ASAYİŞ - 23 Eylül 2024 Pazartesi 17:11

Gazipaşa’da otluk ve çalılık yangını 3 saatlik mücadeleyle söndürüldü

A
A
A
Gazipaşa’da otluk ve çalılık yangını 3 saatlik mücadeleyle söndürüldü

Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde otluk ve çalılık alanda çıkan yangın güçlükle kontrol altına alındı. Ekiplerin alevlerle mücadelesi 3 saat sürdü.


Yangın, dün akşam saat 22.30 sıralarında Gazipaşa’nın Koru Mahallesi meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Fidanlık Caddesi üzerindeki otluk ve çalılık alanda henüz bilinmeyen bir nedenle yangın çıktı. Yangını fark eden vatandaşlar, durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbarın ardından olay yerine polis ve Antalya Büyükşehir Belediyesi Gazipaşa İtfaiye birimi ekipleri sevk edildi. Alevler, rüzgarın da etkisiyle hızla yayılarak itfaiye ekiplerini zor durumda bıraktı. Saat 01.30’a kadar süren yoğun müdahalelere rağmen yangın zaman zaman yeniden alevlendi. Ekipler, alevlerin kontrol altına alınmasıyla birlikte bölgede soğutma çalışmalarına başladı.


Ekipler, yanının çıkış nedeni belirlemek için inceleme başlattı.



Gazipaşa’da otluk ve çalılık yangını 3 saatlik mücadeleyle söndürüldü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ankara’da “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” söyleşisi düzenlendi Ankara’da Yunus Emre Enstitüsü tarafından “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” başlıklı söyleşi düzenlendi. Türkiye Kültür Yolu Festivali çerçevesinde Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” adlı söyleşi, Cumhuriyet Müzesi binasında gerçekleştirildi. İstiklal Marşı’nın okunması sonrası başlayan söyleşide, Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda ilerleyen Türkiye’nin Türkçe ve Türk kültürünün öğretimi noktasında üstün çabalar gösterdiğine dikkat çekildi. Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Aliy, Hun İmparatorluğu ve Göktürk Devleti’nden beri yazılı metinlerle izlenebilen Türkçe’nin farklı kıtalarda ve kültürlerde öğretimine 21. yüzyılın başına kadar gerekli ihtimamın gösterilmediğini dile getirerek, “Bugün, büyük krizlerin ve belirsizliklerin bölgesinde köklü geçmişinden almış olduğu güçle Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla ilerleyen Türkiye, Türkçe ve Türk kültürünün öğretimi noktasında da üstün çabalar göstermektedir. Bu bağlamda ülkemizi ve hedeflerini dünyaya tanıtmak, kültürümüzü daha değişik coğrafyalara yaymak için Yunus Emre Enstitüsü bütün imkanlarıyla seferberlik halindedir” dedi. Enstitünün Türkçeyi Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya dünyanın tüm coğrafyalarında yaygınlaştırma girişimlerinin kararlılıkla devam ettiğini ifade eden Aliy, kültürel diplomasi girişimleri kapsamında 67 ülkede yer alan 91 merkezle Türkçe öğretme faaliyetlerinin devam ettiğini kaydetti. Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Türkçe’nin netice itibarıyla Türklerin soyu olduğunu ifade ederek, Osmanlı Cihan İmparatorluğu’nun bu durumu Oğuz Türkçesi içerisinde ele aldığını ve hiçbir zaman Türklüğün reddedilmediğini söyledi. Ortaylı, Türkçe’nin kullanımı, fiillerin ve kelimelerin çekimi gibi birçok durumdan dolayı özelliklerinin farklı olduğunu ve Türkçe’nin eski bir dil grubuna ait olduğunu ifade etti. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da, Ortaylı’nın bilgeliğiyle, Türk kültürüne ve diline olan katkısıyla gençlerin Türkçe ve Türk olmakla ile ilgili fikirlerini temellendirmek anlamında çok özel bir tecrübe yaşadıklarını vurguladı. Söyleşiye Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı’nın yanı sıra Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Aliy ile Prof. Dr. İlber Ortaylı ve çok sayıda yabancı misyon temsilcisi katıldı. Söyleşinin ardından hatıra fotoğrafı çektirildi.
