ASAYİŞ - 25 Haziran 2024 Salı 13:24

15 kişinin öldüğü yangın gecesine ait yeni görüntüler ortaya çıktı

A
A
A

Diyarbakır ve Mardin illerinde 15 kişinin ölümüne sebep olan anız ve örtü yangınına ilişkin yeni görüntü ortaya çıktı. Tüyler ürperten görüntüde vatandaşların alevler arasında kalan koyunları çıkarmaya çalıştığı görüldü.

Yangın, 20 Haziran 2024 tarihinde saat 22.15 sıralarında Çınar ilçesine bağlı kırsal Köksalan Mahallesi’nde çıktı. Bölgede şiddetli rüzgarın olması hasebiyle yangın, ilçeye bağlı Yazçiçeği, Ağaçsever ve Bağacık ile Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ ve Yetkinler mahallelerine sıçradı.

15 kişinin öldüğü yangın gecesine ait yeni görüntüler ortaya çıktı

Yangında Şehmus Demir, Mazhar Demir, Taliha Demir, Nuri Demir, Rezan Yılmaz, Azad Yılmaz, Resul Yılmaz, Remzi Yılmaz, Abdurrahman Bugdaycı, Ubeydullah Buğdaycı, İsmail Yardımcı, Sinan Deviren, Kerime Erdenli, Fadıl Demir ve Zekiye Erdenli hayatını kaybetti. Yanı sıra Diyarbakır’da 7 bin 900 dekar tarım alanı yanarken, 924 küçükbaş hayvan telef oldu.

Yangın anı ait yeni görüntüler ortaya çıktı

Yangın gecesi vatandaşların alevler içerisinde çektiği görüntülerde koyunları uzaklaştırmaya çalıştığı görülürken, geceyi kızıla boyayan dehşet anları telefon kamerasıyla kaydedildi. Olay ile ilgili soruşturma sürüyor.

