SAĞLIK - 01 Ekim 2024 Salı 11:16

Eşlerini hayatta tutmak için böbreklerini bağışladılar

A
A
A
Eşlerini hayatta tutmak için böbreklerini bağışladılar

Antalya’da ve Hatay’da yaşayan iki kişi, eşlerinin rahatsızlığı nedeniyle kendileri için verici olmayınca, hiç tanımadıkları insanlara böbreğini vererek, çapraz nakille eşlerinin hayata yeniden tutunmasını sağladı. 16 yıl önce annesinin böbreğiyle hayata tutunan Duygu Buran, böbreğinin sağlığına zarar vermeye başlaması nedeniyle, böbrek nakli için tekrar başvuru yaptı. Hatay’da yaşayan böbrek yetmezliği hastası S.A. da kendisine böbreğini vermeyi isteyen eşiyle aralarındaki kan uyuşmazlığı nedeniyle nakil için başvuru yaptı. Yapılan testler sonucu aralarında doku uyumunun olduğu tespit edilen iki çift arasında çapraz nakil yapılarak, Duygu Buran ve S.A., sağlığına kavuşturuldu. Buran, mutluluğunu; “Nakil yapıldı, gözümü açtım. Hiçbir şey olmamış gibi mutlu oldum, yeniden doğmuş gibiyim” şeklinde ifade ederken, eşi Azim Buran ise “Hastalıkta, sağlıkta” derler ya ben de her konuda yardımcı olmaya çalıştım. Bu süreçte kimi vazgeçebiliyor ama aklıma hiç kötü düşünce getirmedim” dedi.


Antalya’da yaşamını sürdüren Duygu Buran (29), böbrek yetmezliği ile çocuk yaşta tanıştı ve 13 yaşındayken annesinden böbrek nakli oldu. 16 yıl boyunca annesinin yeniden hayat veren böbreği ile yaşamını sürdüren Buran, evlendi bir yuva kurdu ve anne olarak 2 çocuk sahibi oldu. Yıllar sonra, Duygu tekrar böbreğini kaybedince yeniden nakil için Sağlık Bakanlığı Böbrek bekleme listesine kaydı yapıldı. Eşi Azim Buran, bekleyen 25 bine yakın hasta olup, yılda sadece 400-500 böbrek bağışı yapıldığını öğrenince hemen kendisi gönüllü oldu. Kan grupları uymasına rağmen aralarındaki uyum testinde sorun çıktı. Duygu’nun vücudu eşine karşı tepki verdi. Hemen çapraz nakil listesinden uygun çift bulundu ama gelen 4 çift ile yapılan testlerde de uyum sorunu çıktı. Süreç içerisinde, Duygu’ya tüm güncel tedavi yöntemleri uygulandı. 2 ayın sonunda Hatay’dan kendileri gibi genç bir çift olan S.A. ve eşi ile dokuları uygun çıktı. S.A.’ya da eşi böbrek vermek istiyordu ama onların da kan grupları uymuyordu. Böbrek nakli olması zor olan hastaların nakilleri, Medical Park Antalya Hastanesi Organ Naki bölümü tarafından, eylül ayının başında gerçekleştirilerek, hem Duygu hem de S. sağlıklı bir şekilde taburcu edildi.


16 yıl sonra yeniden nakil


Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Koordinatörü Dr. Levent Yücetin, Duygu Buran’ın 16 yıl önceki böbrek naklinin de kendileri tarafından gerçekleştirildiğini kaydederek, yapılan operasyon hakkında bilgi verdi. Yücetin, “ Duygu 29 yaşında ama bu bizim onunla ilk karşılaşmamız değil, biz ekip olarak onunla 13 yaşındayken bundan 16 sene önce karşılaştığımızda bir böbrek yetmezliği sorunu vardı. Annesinden böbrek nakli yaptık. Üzerinden tam 16 yıl geçti, 16 yılın sonunda maalesef böbreğini kaybetti. Böbreğini kaybettiği zaman ikinci nakil şansımız var ama bu 2. nakiller birinciye göre zor oluyor. Önce Sağlık Bakanlığı besleme listesi kaydını yapıyoruz. Bu listede maalesef 25 bine yakın insan beklemesine rağmen, organ bağış kültürü anlamında birazcık zayıf bir ülkeyiz. Eşi “Ben böbreğimi vereyim” dedi, hemen tıbbi testlere başladık ama eşiyle yaptığımız uyum testinde uygunsuzluk çıktı. Bu durum 2 ay önceydi, iki ay boyunca birçok test, tedavi, çeşitli planlamalar yaptık. Hem tecrübemizi koyduk, hem dünyadaki yeni yapılan testlerin hepsini inceleyerek Duygu’ya uygun olanları kendisine uyguladık” ifadelerini kullandı.