Sinop Kalkınma ajanslarından önemli çalışma: Karadeniz’in ekonomik potansiyeli masaya yatırıldı Karadeniz’deki su ürünlerinin değerlendirilmesi amacıyla, Karadeniz’e kıyısı bulunan kalkınma ajanslarının bir araya geldiği Karadeniz Masası Su Ürünleri Değerlendirme Çalıştayı başladı. Çalıştayda konuşan Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Serkan Genç, “Toplam deniz ürünleri avcılığının yüzde 70-80’i Karadeniz’den sağlanmaktadır” dedi. Sinop’ta başlayan Karadeniz Masası Su Ürünleri Değerlendirme Çalıştayı, Karadeniz’e kıyısı bulunan Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı, Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı, İstanbul Kalkınma Ajansı, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı ve Trakya Kalkınma Ajansı katılım sağlayacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü, İzmir Kalkınma Ajansı, Güney Ege Kalkınma Ajansı, Fırat Kalkınma Ajansı ve Doğu Karadeniz Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nı bir araya getirdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü öncülüğünde kurulan Karadeniz Masası’nda, Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı ev sahipliğinde, kalkınma ajanslarının katılımıyla ve Sinop Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilecek olan çalıştay, 2 gün boyunca su ürünleri sektöründe güncel bilgiler paylaşılarak sektör paydaşları ile etkileşimin artırılacak ortak gündem oluşturulacak. Karadenizin ekonomik potansiyeli masaya yatırıldı Çalıştay, Sinop Üniversitesi Ahmet Muhip Dıranas Uygulama Oteli’nde açılış konuşmaları ile başladı. 2 gün sürecek çalıştaya kalkınma ajansları temsilcileri, su ürünleri alanında önde gelen akademisyenler ve sektör temsilcileri katıldı. Açılış konuşmalarının ardından düzenlenen panellerde su ürünleri yetiştiriciliği ve su ürünleri işleme ve değerlendirme konuları ele alındı. Tamamlanacak panellerin ardından katılımcılar, Sinop’ta faaliyet gösteren su ürünleri işleme tesislerine gezi düzenleyerek incelemelerde bulunacak. Çalıştayın ikinci gnünde ise Karadeniz’e kıyısı bulunan yedi kalkınma ajansı, ortak oturumda “Proje Geliştirme ve Su Ürünleri Sektör Değerlendirmesi” konu başlığında su ürünleri sektörünü masaya yatıracak. “Toplam deniz ürünleri avcılığının yüzde 70-80’i Karadeniz’den sağlanmaktadır” Çalıştayın açılışında konuşan Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Serkan Genç, düzenlenen çalıştayın önemine değinerek, ”Ülkemizin önemli bir bölgesi olan Karadeniz’de yer alan kalkınma ajanslarımız ve kalkınma idarelerimizle Karadeniz’in ekonomik potansiyelini daha iyi değerlendirilebilmek amacıyla Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğümüz yönlendirmeleri ile Karadeniz Masası kurulmuştur. Karadeniz masasın genel olarak Karadeniz’de sürdürülebilir bir mavi ekonomiyi hedefliyor. Deniz kaynaklarına ilişkin potansiyeli açığa çıkaran mavi ekonomi kavramı balıkçılık, enerji, ulaşım, turizm, çevre gibi birçok başlığı kapsıyor. Karadeniz masasının ilk çalışma konusunu ise mavi ekonominin merkezinde yer alan sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği olarak planladık. Karadeniz su ürünleri sektöründe ülkemizde önemli bir yere sahiptir. Avcılıkla elde edilen ürünün yüzde 90’ı denizlerden elde edilmekte ve ülkemizde avcılığı en fazla yapılan balıklar hamsi, sardalya, istavrit, palamut, lüfer, çaça, mezgit, beyaz kum midyesi ve deniz salyangozu üretiminin sardalya hariç olmak üzere bazı türlerde tamamı, bazılarında ise büyük kısmı Karadeniz’de avlanmaktadır. Toplam deniz ürünleri avcılığının yüzde 70-80’i Karadeniz’den sağlanmaktadır. Önceden ülke içerisinde daha çok iç sularda yetiştiricilik yapılırken son yıllarda denizlerde ağ kafesler ile yapılan yetiştiricilik hızlı bir artış göstermiştir. İç sularda alabalık, denizlerde levrek ve çipura üretimi öne çıkmaktayken son yıllarda Türk Somonu ön plana çıkmaya başlamıştır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde Ege Bölgesi illeri ile beraber son yıllarda Sinop, Samsun, Ordu, Trabzon ve Artvin gibi illerimizin açıklarında yapılan kafes balıkçılığı önemli bir kapasiteye ulaşmıştır” dedi. “KOBİ Destek Merkezi oluşturulması faaliyetleri devam etmektedir” Sinop Organize Sanayi Bölgesi’nde inşa edilen su ürünleri işleme, şoklama ve depolama tesisi ile ilgili bilgi veren Genç, “Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı olarak faaliyet bölgemizde sektöre yönelik faaliyetleri