ÇEVRE - 13 Temmuz 2023 Perşembe 09:27

Karadeniz Bölgesi’nde gelecekte sel ve heyelanlar daha çok konuşulacak

A
A
A
Karadeniz Bölgesi’nde gelecekte sel ve heyelanlar daha çok konuşulacak

Son günlerde Karadeniz’de yaşanan sel felaketlerini değerlendiren Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu, iklim değişimi ile beraber özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yağışların azalması beklenirken, Karadeniz Bölgesi’nde gelecekte sel ve heyelanların daha çok konuşulacağını söyledi.


Karadeniz kıyılarında kuvvetli yağışlar sele ve heyelanlara neden oldu. Küresel iklim değişikliğinin etkileriyle görülen ani lokal ve yoğun yağmurların can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sel ve heyelanlara yol açtığı Batı ve Doğu Karadeniz, yine bu durumdan en çok etkilenen bölge oldu. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Tüfekçioğlu, Batı ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki birçok ilde büyük hasarlara ve can kayıplarına yol açan sel, taşkın ve heyelanları değerlendirdi. Prof. Dr. Tüfekçioğlu, son dönemdeki yağışlar, sel ve heyelanlardaki artışların bölge için beklenen bir durum olduğunu belirterek, iklim değişikliği ile beraber bölgedeki yağışlarda anormal derecede artış olduğunu söyledi. Bölgenin geçmişinde yüksek yağış alma hikayesinin olduğunu belirten Tüfekçioğlu, ”1929 yılında Trabzon’un Of ilçesine yaklaşık 40 saat hiç durmadan yağış yağdı ve yaklaşık 15 bine yakın vatandaşımız sel ve heyelanlardan dolayı göç etmek zorunda kaldı. Bölgenin geçmişinde bu var. Dolayısıyla buradaki yerleşimi, altyapıyı, arazi kullanımını bu gerçeği göz önünde bulundurarak planlamamız gerekiyor. Esasında bizim yapmamız gereken ev ödevlerimizi yapmamız, yani sele karşı, heyelana karşı önlemlerimizi iyi almamız gerekiyor" dedi.



“Bu bölgenin sel ve heyelan gerçeği var”


Tüfekçioğlu, "Tabii ki deprem doğrudan evlerimizi hedef aldığı için ve çok daha yıkıcı etkiye sahip olduğu için depremdeki öncelik daha farklı. Bu bölgenin de sel ve heyelan gerçeği var. Muhakkak şekilde bina yapılmadan jeolojik etütlerin yapılması gerekiyor. Hala bizim binalarımızda özellikle dere yatağına yakın alanlarda, düzlüklerde, ki binalarda su basman katı yok, en az bir, bir buçuk metre evlerin su basman katı olması gerekiyor ki sel anında evi veya dükkanlarımızı su basmasın. Bakıyoruz bütün dükkanları su basmış. Niye? Çünkü dere yatağı o bölge. Orada yapılan dükkanların hepsi hiç su basmanı olmadan yapılmış. Öyle olunca da küçük bir su birikmeden binaların alt katları, zemin katlar, dükkanların hepsini su basıyor. Dolayısıyla bizim sel gerçeğini göz önünde bulundurarak Karadeniz Bölgesi’nde planlama yapmamız gerekiyor ve bundan sonra da planlarımızı ona göre gerçekleştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.



“20-30 yıllık meteorolojik veriler iklim değişikliğini gösteriyor”


İklim değişimi ile beraber özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yağışların azalması beklenirken, Karadeniz Bölgesi’nde özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde artış beklendiğini belirten Prof. Dr. Tüfekçioğlu, bundan dolayı bu bölgede gelecekte sel ve heyelanların daha çok konuşulacağını söyledi. Tüfekçioğlu, ”Buradan bir seli iklim değişikliğine bağlamak doğru olmaz. İklimde uzun dönemli trendler, uzun dönemli eğilimlere bakılır, ona göre karar verilir. Bir yıl çok kurak geçer, bir yıl çok sıcak geçer veya yağışlı geçer. Siz ilk yıl efendim yok iklim değişimi var dersiniz, ikinci yıl yok iklim değişmiyor dersiniz, ona göre biz karar vermeyiz. Bizim kararlarımız 20-30 yıllık iklim verilerine bakarız, ona göre iklimle ilgili konuşuruz. Bölgedeki bizim yaptığımız meteorolojik verilerdeki incelemelerde yağışlarda bir artış gözüküyor. Bu bölgede gelecekte daha fazla da olacağını bekliyoruz” şeklinde konuştu.


