EĞİTİM - 24 Ekim 2024 Perşembe 11:24

BUÜ’nün 50. kuruluş yıldönümü dolu dolu kutlanacak

A
A
A
BUÜ’nün 50. kuruluş yıldönümü dolu dolu kutlanacak

Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri arasında yer alan Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) kuruluşunun 50. yılını çok sayıda etkinlikle kutlayacak. Düzenlenen 50. yıl etkinlikleri tanıtım programında, yıl içerisinde gerçekleştirilecek faaliyetlere dair bilgiler verildi.


’Daha büyük hedeflere’ sloganıyla yürütülecek 50. kuruluş yıldönümü etkinlikleri gerçekleştirilen tanıtım programında anlatıldı. Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cafer Çiftçi, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu ve Prof. Dr. Zekeriyya Arı’nın hazır bulunduğu programa Üniversite Senato Üyeleri, dekanlar, müdürler, akademik ve idari personel, basın mensupları ile yüzlerce öğrenci katıldı.


Etkinler yıl boyunca devam edecek


Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi’ndeki tanıtım toplantısı, Devlet Konservatuvarı Çocuk Korosunun İstiklal Marşını söylemesiyle başladı. Daha sonra Rektör Yardımcısı ve 50. Yıl Etkinlikleri Koordinatörü Prof. Dr. Cafer Çiftçi sahneye çıktı. 50. Yıl Etkinlikleri Kurulunun yürüttüğü çalışmalara ve hazırlanan projelere yönelik bilgi paylaşımında bulunan Prof. Dr. Cafer Çiftçi; “Üniversitemiz içerisinde bu faaliyetleri yönetmek hususunda nitelikli bir ekip kurduk. Çalışmalarımızda öncelikle 50. yıla özel bir logo, slogan, şarkı, posta pulu, promosyon ürünler, etkinlik kılavuzu, etkinlik takvimi oluşturduk. Sonrasında özellikle Bursa’nın marka firmalarına ziyaretler gerçekleştirerek bize akademik, sanatsal ve sportif etkinliklerde paydaş olmalarını istedik. Birçok kuruluş sağ olsunlar taleplerimize olumlu yaklaştı. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Yıl boyunca onlarca programa ev sahipliği yapacağız. 50. yılımız üniversitemize, şehrimize ve ülkemize hayırlar getirsin; daha büyük hedeflere” sözleri ile konuşmasını tamamladı.



Yarım asılık bilgi çınarı


50. Yıl Anı Videosu gösteriminin ardından sahneye BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz geldi. Ankara’daki menfur terör saldırısının kınayarak konuşmasına başlayan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, şehitlere rahmet yaralılara da acil şifalar temennisinde bulundu. Konuşmasına üniversitenin kurulma sürecini özetleyerek devam eden Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, “Üniversitemiz artık 50 yaşında. Kurumumuzu yarım asırlık bir bilgi çınarı olarak görüyoruz. Olgun üniversiteler arasında yer almaktayız. Türkiye’nin araştırma kapasitesi olmak üzere fikri, sanatsal dünyasına katkılar veren bir konumdan bahsediyoruz. 50 yıl hem bir olgunluk hem de bir gençlik işaretidir" dedi.


“Bursa’nın Yükseköğretim markasıyız”


Konuşmasında Türkiye’deki 23 araştırma üniversitesi arasında yer aldıklarına da vurgu yapan Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, bu ligde yer alan üniversiteler arasında tatlı bir rekabetin olduğunu söyledi. Sıralamada yukarılara çıkabilmek için büyük bir çaba sarf ettiklerini kaydeden Rektör Yılmaz, “Türkiye’de toplam 208 üniversite bulunuyor. Bursa Uludağ Üniversitesi, araştırma üniversitesi olarak 23 üniversite arasında yer aldı. Göreve geldiğimizden beri herkes bu sıralama için güçlü bir destek veriyor. Sadece bir etiket değil dünyadaki daha seçkin üniversitelerin Türkiye’deki ligi olduğu için bu ligde daha üst sıralara doğru yükselmemiz gerekiyor. Gelecek ufkunun bu şehrin bir marka değeri olan markaların yanında hemen akla gelen bir markayız. Ligin içinde güçlü bir şekilde temsil edilmemiz gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.



