ASAYİŞ - 15 Nisan 2025 Salı 22:06

Uzman çavuş evinde ölü bulundu

A
A
A
Uzman çavuş evinde ölü bulundu

Aydın’ın Germencik ilçesinde jandarma uzman çavuş evinde ölü bulundu.


Edinilen bilgiye göre, Jandarma Uzman Çavuş E.A’nın (40) Park Mahallesi’ndeki evinden silah sesi geldiğini duyan vatandaşlar durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbarla bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Adrese gelen ekipler E.A’yı evde silahla vurulmuş halde buldu. Sağlık ekiplerince yapılan kontrollerde E.A’nın hayatını kaybettiği tespit edildi. E.A’nın cansız bedeni inceleme sonrası kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili inceleme sürüyor.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Erzurum Barosu: "Savunmasız, Müslüman-Türk halkına karşı katliamlar gerçekleştirildi" Erzurum Barosu Yönetimi Baro Başkanı Avukat Mesut Öner Başkanlığı’nda Ermeni soykırımının 24 Nisan 1915’in 110. Yıl dönümü münasebetiyle yayımladığı bildiri ile kınadı. Baro Başkanı Av. Mesut Öner, yayımladığı mesajında, "Erzurum Barosu olarak mesnetsiz, tarihi gerçeklerden uzak ve uluslararası hukuk normlarıyla bağdaşmayan sözde soykırım iddialarını kabul etmediğimizi ve kesin bir dille reddettiğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. Silahlı grupların gerçekleştirdiği bozgunculuk eylemleri ve salgın hastalıklar sebebiyle kaybettiğimiz canların acılarını hâlâ yüreklerimizde hissediyoruz" ifadesini kullandı. Başkan Öner, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Selçuklular’dan Osmanlı Devleti’ne kadar Türklerin hâkimiyeti altında yüzyıllarca yaşamlarını, ticari faaliyetlerini ve zanaatlarını huzur içinde sürdüren Ermeniler, özellikle Osmanlı dönemi boyunca tarihlerinin hiçbir döneminde görmedikleri ölçüde ve başka ülkelerde emsali bulunmaksızın sosyal hayatta ve bürokraside ayrıcalıklı bir konumda yer almış, üst düzey görevlere dahi atanmışlardır. Buna rağmen, 19. yüzyılın sonlarından itibaren ayrılıkçı bir düşünce doğrultusunda isyan hareketleri başlatmışlar; başta Vilâyât-ı Şarkiyye olarak adlandırılan Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere, ülkenin pek çok yerinde hükümete karşı ve bölgede yaşayan Müslüman-Türk halkı hedef alan ayaklanmalar gerçekleştirmişlerdir. Özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sonrasında, Hınçak ve Taşnak örgütlerinin öncülüğünde gerçekleştirilen bu isyanlar tam anlamıyla terör eylemleri niteliğinde olmuş ve son derece kanlı bir şekilde yürütülmüştür. 1890-1909 ve 1909-1914 yılları arasında yaşanan Ermeni isyanlarında, on binlerce sivil ve asker Müslüman-Türk hayatını kaybetmiş, pek çok hane, ibadethane ve işyeri ağır tahribata uğramıştır" şeklinde konuştu. "Ayrılıkçı Ermeniler fırsat aradı" Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılımını fırsat bilen ayrılıkçı Ermenilerin, seferberliğe katıldığını, büyük bir kısmı Rusya’ya sığındığını ve Türk ordusuna karşı savaşan Rus ordularının safında yer aldığını vurgulayan Erzurum Baro Başkanı Av. Mesut Öner açıklamasını şöyle sürdürdü, "Seferberliğe katılmayan diğer bazı Ermeniler ise silahlı çeteler kurarak terör eylemleri gerçekleştirmiş, cephe gerisindeki savunmasız Müslüman-Türk halkına karşı katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Bu isyan ve terör eylemleri karşısında Osmanlı Hükümeti çeşitli tedbirler almak zorunda kalmıştır. İlk olarak, heyetler kurularak Ermeni cemaatinin liderleriyle görüşmeler yapılmış ve çetelerin katliamlarının durdurulması talep edilmiştir. Ancak bu girişimler sonuç vermeyince, 24 Nisan 1915 tarihinde Taşnak, Hınçak ve Ramgavar örgütleri kapatılmış, bu örgütlerin önde gelen 235 mensubu tutuklanmıştır. Ancak Mayıs ayında gerçekleşen ve 10.000 Müslüman-Türk’ün Ermeni çeteleri tarafından katledildiği Van İsyanı, alınan bu tedbirin de yetersiz kaldığını göstermiştir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 1915 Mayıs ayında "Sevk ve İskân Kanunu"nu yürürlüğe koymuştur. Bu kanunla, savaş bölgelerinde ya da stratejik öneme sahip yerlerde yaşayan ve ayrılıkçı komitelerle bağlantılı olduğu bilinen Ermeniler, bu bölgelerden uzaklaştırılarak ülke içindeki güney vilayetlerine yerleştirilmiştir. Ancak savaş hattından uzakta bulunan, düşmanla iş birliği yaptığına dair bir bilgi bulunmayan Ermeniler bu uygulamaya tabi tutulmamıştır. 