Çoruh Nehri üzerinde yapılan barajların kentin iklimini değiştirmesinin söz konusu olmadığını da söyleyen Tüfekçioğlu, ”Buradaki barajların göl yüzeyleri çok küçük, vadi çok dik bir vadi olduğu için küçük yüzey alanlarına sahip. Deriner Barajı’nın 10 katı büyüklüğündeki yüzey alanına sahip Keban Barajı’nda yapılan ölçümlerde oradaki iklimi ciddi anlamda etkilemediği gözüküyor. Ona dayanarak buradaki barajların iklimle alakalı çok etkisi olmadığını düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları geliyor Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Burak Akyüz tarafından yürütülen proje ile Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları elde edilecek. Kestanenin klonal olarak çoğaltılmasıyla bitkiler tohum ile çoğaltılmak zorunda kalmayacak. Bu tohumlar iç pazarda, satış amacıyla kullanılabilecek. ’Klonal Kestane Anaç Adaylarının Klasik ve Yeni Nesil Tekniklerle In Vitro Çoğaltımı’ isimli bir proje yapan Dr. Öğr. Üyesi Burak Akyüz, proje ekibi Prof. Dr. Ümit Serdar, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Tütüncü ile birlikte köklenmesi zor olan kestane bitkisinin, yeni nesil teknikler kullanarak doku kültürü yöntemi ile köklendirilmesi ve böylece Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçlarının çoğaltılmasını hedefledi. Proje hakkında bilgi veren Akyüz, "Özellikle kestane olmak üzere sert kabuklu türlerinde çalışmalar yapıyoruz. Kestane özellikle tohumdan çoğaltılan bir meyve türüdür. Tohumun üzerine aşılama yapılıyor. Ancak bu durumda hem sattığımız tohumu toprağa gömmüş oluyoruz hem de genetik bir açılma oluyor. Tohumdan çıkan bitkiler bire bir aynı bitkileri vermemiş oluyor. Bu yüzden biz aynı klon olan anaçlara ihtiyaç duyuyoruz. Proje kapsamında klonal olarak kestaneye çoğaltmayı hedefledik. Bu çalışma ile ilk yerli ve milli anaçlarımızı elde etmeyi hedefledik. Proje kapsamında 3 dönem aşılar yapıldı. Gençleştirme uygulamasıyla aşılar yapıldı. Doğal haliyle köklenmeyen bir meyve türüdür. Bu amaçla biz bunlara daha genç dokulara aşılayarak nasıl köklendiririz, bunu hedefledik. Çimlenmiş tohuma aşılar yaptık. Buradan elde ettiğimiz sürgünleri laboratuvar ortamında doku kültürüne alarak çoğalma katsayılarını tespit etmeye çalıştık. Hangi aşamada daha iyi köklenme olacak bunu belirlemeye çalışıyoruz. Yerli ve milli ilk kestane klon anaçlarımızı elde etmeyi hedefledik. Bu çalışmada ’Akyüz’ ve ’Macit55’ kestane çeşitlerini kullandık. Akyüz çeşidinde şu an çok başarılıyız. Biyoreaktör dediğimiz yeni nesil sistemlerde test ettik ve oradan köklenmiş bitkilerimizi elde ettik. Buradan elde ettiğimiz bitkileri sera ortamında şaşırttık. Daha sonrasında buradaki bitkileri arazi şartlarında şaşırtarak ana bitki damızlığımızı kurmayı hedefliyoruz. Yerli ve milli anaçlarının sayısı arttırmayı hedefliyoruz" dedi.
Denizli Kar maskeli gaspçıları jandarma uykularında enseledi Denizli’de 3 şüpheli, kar maskeleriyle kendilerini gizleyerek girdikleri evden, yaşlı çiftin ellerini ve ayaklarını bağlayarak eşya çaldı. Darp edilen çiftin ’misafir gelecekti’ demesi üzerine panikle kaçan şahıslar, jandarma tarafından uyurken yakalandılar. Olaydan önceki gün evin etrafında keşif yaptıkları tespit edilen şüphelilere ait ikamette yapılan aramalarda silah ve kelepçe ele geçirildi. Olay, Çameli ilçesi Gökçeyaka Mahallesi Dağdibi mevkisinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Bekir ve Necla Genç çiftinin kırsalda bulunan evlerinin kapısı çaldı. Kapıyı açmaya giden Necla Genç’ten bir süre ses alamayan Bekir Genç, odadan çıkarak kapıya doğru yöneldiğinde yüzleri kar maskesiyle gizli, ellerinde eldiven bulunan iki şahsın eşinin ağzını elleriyle tuttuğunu gördü. Odaya dönerek pencereden kaçmayı hedefleyen