bütüncül bir anlayışla etkili bir şekilde yürütmek adına Temel Sektörlerde Rekabetçiliğin Geliştirilmesi Sonuç Odaklı Programı tasarlamış ve su ürünleri sektörüne yönelik politika oluşturma, program ve proje geliştirme süreçlerini su ürünleri ekosisteminin geliştirilmesi özel amacı çerçevesinde yürütmeye başlamıştır. Bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz önemli faaliyetlerden biri Ajansımız öncülüğünde ve yerel paydaşların iş birliği ile Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti desteğiyle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında uygulanan Sinop’ta Temel Sektörlerin Rekabetçiliğinin Artırılması Projesi olmuştur. Proje ile Sinop Organize Sanayi Bölgesi’nde inşa edilen 3 bin ton/yıl kapasiteli su ürünlerinin işleme, şoklama ve depolama tesisi yakın bir zamanda tamamlanmıştır. Sinop başta olmak üzere Karadeniz Bölgesi’nde faaliyet gösteren işletmelerin ve balıkçılık kooperatiflerinin bu tesisten yaralanması planlanmıştır. Bahsi geçen proje kapsamında su ürünleri ve turizm işletmelerinin iş geliştirme ve girişimcilik faaliyetlerini desteklenmesi, üretim ve hizmet kapasitelerinin iyileştirilmesi amacıyla KOBİ Destek Merkezi oluşturulması faaliyetleri devam etmektedir” diye konuştu. “Amacımız kamu ve özel sektör paydaşlarıyla yakın bir etkileşim oluşturulması" Su ürünleri sektöründeki birlik ve kooperatifler ile işbirliği içerisinde olduklarını belirten Genç, “Sinop Bölgesi Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği ile hayata geçirdiğimiz proje ile balıkçıların elde ettikleri ürünü hızlı bir şekilde gerek pazara sunması, gerekse depolama alanlarına taşıyabilmesi için nakliye araçlarının alımı ve balık muhafaza alanlarının ihtiyaçlarını karşılamak üzere güneş enerjisi kurulumu gerçekleştirilmiştir. Benzer bir projeyi de Kastamonu’da bir ilçemizde daha uyguladık. Önümüzdeki dönemde de ekosistem yaklaşımı çerçevesinde katma değerli ürünlerin üretilmesine yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Karadeniz’deki kalkınma ajanslarımız da benzer şekilde bölgelerin su ürünlerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yürütüyor. Karadeniz masası ile amacımız bu ortak gündem çerçevesinde ajanslar, kamu ve özel sektör paydaşlarıyla yakın bir etkileşim oluşturulması, Kalkınma Ajanslarının sektöre ilişkin mevcut çalışmaları ışığında ortak gündem konuların müzakere edilmesi, ajanslar arasında işbirliği ve sektöre katma değer katacak proje ve faaliyet başlıklarının belirlenmesidir” şeklinde konuştu. “Ülkemiz su ürünleri yetiştiriciliği ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında 1’inci” Daha sonra konuşan Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şakir Taşdemir ise, “Dünya nüfusu artarken protein ihtiyacını karşılamada hayvansal ürünlerle birlikte su ürünleri üretimine olan talep de artış göstermektedir. Ülkemizde su ürünleri üretiminde avcılığın katkısı yıllar içerisinde dalgalı bir seyir izleyip azalma eğilimi gösterirken, su ürünleri yetiştiriciliğinde teknolojik gelişmeler ile modern üretim metotlarının yaygın kullanımı, su ürünleri fakültelerinin Ar-Ge çalışmaları ve mühendis mezun katkıları ile her yıl önemli artışlar göstermektedir. Bu gelişim ile ülkemizde 2023 yılında su ürünleri yetiştiriciliği üretimi 552 bin tona, toplam su ürünleri üretimi içindeki payı da yüzde 58’e ulaşmıştır. Ülkemiz toplam su ürünleri yetiştiriciliği ile Avrupa Birliği üyeleri arasında 1., dünyada ise 17. Sıraya yükselmiş bulunmaktadır. Karadeniz’de ise Türk somonu yetiştiriciliği markalaşarak 2023 yılında yaklaşık 65 biin tona ulaşmıştır. Bu üretim sahip olduğu yüksek kalite ve oluşturulmaya çalışılan standartlar ile dünya pazarında yerini almaktadır. Bu kapsamda bugün paneller ile başlayıp yarında çalıştay masaları ile devam edecek olan Karadeniz Masası Su Ürünleri Sektörü Değerlendirme Çalıştayının düzenlenmesinde katkıları ve emeği olan herkese ve katılımları ile bizleri şereflendirilen tüm katılımcılara teşekkür ederiyorum” ifadelerini kullandı. Temsilciler düzenlenen panelin ardından, Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında Sinop’ta Temel Sektörlerin Rekabetçiliğinin Artırılması Projesi ile hayata geçirilen Sinop Su Ürünleri İşleme, Şoklama ve Depolama Tesisi’nde incelemelerde bulundu. Katılımcılara bilgi aktaran yetkililer, tesisin inşaat çalışmalarının sona erdiğini, ay sonu itibari ile hizmete alınmasının hedeflendiğini belirtti.