Kampüs yeniden ağaçlandırılacak


Üniversitenin 300 binden fazla mezun verdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, mezunların birbirinden farklı sektörlerde önemli konumlara geldiğini söyledi. Kampüste yapımı devam eden projelere de değinen Yılmaz, “Kadın ve Çocuk Hastanesi ile Merkezi Dersliklerimizin inşaatlarını kendi bütçemizden sürdürüyoruz. Bunların dışında Organ Nakil Merkezimiz, Diş Hekimliği Binamız ve İleri Teknoloji Laboratuvarımızın da inşaatlarını hayırseverlerimizin bağışlarıyla yapıyoruz. Onlara da ayrıca teşekkür etmek istiyorum” şeklinde konuştu. 30 Haziran’da kampüste meydana gelen yangın faciasına da değinen Rektör Yılmaz; “Yanan ormanların tahliyesi yapıldı. Islah çalışmalarımızı hızlı bir şekilde sürdürdük ve tamamladık. 11 Kasım’da çok kapsamlı bir ağaçlandırma seferberliği yürüteceğiz. Toplam 5 hektarlık bir alanda projemizi uygulamaya koyacağız. Kampüsümüz yine Bursa’nın akciğerleri olmaya devam edecek” dedi.



Akıllı kampüs uygulaması çalışmaları devam ediyor


Rektör Yılmaz konuşmasında akıllı kampüs uygulamasına dair bilgiler de verdi. Vatandaşın sağlık hizmeti aldığı birimler dışında kalan alanlara kontrollü geçiş getirmek istediklerini aktaran Yılmaz, “Kısa bir dönemde akıllı kampüs adıyla bir uygulamaya başlayacağız. Tıp fakültesi ve Görükle giriş çıkış kısmının serbest olduğu ama fakülteler kısmında kontrollü girişlerin olduğu bir sistem geliştiriyoruz. Kampüs içerisinde yurtlarımız var ve zaman zaman olumsuz görüntülere şahit oluyoruz. Kampüsün genel güvenliği bizim için çok büyük bir önem taşıyor. Bu konuda çok ciddi planlamalar yaptık. Projeler hazırladık. Yakın zamanda bu projeleri tamamlayacak ve kampüsümüzü çok daha güvenli bir konuma getirmek için çalışmalarımızı başlatacağız” açıklamasında bulundu.


Üniversitenin 50. Yıl şarkısının da tanıtıldığı organizasyon, katılımcıların hep birlikte hatıra fotoğrafı çektirmesinin ardından sona erdi.