Bekir Genç üçüncü şüpheli şahıs tarafından yakalandı. Yaşlı çiftin ellerini ve ayaklarını bant ve plastik kelepçeler ile bağlayan 3 şahıs, silahla tehdit ettiği çifte para ve altınların yerini sordu. Bekir Genç’in "Bende para yok" cevabına öfkelenen şüpheli elindeki tabanca ile Bekir Genç’i darp etti. 2 şüpheli yaşlı çiftin başında beklerken üçüncü şahıs ise evin diğer odalarında maddi değere sahip eşyaları aramaya başladı. Yaşlı adamın yalanı kurtardı Şüpheliler ellerini ve ayaklarını bağlayarak etkisiz hale getirdikleri yaşlı çiftin seslerinin komşularına gitmemesi için de televizyonun sesini açtı. Bu sırada Bekir Genç ise eşine “Misafirler gelecekti” demesi üzerine panik yapan şüpheliler yaşlı çiftin cep telefonlarını ve 2 adet av tüfeğini alarak evden uzaklaştı. Birbirlerinin ellerini ve ayaklarını çözen yaşlı çift, komşularına giderek jandarma ekiplerine ihbarda bulundu. Uykularında yakalanan şüphelilerden silah ve kelepçe çıktı İhbar üzerine adrese sevk edilen jandarma ekipleri detaylı incelemelerde bulundu. Çameli Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde İl Jandarma Komutanlığına bağlı Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT), diğer birimler ve Çameli İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı ekipler soruşturmayı titizlikle yürüttü. Jandarmanın dedektifleri olarak bilinen JASAT timleri yaptıkları incelemeler neticesinde şüphelilerin olaydan önceki gün yine evin yakınlarına geldiğini ve keşif gezisi yaptıklarını belirledi. Önce şüphelilerin kaçtıkları aracın plakasını ardından kimliklerini belirleyen JASAT timleri şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı. Yapılan çalışmalar neticesinde olayı gerçekleştiren Zikri Ö. (29), Enes Kağan Ö. (25), Ahmet K.’nin (40), Muğla’nın Fethiye ilçesinde bir apart dairesinde kaldıkları tespit edildi. Şüpheliler bulunduğu adrese uykularında yakalanırken, evde yapılan aramalarda yaşlı çiftin evinde çaldıkları 2 adet cep telefonu ve av tüfeğinin yanı sıra bir adet tabanca ve kelepçe ele geçirildi. Şüpheli şahıslardan Ahmet K.’nin suç kaydı bulunmazken, ağabey ve kardeş oldukları öğrenilen Zikri Ö. ve Enes Kağan Ö.’nün suç kaydı ise dikkatlerden kaçmadı. Zikri Ö.’nün 5809 sayılı yasaya muhalefet, başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama ve bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçlarından 3 kaydı olduğu öğrenildi. Enes Kağan Ö.’nün ise basit yaralama suçundan 2, başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama ve bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçlarından 4 kaydı olduğu anlaşıldı. “Hanıma ’misafirler gelecekti’ dedim, maskeli adamlar da panikledi” Olayın akşam 19.00 sıralarında meydana geldiğini belirten Bekir Genç (69), kapı ilk çaldığında misafir geldiğini düşündüğünü söyledi. Kapıyı açmak için giden eşinden ses alamayınca meraklandığını dile getiren Genç, "“Önümde 3 tane maskeli adam gördüm. 3 kişinin de elinde tabancalar vardı. Hanımın ağzını ve ellerini bağlamışlardı. Sonrasında ben geriye çekildim. İki kişi benim yanıma geldi. Ellerimi ve ayağımı bağladılar. Bağladıktan sonra bana sorular sormaya başladı. ’Paralar ve altınlar nerede’ diye sorular sordular. Onlar onu sorunca ben de ’bende para ve altın yok. 3 ay oldu ev aldım. Param yok’ dedim. Ondan sonra bana sürekli ’sende para var. Paraları ve altınları bize verirsen sana zarar vermeyeceğiz ama vermezsen seni öldüreceğiz’ dediler. Ardından tabancayı dayadılar. Sonrasında o an ben hanıma ’misafirler gelecekti’ dedim. Maskeli adamlar da panikledi. İki kişi hanımı ve beni tuttular. Onlar tutarken diğer adam ise odaları karıştırmaya başladı. Misafirler gelecek dedikten sonra masanın üzerinden benim ve hanımın cep telefonunu alıp kaçtılar. Ayrıca evin içinde 2 tane av tüfeğim vardı ama onları da giderken almışlar. 