Muhammet Hüseyin İçli - Serhat Abi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Sanayi ve cam sanatı ASO’da buluştu Ankara Sanayi Odası’nda (ASO) cam ve cam ürünleri sanayi meslek komitesinin katkılarıyla açıldı. Cam Üfleme ve Cam Sanatı Sergisi’ne Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç ile üfleme cam sanatçısı Feridun Pekeş katıldı. Sergide Pekeş, camdan yaptığı eserleri sergileyip sergiye gelen misafirlere cam işlemesinin nasıl yapıldığını gösterdi. Sergideki misafirler cam sanatçısı Pekeş öncülüğünde cam işleme deneyimi yaşadı. Ayrıca bazı misafirler Pekeş’in eserlerini satın aldı. “Amacımız sanayi ve sanatın bir araya gelmesini sağlamak” Atık camları topluma kazandırdığını ve cam sanatının unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarının arasında olduğunu söyleyen Pekeş, “Burada bulunma amacımız sanayi ve sanatın bir araya gelmesini sağlamak. Sanayi odasında cam sanatını uygulamalı olarak gösterip sergisini yapmış olduğumuz. Tabii bu konuda katkılarından dolayı sanayi odası başkanımıza can komitesi başkanlarımıza, üyelerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz. Biz camı eriterek işliyoruz, cam sanatı unutulmaya yüz tutmuş sanat dalları arasındadır. Bu bakımdan da önemli çünkü bir sonraki yeni nesillere sizlere aktarmak adına sanatımızı ön planda her yerde sevgilerimizi tanıtımlarımızı yaptık. Cam sanatlarının derslerini vererek bir sonraki nesiller yine devamını sağlamak açısından dersler veriyoruz. Bu anlamda baktığımızda günümüzde unutulmayı yüz tutmuş sanatları aslında bir bakıma kurtardık sayılır. Çünkü yetiştirdiğimiz insanlar da bu işi yapmaya başladı ve verimli olarak onlarla eğitim veriyor. Sanayi anlamında da biz aslında atık camları bile topluma kazandırıyoruz. El yapımı olan işte önce kültürümüzü yansıtacak şekilde lale, nar bu tarz ürünlerle çalışıyoruz. Onun haricinde de figürler, takılar şu an sergide birçoğunu göreceksiniz. Elinden geldiğince renk kullanmaya çalıştım” diye konuştu. “Her zaman sanatı ve sanatçıları desteklemeyi önemsiyoruz” Sanayinin ve sanatın birbiriyle bağının olduğunu dile getiren Ardıç, sanat estetiğinin sanayicilere yeni bakış açısı kazandırdığını dile getirdi. Sanayi ve sanatın birbirinden uzak gibi göründüğünü kaydeden Ardıç, “Sanatın oluşturuculuğu ve yeniliği biz sanayicilere yeni bakış açıları kazandırır. Fonksiyonelliğe odaklanan ürünlerin, estetik açıdan çekici hale gelebilmesi sanayi ve sanat arasındaki ilişkiyle olur. Sanayi, ekonomik kalkınmamızın temel itici gücü olurken, sanat ise ruhumuzu besler; her ikisi de toplumsal refaha giden yolun temel taşlarıdır. Biz Ankara Sanayi odası olarak, sanayi ve sanatın birlikteliğinin, toplumumuzu daha oluşturma, yenilikçi ve estetik bir geleceğe taşıyacağını çok iyi biliyoruz. Onun için de her zaman sanatı ve sanatçıları desteklemeyi önemsiyoruz. Odamızda bu güzel sergiye ev sahipliği yapmaktan duyduğum mutluluğu bir kez daha belirtip, tüm sanatçılarımıza katılımlarından dolayı teşekkür eder, saygı ve sevgilerimi sunarım” şeklinde konuştu.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasının 7’nci gününde tutuksuz sanıklar savunma yapıyor İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 7’nci gününde devam ediyor. Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Serenay Şenkalaycı, "Riskli doğumlarda bebeğe müdahale edebilecek bir doktorumuz mevcut değildi" dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 7’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Duruşmada savunma yapan ve başka bir doktorun kaşesini kullanarak hasta baktığı iddia edilen tutuksuz sanık Mehmet Salih Kaya, "Önceki ifadelerimi tekrar ederim. Ekleyeceğim bir şey yok" dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı ile arasında geçen konuşmaları sordu. Sanık Kaya, "Fırat Sarı ile bir şeyler konuşmuş olabilirim ama eylem olarak bir hareketim olmadı. Önceden Çam Sakura Hastanesi’nde asistanlık eğitimi aldım. Silivri Kolon Hastanesi’nin yerini bile bilmem orada kimseye bir müdahalede bulunmadım. Hiçbir sabıkam yok. Fırat Sarı’dan bir menfaatim yok" dedi. "Hastanede kıdemli hemşire bulunmadığı için mesaiye kalıyordum" Savunma yapan başka bir tutuksuz sanık hemşire Serenay Şenkalaycı, "Güngören Hastanesi’nde görev yaptım. Son olarak Avcılar Hospital Hastanesi’nde çalıştım. Fırat Sarı, Gıyasettin Mert Özdemir başta olmak üzere birçok sanığı tanıyorum. Ben işletmeye bağlı bir yoğun bakımda çalışmıyorum. Bu konuda bir gelir sağlamadım. Hastanede kıdemli hemşire bulunmadığı için mesaiye kalıyordum. Bu mesai karışıklığında ödeme alıyordum emeğinin karşılığı sonucu. Bunun dışında bir gelir elde etmedim" diye konuştu. "Denetim ekiplerinin tavırları normal değildi" Sanık Şenkalaycı, "Hastanede bir danışman doktor bulunuyordu. İlker Gönen düzenli olarak hastaneye gelir ve vizit yapardı. Bizler hemşireyiz, biz reçeteye ilaç yazmayız. Doktor reçeteyi yazar sisteme atar, bizde onaylarız. Ben ne doktor İlker Gönen, ne Hasan Basri Gök’e hastaneden ilaç vermedim. Burada bir hedef şaşırtma var. Denetimde büyük bir şok yaşadım. Defalarca denetimden geçtim ve bu denetimin normal bir denetim olmadığını anladım. Kafamda birçok soru işareti vardı. Hasan Basri Gök bana epikrizleri atıyordu ama ben hemşireyim benim bununla ilgili bir görevim yok bu doktorun göreviydi diyerek tepki gösteriyordum. Denetim ekiplerinin tavırları normal değildi. Bir denetimcinin ilk kez hastanın ailesinin arandığını gördüm. Fırat Sarı, çalıştığım hastanede yarı zamanlı çalışan bir hekimdi. Denetim ekipleri bazı hemşirelerin not tutmadığını gördü ve beni uyardılar. Ben de bunun faturasının bana kesileceğini düşündüm" ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanı sanığa, "10 senedir hemşiresin ve basamak nedir bilmiyor musun" diye sordu. Sanık, "Basamak nedir biliyorum basamak göstermeyi bilmiyorum çünkü bu benim değil doktorun görevidir" diye yanıtladı. Savunmasına devam eden sanık, "Hasan Basri Gök’ün bu işleri ticari amaçlı yaptığını öğrendim. Kendisine ilaç vermedim ve ilaç temin etmedim. Kendisi beni manipüle etmeye çalıştı. Hareketlerinden işkilleniyordum. Kendisine bu yüzden ilaç vermedim. Hastanede olmayan birine notlarımın tamamını atmamı istediler, sürekli bir yönlendirme içindeydim. Farklı işlemler yapmamı istediler" şeklinde konuştu. Cumhuriyet savcısı sanığa, "Yoğun bakımlarda kamera var mıydı, yoksa neden yoktu" sorusunu yönetti. Sanık, "Yoğun bakımlarda kamera yoktu. Neden yoktu bilmiyorum" diye cevapladı. "Riskli doğumlarda bebeğe müdahale edebilecek bir doktorumuz mevcut değildi" Cumhuriyet savcısı sanığa “Epikrizleri doktorlar yazar diyorsun ama konuşmalarda epikriz yazdığına dair konuşmalar mevcut, Hasan Basri Gök’e neden ay sonu epikrizleri değiştireceğini söylüyorsun. Buradaki çelişkiyi açıklar mısın?” şeklinde bir soru sordu. Sanık "Ben epikiriz yazmadım. Konuşmalarda böyle bir şey geçmişse de bilmiyorum. Ağzımdan o şekilde çıkmış olabilir, benim epikriz yazma durumum söz konusu değildir. Riskli doğumlarda bebeğe müdahale edebilecek bir doktorumuz mevcut değildi" ifadelerini kullandı. Duruşmaya 40 dakika ara verildi. Verilen aranın ardından tutuksuz sanıkların savunmasıyla devam edecek.