BUÜ’nün 50. kuruluş yıldönümü dolu dolu kutlanacak

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tekirdağ Silajlık Sorgum Hasadı etkinliği düzenlendi Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde gerçekleştirilen Sorgum Hasadı etkinliğinde, iklim değişikliği ve kuraklıkla mücadele çerçevesinde yüzde 75 hibeyle yürütülen Silajlık Sorgum Projesi tanıtılarak, sorgum bitkisinin üreticilere alternatif bir yem kaynağı sunacağı ifade edildi. Malkara ilçesi Kırıkali Mahallesi’nde, Tekirdağ Tarım ve Orman İl Müdürü Oktay Öcal’ın katılımıyla Sorgum Hasadı etkinliği gerçekleştirildi. Törende, Kırıkali Mahallesi ile çevre mahalle muhtarları, üreticiler ve teknik personel bir araya geldi. İl Müdürü Öcal etkinlikte yaptığı konuşmada, kurumları tarafından yüzde 75 hibeyle yürütülen Silajlık Sorgum Üretiminin Yaygınlaştırılması Projesi’nin çiftçi şartlarında sonuçlarını görmek ve sorgum bitkisini üreticilere tanıtmak amacıyla düzenlendiğini vurguladı. Öcal, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerini son yıllarda yoğun bir şekilde yaşandığını belirtti. Öcal, “Sizlerin de bildiği gibi iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini son yıllarda çok yoğun olarak yaşadık ve yaşıyoruz. Ancak, tarımda yeni yöntemlerle, yeni tekniklerle, kuraklığa dayanıklı yeni çeşitlerle ve dayanıklı türlerle yolumuza devam etmek, kuraklıkla mücadele ederek üretim yapmak zorundayız" dedi. "Hayvan beslemenin olmazsa olmazı silajdır" Hayvancılıktan silajın çok önemli olduğuna dikkat çeken Öcal, "Hayvan beslemenin olmazsa olmazı silajdır. Silaj yemleri hayvanlar tarafından iştahla tüketilen, sütte yağ oranını yükselten, kalitesi yüksek kaba yemlerimizdendir. Su bizim en öncelikli konularımız arasındadır, suyumuzu idareli kullanmalıyız. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi kuraklıkla mücadele için diğer silajlık yemlere göre daha az su tüketen sorgum bitkisini sizlere tanıtmak, hayvan yetiştiricimizin kullanımına sunmak istedik. Bu projede amacımız, kurak, yarı kurak bölgelerde, sulamanın kısıtlı veya mümkün olmadığı alanlarda çok az su kullanarak aynı verimi alabileceğiniz, kuraklığa dayanıklı sorgum bitkisinin, mısıra alternatif olarak yetiştirilmesini sağlamak ve yem üretimine ekonomik anlamda destek olmaktır. Beklentimiz hayvan yetiştiricilerimizin silajlık sorgum ekilişlerine ilgi duymalarıdır. Bu yıl sorgum ekenlerden olumsuz bir eleştiri almadık ve verimlerden gayet memnun olduklarını görüyoruz, şimdiden bereketli olsun” dedi. Hasat sonrası, köy kahvesinde yetiştiricilere Tekirdağ Tarımsal Üretim Planları, bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünlerinde uygulanacak yeni destekleme modeli hakkında bilgiler verildi. Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi çerçevesinde bu sezon Tekirdağ genelinde 11 ilçede 3 bin dekar alanda Silajlık Sorgum Projesi uygulanmış olup projenin bölgede sorgum üretim miktarını artırmayı hedeflediği bildirildi.
Kahramanmaraş Bad-ı Saba konutları A Blok altında su kuyusunun olmadığı ortaya çıktı Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremde yıkılan Bad-ı Saba konutlarının A Bloğunun altında su kuyusu ve sıvılaşmanın olmadığının bilirkişi raporlarında da mevcut olduğunu ifade eden ve iddialara mahkemede cevap veren tutuklu sanık müteahhit Şahin Avşaroğlu, ‘’Depremlerde patlayan şebekeler olmaktadır, sonrasında duruşmada beyanı alınan AFAD görevlisi tanık. Bu suyun temiz su olduğunu, borunun patladığını beyan etti” dedi. Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan ve 42 kişinin hayatını kaybettiği Bad-ı Saba Konutları ile ilgili 1’i tutuklu 10 sanığın yargılandığı dava dosyasının 3’üncü celse duruşmasına Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanık Şahin Avşaroğlu, tutuksuz sanıklar, müştekiler ile avukatlar katıldı. Yıkılan binanın kalıp ve donatı kontrol formları ve beton döküm tutanaklarının belediyeden talep edilip dosyaya eklendi. Mahkeme tarafından Bad-ı Saba konutlarının zemininde keşif yapıldığı, sondaj çalışmalarının gerçekleştirildiği, alınan numunelerin DSİ 20. Bölge Müdürlüğüne teslim edildiği ve raporun henüz gönderilmediği okundu. Daha sonra mahkeme başkanı tanıkların beyanlarını dinledi. ’Bu parselde bir kuyu var, ancak bu kuyu E bloğun yanındadır’ Tanık beyanlarının ardından Bad-ı Saba konutları müteahhidi sanık Şahin Avşaroğlu verdiği beyanda binanın altında su kuyusunun bulunmadığını ifade etti. Su kuyusu E blok yanında bulunduğunu, yıkılan A blok altında su kuyusu bulunmadığını, mahkemece keşif mahallinde yapılan gözlemler sonucu ortaya çıktığını ifade eden Avşaroğlu, “Ben binayı yönetmelikler çerçevesinde aldığımız ruhsata istinaden yaptım, müştekilerden biri binanın temelinin 9 kat olduğunu beyan etti, bu husus doğru değildir, binanın ruhsatı 15 kattır. Bu ruhsatı veren belediyedir, biz buna uygun olarak projelerimizi hazırlayıp binayı yaptık. Baştan beri araştırılmadan şahsıma iftiralar atılmaktadır, başta betonu ele aldılar, betonun içinde taş parçaları olduğu iddia edildi, ancak karot örnekleri alındı. Deprem görmüş binadan alınan karot numunelerinin analizleri deprem yönetmeliğinin üzerinde çıkmıştır. Sonrasında binanın altında kuyu olduğu iddia edilmeye başlandı, ben binanın altına kuyu yapacak değilim, bu parselde bir kuyu var, ancak bu kuyu E bloğun yanındadır. Buna dair DSİ’nin evraklarını sunduk, keşif sırasında da bu husus tespit edildi, sonrasında bodrum kattaki sudan bahsedildi, bu suyun dışarıdan gelme ihtimali yoktur, deprem dosyalarında ilk ifade veren 3 kişiden biri bendim. Sarsıntılar devam ederken ifademiz alındı, binanın hafriyatı sırasında ben başında bekledim, temelde su yoktu, bu su KASKİ’nin şebeke suyunun patlaması ile alakalıdır. Bunu tecrübelerimle biliyorum, depremlerde patlayan şebekeler olmaktadır, sonrasında duruşmada beyanı alınan AFAD görevlisi tanık bu suyun temiz su olduğunu, borunun patladığını beyan etti, müştekiler şebeke suyu kullandıklarını, aboneliklerinin olduğunu söylediler. ‘Ben binayı yönetmeliğe uygun yaptım’ Olaydan 15 ay sonra bir fotoğraf çıktı, bu fotoğrafın bizim bina olup olmadığı belli değildir, bizim bina olduğunu kabul etsek dahi nerenin fotoğrafı olduğu da belli değildir. Enkaz çalışma aşamasında enkazın üzerinden tonlarca ağırlıkta iş makineleri geçmiştir, buna rağmen fotoğrafa bakıldığında etriyelerin görevini yaptığı görülmektedir, dosyadaki tutanaklarda etriyelerin hatalı olduğuna dair hiçbir tutanak bulunmamaktadır. Deprem dosyalarında bu hususlar incelenmiştir, hatalı olanlarla ilgili tutanaklar dosyalara konulmuştur, asılsız iddiaları duyunca üzülüyorum, ben binayı yönetmeliğe uygun yaptım. Yapı denetim şirketi görevlileri ve belediye görevlileri gelip binayı incelediler, ben böyle olsun istemezdim, yönetmelik depreme yeterli gelmediyse bu benim suçum mu, 21 aydır yüksek güvenlikli kapalı cezaevindeyim, psikolojik olarak sıkıntılar yaşamaktayım, yaptığım işte bir eksiğim, hatam yoktur, tahliyemi talep ediyorum" dedi. Tutuklu müteahhit müvekkilinin tahliyesini talep eden Av. Cankat Şahin, “Önceki savunmalarımızı tekrar ediyoruz, müvekkilin savunmalarına iştirak ediyoruz. Soruşturma aşamasında KASKİ abonelikleri olmadığını beyan ettiği için iddianame bu şekilde tanzim edildi, ancak huzurunuzda abonelikleri olduğunu beyan ettiler dedi. Av. Şahin “Binanın yapımı ile ilgili bir kusurdan bahsedilmemiştir, zemin etüdünü yapan kişi sanık L.V’dur, bilirkişi raporunu düzenleyen heyetin başka bir dosya ile ilgili sunduğu bir raporda zemin ile ilgili eksikliklerden kimlerin sorumlu olduğunu yazmışlardır, ancak dosyaya konu raporda zemin ile ilgili kısma yapı denetim şirketini de dahil etmiştir, zemin ile ilgili eksikliklerden müvekkil de yapı denetim şirketi de sorumlu değildir” dedi. Av. Şahin, “İddianamede bahsedilen iddiaların doğru olmadığı