1915’te başlatılan sevk ve iskân uygulamaları, Osmanlı Devleti’nin savaş bölgesinde güvenliği sağlamak, halkın can ve mal güvenliğini korumak amacıyla aldığı bir tedbirdir. Bu süreçte asıl büyük acıyı yine Müslüman-Türk halk yaşamıştır. Sayıları 1,5 milyona ulaşan Müslüman-Türkler, savaşın yıkıcı etkilerinden, yaklaşan Rus işgalinden ve Ermeni çetelerinin zulmünden kurtulmak için asırlardır yaşadıkları toprakları terk ederek Anadolu’nun iç kesimlerine göç etmek zorunda kalmışlardır" "Yeni bir tarih yazma çabası var" Osmanlı Devleti, sevke tabi tutulan Ermenilerin can ve mal güvenliğini azami ölçüde sağlamaya çalıştığı vurgulanan açıklamada, " Osmanlı ve yabancı arşiv belgelerine göre bu uygulamadan 700.000-750.000 civarında Ermeni etkilenmiştir. I. Dünya Savaşı’nın en çetin dönemlerine denk gelen bu süreçte, özellikle savaş alanlarında tüm Osmanlı halkı büyük zorluklarla karşılaşmıştır. Tüm bu gerçeklere rağmen, 1915 yılında alınan tedbirler hakkında yeni bir tarih yazma çabası başlatılmış, propaganda yöntemleriyle Osmanlı Devleti’nin ve onun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti’nin soykırımla suçlanması hedeflenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün "Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır" sözü, bu durumu en iyi şekilde ifade etmektedir. Geçmişte yaşanan olayların aktarımında ön yargılar, subjektif yaklaşımlar ve siyasi çıkarlar öncelik kazandığında, gerçek tarih ortaya çıkmaz. Tarihî olayları, meydana geldikleri koşullar çerçevesinde değerlendirmek bir zorunluluktur. 1915 olayları da bu perspektifle ele alınmalıdır. Aksi hâlde, hukukun bile göz ardı edilerek bu olayların tek taraflı ve önyargılı bir yaklaşımla "soykırım" olarak nitelendirilmesi, yanlış bir bakış açısının yansımasıdır. Son yıllarda Ermeni lobisi, 1915 olaylarının uluslararası toplum tarafından sözde soykırım olarak tanınması için yoğun bir propaganda yürütmektedir. Bu faaliyetler, genellikle ülke parlamentolarında kararlar aldırma yoluyla meşrulaştırılmak istenmektedir. Oysa bu yaklaşım, hem yukarıda belirtilen tarihî gerçekleri hem de hukuki zemini göz ardı etmekte ve tarihî bir olayı siyasallaştırarak daha büyük tahrifata yol açmaktadır. Nitekim yaklaşık 200 ülke arasında yalnızca 25 ülke parlamentosunun Ermeni Diasporası’nın iddialarını destekleyen kararlar almış olması, bu iddiaların uluslararası hukuk açısından herhangi bir bağlayıcılığı bulunmadığını göstermektedir. Soykırım uluslararası hukukta açıkça tanımlanmış bir suç olup İlk defa 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde tanımlanmıştır. Yürürlük tarihinden önce gerçekleşmiş olaylar sözleşmenin konusu olamaz. 1915 olaylarına ilişkin olarak uluslararası hukukta tanımlanmış olan soykırım ifadesinin kullanılabilmesi için gereken şartların hiçbiri mevcut değildir. Türkiye Cumhuriyeti, köklü devlet geleneği ve insanlığın barış ve huzuru için çaba gösteren anlayışıyla, bu tür ithamların hedefi olamaz. Türkiye, tarihiyle yüzleşmekten hiçbir zaman kaçınmamış, mazisi karanlık güçlerden ders alacak bir ülke de olmamıştır. Bugün Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Somali’de ve Afrika’nın birçok yerinde mazlumların yanında olan Türkiye, bu duruşunu kararlılıkla sürdürmektedir. Bu vesileyle, Anadolu’nun kurtuluşunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda, varlığının devamında ve üniter yapısının korunmasında emek vermiş, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Ermeni zulmünün en derin izlerini taşıyan kadim şehrimiz Erzurum’dan, Erzurum Barosu olarak mesnetsiz, tarihi gerçeklerden uzak ve uluslararası hukuk normlarıyla bağdaşmayan sözde soykırım iddialarını kabul etmediğimizi ve kesin bir dille reddettiğimizi kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz" denildi.