Dr. Levent Yücetin, tüm tedavilerin yapılmasının ardından, Duygu Buran ve eşi Azim Buran’ın Hatay’dan gelen başka bir çiftle doku uyumları gerçekleşince böbrek hastalarına çapraz nakil yapıldığını aktardı. Yücetin, şöyle devam etti: “Çifti Hatay’dan kan grupları birbirine uymayan başka bir çiftle çaprazladık. Onun vericisi Duygu’ya, Duygu’nun eşi de diğer hastamıza böbreğini verdi. Başarılı bir nakli Eylül ayının başında ekip olarak gerçekleştirdik. Organ Nakli Bölüm Başkanı Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İbrahim Aliosmanoğlu’nun başkanlığındaki cerrahi ekibimiz, çok güzel bir ameliyat yaptı, sonrasında Organ Nakli Merkezi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Havva Asuman Yavuz hocamızın nefroloji ekibi tarafından takipleri sürdürüldü. Bugün nakil yapılmasının üçüncü haftasındayız. Diğer aileyi de Hatay’a uğurladık.”


“Duygu gibi birçok insana organ bağışlayarak, hayat verebiliriz”


Türk Nefroloji Derneği’nin verilerine göre 10 yılın üstünde diyalizde yaşayan hasta sayısının oldukça az olduğuna dikkat çeken Dr. Levent Yücetin, “16 yıl önce nakil olan Duygu’ya eğer biz nakil yapmasaydık, bu kadar emeğe tecrübeye rağmen bugün Duygu aramızda olmayacaktı. Doğanın bir kuralı var, hepimiz toprağa karışacağız ama en büyük mirasımızı Duygu gibi birçok insana organ bağışlayarak, hayat verebiliriz, asıl olan hayattır. Duygu, büyüdü, evlendi, çocuk sahibi oldu, bundan sonra aynı şekilde hayatını sürdürecek. Dünyada en fazla çapraz nakil yapan merkezlerden biriyiz, Türkiye’de de çok fazla yapıyoruz hatta bunlardaki tecrübemizi daha önce uluslararası yayın haline de getirdik. Çeşitli kongrelerde de sunduk, çünkü ülkemizde organ bağışı azlığı nedeniyle hastalarımıza hayat vermek için çeşitli alternatifler üretmek zorundayız. Çapraz nakil de dünyada kabul gören yöntemlerden bir tanesi ve biz de her ay iki üç tane çapraz nakil yapıyoruz” dedi.


“Yeniden doğmuş gibiyim”


16 yıl sonra çapraz nakille yeniden hayata tutunan Duygu Buran ise tekrar böbrek rahatsızlığı yaşadığını hamileliği sırasında karşılaştığı sorunlarla anladığını dile getirdi. 4 ve 2 yaşlarında 2 çocuğu bulunan Buran, şöyle konuştu: “Hamileliklerde tansiyon, şeker çıktı. Şeker indi ama tansiyon düşmemiş, tansiyonu vücut almış, ben hissetmiyordum. Tansiyonum 20’lere kadar çıktığı için böbreğim yorulmuş. Son olarak covid geçirdim, o da etkileyince böbrek attı. 16 sene sürdü, 17’nci senesinden gün aldığım gün attı. Tekrardan başvurduk, bir sürü verici getirdim olmadı, eşimi getirdim olmadı. Olmayınca çapraz nakil yapıldı. Nakil işlemini duyunca heyecanlandım, sonra ameliyat korkusu başladı. Nakil yapıldı, gözümü açtım. Hiçbir şey olmamış gibi mutlu oldum. Yeniden doğmuş gibiyim.”


“Tansiyon diye bir şey kalmadı”


“Çocukların hastanede bulunduğu sırada ananesinde kaldıklarından bahseden Duygu Buran, yeniden nakil sonrası çocuklarıyla rahatça ilgilenebileceğinden duyduğu memnuniyeti, şu şekilde dile getirdi: “4 yaşındaki çocuğum, ananesine “Annem ne zaman iyileşecek, doktorlara söyle artık iyileştirsinler de yanıma göndersinler” demiş. Hastaneden döndükten sonra çok mutlu oldular. Peşimizi salmıyorlar. Tansiyon diye bir şey kalmadı.”


