaşama başlamak için nakit paraya ihtiyaç duyacaklar. İnsanlar nakit para ihtiyaçlarını karşılamak için emek vererek biriktirdikleri altınlarını bozdurmaya başladılar. Bu bozdurulan altınlar tekrar piyasamızda geri dönüşüme geçip yeni modeller şeklinde vitrinlerimizde yerini alıyor. Bu olaylar öncesinde talep daha fazlaydı, üretim yaparken külçe altınları kullanıyorduk. Şimdi durum değişti ve bu sefer Suriyelilerden gelen yoğun altın bozdurmalarından kaynaklı talep azaldı, nakite olan ihtiyaç arttı. İnsanlar altın bozdurarak elde ettikleri paralarla Suriye’de gidip; evlerini, iş yerlerini ve tarlalarını işler hale getirmeye çalışacaklar” dedi. “Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” Altında bir süre daha yükseliş beklemediklerini dile getiren sarraf Güney, “Arz talep dengesinde Suriyelilerin yoğun altın bozdurmasından dolayı altının bir süre yükselmesini öngörmüyoruz. Bir süre daha stabil bir şekilde hareket eder. Suriyelilerin Esad’ı devirmesiyle altın gerileme süreci yaşadı. Altın şuan durağan seviyede ve bir süre daha düşer ardından da tekrar toparlar diye düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. “Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor” İnsanların dönüş için altınlarını kağıt paraya çevirmeye başladıklarını dile getiren Suriyeli kuyumcu Amir Kindavi, “Esad rejimi düştükten sonra burada yaşayan Suriyeliler ülkelerine dönmeye başladılar. Burada satın aldıkları altınları da kağıt paraya çevirmek için satmaya başladılar. Orada altını kullanması zor. Türkiye içinde güzel bir gelişme olacak. Suriye’ye dönen herkesin hasarı var ve insanlar yeniden yaşam kuracak, insanların elinde kağıt para olması gerekiyor. Daha ilk haftada çok yoğunluk olmadı ama ilerleyen zamanda yoğunluk olacak. Şuan altınlarını dolara dönüştürmek için gelenler oldu” şeklinde konuştu.
Denizli 8 asırlık tarihi çarşı alışveriş fuarına ev sahipliği yapıyor Denizli’de 8 asırlık tarihi Kaleiçi Çarşısında bu yıl 6. kez düzenlenen geleneksel alış veriş festivali düzenlenen törenle başladı. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu ve DTO Başkanı Uğur Erdoğan açılışta esnafları yalnız bırakmadı. Denizli’de 800 yıllık geçmişe sahip tarihi Kaleiçi Çarşısı’nda bu yıl 6. Kez gerçek indirimlerin olduğu alışveriş festivali düzenleniyor. 6. Kaleiçi Alış Veriş Festivali Bayramyeri girişinde düzenlenen törenle başladı. Geleneksel törenin açılış törenine Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Denizli Ticaret Odası (DTO) Başkanı Uğur Erdoğan, Denizli Terziler, Konfeksiyoncular, Tuhafiyeciler ve Giyim Sanatkârları Esnaf Odası Başkanı Ahmet Can, Denizli Bayramyeri Kaleiçi Esnafları Güzelleştirme Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Erhan Çaylı, davetliler ve vatandaşlar katıldı. 