Samsun CANİKFEST ile Milli Teknoloji Hamlesi yolculuğu Samsun’un Canik Belediyesi tarafından düzenlenen CANİKFEST, konuklarını Milli Teknoloji Hamlesi yolculuğuna çıkarıyor. Canik Belediyesince hazırlanan, Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek büyük ölçekli bilim şenliği CANİKFEST, 7’den 70’e bilim, teknoloji ve sanat tutkunlarının durak noktası olmaya devam ediyor. Canik Özdemir Bayraktar Keşif Kampüsü Şenlik Alanı’nda devam eden CANİKFEST’te ziyaretçiler, havacılık, uzay, astronomi, model uçak yapımı, siber güvenlik, robotik kodlamanın da yer aldığı 75 farklı atölye etkinliğiyle bir araya geliyor. Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek büyük ölçekli bilim şenliği CANİKFEST ile aynı zamanda Milli Teknoloji Hamlesi, yerli ve milli üretim konularında toplumsal farkındalığın artmasına katkılar sunduklarını da dile getiren Canik Belediye Başkanı İbrahim Sandıkçı, "CANİKFEST ile gençlerimizin yeteneklerini keşfetmelerini sağlıyor, ziyaretçilerimizi yeni nesil teknolojilerle bir araya getiriyoruz" dedi. "Bir festivalden daha fazlası" CANİKFEST’te gençlerin deney ve gözlem etkinlikleri eşliğinde bilim dünyasıyla tanıştıklarını ifade eden Başkan İbrahim Sandıkçı, "Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek büyük ölçekli bilim şenliğimiz CANİKFEST çocuklarımızın, gençlerimizin ve hemşehrilerimizin yoğun ilgisi ve katılımı eşliğinde devam ediyor. Bilim söyleşileri, siber güvenlik, yapay zeka, robotik kodlama, model uçak yapım atölyeleri, planetaryum gösterimleri ve daha onlarca eğitici ve eğlenceli etkinliklerimizle ziyaretçilerimiz, bilim, teknoloji ve sanat serüveninde yer alıyor. CANİKFEST’le Milli Teknoloji Hamlesi yolculuğunda gençlerimizin yeni kazanımlar elde etmelerini sağlıyoruz. Canik’te bilim, teknoloji ve sanat yolculuğunda buluşmaya devam ediyoruz" şeklinde konuşu. Yoğun ilgi AK Parti Samsun Milletvekilleri Çiğdem Karaaslan ve Ersan Aksu, AK Parti Samsun İl Başkanı Mehmet Köse, TÜBİTAK İzleyicisi, Amasya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Dudu Duygu Kılıç ikinci gününde CANİKFEST’i ziyaret etti. Başkan İbrahim Sandıkçı, CANİKFEST’te yer alan atölyeler, festivalde gerçekleştirilen deney ve gözlem etkinlikleri ile ilgili protokol üyelerine bilgiler aktardı. CANİKFEST, 26 Nisan 2025 tarihe kadar Canik Özdemir Bayraktar Keşif Kampüsü Şenlik Alanı’nda ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.