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Dünyanın gözü önünde bir milletin varlığının hiçe sayıldığı çağa tanıklık etmekten hicap duyuyoruz” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Dünyanın gözü önünde bir milletin varlığının, özgürlüğünün hiçe sayıldığı kadın, çocuk, yaşlı demeden korkunç bir soykırıma uğradığı, hatta hayvanların dahi hunharca katledildiği bir çağa tanıklık etmekten hicap duyuyoruz” dedi. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Mevlid-i Nebi Haftası ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle Diyanet İşleri Başkanlığı Seyir ve Sahne Ekibi tarafından 15 Temmuz Milli İrade Şehit Ali Alıtkan Konferans Salonu’nda sahnelenen “Şahsiyetli Bir Direniş: Kudüs” tiyatro oyununun temsiline katıldı. Programda Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Kudüs’ü andıklarını anımsatan Erbaş, “Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın, Filistin’in, Gazze’nin özgürlüğünden bahsediyoruz. Yıllardan beri çeşitli vesilelerle hep bahsettik ama şimdi sanatımızla, sanat eserlerimizle ve sanatkarlarımızla bundan bahsedeceğiz. Kudüs ve onun mübarek çevresinde yaşanan insanlık dramı hususunda toplumsal bilinci ve duyarlılığı artırmayı amaçlayan bu programın hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı. “Bu soykırımı görüp de insanlığından utanmayanlar artık onlar için diyecek bir şey yok” Erbaş, bu yıl Mevlid-i Nebi Haftası temasını “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlediklerine işaret ederek, şöyle konuştu: “Alemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulünün (s.a.s.) örnekliğinde şahsiyetli bir duruşa bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Maalesef Müslümanların dağılmışlıkları sebebiyle İslam coğrafyası son birkaç asırdır ardı arkası kesilmez işgallere, savaşlara, katliamlara soykırımlara sahne olmaktadır. Kör ve sağır olan dünyanın, insanlığın gözü önünde hemen şurada burnumuzun dibinde Filistin’de, Gazze’de binlerce, on binlerce masum, bebek, kadın, zalim, işgalci siyonistlerin bombardımanı altında can vermektedir, şehit olmaktadır. İnsanlık adına ne acı, utanç verici. Bu soykırımı görüp de insanlığından utanmayanlar artık onlar için diyecek bir şey yok ama biz yine de hala insan olduğunu kabul edenlere seslenmeye devam edeceğiz. Sesimizle, sözümüzle, sanatımızla, yardımlarımızla, boykotlarımızla bu farkındalığı oluşturmaya devam edeceğiz. Ta ki bu katliam, bu soykırım, bu zulüm son buluncaya kadar. Ayet-i kerimede Rabbimiz; ‘Gevşemeyin, üzülmeyin. İnanmışsanız en üstün sizsiniz.’ buyurmaktadır. Madem ki inanan bir toplumuz, o zaman en üstün olduğumuza ve bu zulmün son bulacağına olan inancımız da tam olmalı. Zalimler önce Müslümanların dağınıklığından, sonra da insanlığın kör ve sağırlığından cesaret alarak bu soykırımı yapıyor, katliamı gerçekleştiriyor.” “Gazze, tüm insanlık için bir ahlak ve vicdan meselesidir” Bir asra yakındır devam eden işgal neticesinde yürekleri dağlayan olaylar, hadiseler yaşandığına dikkati çeken Erbaş, “Bir millet görülmemiş bir zulümle topyekun yok edilmeye çalışılmaktadır. Filistin’de yaşananlar bütün insanlığın vicdanını yaralamaktadır. Gazze, Filistin, Kudüs sadece Filistinlilerin meselesi değildir, tüm insanlık için bir ahlak ve vicdan meselesidir” diye konuştu. “Dünyanın gözü önünde bir milletin varlığının hiçe sayıldığı çağa tanıklık etmekten hicap duyuyoruz” Erbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Mazlumun, soykırıma