21- 31 Aralık 2024 tarihleri arasında devam edecek, yüzde 50’ye varan indirimlerin yapılacağı 6. Kaleiçi Alışveriş Festivali açılışında konuşma yapan Denizli Bayramyeri Kaleiçi Esnafları Güzelleştirme Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Erhan Çaylı, “Kaleiçi Alışveriş Festivalimize hepiniz hoş geldiniz. Büyükşehir belediye başkanım, ticaret odası başkanım, oda başkanlarımız açılışıma katılan herkese çok teşekkür ediyorum. Tüm Denizli halkı davetlidir" dedi. Herkes Kaleiçi’ne sahip çıkmalı Kaleiçi Çarşısının kentin yaşayan tarihi olduğunu hatırlatan Denizli Ticaret Odası Başkanı Uğur Erdoğan da tüm Denizlilileri Kaleiçi ve Bayramyeri esnaflarına destek vermeye davet etti. Başkan Uğur Erdoğan, “Kaleiçi’ne herkesi alış veriş yapmaya bekliyoruz. Tüm Denizli halkımızın Kaleiçi esnaflarına, çevredeki esnaflara, bayramyerindeki esnafa destek olmalarını canı gönülden istiyoruz. Yerli ve milli marka olan Kaleiçi’ndeyiz. Bugün çok güzel kalabalık ve bereketli bir gün yaşıyoruz. İnşallah bu berekette buradaki esnafımıza iş olarak aş olarak yansır. Açılışa katılanlara çarşıya destek verenlere teşekkür ediyorum” dedi Turizmde işin içinde olmalı 10 gün boyunca devam edecek festivalin açılış konuşmasında tarihi çarşının dokusuna uygun olarak yapılacak düzenlemeyle turizminde içine karıştırılarak daha da hareketlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu ise “Kaleiçi’nin canlanmasını biz çok istiyoruz. Ama Kaleiçi’nin tarihiyle birlikte canlanmasını istiyoruz. Kaleiçi’ne hep birlikte el atacağız. Kaleiçi hem turizm açısından canlı herkesin kaynaşabileceği, sadece böyle herkesin kabul edebileceği şekilde değil, spesifik ürünleriyle kendine özgü çarşısı kendine özgü rengiyle zengin bir hale getirmeliyiz. Bunun içinde hep beraber caba sarf edeceğiz. Tabi ki bunun en önemli ayaklarından birinin de turizm olması. İnşallah hep birlikte başarırız” şeklinde konuştu. Açılış kurdelasının kesilmesinin ardından Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, oda başkanlarıyla birlikte Kaleiçi Çarşısını gezdi esnafa hayırlı işler diledi, vatandaşlarla sohbet etti. Bu gün açılışı yapılan yılın son, en büyük ve en kapsamlı bol indirimli geleneksel alış veriş festivali 31 Aralık 2024 tarihine kadar devam edecek.
Antalya Küçültmek istediği midesi ters tarafta çıktı, doktorlar önce mideyi bulup sonra küçülttü Almanya’dan tüp mide ameliyatı olmak için Antalya’ya gelen 46 yaşındaki hemşire Antje Kirscht, eşine az rastlanır bir tıbbi durumla karşılaştı. Antalya’da özel bir hastanede gerçekleştirilen operasyon sırasında Kirscht’in midesini olması gerektiği yerde göremeyen doktorlar kısa süren şaşkınlığın ardından mideyi karaciğerinin arkasında, sağ tarafta buldu. Mide başarılı bir operasyonla küçültülürken bu sıra dışı anatomik durumun, dünyada yalnızca 100 binde bir görüldüğü biliniyor. Almanya’da hemşire olarak görev yapan Antje Kirscht, tüp mide ameliyatı olmak için sosyal medyada yaptığı araştırmalar sonucunda Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan’a ulaştı. İlk kez Antalya’ya gelen 46 yaşındaki Kirscht, 110 kilo ağırlığıyla obezite tedavisi için başvurdu. Almanya’da kendisine organlarının ters olabileceği yönünde bir tanı konduğunu ifade eden Kirscht, bu bilginin ameliyat sırasında ne anlama geldiğini öğrendi. Ameliyat esnasında cerrahi ekip, Kirscht’in midesini karaciğerinin arkasında, sağ tarafta buldu. Bu sıra dışı anatomik durum, hem hasta hem de ekibin şaşkınlık yaşamasına neden oldu. "Mide ortada yoktu, karaciğerin altından çıktı" Ameliyatı gerçekleştiren Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, yaşadıkları şaşkınlığı şu sözlerle dile getirdi: “Çok yapılan bu operasyonlar içerisinde hastanın değişik bir anomalisi vardı. 