SAĞLIK - 15 Kasım 2024 Cuma 11:03

Ilgaz Dağı’ndan toplanan çam kozalakları şifaya dönüşüyor

A
A
A
Ilgaz Dağı’ndan toplanan çam kozalakları şifaya dönüşüyor

Türkülere konu olan Ilgaz Dağları’ndan toplanan çam kozalaklarından yapılan şuruplar, astım, bronşit hastaları başta olmak üzere vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor.


Kış mevsimi ve mevsim geçişlerinde sık yaşanan grip, nezle, geçmeyen öksürük gibi hastalıklar vatandaşları doğal ürünlere yönlendiriyor. Hastalıklardan korunmak isteyen vatandaşlar, ilaçların yanı sıra, doğadan toplanan bitkilerden şifayı arıyor. Çankırı’nın Ilgaz ilçesinde Ilgaz Dağı’nda toplanan kozalaklardan yapılan şurup da vatandaşlardan yoğun ilgi görüyor. "Ilgaz sen Anadolu’nun bir yüce dağısın" dizeleri ile türkülere konu olan Ilgaz Dağı’ndan toplanan çam kozalakların bölgede yaşayan vatandaşlar tarafından saatlerce kaynatılması ile şurup yapılıyor. Üst solunum yollarını açan ve birçok hastalığa iyi geldiği bilinen kozalak şurubu, özellikle astım ve bronşit hastalıkları başta olmak üzere vatandaşlardan büyük ilgi görüyor. Kozalak şurubu üreten vatandaşlar, kavanozunu yaklaşık 150 TL’den satıyor. Bölgede kozalak şurubu üretimi yapan Ömer Faruk Özdemir, sağlık çalışanlarının dahi kendilerinden kozalak şurubu istediğini belirtti.



“Öksürüğü, öksürük şurubundan daha fazla kestiğine inanıyorum”


6 yıldır kozalak şurubu üreticiliği yaptığını belirten Ömer Faruk Özdemir, “Köyümüze, katma değer sağlamak için bir süredir düşünüyordum. Aklıma kozalak şurubu geldi. Bir çalışma yaparak bu işin içerisine girdim. Yaklaşık 6 yıldır yapıyorum. Kozalakları topladığımız ağaçlar, egzoz dumanı görmeyen yerler. Ilgaz bölgesinde karaçam ağırlıklı olduğu için onları topluyoruz. Topladığımız kozalakları güzel bir şekilde bol su ile yıkıyoruz. Daha sonra sağlığa uygun varillerde 10 güne yakın ıslıyoruz. Kozalaklar iyice kirini, tozunu ve reçinesini salıyor. Kozalakları beklettiğimiz suyu döktüğümüz zaman ortaya çıkan kozalakları kaynatıyoruz. Sıcak suyla birlikte yüzeye çıkan doğa atıklarını da süzüyoruz. Berrak bir şekilde kozalak suyumuz ortaya çıkınca kozalakları suyun içerisinden alıyoruz. Ortaya çıkan suyu da isteğe göre, şeker ilaveli veya şekersiz bir şekilde vakumlu kavanozlarda saklıyoruz. Kozalak tedavi etmez. Bu şuruptan çok fazla bir beklenti beklenmemesi gerek. Öksürüğü, öksürük şurubundan daha fazla kestiğine inanıyorum. İnsanların yaşam kalitesini arttırıyor, balgam söktürüyor, ciğerleri temizliyor, korona gibi virüsleri daha hızlı atlatmamızı sağlıyor ve mikrop öldürüyor. Hastanede çalışan personeller bile kozalak şurubu alıyorlar. Bu da kozalak şurubunun faydalı olduğunu ispat ediyor” dedi.



"Geçirmiş olduğumuz pandemi döneminde tüketicilerimizin en çok kullandığı geleneksel takviye edici gıda bileşeni de kozalak şurubu olmuştur"


Kozalak şurubunun takviye edici geleneksel bir şurup olduğunu kaydeden Gıda Mühendisi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun ise, “Kozalak şurubu, içerisinde bulunduğumuz aylarda taze kozalakların toplanması ve kaynatılarak özlerinin çıkartılması, daha sonrada odunsu kısımlarının ayrılarak koyulaştırılması şeklinde gerçekleşmektedir. Kozalağın içerisindeki fenolik gibi çeşitli maddelerle iltihaplanmaları giderici, üst solunum yollarında nefes açma gibi fonksiyonları bulunmaktadır. Geçirmiş olduğumuz pandemi döneminde tüketicilerimizin en çok kullandığı geleneksel takviye edici gıda bileşeni de kozalak şurubu olmuştur” diye konuştu.



