ÇEVRE - 30 Kasım 2024 Cumartesi 10:25

Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları geliyor

A
A
A
Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları geliyor

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Burak Akyüz tarafından yürütülen proje ile Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları elde edilecek. Kestanenin klonal olarak çoğaltılmasıyla bitkiler tohum ile çoğaltılmak zorunda kalmayacak. Bu tohumlar iç pazarda, satış amacıyla kullanılabilecek.


’Klonal Kestane Anaç Adaylarının Klasik ve Yeni Nesil Tekniklerle In Vitro Çoğaltımı’ isimli bir proje yapan Dr. Öğr. Üyesi Burak Akyüz, proje ekibi Prof. Dr. Ümit Serdar, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Tütüncü ile birlikte köklenmesi zor olan kestane bitkisinin, yeni nesil teknikler kullanarak doku kültürü yöntemi ile köklendirilmesi ve böylece Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçlarının çoğaltılmasını hedefledi.


Proje hakkında bilgi veren Akyüz, "Özellikle kestane olmak üzere sert kabuklu türlerinde çalışmalar yapıyoruz. Kestane özellikle tohumdan çoğaltılan bir meyve türüdür. Tohumun üzerine aşılama yapılıyor. Ancak bu durumda hem sattığımız tohumu toprağa gömmüş oluyoruz hem de genetik bir açılma oluyor. Tohumdan çıkan bitkiler bire bir aynı bitkileri vermemiş oluyor. Bu yüzden biz aynı klon olan anaçlara ihtiyaç duyuyoruz. Proje kapsamında klonal olarak kestaneye çoğaltmayı hedefledik. Bu çalışma ile ilk yerli ve milli anaçlarımızı elde etmeyi hedefledik. Proje kapsamında 3 dönem aşılar yapıldı. Gençleştirme uygulamasıyla aşılar yapıldı. Doğal haliyle köklenmeyen bir meyve türüdür. Bu amaçla biz bunlara daha genç dokulara aşılayarak nasıl köklendiririz, bunu hedefledik. Çimlenmiş tohuma aşılar yaptık. Buradan elde ettiğimiz sürgünleri laboratuvar ortamında doku kültürüne alarak çoğalma katsayılarını tespit etmeye çalıştık. Hangi aşamada daha iyi köklenme olacak bunu belirlemeye çalışıyoruz. Yerli ve milli ilk kestane klon anaçlarımızı elde etmeyi hedefledik. Bu çalışmada ’Akyüz’ ve ’Macit55’ kestane çeşitlerini kullandık. Akyüz çeşidinde şu an çok başarılıyız. Biyoreaktör dediğimiz yeni nesil sistemlerde test ettik ve oradan köklenmiş bitkilerimizi elde ettik. Buradan elde ettiğimiz bitkileri sera ortamında şaşırttık. Daha sonrasında buradaki bitkileri arazi şartlarında şaşırtarak ana bitki damızlığımızı kurmayı hedefliyoruz. Yerli ve milli anaçlarının sayısı arttırmayı hedefliyoruz" dedi.



