GÜNDEM - 13 Mart 2025 Perşembe 11:02

Belediye personeli ve aileleriyle iftar programı düzenlendi

A
A
A
Belediye personeli ve aileleriyle iftar programı düzenlendi

Söğüt Belediye Başkanı Ferhat Durgut, belediye personeli ve aileleriyle iftar programında bir araya geldi.


Başkan Durgut, yaklaşık bir yıldır birlikte çalıştıklarını belirterek, bu süre zarfında birçok başarılı projeye imza attıklarını ifade etti. Başkan Durgut, konuşmasında şunları söyledi: "Yaklaşık bir yıldır birlikte çalışıyoruz. Bu kısa sürede birçok güzel işe imza attık. Hep beraber, birlik ve beraberlik içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İnanıyorum ki ilerleyen süreçte çok daha güzel işler başaracağız. Bugün burada bizleri yalnız bırakmayan sizlere ve değerli ailelerinize çok teşekkür ediyorum."


İftar programı, belediye personelinin ve ailelerinin kaynaşmasına vesile olurken, Başkan Durgut’un samimi konuşması ile katılımcılardan büyük alkış aldı.



Belediye personeli ve aileleriyle iftar programı düzenlendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun "Anayasa Değişsin, Aile Korunsun" imza kampanyası Samsun’da "Anayasa Değişsin, Aile Korunsun" konulu imza kampanyası düzenlendi. Memur-Sen Samsun İl Temsilciliği tarafından Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan imza kampanyası, basın açıklaması ile başladı. Açıklamada aile kurumunun saldırı altında olduğuna dikkat çekilerek, "Ne yazık ki aile yapımız bu günlerde, küresel sapkın ideolojilerin büyük tehdidi altındadır. Aile yapımızı hedefleyen uluslararası lobiler, birtakım sapkın anormallikleri özgürlük olarak sunmakta, sosyal medya, moda, dizi ve film sektörleri üzerinden aileyi zayıflatan kültürel operasyonlar yürütmektedir. Bazı medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri de bu sapkınlıkları çıkarları doğrultusunda pazarlayarak lobilere destek olmaktadırlar. Bunların yanı sıra işsizlik, şiddet, bağımlılık gibi toplumsal sıkıntılar da ailemizi tehdit eden diğer unsurlardandır" denildi. Açıklamada, eşcinselliği engellemek için Anayasa’ya bir madde eklenmesi önerilerek, "Anayasa’nın 41. maddesine, ‘Aile, kadın ve erkekten oluşur. Aile ilişkisinin temeli evliliktir’ cümlesinin eklenerek anayasal güvence verilmesi talebimizdir. Aile kurumunun sapkın ideolojilere karşı korunmasını ve ailenin tanımının, kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir yapı olarak kabul edilmesini istiyoruz" ifadelerine yer verildi. Anayasa değişikliğinde başörtüsünün de güvence altına alınması talep edilerek, "Ayrıca, kadınlarımızın başörtüsü nedeniyle ayrımcılığa uğramaması için başörtüsü özgürlüğünün anayasal güvence altına alınmasını talep ediyoruz. Anayasanın 24. maddesinde gereken düzenlemenin yapılmasını istiyoruz. Ailemizi korumak ve başörtüsü özgürlüğünü güvence altına almak için Gazi Meclisimizi biran önce harekete geçmeye çağırıyoruz" sözleri kullanıldı. Açıklama sonrası imza kampanyası başlatıldı.