ortaya çıktı, zeminle ilgili bir rapor beklenmektedir, sonrasında yeniden bilirkişi raporu alınacaktır, soruşturma aşamasında KTÜ’den alınan iki raporda da müvekkile kusur atfedilmemiştir, müvekkil bu dosya ile ilgili önce adli kontrolle serbest bırakıldı, kaçma ihtimali olsa o aşamada kaçardı, sonradan tutuklandı, müvekkil saygın bir iş adamıdır, sanık ceza aldıktan sonra kaçıp kaçmayacağı hususu savcılığın işidir, deliller büyük ölçüde toplanmıştır, müvekkilin zemini değiştirme ihtimali de yoktur, zemin suyu ile ilgili değerlendirme yapılmasını ve müvekkilin uygun görülecek adli kontrolle tahliyesini talep ediyoruz” dedi. KTÜ tarafından düzenlenen iki raporda da müvekkilinin kusursuz olduğunun ortaya çıktığını ifade eden sanık Şahin Avşaroğlu müdafi Av. Mehmet Kayhan ise, "Katılan İ.’nin 9 katlı zemin üzerine 15 kat yapıldığı iddiası doğru değildir. Yüksek katlı binalarla ilgili sürekli böyle iddialar ortaya atılmaktadır, dosya kapsamında da bunun safsata olduğu bellidir, soruşturma aşamasında KTÜ tarafından düzenlenen iki raporda da müvekkilin kusursuz olduğu belirtilmiştir, kovuşturma aşamasında alınan raporda da zemin değerlendirmesinden sonra rapor düzenleneceği belirtilmiştir. Müvekkil 20 aydır tutukludur, yönetmelik gereği mühendislik hizmetini yerine getirdiği açıktır, müştekiler dışarıdan duydukları safsatalara inanmaktadırlar, bunlar sürekli konuşulunca herkes buna inanmaya başlamıştır, müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz" dedi. Öte yandan mahkeme tarafından talep edilen binanın yıkıldığı alanda keşif çalışmaları da yapıldı. Yapılan çalışmalarda sonrası açıklamada bulunan Av. Cankat Şahin, "Konya Teknik Üniversitesi tarafından düzenlenen rapor dikkate alınarak en az 40 metre derinlikli sondajların yapılmasına, yine raporda belirtilen hususlar yönünden incelemelerin yapılmasına, yapılacak sondaj işlemleri sonucu elde edilen numunelerin DSİ laboratuvarlarınca analizinin yapılmasına, bu hususta gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi hususlarında işlem yapıldı. Su kuyusu bulunup bulunmadığı ve yeri hususunda naip hakimce gözlem yapılmış olup su kuyusunun E Blok yanında bulunduğu, keşif mahallinde yapılan gözlemde görülmüştür" dedi. Mahkeme sanık müteahhit Şahin Avşaroğlu’nun tutukluluk halinin devamına karar verirken duruşmayı 22 Ocak 2025 tarihine erteledi.
Konya FETÖ mağdurları, FETÖ’nün ölüm gününün bayram olmasını istiyor Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kumpas kurularak pilot yüzbaşı rütbesindeyken Türk Hava Kuvvetleri’nden uzaklaştırılan ve çalışmaya başladığı özel sektörde İran’da düşen ikinci pilotluğunu yaptığı Challenger 604 tipi özel uçakta hayatını kaybeden Melike Kuvvet’in annesi, örgüt lideri Fetullah Gülen’in hak ettiği şekilde ölmediğini söyleyerek “Keşke milletin yavrusuna yaptıklarını ona da yapsalardı ama bakalım nasıl öldü. Öldüğü gün şehit annelerinin bayramı olsun inşallah” dedi. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından kumpas kurularak çok sevdiği Türk Hava Kuvvetleri’nden uzaklaştırılan Pilot Yüzbaşı Melike Kuvvet, özel sektörde çalışmaya başladı. Kuvvet, devam eden süreçte açtığı davaları kazanarak 2018 yılının mayıs ayında binbaşı rütbesi ile tekrar göreve dönmeyi beklediği sırada, İran’da düşen ikinci pilotluğunu yaptığı Challenger 604 tipi özel uçakta hayatını kaybetti. Kuvvet’in cenazesi memleketi Konya’da defnedildi. Yaşanan kumpasların ardından çeşitli sıkıntılar çeken Kuvvet’in ailesi FETÖ lideri Fetullah Gülen’in ölümü ile sevindi. Melike Kuvvet’in 73 yaşındaki annesi Emine Umman Kuvvet, örgüt lideri Fetullah Gülen’in hak ettiği şekilde ölmediğini söyledi. “Melike benim içimi yaktı, Melike çok bambaşka biriydi” Anne Emine Umman Kuvvet, kızının o dönemlerde cuntacı komutanlarından çok zorluk gördüğünü söyledi. Kızının orduda görevli olduğu yıllarda kendisine iftira atıldığını, kendisinin de kızının