100 binde bir görüldüğü söyleniyor. Organların hepsi ters olabiliyor. Bu daha sık görülen bir şey ama bu hastada bütün organlar yerli yerinde ama sadece mide sağ tarafa kaymış. Yani karaciğerin arkasına gitmiş. Operasyona başladığımızda mideyi bulamadık. Karaciğeri kaldırınca mideyi sağ tarafta gördük. Bu çok nadir bir durum. 2023 yılı verilerine göre, böyle bir tüp mide ameliyatı dünyada yalnızca 50 kişiye uygulanmış. Biz de bu vakayı başarıyla gerçekleştirdik. Teknik açıdan bizi zorlayan ancak deneyimimizi artıran bir ameliyat oldu”. "Operasyonun ayna görüntüsünü yaptık" Prof. Dr. Gürkan, ameliyatın detaylarına değinerek, “Tüp mide operasyonunun ayna görüntüsünü yaptık. Normalde sol tarafta yaptığımız obezite ameliyatını bu hastada sağ tarafta gerçekleştirdik. Midenin karaciğerin arkasında olması ameliyat süresini 15 dakika uzattı ve toplamda 1 saat sürdü. Bizim için de hoş bir tesadüf oldu” diye konuştu. İlk kez tek başına Türkiye’ye gelen Alman hasta Antje Kirscht ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Uzun zamandır tüp mide ameliyatı olmayı düşünüyordum. Almanya’da doktorumuz bazı organlarımın ters olduğunu söyledi ama çok normal bir şeymiş gibi anlattı. Böyle bir şeyle karşılaşacağımı tahmin etmedim. Ameliyat sonrasında midemin sağ tarafta olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım ama süreç o kadar profesyonel yönetildi ve endişe duymadım. Kendimi çok iyi hissediyorum ve tekrar Türkiye’ye gelmek istiyorum”. 6 ayda 30-40 kilo vermesi bekleniyor Prof. Dr. Gürkan, tüp mide ameliyatı olan hastalarda ilk 6-8 ay içinde ağırlığın yüzde 30-40’ının kaybedildiğini belirterek, “Antje’nin başlangıç kilosu 110. 6 ay içinde 30-40 kilo vermesi bekleniyor. Ancak ameliyat sonrası diyet çok önemli. Hastalar bu süreçte kendilerini mutlaka korumalı” şeklinde konuştu.
Elazığ Mobilya bölümünün tek kız öğrencisi: Kulağında kalem elinde çekiç, erkeklere taş çıkartıyor Elazığ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi mobilya ve iç tasarım alanının tek kız öğrencisi Elif Yaren Bağatur, kulağında kalem, elinde çekiç ile erkek yaşıtlarına taş çıkartıyor. Elazığ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, verdiği eğitimleri birçok atölyede pratiğe dönüştürüyor. Fabrika gibi çalışan okulda mobilya ve iç tasarım ile metal teknolojisi alanında üretim yapılıyor. Bir yılda 7 milyon lira ciro yapılan okulda, aynı zamanda atölyelerde çalışan öğrenciler de döner sermayeden ücret veriliyor. Genelde erkek işi olarak özdeşleyen mobilya bölümde ise 10. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Elif Yaren Bağatur tek kız olarak göze çarpıyor. Kulağında kalem elinde çekiç ile mobilya üreten Bağatur, erkek akranlarına taş çıkartıyor. Tüm cihazları kullanmayı öğrenen Bağatur, yapamazdın diyenlere inat başarıyla çalışıyor. Tek kız öğrenci olarak mobilya ve iç tasarım bölümünde çalıştığını dile getiren Elif Yaren Bağatur, “10.sınıfa gidiyorum. Bölümüme severek geldim. İlgim vardı ve gerçekten üretici bir bölüm olduğu için fabrika gibi çalışıyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Aileme destekte bulunuyorum. Sonrasında yapılan dolapların başka dolaplara gitmesi ve bunda benimde emeğimin olması ayrıca bir güzel. Bizimde kullandığımız gibi başka arkadaşlarımın yıllarca kullanacağı eşyalar var. Bunlar çok hoşuma gidiyor. Öğretmenlerimde çok profesyonel, işini bilen insanlar ve onlardan çok iyi meslek öğrendiğimi düşünüyorum. Kısa sürede yapabileceğim ve alabileceğim her şeyi onlardan almaya çalışıyorum. Buranın devamında da üniversitede iç mimarlık okumayı düşünüyorum. Bölümümü çok seviyorum. Buraya severek geldim. Tek kızım, tek kız olmama rağmen herkesle eşit olduğumu hissedebiliyorum. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Tekrardan hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Buraya gelmemin sebebi de onlar. Onların bana sevdirmesidir” dedi. Bağatur, “Çekiç veya matkap olsun, ben ilk gün geldiğimde hiçbir şeyi yapmayı bilmiyordum. Herkes bilmiyor ve bunu öğreniyor. İnanıyorum ki yapamayacağımız hiçbir şeyde yoktur. Bunlar benim için nasıl kolaylaştı, hocalarım sayesinde bunları öğrendim. Çok rahat öğrendiğimi düşünüyorum. İlk günden matkap kullanmayı öğrendiğimi gayet iyi hatırlıyorum. Mustafa, Fethi, Yusuf ve diğer hocalarım sağ olsun. Hepsi gerçekten çok yardım ediyor. Bazen heyecanlanmıyorum, bana o kadar ki iyi geliyor. Buradan eve gidince bile çok güzel anılar biriktirdiğimi, öğrendiğim şeyleri de aileme aktardığımı biliyorum” diye konuştu. "Hedefim, üniversitede iç mekan tasarımı okumak ve bu mesleği devam ettirmek" Ailesinin kendisini desteklediğini aktaran Bağatur, “Ailem, ilk başta ben mobilya okumak istiyorum ve ya mekan tasarımına gideceğim dediğim zaman beni desteklediler. Ailem zaten genelde hep bana destek veriyor. Bir şey söylemediler. ‘Kendi hatan, eğer pişman olacaksan bile kendin ol, bundan bir sonuç çıkar’ dediler. Bende tamam dedim. Daha sonrasında onlarda hocalarımla tanıştıktan sonra gerçekten buranın benim açımdan daha iyi olduğunu anladılar. Ben şu an çok mutluyum, mesleği de öğrendiğimi düşünüyorum. İlerleyen süreçte devam ettireceğim için kendime de inanıyorum. Onlarda bana güveniyor. Hedefim, üniversitede iç mekan tasarımı okumak ve bu mesleği devam ettirmek. Burada bir ciro elde ediliyor ve bizde bundan faydalanıyoruz ailemiz de faydalanıyor. Okul harçlığımızı çıkarabiliyoruz. Yani yararlı bir şey. Bu da bizde ayrıca bir katkıda bulunuyor” şeklinde konuştu. “Önemli olan insanın kendine güvenmesi” Kadının isterse her şeyi yapabileceğini vurgulayan Bağatur, “Ben buraya geldiğim ilk günde okuldakiler ’yapamazsın’ diyordu. Ağır kaldırılıyor, nasıl yapacaksın ifadelerini kullanıyorlardı. Ama ben kendime güveniyordum. Eğer bir insan kendine güvenirse bu kadın erkek fark etmeksizin hepimiz eşitiz sonuçta kesinlikle her şeyi yapabilir. Bence önemli olan insanın kendine güvenmesi ve el becerisidir" dedi.