uğrayanın inancına, mezhebine, ırkına bakılmaz, zalimin de inancına, ırkına bakılmaz. Bizim inancımız her hal ve şartta mazlumun yanında yer almayı zalimin karşısında durmayı emretmektedir. Dolayısıyla mazlumlar Müslüman, zalimler Yahudi diye bakmamak lazım. Mazlum Müslüman olmasa bile Müslümanlar olarak, bütün insanlık olarak mazlumun yanında yer almamız lazım. Dünya duysun diye her vesileyle bunu dile getiriyorum; İnsanlık bu çağrımıza kör ve sağır olmasın diye bunu söylüyorum. Filistin’de yaşananlar işte bunun için bütün insanlığın derdi olmalı. Nasıl olur da insanlık değerleri bu kadar aşağılanabilir, nasıl olur da bu denli bir soykırım tüm dünyanın gözü önünde alenen gerçekleştirilebilir, bu akıllara ziyan şiddete karşı uluslararası bir sessizlik nasıl mümkün olabilir, insanlığın kalbine açılmış bu ölümcül yara nasıl görmezden gelinebilir? Dünyanın gözü önünde bir milletin varlığının, özgürlüğünün hiçe sayıldığı kadın, çocuk, yaşlı demeden korkunç bir soykırıma uğradığı, hatta hayvanların dahi hunharca katledildiği bir çağa tanıklık etmekten hicap duyuyoruz.” “Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışma yeterli değildir” Kudüs’ün, bugün insanlık adına Müslümanları vahdete çağırdığına vurgu yapan Erbaş, “Kudüs, bütün Müslümanları dünyanın başına musallat olan bu organize kötülük karşısında birlikte hareket etmeye davet ediyor. Bugün Peygamberler emaneti Kudüs’te, yetimler yurdu anları bir araya getiremeyecekse daha hangi değer bizi birleştirecek. Bilmeliyiz ki Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışma yeterli değildir. Dolayısıyla Kudüs bilincini en güçlü hale getirmek ve bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermek zorundayız” ifadelerini kullandı. “Sanat bir mesajı muhataba en hızlı ve en etkili şekilde ulaştıran güçlü bir vasıtadır” Erbaş, mazlumun, mağdurun ve haklının yanında yer almaya devam edeceklerine işaret ederek, “Kötülüklerle mücadelenin pek çok yolu vardır, bunlardan biri de sanattır. Zira sanat bir mesajı muhataba en hızlı ve en etkili şekilde ulaştıran güçlü bir vasıtadır. Özellikle herhangi bir konuda toplumsal duyarlılığın artırılması noktasında sanatın önemli rolü ve etkisi vardır” şeklinde konuştu. “Filistinli mücahit kardeşlerime Rabbimden zaferler niyaz ediyorum” Oyunda ve sergide emeği geçenlere teşekkür eden Erbaş, “İnsanlık tarihinin en acımasız zulmü ve soykırımı karşısında son derece onurlu bir duruş sergileyen, izzetli bir direniş gösteren ve tüm dünyaya insanlık dersi veren Filistinli kardeşlerimizi hürmetle, saygıyla ve muhabbetle buradan selamlıyorum. İnancı, vatanı ve mukaddesatı uğruna fedai can eden bütün kardeşlerimize, şehitlerimize sonsuz rahmet ve mağfiret diliyorum. Yaralı, gazi olan kardeşlerimize Allah’tan acil şifalar diliyorum. Vatanını, yurdunu, yuvasını, evini, barkını, zalim işgalcilerden korumak, kollamak için canla başla mücadele eden Filistinli mücahit kardeşlerime de Rabbimden zaferler niyaz ediyorum ve buradan onları selamlıyorum” diye konuştu. Oyunun sonunda sahneye davet edilen Erbaş, oyunun sanat yönetmeni Necip Karakaya ve senaristleri Sümeyye Özgen, Zeynep Onar ve oyuncuları tebrik ederek başarılar diledi. Oyunu, Başkan Erbaş’ın eşi Seher Erbaş’ın yanı sıra Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Huriye Martı, Doç. Dr. Selim Argun, Doç. Dr. Burhan İşliyen, Prof. Dr. İbrahim Hilmi Karslı, Kadir Dinç, Dini Yayınlar Genel Müdürü Cafer Tayyar Doymaz, Din Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Şaban