Türkiye’nin ilk yerli ve milli klonal kestane anaçları geliyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Uraloğlu: "Emniyetli ve güvenli tır parkları oluşturarak özellikle kadın sürücülerin istihdamını kolaylaştırmayı hedefliyoruz" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Dünya Şoförler Günü çerçevesinde kadın tır şoförleri ile bir araya geldi. Bakan Uraloğlu yaptığı açıklamada, "Kadın sürücü istihdam eden şirketlerimizi Bakanlık olarak destekleme kararı aldık. Tır parkı ihtiyacını karşılamak için de yeni bir Avrupa Birliği projesine başlayacağız" dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 30 Kasım Dünya Şoförler Günü çerçevesinde Beşiktaş’ta bulunan Uluslararası Nakliyeciler Derneği’ni (UND) ziyaret ederek kadın tır şoförleri ile bir araya geldi. "Türkiye, güçlü ulaştırma altyapısı ve üretim imkanları ile uluslararası karayolu taşımacılığında hızlı bir büyüme sürecine girdi" Konuşmasına direksiyon başında fedakârca çalışan şoförlerin Dünya Şoförler Günü’nü kutlayarak başlayan Bakan Uraloğlu, "Ülkemizi; Asya, Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar ve Karadeniz ülkeleri arasında ulaşımın her modunda uluslararası bir koridora dönüştürdük. Bakın, bugün üç kıtada 70’e yakın ülkeye karayolu ile taşıma gerçekleştiriyoruz. 60 ülke ile karayolu taşımacılığı anlaşmamız var. Türkiye, güçlü ulaştırma altyapısı ve üretim imkanları ile uluslararası karayolu taşımacılığında hızlı bir büyüme sürecine girdi. Pandemi öncesi dönem ile karşılaştırdığımızda, bakanlığımızdan uluslararası taşıma yapmak üzere yetki belgesi alan firma sayısında yaklaşık yüzde 80, taşıt sayımız da ise yüzde 46 artış olduğunu görüyoruz" dedi. "Çok iyi biliyoruz ki mesleklerin cinsiyeti yoktur" Gerek Avrupa gerek ise Asya ülkelerine yapılan taşıma kotalarında önemli artış sağladıklarını belirten Bakan Uraloğlu, "Geçiş ücretlerini büyük oranda kaldırdık. Almış olduğumuz geçiş belgesi sayısı 1,7 milyona, ihraç sefer sayımız da 1,6 milyona ulaştı. Ticaretin sürdürülebilirliği için yeni taşıma pazarları oluşturmak, alternatif taşıma koridorları geliştirmek öncelikli politikamız. Bildiğiniz üzere Çin ile imzaladığımız karayolu taşımacılığı anlaşması yürürlüğe girdi, 2024 yılında deneme amaçlı Çin taşımalarına başladık. Bölgedeki diğer ülkeler ile de karayolu taşımacılığı anlaşmasını tamamlayacağız. Çok iyi biliyoruz ki mesleklerin cinsiyeti yoktur arkadaşlar. Bir ülkede kadınlar toplum hayatında etkin değilse, emin olun o ülkenin kalkınması, büyümesi, gelişmesi, hedeflerini gerçekleştirmesi asla mümkün değildir" şeklinde konuştu. "Kadın meslektaşlarımıza eşit fırsatlar sunmalı, çalışma koşullarını iyileştirmeli ve mesleki gelişimlerini desteklemeliyiz" Bakan Uraloğlu açıklamasının devamında ise, "Günümüzde dünya hızla değişirken kadınlar da iş dünyasında her alanda daha aktif hale geliyor. Bu değişim, nakliye sektöründe de etkisini gösterdi. Artık kadın şoförler sektörün ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu nedenle kadın meslektaşlarımıza eşit fırsatlar sunmalı, çalışma koşullarını iyileştirmeli ve mesleki gelişimlerini desteklemeliyiz. Geçici bir çözüm olarak, şoförlerin sürücülük yapabileceğine dair sağlık raporunu ibraz etmeleri şartıyla 69 yaşına kadar çalışabilmelerine müsaade ettik. Soruna kalıcı bir çözüm bulunması amacıyla da sektör temsilcileri ve uzmanların katılımıyla çalışmalar yürütüyoruz" ifadelerini kullandı. "Projenin en önemli hedeflerinden birisi de emniyetli ve güvenli tır parkları oluşturarak, sürücülerin özellikle de kadın sürücülerin bu alanda istihdamını kolaylaştırmak" Uraloğlu, tır parkı ihtiyacını karşılamak için çalışmalar yaptıklarını da belirterek, "Sürücülerin gerek yurt içi gerekse uluslararası taşımalarında güvenli bir şekilde park edebilecekleri, dinlenebilecekleri daha fazla tır parkı ihtiyacını karşılamak için yeni bir Avrupa Birliği projesine başlamayı planlıyoruz. Konsept olarak kabul edildi ve şu an şartname ile bütçeleme çalışmaları sürüyor. Projenin en önemli hedeflerinden birisi de emniyetli ve güvenli tır parkları oluşturarak, sürücülerin özellikle de kadın sürücülerin bu alanda istihdamını kolaylaştırmak. İnanıyorum ki bu tür çalışmalarımızla yakın gelecekte nakliye sektöründe kadınların sayısı daha da artacaktır. Kadın sürücü istihdam eden şirketlerimizi biz Bakanlık olarak da destekleme kararı aldık, bunu teşvik edeceğiz ve kadınlarımızın bu sektörde daha fazla olmalarını sağlamış olacağız" diye konuştu.