ordudan atıldığını uçak kazasında öldüğü gün televizyonlardan öğrendiğini anlatan Emine Umman Kuvvet, “Melike’min rahmetli olduğu gün ordudan uzaklaştırıldığını televizyonda izledim. Bu bana çok büyük ikinci şok oldu ama ben FETÖ’den dolayı, cuntadan dolayı filan olduğunu bilmiyorum tabii. Konya 3. Ana Jet Üssünde iken Merzifon’a 5. Ana Jet Üssüne tayin oldu. Oradayken mobbing uygulanıyordu Melike’ye, çok zor günler yaşıyordu. Uçuşu kesiliyor, eve bir geliyor bana bir şey belli etmiyor ama ben anlıyordum. Bir gün geldi ‘anneciğim benim silahımın şarjörleri nerede, onları bana bir gönderir misin’ dedi. Bir türlü anlam veremedim, bir subayın silahı alınmaz ama derken Merzifon’da birlikte yaşadığımız bir dönemde Ankara’ya çağırdılar. Birlikte gittik. Orada bir yerde yavrumu sorguya çekiyorlar, yüksek rütbeli 2 subay daha varmış. Çeşitli iftiralar, çeşitli dayatmalar, Melike çok cesaretli bir çocuktu. Ne kadar itiraz ettiyse de Melike’ye zorla söylettiler o an ‘şarkı söylemişim pavyonda’ diye bu cuntacılar. Benim yavrumu o anda işte oyuna getiriyorlar. Çok büyük üzüntüler geldi, hiç gene bana bir şey belli etmiyor. Ben sordum ‘Melike biz buraya neden geldik, niye seni sorguya aldılar’ dediğimde o da ‘Anneciğim bir şey yok sen bilmezsin’ diye cevap verdi. Bir kış günü Merzifon acayip soğuk ve kar tipi göz gözü görmüyor. Gece saat 3’te Melike’yi göreve çağırdılar. O zamanlar helikopter pilotu, şimdi şimdi anlıyorum, zannedersem herhalde ölsün filan diye. Melike vatanını, milletini çok seven, insanları seven, çok ahlaklı, karakterli bir çocuktu, çok cömertti. Melike benim içimi yaktı, Melike çok bambaşka biriydi” dedi. “Melike ona hep ‘salya sümük efendi’ diyordu” Örgüt lideri Fetullah Gülen’in hak ettiği şekilde ölmediğini söyleyen anne Kuvvet, “Demek o kadar ordunun içini sarmışlar ki bu şerefsizler Merzifon’dan Melike’mle konuşuyoruz, diyordu ki; ‘Telefonumuz dinleniyor anne, şerefsizler telefonumuzu dinliyor’ derdi. Ben de, ‘Melike şerefsizler kim’ Ben hala bir anlam veremiyorum. Bu FETÖ yavrumun resmen başını yedi, benim de yüreğimi yaktı. Benim gibi olan tüm annelere sabır diliyorum. Yavrularımızı şehit ettiler. Melike’ye hiç hak etmediği, Melike’ye hiç yaraşmayan eziyetler ettiler. İki cihanda ellerim yakalarında olsun inşallah. O FETÖ denen adam cehennem zebanilerinin elinde kalsın. Melike ona hep ‘salya sümük efendi’ diyordu sürekli. Çok sevindim, benim yavrumun yokluğu acım o kadar büyük ki ama dedim ki, benim gibi bir sürü annenin yüreğine su serpilmiştir. Yani en son internette görüntüsü çıkmıştı bir korkunçtu. Bu dünyada öldü ama öbür dünyanın cezası çok büyük o ve onun avanesine Allah hiç cennet kokusu aldırmasın inşallah yavrum. Hiç cennete giremesinler. Benim canımı yaktılar. Benim gibi bir sürü annenin canını yaktılar. Canım çocuğu, vatanını, bayrağını, milletini seven bu çocuğun başını yediler. Bu adamın öldüğü gün inşallah bizim bayram günümüz olsun. Bayram ilan edilsin böyle bir gün, çok sevinirim. İnşallah o da yattığı yerde kemikleri sızlasın. Ben öldüğünü duyunca şuna bak hak ettiği gibi ölmedi diye düşündüm. Keşke milletin yavrusuna yaptıklarını ona da yapsalardı ama bakalım nasıl öldü. Öldüğü gün şehit annelerinin bayramı olsun inşallah. Benim gibi olan tüm annelere, sabır diliyorum” şeklinde konuştu. “Cehennem odunu onlar” Melike Kuvvet’in ablası İlknur Kuvvet (51) ise “FETÖ denen adam, onu destekleyenler de öbür dünyada cennet yüzü görmesin. Cehennem odunu onlar, bizim ülkemizi mahvettiler. Biz ordusuyla bütün bir millettik. 15 Temmuz’da halkı, milleti, Türk milletini orduyla karşı karşıya getirdiler. Amaç bizim askerimizi Türk milletinin gözünde düşürmekti ama bunu asla başaramayacaklar. Çünkü Türk milleti askeriyle var oldu, askeriyle de var olmaya devam edecek. Dünyanın en büyük en güzel milleti. Türk milletini hiç kimse yok edemez. Ben milli bayram ilan edilmesini rica ediyorum” diye konuştu.