Kondi, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Sedide Akbulut, Rehberlik ve Teftiş Başkanı Hasan Güçlü ile Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Bünyamin Kahraman da izledi Erbaş, “Özgür Kudüs Sergisi”ni açtı Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, ayrıca, 15 Temmuz Milli İrade Şehit Ali Alıtkan Konferans Salonu fuaye alanında sergilenen “Özgür Kudüs Sergisi”nin de açılışını gerçekleştirdi. Sergide emeği geçenlere teşekkür eden Başkan Erbaş, serginin hayırlara vesile olmasını temenni etti. Sergide, Kudüs ve Filistin davasını eserlerine işleyen beşi din görevlisi olmak üzere toplam 20 sanatkarın, Hüs-ni Hat, Tezhib, Ebru, Minyatür, Çini, Kat’ı gibi sanat dallarında 27 eseri yer alıyor.
Ankara “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” söyleşisi Ankara’da düzenlendi Yunus Emre Enstitüsü (YEE) tarafından organize edilen “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” başlıklı söyleşi Ankara’da düzenlendi. Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Yunus Emre Enstitüsü tarafından organize edilen “Tarih Boyunca Türkçe’nin Farklı Kıtalardaki Serüveni” adlı söyleşi, Cumhuriyet Müzesi binasında gerçekleştirildi. İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan söyleşide, Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda ilerleyen Türkiye’nin, Türkçe ve Türk kültürünün öğretimi noktasında üstün çabalar gösterdiğine dikkat çekildi. Burada konuşan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Aliy, Hun İmparatorluğu ve Göktürk Devleti’nden beri yazılı metinlerle izlenebilen Türkçe’nin farklı kıtalarda ve kültürlerde öğretimine 21. Yüzyılın başına kadar gerekli ihtimamın gösterilmediğini dile getirerek, “Bugün, büyük krizlerin ve belirsizliklerin bölgesinde köklü geçmişinden almış olduğu güçle Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla ilerleyen Türkiye, Türkçe ve Türk kültürünün öğretimi noktasında da üstün çabalar göstermektedir. Bu bağlamda ülkemizi ve hedeflerini dünyaya tanıtmak, kültürümüzü daha değişik coğrafyalara yaymak için Yunus Emre Enstitüsü bütün imkanlarıyla seferberlik halindedir” dedi. YEE’nin, Türkçeyi Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya ve dünyanın tüm coğrafyalarında yaygınlaştırma girişimlerinin kararlılıkla devam ettiğini Aliy, kültürel diplomasi girişimleri kapsamında 67 ülkede yer alan 91 merkezle Türkçe öğretme faaliyetlerinin devam ettiğini kaydetti. Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Türkçe’nin netice itibarıyla Türklerin soyu olduğunu ifade ederek, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu durumu Oğuz Türkçesi içerisinde ele aldığını ve hiçbir zaman Türklüğün reddedilmediğini söyledi. Ortaylı, Türkçe’nin kullanımı, fiillerin ve kelimelerin çekimi gibi birçok durumdan dolayı özelliklerinin farklı olduğunu ve Türkçe’nin eski bir dil grubuna ait olduğunu ifade etti. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı da Ortaylı’nın bilgeliğiyle, Türk kültürüne ve diline olan katkısıyla gençlerin Türkçe ve Türk olmakla ile ilgili fikirlerini temellendirmek anlamında çok özel bir tecrübe yaşadıklarını vurguladı. Söyleşiye, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı’nın yanı sıra YEE Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Aliy ile Prof. Dr. İlber Ortaylı ve çok sayıda yabancı misyon temsilcisi katıldı. Söyleşinin ardından ise günün önemine istinaden hatıra fotoğrafı çektirildi.