700 metre komşularla aramız vardı. Komşularımın yanına gittim ve olayı jandarmayı bildirdim" dedi. Ayrıca olayı gerçekleştiren şüphelilerden biriyle birlikte çalıştığını ifade eden Genç, “Ben hareket etmeyim diye bant ile sardılar. Hanımın ayaklarını ise plastik kelepçe ile bağlamışlar. Adamlar kaçtıktan sonra birbirimize yardım ederek bağladıkları şeylerden kurtulduk. Olayın ardından öğrendik ki üç kişiden birisi benim çalıştığım bir yerden arkadaşım. Diğeri ise onun kardeşi diğerini ise tanımıyorum” şeklinde konuştu. “Şüphelileri bize söylediklerinden daha kısa sürede yakaladılar” Şüphelilerin para ve altınların yerini söylememesi halinde ölümle tehdit ettiğini dile getiren Necla Genç (54), “Kapı çaldıktan sonra kapıyı açar açmaz birisi iki elimi tutup ağzımı kapattılar. Arkasından da uzun boylu siyah maskeli ve eldivenli adamlar vardı. Sadece gözleri görünüyordu. Ardından beni tutan koridorda beklettiler. Diğerleri ise içeriye daldı. Bize devamlı ’altınlar ve paralar nerede’ diye sordular. Onlar öyle sorunca ben de ’bizde para pul yok’ dedim. Ben bunu dedikten sonra adamlar ’seni burada öldürürüz. Güzel bir şekilde söylersen canını yakmayacağım ama ararım ve bulursam canını çok fena yakarım’ dediler. ’Bende para pul yok’ demeye devam ettim. Sonrasında eşimin yanına getirdiler ve konuşmayın dediler. Sesimizi kimse duymaması için de televizyonu açtı ve sesi sonuna kadar açtı. Sonra bunlar buradan gittikten sonra eşimle biz jandarmayı bildirdik. Ardından jandarmadan ekipler geldi ve bana ’biz bunu hallederiz teyze. Üzülme sen’ diyerek teselli ettiler. Söylediklerinden daha kısa sürede yakaladılar. Bütün jandarma ekiplerinden ve yardım eden herkesten Allah bin kere razı olsun” ifadelerini kullandı.
Çanakkale ÇOMÜ Beslenme Dostu ve Fiziksel Aktiviteyi Destekleyen İşyeri Sertifikası almaya hak kazandı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Bakanlığından Beslenme Dostu ve Fiziksel Aktiviteyi Destekleyen İşyeri Sertifikası alan öncü üniversitelerden biri oldu. Sertifika töreni, Rektörlük Senato Salonunda Rektör Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Gökhan Baştürk, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Gönül Yılmaz, Spor Birliği Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Deniz Ünver ve idari personelin katılımı ile gerçekleşti. YÖK’ün yaklaşık 1,5 yıl önce deklare ettiği Spor Dostu Kampüs Projesi kapsamında Üniversite Spor Birliği Koordinatörlüğü tarafından sürdürülen çalışmalar sonucunda Beslenme Dostu ve Fiziksel Aktiviteyi Destekleyen İşyeri Sertifikası almaya hak kazanan öncü üniversitelerden biri olmanın mutluluğunu yaşadıklarını dile getiren Rektör Erenoğlu, kurumlar arası iş birliklerinin çok önemli olduğunun altını çizdi ve Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğü’ne, Çanakkale Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne teşekkür etti. İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Gökhan Baştürk, Sağlık Bakanlığı’nın beslenme dostu ve fiziksel aktiviteye değer veren kurumlar için belli prosedürler oluşturduğunu, Çanakkale’de yetki belgesi alan ilk kurumun Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi olduğunu söyledi. ÇOMÜ’nün Çanakkale’nin lokomotifi ve vizyoner kurumu olduğunu vurgulayan Müdür Baştürk, bu yetki sertifikasının tüm kamu, özel sektör kuruluşlarına örnek olmasını diledi. Spor Birliği Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Deniz Ünver ise sürecin nasıl ilerlediği ile ilgili bilgi vererek konuyla ilgili emek veren herkese teşekkür etti. Sertifikanın takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile tören son buldu.