Ilgaz Dağı’ndan toplanan çam kozalakları şifaya dönüşüyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya YÖK Başkanı Özvar: "Hedefimiz Türkiye’yi küresel etkiye sahip bir araştırma ve yenilik merkezi haline getirmektir" SUBÜ tarafından düzenlenen 2025-2029 Stratejik Plan Çalıştayı’nda konuşan Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, "Yükseköğretim vizyonumuzun önemli başlıklarından biri de yükseköğretimde araştırma ve yenilikçiliktir. Buna ilişkin temel hedefimiz Türkiye’yi küresel etkiye sahip bir araştırma ve yenilik merkezi haline getirmektir. Bu hedefimiz doğrultusunda araştırma ve uygulama merkezlerinin kapasite ve üretkenliğini artırmak adına gerekli idari ve hukuki düzenlemeleri hayata geçiriyoruz" dedi. "Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi 2025-2029 Strateji ve Paydaşlar Zirvesi" Sapanca’DA bulunan bir otelde YÖK Başkanı Erol Özüvar’ın katılımıyla gerçekleşti. "İş Birliği ile Güçlü Gelecek" temasıyla gerçekleşen programda üniversitenin vizyonu ve stratejik hedefleri belirlenmesi yapıldı. Ayrıca çalıştayda, yükseköğretimin bugünü ve geleceğine yönelik Başkan Özvar tarafından bilgilendirme yapıldı. "Çalıştayımızda 5 stratejik amaç üzerinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz" Çalıştayın açılış oturumunda konuşan Rektör Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, iş dünyasının sorunlarına çözüm üreten Ar-Ge yapma ve ihtiyaç duyulan nitelikli öğrenciler yetiştirme hedeflerinin yeni stratejik planda da yer almasını arzuladıklarını söyledi. Sarıbıyık, "Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ), 2018’de Sakarya Üniversitesi’nden bölünerek kurulan bir üniversite. Biz 2020-2024 Stratejik Planı çerçevesinde çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Bu çalışmaları, şehrimizin içerisinde bulunduğu konumları da dikkate alarak 5 stratejik amaç doğrultusunda, 10 bin hedef ve 23 performans göstergesiyle sürekli olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugün ise 8 farklı masada yapacağımız çalıştayımızda 5 stratejik amaç üzerinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Üniversitemizin geleceği ile ilgili olan kısımları planlamaya çalışacağız" dedi. "Üniversitelerimizin stratejik planlarını önemsediğimizi ifade etmek istiyorum" Ülkenin gelişiminde üniversitelerin öneminin büyük bir payı olduğunu vurgulayan Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, "Sanayi ve bilimde ulaştığımız noktayı daha ileriye taşıyabilecek üniversitelerimizin, değerli hocalarımızın ve öğrencilerimizin bu toplumun yarınlarını daha değerli kılacak şekilde yetiştirileceğini vurgulamak istiyorum. Üniversitelerimizin stratejik planlarını önemsiyoruz. Bu stratejik planların, ülkelerin ve milletlerin geleceğine yön vereceğini; milletlerin güçlenmesini ve dünyada hak ettikleri yeri hızla alacaklarını umut ediyorum" diye konuştu. Sakarya Valisi Rahmi Doğan ise "2003’li yıllarda ortaya çıkan bu stratejik planlama kavramı, tüm kamu kurumları ve kuruluşları için hedefler belirleyip, bütçe imkanları ölçüsünde kurumların bu hedeflere ulaşabilmesi için yapılması gerekenleri ortaya koyan önemli bir planlama aracı oldu. Bu süreçte, paydaşlarla birlikte nasıl çalışılması gerektiği de belirlenmiş oldu. Ümit ederim ki, bu planlamalar güzel sonuçlar doğurur ve değerli veriler ve çalışmalarla ülkemize katma değer sağlanır" şeklinde konuştu. "Programların doluluk oranı yüzde 98,8 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir" Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar da, programda yaptığı açıklamada, bu yılkı Yükseköğretim Kurumları Sınavına yaklaşık 3 milyon adayın katıldığını ifade ederek, "2024 YKS’ye ilişkin sayısal verilere ana hatlarıyla baktığımızda şu şekilde bir tabloyla karşılaşıyoruz: Sınava giren adaylardan yaklaşık 2 milyon 750 bininin yerleştirme puanları hesaplanmış ve bunların yine yaklaşık olarak 1 milyon 670 bininin bu yıl için belirlenen toplam 1 milyonun üzerindeki kontenjanlara yerleşmek için tercih yapmıştır. Neticede, 2024 YKS tercih dönemi sonunda tercihte bulunan adaylardan toplam 987 bin 388’i bir yükseköğrenim kurumuna yerleşme hakkı kazanmıştır. Programların doluluk oranı devlet üniversitelerinde yüzde 98,8 gibi yüksek bir seviyede gerçekleşmiştir. Dikkat çekici bir veri olarak, tercih dönemi sonunda kadın adaylar yaklaşık yüzde 55 erkeklerse yüzde 45’lik oranlarda bir programa yerleşme hakkı elde etmiştir. Bu oranlar ve sayılar, Türk yükseköğretiminin erişim ve fırsat eşitliği bakımından ulaştığı yüksek standartların açık bir göstergesidir. Kadın öğrencilerimizin ve bilhassa kadın akademisyen oranlarımızın sayısı OECD standartlarındadır" ifadelerini kullandı. "Yükseköğretim kurumlarımızın yüzde 35’i kurumsal akreditasyona sahip" Kurumsal akreditasyona ilişkin Özvar, "Bugün itibarıyla yükseköğretim kurumlarımızın yüzde 35’inin kurumsal akreditasyona sahip olması, bu alanda alınan mesafenin somut bir göstergesidir. Ancak 2027 yılına kadar tüm üniversitelerimizin akreditasyon sürecini tamamlaması yönündeki hedefimize ulaşmak için çok daha hızlı hareket etmemiz gerektiği açıktır. YÖKAK tarafından yetkilendirilen ulusal ve uluslararası kuruluşlarca verilen program akreditasyonlarına göre ise mevcut programların yüzde 17’si akredite durumdadır. Yükseköğretimde kalite ve akreditasyon odaklı yaklaşımımız çerçevesinde, geçtiğimiz dönemde lisansüstü programlar için getirdiğimiz “akreditasyon” ve “nitelikli yayın” şartları da sistemimizin niteliğini artırmaya yönelik önemli adımlar olmuştur" dedi. "109 üniversitemizin 898 programı TYÇ logosunu kullanma hakkı elde etmiştir" Araştırma ve uygulama merkezlerinin üretkenliğinin artırılması için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını da aktaran Özvar, "Artık doktora programı açma konusunda getirdiğimiz şartlar yerine getirilmezse yeni program açılmasına müsaade etmeyeceğiz. Benzer şekilde, önümüzdeki dönemde fakülte, yüksekokul, enstitü, araştırma ve uygulama merkezi gibi birimlerin kurulmasını da akreditasyon şartını sağlamak üzere kurulumuzca bir çalışma yürütüldüğünü buradan duyurmak isterim. Yine bu yıl aldığımız bir kararla, Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ) Logosu ilk kez Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer almıştır. Bu yıl 109 üniversitemizin 898 programı TYÇ logosunu kullanma hakkı elde etmiştir. Yükseköğretim vizyonumuzun önemli başlıklarından biri de yükseköğretimde araştırma ve yenilikçiliktir. Buna ilişkin temel hedefimiz Türkiye’yi küresel etkiye sahip bir araştırma ve yenilik merkezi haline getirmektir. Bu hedefimiz doğrultusunda araştırma ve uygulama merkezlerinin kapasite ve üretkenliğini artırmak adına gerekli idari ve hukuki düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Bu anlamda, ilk önemli örnek olması bakımından Gazi Üniversitesi, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi ortaklığıyla kurulan Nörobilim ve Nöroteknoloji Mükemmeliyet Ortak Uygulama ve Araştırma Merkezi (NÖROM) dikkate değerdir. Benzeri ortak araştırma ve uygulama merkezlerinin sayısının artması yönünde üniversitelerimize her türlü desteği vermeye hazırız” diye konuştu.