Kayseri Emlakçı olduğu iddia eden şahıs 49 kişiyi 1 milyon dolar dolandırdı Kayseri’de kendisini emlakçı olarak tanıttığı iddia edilen şahıs, ev satma bahanesiyle 49 kişiyi 1 milyon dolar dolandırdı. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, "Dünya üzerinde dolandırıcıların bu kadar cirit attığı başka bir ülke var mı bilmiyorum" dedi. Kayseri’de bir kişi, iddiaya göre kendisini emlakçı olarak tanıtarak ev satmak için ilan verdi. İlanları görerek arayan vatandaşlar, ev almak için birikimlerini şahsa verdi. 49 vatandaş yaklaşık 1 milyon dolara yakın parayı şahsa verirken, evlerini alamadı. Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Mahmut Şahin, mağdur vatandaşlarla birlikte Kayseri Adalet Sarayı önünde basın açıklaması düzenledi. Şahin, "Bu memleketin hali ne olacak diyeceğimiz bir tablo ile karşı karşıyayız. Dünya üzerinde dolandırıcıların bu kadar cirit attığı başka bir ülke var mı bilmiyorum. İnsanlar uzun yıllar çalışıyorlar ve ’ev alalım’ diye birikim yapıyorlar. Sonra bir hayal tüccarı geliyor ve bu insanların umutlarını çalıyor. Her şeyi resmiyet üzerinden yapıyor. Bunu yaparken noteri kullanmış. Artık bilişim çağındayız ve her şey kayıt altında. Aynı daireyi aynı noterden farklı iki kişiye satabilme yetkisi almış. Noter de ’bununla ilgili daha önce yetki verildi, burası senin mi, bana belge ver’ demiyor. Noter yargılanamıyor ve rahat rahat bu işlemleri yapıyor. Aynı noterden aynı daireyi farklı kişilere satış sözleşmesi var ve insanları dolandırmış. Bu insan 2 sene önce savcılığa şikayet edilmiş. Bu insanlar korka korka bir şeyler yaparken, bu insanlar çok rahat. Niye kimse bunun önüne geçmiyor. Bu şahıs tek başına değil. Emlakçı da değil. Bir çetesi ve bu çeteyle beraber kişilerden alınan araçlar aynı kişiye veriliyor. Bu kişi de onun ortağı. Daha sonra bunların emlak dükkanına mağdurlar gidiyor. Oraya iki tane cip geliyor, alacaklıymış gibi kişiyi kaçırıp, villada misafir ediyorlar. Şebeke çok büyük. Bizim yargı organımız ve kolluk kuvvetlerimiz bunu takip etmiyor. Biz devlete karşı bütün sorumluluğumuzu yapıyoruz. Devletin de bize karşı sorumluluğunu yapıp, bizi kollaması lazım. Şu ana kadar 49 kişi mağdur. 1 milyon dolarlık bir mağduriyet var. Bunu yapan kişi de rahat rahat dolaşabiliyor" dedi. Avukat Hatice Kübra Yılmaz ise, "2023’ün 7’inci ayında şikayetler başlıyor. Şikayetler peş peşe geliyor ancak mağdurlarda bir korku da var. Zaman içerisinde şikayetler artıyor. Şu an dosyada 49 mağdur ve 16 şüpheli var. Bu şüphelilerden bir kısmı yönünden takipsizlik kararı var. Bu karar verilenler arasında noterde işlem yapan katipte var. Bu işlem aynı katip tarafından yapılıyor ve takipsizlik kararı veriliyor. Sebebi de banka üzerinden herhangi bir para tahsis edilmemesi. Bu devirde banka üzerinden tahsilatın dolandırıcılıkta rahat bir şekilde ispatı mümkün olduğu için böyle bir şey yapmayacağı bilinen bir durum. Bu yüzden HTS kayıtları üzerinden dosyadaki şüpheliler ile bir bağlantısının olup olmadığı takip edilebilirdi. Bu hususta etkin bir soruşturma göremedik. Temennimiz bundan sonrası için daha etkin bir soruşturma olması. 2 yıla yakındır dava açılmadı. Önce dava açıldı ama bazı kısmi eksilikler yönünden dosya iade edildi. Burada dava asliye ceza mahkemesine açıldı. Mahkeme basit dolandırıcılık suçlarından görebilir. Burada 49 mağdur var. Devletin bir kurumu da bu olayda dolandırılmış" ifadelerini kullandı.