Sinop Sinop’ta deniz şehitleri anıldı Osmanlı donanmasının yaşadığı en büyük felaketlerden biri olarak kaydedilen Sinop baskınının 171’nci yıl dönümünde, şehadete kavuşan 2 bin 800 asker için anma tören düzenlendi. Sinop limanında 30 Kasım 1853 tarihinde Rus donanması tarafından Osmanlı donanmasına yapılan deniz baskını sonucu 2 bin 800 Türk askerinin şehit düşmesi, tarihe acı bir iz olarak kazındı. Baskının 171. yıl dönümünde, şehit düşen askerlerin kemiklerinin muhafaza edildiği müze bahçesindeki şehitlikte anma töreni yapıldı. Şehitliğe çelenk konulmasının ardından askeri tören mangası saygı atışı yaptı. “Rusya’nın ‘Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırma siyasetinin’ bir tezahürü” Törende konuşan Sinop Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cenk Demir, “1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı’nın diğer bir adıyla Kırım Harbi’nin önemli kırılma anlarından birisi olan ve 30 Kasım 1853 tarihinde Sinop’ta yaşanan felaketin üzerinden 171 yıl geçti. Esasında bu elim hadise, Rus dış politikasının temel prensiplerden biri olan ‘Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırma siyasetinin’ bir tezahürüdür. Özellikle Çar I. Nikolay döneminde şiddetlenen bu siyasi anlayışın önüne geçmek adına Osmanlı Devleti bir yandan diplomatik girişimlerde bulunurken diğer yandan da Karadeniz’de bir dizi askerî önlemler almıştı. Bu kapsamda Patrona Osman Paşa ve Riyâle Hüseyin Paşa komutasındaki Türk filosu Kasım 1853’te Karadeniz’e açılmış, ne var ki fırtınaya yakalanarak Sinop Limanı’na sığınmıştı. Türk filosuna nefes aldırmak istemeyen Amiral Nahimov komutasındaki Rus donanması ise Karadeniz’de devriye geziyordu. Ruslar, Osmanlı gemileri Sinop’a geldikten bir gün sonra şehrin açıklarında görüldü. Amiral Nahimov, Sivastopol limanından takviye kuvvetler gönderilmesi için girişimlerde bulunurken Osman Paşa, filonun Sinop’ta kalmasını uygun gördü. Liman açıklarında üç gün vakit geçirip fırtınanın dinmesini bekleyen düşman donanması, Sinop önünde yay çizerek konum alan Türk filosunu yok etmek üzere 30 Kasım günü harekete geçti. Öğleye doğru Rus donanması limana girdi ve Türk filosuna paralel bir şekilde konum aldı. Sonrasında Sinop, dünya deniz savaşları tarihinde yelkenli ahşap gemilerin rol aldığı son çarpışma ve gülle yerine patlayıcı mermilerin yani humbaraların kullanıldığı ilk çarpışmaya ev sahipliği yaptı. Bir buçuk saat içerisinde de muharebenin sonucu belli oldu. Sinop Limanı’nda bulunan Osmanlı filosu, bir vapur dışında tamamen imha edildi. Maalesef bir yanında derin deniz, diğer yanında ateş olan yüzlerce Osmanlı denizcisi de şehit düştü. Ruslar merhametsizce gülle, humbara ve yağlı paçavralar atarak kale içindeki Türk mahallesini de yaktı. Yaşanan felaketin ardından seferber olan Sinop ahalisi askerlerin yaralarını sararken şehit olanlar da hızlıca defnedildi. 1858’de şehitlerimizin hatıralarını yaşatmak adına, içinde bulunduğumuz alanın etrafı taş duvarlarla çevrildi. Sadrazam Mehmet Ali Paşa tarafından da kitabesi yaptırıldı. Yanında bulunduğumuz Şehitler Abidesi’nin temeli ise 1923’te atıldı, 1933’te de açılışı yapıldı” dedi. Açıklamaların ardından şehitlerin anısına denize çelenk bırakıldı. (OSM-