Isparta Sahte marka ile vatandaşı kandırmaya çalışan dolandırıcılar, Isparta’da yakayı ele verdi Isparta İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, İzmir’den gelen ve sahte marka düzenlemesiyle vatandaşları dolandırmaya çalışan bir gruba yönelik operasyon gerçekleştirdi. Edinilen bilgilere göre, İzmir’den 6 araçla Isparta’ya gelen 7 şüphelinin, Çin malı düşük maliyetli ağaç kesme motorlarına ve kırıcılara (hilti) ünlü markalar olan STIHL ve BOSCH etiketleri yapıştırarak sahte faturalar düzenledikleri tespit edildi. Şüphelilerin, ilçe ve köylerde bu ürünleri yüksek fiyatlarla satarak vatandaşları dolandırmaya çalıştıkları öğrenildi. Isparta İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı Jandarmanın Dedektifleri (JASAT), şüphelilerin kullandığı araçların plakalarını belirleyerek takibe aldı. Gönen İlçe Jandarma Komutanlığı ile koordineli bir şekilde düzenlenen operasyonla, şüphelilerden M.B., A.Ö., E.Ö., F.Ö., H.H., A.B. ve M.A. olmak üzere toplam 7 şüpheli suçüstü yakalandı. Operasyonda, sahte markalarla düzenlenmiş 45 adet ağaç kesme motoru ve 3 adet kırıcı ele geçirilerek malzemelere el konuldu. Vatandaşların dolandırılmasının önüne geçen operasyon, kamuoyunda büyük takdir toplarken, Isparta İl Jandarma Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, halkın güvenliği ve huzuru için çalışmaların aralıksız süreceği vurgulandı. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Gaziantep GAÜN Hastanesi’nde dünya diyabet günü etkinlikleri düzenlendi Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Hastanesi’nde"14 Kasım Dünya Diyabet Günü" kapsamında diyabete farkındalık kazandırmak amaçlı bilgilendirme standı açıldı ardından ise eğitim toplantısı düzenlendi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında, diyabet farkındalığını artırmak ve bu konuya dikkat çekmek amacıyla GAÜN Hastanesi’nde hastaneye gelen vatandaşların bilinçlendirilmesi için sağlıklı beslenme standı, ücretsiz kan şekeri ölçümü standı ve ayak sağlığı merkezi(podoloji) standı açıldı. Standa gelen vatandaşlara gerekli bilgilendirmelerin ve kan şekeri ölçümlerinin yapılmasının ardından, hastanenin seminer salonunda diyabet ile ilgili eğitim toplantısı düzenlendi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın diyabet günü ile ilgili yaptığı ortak açıklamada, “14 Kasım tarihi dünya diyabet günü olarak değerlendiriliyor. Ülkemizde kabaca her on kişiden bir kişi diyabetli. Bununda büyük kısmını tip 2 diyabet oluşturuyor. İyi tedavi edilmeyen diyabet maalesef özellikle göz, böbrek, kalp ve damarlarımıza organlarımıza zarar verebilir. Diyabeti iyi tedavi ederek, diyabetle birlikte sağlıklı yaşamayı başarmak tabii ki mümkün. Bizler de dünya diyabet gününde, diyabetli kişilerin çeşitli sorunlarını ele almaya çalışıyoruz. Obezite, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam diyabete zemin oluşturan en sık sebepler arasında yer alıyor. Bu yıl da hastanemizde hastalarımızın diyabet tedavilerini sürdürmede karşılaştıkları sorunları dinledik. Diyabetin organ hasarı yapmaması için gereken önlemleri ve diyabetle birlikte sağlıklı yaşamanın yollarını konuştuk” ifadelerine yerildi. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı’nın düzenlemiş olduğu etkinlikler kapsamında diyabetle ilgili tüm merak edilenler konuşularak, diyabetli hastaların soruları yanıtlandı.