İstanbul Türk Nefroloji Derneği’nden Dünya Böbrek Günü’nde kapsamlı rapor Türk Nefroloji Derneği ve AstraZeneca Türkiye iş birliğiyle hazırlanan "Sağlıklı Böbrek, Sağlıklı Hayat" raporu paylaşıldı. Raporda, Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 2,5’ine KBH tanısı konduğu, tanı almamış hastalarla birlikte ise KBH hastalarının nüfusun yüzde 12’sine yaklaştığı belirtiliyor. Rapor, kronik böbrek hastalığının (KBH) Türkiye’deki sağlık sistemi ve bütçesi üzerinde oluşturduğu ciddi yükü gözler önüne sererken bu yükün gelecekte daha da artacağına dikkat çekiyor. Her yıl mart ayının ikinci perşembe günü olarak belirlenen "Dünya Böbrek Günü"nde kronik böbrek hastalığının önemine dikkat çekiliyor. Bu kapsamda, Türk Nefroloji Derneği (TND) ve AstraZeneca Türkiye iş birliğiyle hazırlanan "Sağlıklı Böbrek, Sağlıklı Hayat" raporu, Türkiye’de böbrek sağlığına dair kapsamlı verileri ortaya koyuyor. Raporun bulguları ve önerileri, Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu’nun ev sahipliğinde 13 Mart Dünya Böbrek Günü’nde düzenlenen bir basın toplantısında kamuoyu ile paylaşıldı. "Sağlıklı Böbrek Sağlıklı Hayat" raporu, Türkiye’de kronik böbrek hastalığının (KBH) artan prevalansını ve sağlık sistemi üzerindeki yükünü ortaya koyuyor. Türkiye’de toplam nüfusun yüzde 2,5’ine KBH tanısı konduğu, tanı almamış hastalarla birlikte ise KBH hastalarının nüfusun yüzde 11,7’isine ulaştığı tahmin edilen raporda, bu oranın 2027’ye kadar yüzde 12,3’e yükselmesinin beklendiği belirtiliyor. Tanı konulamayan ve tedavi edilemeyen KBH hastalarında böbrek hasarının hızla ilerleyebildiğine, bunun da kardiyovasküler komplikasyonlara neden olabildiğine ve ölümle sonuçlanabildiğine dikkat çekiliyor. 2040 yılına kadar dünya genelinde beşinci önde gelen ölüm nedeni olması beklenen kronik böbrek hastalığının sağlık bütçesine önemli bir maddi yük getirdiği belirtiliyor. Bu hastalığın maliyetleriyle ilgili rakamlara da yer verilen raporda Türkiye’de 2022 yılında toplam sağlık harcamalarının yüzde 5,76’sının böbrek yetmezliği hastalarının tedavi, diyaliz ve böbrek nakli harcamalarından oluştuğu hesaplanırken bu oranın 2027 itibarıyla yüzde 6,34’e yükseleceği tahmin ediliyor. KBH ve renal replasman tedavisi (RRT) doğrudan maliyeti 2022 yılında 4,58 milyar doları bulmaktayken 2027 yılında 5 milyar doları aşması bekleniyor. Raporda sağlık sistemi üzerindeki artan mali yükün yanı sıra, KBH’nin hastaların ve ailelerinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilediği, depresyon ve anksiyete gibi psikososyal sorunlara yol açtığı ifade ediliyor. Bu çok yönlü etkiler, KBH’nin erken tanısı ve ilerlemesinin önlenmesi için tarama programlarının önemine işaret ediyor. "KBH’ye erken evrede müdahale edilmemesi kalp yetersizliği nedenli ölümleri artırıyor" Kronik böbrek hastalığının, sessiz ilerleyen bir hastalık olduğunu söyleyen Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aydın Türkmen, "KBH dünya popülasyonunun yüzde 10’undan fazlasını etkiliyor. Ülkemizde ise her 7 yetişkinden birinin kronik böbrek hastası olduğu tahmin ediliyor. Ancak KBH’de erken evre belirtileri genellikle belirgin değil veya hiç yok. Bu nedenle KBH’li çoğu kişi hastalığın farkında değil ve teşhis edilmeden kalır. KBH, birden fazla morbidite ile ilişkili, bunların en yaygın olanları kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon ve tip 2 diyabet. KBH’ye erken evrede müdahale edilmemesi kalp yetersizliği nedenli ölümleri artırıyor. Oysa KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi sayesinde böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler azaltılabilir. Bu risklerin azaltılması hem bireysel hem toplumsal sağlık sonuçlarını iyileştirebilir, aynı zamanda hastalığın maddi yükünü de önemli ölçüde azaltabilir. Son dönem böbrek yetersizliğinin en seçkin tedavi yöntemi böbrek nakli. Ülkemizde böbrek nakli yurt çapına dağılmış 70’den fazla merkezde başarı ile yapılıyor. Bu konuda dünyada ve Avrupa’da önemli bir noktada olduğumuzu söyleyebiliriz. Yıllardır tüm nakil sayıları içinde yüzde 20 civarındaki bu oranı artırmak için yoğun ve çok yönlü çaba harcanmalıdır. Canlı donörü olan ancak kan grubu ya da immünolojik uyumsuzluk nedeni ile nakil yapılamayan hastalar için çapraz nakil programları geliştirilmesi için derneğimiz çalışmalarını sürdürmektedir" şeklinde konuştu. "Ülkemizde hipertansif olduğunun farkında olmayanların oranı yaklaşık yüzde 46" Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ulusoy ise "Hipertansiyon önlenebilir kardiyovasküler hastalıkların ve tüm nedenlere bağlı ölümlerin önde gelen nedenlerinden olmaya devam etmektedir. Kalp, böbrek, beyin ve göz damarlarındaki hasarlar önemli organ yetersizliklerine neden olur. Hipertansiyonun 18 yaş üstü erişkin yaş grubunda Türkiye’de görülme sıklığı yüzde 30,3 gibi yüksek orandadır. Hipertansiyonu önemli bir sorun yapan faktörlerden birisi hiç belirti vermemesi ve bu hastalıkla ilgili farkındalığın düşük olmasıdır. Nitekim ülkemizde yapılan PATENT çalışmasında hipertansif olduğunun farkında olmayanların oranı yaklaşık yüzde 46. Ayrıca ülkemizde hipertansiyon son dönem böbrek yetmezliği yaparak diyalize girenler arasında en yüksek ikinci nedendir" dedi. "KBH’nin en sık görülen nedenleri diyabet, glomerüler böbrek hastalıkları ve hipertansiyondur" Diyabetin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çeken Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Özkan Güngör ise "Diyabet, kronik böbrek hastalığının (KBH) en sık nedenidir. Ülkemizde 2023 yılı verilerine göre diyalize giren hastaların yüzde 34’ünde neden diyabetik böbrek hastalığıdır. Diyabetik böbrek hastalığının en erken ve önemli bulgusu idrarla protein atılımının artmış olmasıdır, bu zamanla daha da artar ve böbrek yetmezliği gelişir. Diyabetik böbrek hastalığı ne kadar erken saptanırsa ilerlemesini engellemek o kadar kolay olabilir. Diyabetik hastalarda böbrek hastalığı açısından düzenli tarama yapılması, erken tanı açısından gereklidir. Diyabetik hastalarda iyi glisemik kontrol sağlanması oldukça önemlidir. KBH’nin en sık görülen nedenleri diyabetin yanı sıra glomerüler böbrek hastalıkları ve hipertansiyondur. KBH, sessiz bir hastalıktır. Farkındalığı oldukça düşüktür. Türk Nefroloji Derneği (TND) tarafından yapılan Türkiye Kronik Böbrek Hastalığı Prevalans Çalışması’na (CREDIT) göre ülkemizde KBH’nin farkındalığı yüzde 5,7 bulunmuştur. Günümüze uyarlandığında, basit bir hesapla ülkemizde 10 milyonun üzerinde KBH’li kişi bulunduğu ve sorunun boyutunun ülkemiz için tahmin edilenin çok üzerinde olduğuna dikkat çekmektedir. KBH hastalarının daha erken evrede tespit edilip tedavi edilmesi ile KBH’nin ilerlemesi yavaşlatılabilir, böylece son dönem böbrek yetmezliği önlenebilir ve kardiyovasküler riskler azaltılabilir. Ayrıca KBH, ülke ekonomisine önemli bir maddi yük de getirmektedir, özellikle diyaliz ve böbrek nakli oldukça maliyetlidir" diye konuştu. "Böbrek hastalıklarının önlenmesi ve erken teşhisinin önemine dikkat çekerek farkındalığın artırılmasını hedefliyoruz" Raporla ilgili değerlendirmede bulunan AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış ise "Kronik böbrek hastalığı ülkemiz için ciddi bir halk sağlığı sorunu. KBH’nin sağlık sistemi üzerindeki yükü giderek artıyor. Bu trendi tersine çevirmek için çok yönlü ve çok paydaşlı stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Bu rapor ile de sadece bir durum tespiti yapmayı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir sağlık sistemi için öneriler geliştirmeyi amaçladık. Bu raporumuz ile böbrek hastalıklarının önlenmesi ve erken teşhisinin önemine dikkat çekerek toplum, hekimler ve politika yapıcılar arasında farkındalığın artırılmasını da hedefliyoruz. Çünkü AstraZeneca olarak, sadece tedavi çözümleri geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sağlıkta eşitliğe katkı sunmayı da misyonumuzun önemli bir parçası olarak görüyoruz. Bu amaçla, Türk Nefroloji Derneği gibi değerli paydaşlarımızla iş birliği yaparak, KBH konusunda kamuoyunu bilinçlendirme çalışmalarına katkı sağlamaktan mutluluk duyuyoruz. Tüm paydaşlarımızla sağlıklı bir toplum için birlikte hareket etmeye ve ortak çözümler geliştirmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "Türkiye evde hemodiyaliz tedavisi sunan ülkeler içerisinde üçüncü sırada" Konuşmasında hemodiyaliz hakkında önemli bilgiler veren Türk Nefroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ercan Ok, "Organ teminindeki yetersizlikler veya böbrek nakline engel olabilen ek sorunlar nedeniyle, ülkemizde ve tüm dünyada en yaygın kullanılan yöntem merkezde hemodiyalizdir. Hemodiyaliz hayat kurtarıcı bir tedavidir, dünyada 3 milyonu aşkın hasta bu sayede yaşamlarını sürdürebilmektedir. Hastaların pek çoğunda sıkı bir diyet uygulaması ve çok sayıda ilaç kullanma zorunluluğu söz konusudur. Evde hemodiyaliz iki ay eğitim sonrası hastanın evinde, hasta veya hasta yakını tarafından yapılır; keza diyaliz hemşiresi tarafından yapılması da mümkündür. Hâlihazırda en çok sayıda hastaya evde hemodiyaliz tedavisi olanağı sunan ülkeler sıralamasında Türkiye, ABD ve İngiltere’den sonra üçüncü ülke konumuna yükselmiştir" dedi. "Diyaliz yöntemi ile vücutta biriken zararlı atıklar vücuttan uzaklaştırılabilir" Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İsmail Koçyiğit, "Böbreğin fonksiyonunu yerine getiremez hale gelmesinin sonucunda vücutta zararlı maddeler birikmeye başlar ve sonuç olarak diyaliz ve böbrek nakli uygulanması gerekebilir. Günümüzde diyaliz hemodiyaliz ve periton diyalizi olmak üzere iki farklı şekilde uygulanabilir. Periton diyalizinde hastanın periton boşluğuna yani karın boşluğuna bir kateter yerleştirilir. Ardından özel diyaliz solüsyonu bir iğne yardımıyla kateterden karın zarına verilir. Periton diyalizini hemodiyalizden ayıran en önemli özelliği hastaların diyaliz işlemini kendilerinin yapabilmesidir. Bu sayede hastalar günlük aktivitelerini kısıtlamak zorunda kalmazlar" şeklinde konuştu. Konuşmasına devam eden Koçyiğit, "Bu hastalık her bin canlı doğumda bir görülen kalıtsal bir hastalık ve iki cinsiyette aynı sıklıkta görülmektedir. Polikistik böbrek hastalığı olan kişilere evlilik öncesi genetik danışmanlık önerilmektedir. ODPBH ismi itibarıyla böbrek hastalığı olarak bilinse de sadece böbrekleri etkilemez. Çeşitli organ ve sistemlerde hastalığın etkileri sık görülebilmektedir. Ayrıca hastalığa eşlik eden şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı gibi durumlar hastada mevcut ise diyalize gidiş süreci çok daha hızlı olabilmektedir. Ayrıca ilk başvuruda hastanın eşi haricinde diğer birinci derece akrabaları hastalık araştırılması için polikliniğe çağrılır" diyerek sözlerini tamamladı.