İzmir Çeşme’de 3 gencin öldüren zanlı: "Kafa attılar ben de ateş ettim" İzmir’in Çeşme ilçesinde ’kız meselesi’ yüzünden çıkan tartışmanın ardından 3 gencin tabancayla öldürülmesiyle ilgili gözaltına alınan 3 şüpheli, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Tabancayla ateş ederek 3 kişinin ölmesine sebep olduğu değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, dağlık alandaki kavgada birisinden kafa yediğini ve bu esnada tabancasını çıkararak ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Olay 28 Kasım akşam saatlerinde Çeşme ilçesi Fahrettinpaşa Mahallesi’ndeki zeytinlik alanda meydana geldi. İddiaya göre, Azad Demir (22), Abdurrahim Doğan (19), Mehmet Sait Medeni (19) ve A.M., konumla Cakabey Anıtı mevkiine gelerek B.B. (21) ve yanındaki iki arkadaşı ile buluştu. Araçtan inen 4 genç ile bekleyen diğer grup arasında kız meselesi yüzünden tartışma çıktı. Olayın büyümesi üzerine B.B., tabancayla karşı gruptaki 4 kişiye ateş etti. Silah sesleri üzerine bölgeye çok sayıda polis ve 112 sağlık ekibi sevk edildi. Olayda Azad Demir, Abdurrahim Doğan ve Mehmet Sait Medeni hayatını kaybederken yaralı A.M. (22) kaldırıldığı Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde tedavi altına alındı. Olayın ardından şüpheli B.B., hızla bölgeden kaçarken, yanında bulunan 2 arkadaşı ise polis ekiplerince gözaltına alındı. Firari zanlı B.B., kısa sürede polis ekiplerince yakalandı. Gözaltına alınan şüpheli emniyete götürüldü. Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi morgundan alınan 3 gencin cenazesi otopsi için İzmir Adli Tıp Kurumuna getirildi. Abdurrahim Doğan’ın cenazesi Mardin, Mehmet Sait Medeni’nin cenazesi Ağrı, Azad Demir’in cenazesi ise Çeşme’de defnedildi. "Kafa attılar ben de ateş ettim" Olayla ilgili cinayetleri işlediği değerlendirilen B.B. ile yanlarında bulunan arkadaşları O.A. ve Ö.Ö., Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği tarafından kıskıvrak yakalanarak gözaltına alındı. Cinayeti gerçekleştirdiği değerlendirilen B.B.’nin ilk ifadesinde, oturdukları kafeteryada kız meselesi yüzünden karşı grupla tartıştıklarını, daha sonra ormanlık alana giderek kavga ettiklerini, karşı taraftan birisinin kendisine kafa attıktan sonra da tabancasını çıkarıp ateş ettiğini söylediği öğrenildi. Şüpheliler B.B., O.A. ve Ö.Ö., emniyetteki işlemlerinin ardından Çeşme Adliyesine sevk edildi. (AÇ-
İstanbul İstanbul’daki hastanelerde büyük deprem tatbikatı İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından, beklenen büyük İstanbul depremi sırasında hastanelerin hizmete devamlılığını sağlamak amacıyla Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun katılımı ile Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi’nde deprem tatbikatı yapıldı. Tatbikatta senaryo gereği, deprem sonrası önceden belirlenen illerden hastanelere desteğe gelen ekiplerin görevi devralama süreçleri de canlandırıldı. İstanbul’da olması beklenen büyük depremin hazırlıkları tüm kurumlar tarafından yapılan tatbikatlar ve planlarla devam ederken İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nce bugün bir tatbikat gerçekleştirildi. Tatbikata Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu da katıldı. Tatbikatın amacının muhtemel deprem sonrasında hastanelerde hizmetin sürdürülebilirliğini sağlamak olduğu öğrenildi. Bakan Memişoğlu’na program sırasında İstanbul İl Sağlık Müdürü Abdullah Emre Güner de eşlik etti. Tatbikatta ilk kez ‘Referans Hastane