İzmir Başkan Özkan, korsan taşımacılıkla ilgili kanun teklifine milletvekillerinden destek istedi Korsan yolcu taşımacılığının önlenmesi amacıyla TBMM’ye sunulan kanun teklifini değerlendiren İzmir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Erkan Özkan, "Korsanla ilgili yasal düzenlemelerin yetersiz olduğunu, günün şartlarına cevap vermediğini, yasal değişiklikler yapılmadan köklü bir çözümün elde edilemeyeceğini öngördük. Korsan taşımacılık yapan sürücünün ehliyetine ilk seferde 6 ay, 2’nci seferde 1 yıl el konulması şeklinde bir öneri sunduk. Bu iş Türkiye’nin meselesi. Tüm partilerimizin bu konuya sahip çıkmasını rica ediyorum" dedi. Korsan taşımacılığın önlenmesine ilişkin Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM’de ilgili komisyona gönderildi. Değerlendirme aşamasında olan teklif, komisyonun incelemesinin ardından TBMM Genel Kurulu’na sunulacak. Kanun teklifi, özellikle izinsiz yolcu taşımacılığı yapan sürücülerin belirli sürelerle belge iptali ile cezalandırılmasını öngörüyor. Yeni düzenlemeyle, "İlk ihlalde sürücülerin belgeleri 6 ay süreyle geri alınacak. Aynı fiilin bir yıl içinde tekrarlanması halinde, sürücü belgeleri 1 yıl süreyle iptal edilecek. Belgesi iptal edilen sürücüler, bu süre boyunca herhangi bir sınıfta geçici veya yeni bir sürücü belgesi alamayacak" değişikliklerin yapılması hedefleniyor. "Korsan sorunu, taşımacılık sektörü için birinci sırada bir sorun" Türkiye’de korsan taşımacılığın son 6 ay içerisinde en üst seviyeye yükseldiğini söyleyen İzmir Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Erkan Özkan, "Esnafımızın canı yanıyor. Bu sadece İzmir’in değil tüm Türkiye’nin sorunu. Korsan sorunu, Türkiye’nin gündeminde olan taşımacılık sektörü için birinci sırada olan bir sorundur. Biz oda olarak son 5 aydan beri İzmir’de bir mücadele başlattık. Yaklaşık 4 ay önce korsanla ilgili yasal düzenlemelerin yetersiz olduğunu, günün şartlarına cevap vermediğini, yasal değişiklikler yapılmadan köklü bir çözümün elde edilemeyeceğini öngördük. Korsan taşımacılık yapan sürücünün de ehliyetine ilk seferde 6 ay, 2’nci seferde 1 yıl el konulması şeklinde bir öneri sunduk. Afyon’da bir milletvekilimiz meclise teklif sundu. Bu, esnafın gür sesinin yankı bulmasının bir sonucu. Partilerin milletvekillerine mektup yolladım. İçişleri Komisyon Başkanı olması sebebiyle Süleyman Soylu ile de görüşme taleplerinde bulunduk. Tüm partilerimizin milletvekillerinin bu konuya sahip çıkmasını rica ediyorum" cümlelerine yer verdi. Korsan taşımacılık yapan sürücülerin yakalandıktan sonra araçlarının 40 gün süreyle kapatıldığını fakat korsan taşımacılığa başka arabayla devam ettiklerini anlatan Özkan, bunun önlenmesi amacıyla ehliyete el konulmasının önemli olduğunun altını çizdi. "Ağır cezalar kesilsin" Korsanın önlenmesini istediklerini belirten Taksici Muharrem Uludağ, "Sektörle alakası olmayan kişiler taşımacılık yapıyor. Böyle iş olmaz. Cezalar daha çok artırılsın. Bizim hatalarımız varsa bize de ağır cezalar kesilsin. Korsana karşıyız" diye konuştu. "Çok fazla kişi korsan taşımacılık yapıyor" Korsan taşımacılığın kapatılması gerektiğini ifade eden başka taksici Abdulhalim Aktürk, "Çok fazla kişi korsan taşımacılık yapıyor. Bunların hiçbiri vergi vermiyor. Biz esnafız, bu konuda mağduruz. Cezaları arttırmak caydırıcı olabilir" şeklinde konuştu. Edip Kaymaz da "Biz evimize ekmek götürmeye çalışıyoruz. Korsanlar bunu engelliyor. Ucuz diye herkes korsana gitmeye çalışıyor. İnşallah cezalar arttırılır" diye belirtti.