Koordinasyon Merkezi’ modeli de devreye alındı. Tatbikat senaryosu gereği, muhtemel büyük deprem sonrasında şehir dışından önceden hastanelere gelen destek ekiplerinin görevi devralama süreci ve canlandırılarak bu koordinasyona hazırlanması amaçlandı. Tatbikat sonrası açıklama yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, “Herkesin depreme, özellikle İstanbul’un hazır olması gerekiyor. Bununla ilgili hem 2019’daki deprem özellikle de 6 Şubat’taki üzücü ve bizi gerçekten yaralayan depremler hastane afet planımızı ve bütün afet planlarımızı gözden geçirerek İstanbul dahil Türkiye’de bir afet planı hazırlandı sağlıkla ilgili. Bu ilk defa uygulanan bir tatbikat amacımız bu afet planlarımızı ve öngörülerimizi tatbikatlarla ile insanlara ezberletmek ve eksiklerimizi tespit etmek. Burada 800 kişi bu tatbikata katılıyor. 2 hastanemiz diğer 2 hastanemizin deprem esnasında görevini ifa etmeye çalışıyor. Biz, bütün İstanbul’daki hastaneleri eşleştirdik. Deprem aşamasında otomatik olarak ekipler ne yapacak, nasıl teslim alacak, hastanede destek nasıl verecek onların tatbikatı yapılıyor. İlk 48 saatte İstanbul’daki hastaneler kendi kendine yeter halde olacak referans hastaneler izolatörlü. Bu hastanelerdeki deprem esnasındaki sağlık hizmetleri yürütülürken, destek illerden gelen bu hastanelerin ekiplerinin buradaki görevi ve hastanenin yönetimini alıp sağlık hizmetlerini kesintisiz sürdürmek amacıyla yapılan bir tatbikat. Böylece deprem esnasında buraya gelecek ekipler, hem nasıl devralacaklar görevi hem de hastaneyi tanıyorlar. Böylece inşallah yaşanmaz ama deprem esnasında sağlık hizmetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesi ve dışarda gelecek ekiplerin görevi nasıl devralacağı ve hangi hastanede nasıl çalışacağı artık planlamalarımız oluştu ve tatbikatlarımız başladı” dedi.
Kocaeli Kocaeli Kongre Merkezi’ne nitelikli mimarlık ödülü Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, “Kocaeli Uluslararası Kongre Merkezi Projesi” ile Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından ödüle layık görüldü. Hayata geçirdiği projelerle ulusal ve uluslararası birçok alanda takdir gören Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, kente bir ödül daha getirdi. Bu yıl 15’incisi düzenlenen Arkitera Mimarlık Merkezi Ödülleri, mimar ve işverenin kamusal sorumluluklarını göz önünde bulundurarak, nitelikli mimari uygulamaların ortaya çıkarılmasına destek olan işverenleri onurlandırıyor. Büyükşehir, Kocaeli Uluslararası Kongre Merkezi projesi ile “İşveren Ödülleri Kategorisi’nde” Seçici Kurul Teşvik Ödülü’ne layık görüldü. Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından verilen Arkitera Ödülleri, İstanbul’da düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Kastamonu Entegre Genel Müdürlük Binası’nda yapılan törende Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Uluslararası Kongre Merkezi projesi ile “İşveren Ödülleri Kategorisi’nde” Seçici Kurul Teşvik Ödülü’nün sahibi oldu. Proje kapsamında, Kocaeli’nin önemli endüstriyel miraslarından biri olan eski fabrika yapıları yeniden işlevlendirilerek kongre merkezine dönüştürüldü. Hizmete girdiği günden itibaren sayısız etkinliğe ev sahipliği yapan merkez; tasarımı, işlevselliği ve kent yaşamına kattığı değerler ile Kocaeli kentinin en önemli sembol yapılarından biri haline geldi.