“Hastalıkta, sağlıkta”


Böbreğini vererek eşini sağlığına kavuşturan Azim Buran ise nikah kıyılırken verilen söze dikkat çekerek, şu ifadelere yer verdi: “Çok uğraştık, gecemizi gündüzümüze kattık. Verici getirdik olmadı. En sonunda ben çapraza girmeyi kabul ettim, yeniden eşime can vermiş oldum. “Hastalıkta, sağlıkta” derler ya her konuda yardımcı olmaya çalıştım. Eşime, çocuklarımın başında yeniden hayata tutunması için yardımcı oldum. Bu süreçte kimi vazgeçebiliyor ama ben aklıma hiç kötü düşünce getirmedim.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Türkiye çapında yurtlarımızın yatak kapasitesini 1 milyonun üzerine çıkaracağız” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Türkiye çapında yurtlarımızın yatak kapasitesini 991 bine yükselttik ve bu sayıyı yakın zamanda 1 milyonun üzerine çıkaracağız” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ankara Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı Açılış Töreni’ne katıldı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gerçekleştirilen törende Yılmaz, Türk üniversitelerinin dünyadaki yeri ve üniversitelerin toplumun üzerindeki etkisine yönelik açıklamalarda bulundu. Programda bir açılış konuşması gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2024-2025 akademik yılında Ankara Üniversitesi’nin tüm mensuplarına başarılar diledi. Yılmaz, üniversitelerin, geleceğin bilim insanlarını ve liderlerini yetiştirerek, toplumların uzun vadeli kalkınma ve refah hedeflerine ulaşmasında stratejik bir role sahip olduğunu da dile getirerek, Ankara Üniversitesi’nin de 78 yıllık geçmişiyle alanında öncü bir rol üstlendiğini kaydetti. Eğitim, araştırma ve topluma hizmet fonksiyonlarıyla üniversitelerin, bireylerin gelişimine katkı sağladığını, aynı zamanda ülkelerin bilimsel ve ekonomik potansiyelini en üst seviyeye taşıdığını vurgulayan Yılmaz, nitelikli insan kaynağı yetiştiren üniversitelerin küresel rekabet gücünün yükseltilmesinde kritik bir rol oynadığına işaret etti. “Yükseköğrenimin erişilebilirliğiyle birlikte bilgi, kültür ve bilimin 81 ilimize yayılmasını sağladık” Yılmaz, yükseköğretimin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde en çok yatırım yapılan alanların başında geldiğini kaydederek, “Üniversitelerimizin özellikle altyapılarını, araştırma altyapılarını, fiziki şartlarını iyileştirmeye dönük çok ciddi yatırımlar gerçekleştirdik. Bugün üniversite sayımız 208’e çıkmış durumda. Bundan 20 küsur yıl önce 76’ydı, bugün 208’e çıkmış durumda ve yükseköğrenime erişim oldukça kolaylaşmış durumda. Yükseköğrenimin bu erişilebilirliğiyle birlikte bilgi, kültür ve bilimin 81 ilimizin tamamına yayılmasını sağlamış olduk” açıklamasında bulundu. “Türkiye dünyanın en çok uluslararası öğrenciye sahip 10 ülkesi arasında” Türkiye’nin 350 bine yaklaşan uluslararası öğrencisiyle dünyanın en çok uluslararası öğrenciye sahip 10 ülkesi arasında yer aldığını bilgisini paylaşan Yılmaz, “7,3 milyonun üzerindeki öğrenci sayımızla, Avrupa yükseköğretim sisteminde kayıtlı öğrenci sayısı açısından ön sıralarda yer alıyoruz. 22 yıl önce 70 bin civarında olan toplam akademisyen sayımız bugün 183 binin üzerine çıktı. Öğretim elemanlarımızın yüzde 46,4’ünün kadın olması, eğitimde eşitliğe verdiğimiz önemin bir göstergesi olarak bizi ayrıca gururlandırmaktadır. Bunun yanı sıra, yükseköğretim fırsatından faydalanamamış 34 yaş üstü kadınlarımız için kamu üniversitelerinde yaklaşık 21 bin kişilik ek kontenjan oluşturduk. Şehit ve gazi yakınlarımız için ise vakıf üniversitelerinde 3 bin 774 kişilik özel kontenjan tahsis ederek, bu alandaki toplumsal sorumluluğumuzun gereğini akademide de yerine getirdik. Türkiye çapında yurtlarımızın yatak kapasitesini 991 bine yükselttik ve bu sayıyı yakın zamanda 1 milyonun üzerine çıkaracağız” ifadelerine yer verdi. “İlk 500’e giren Türk üniversitesi sayısının artmasını hedefliyoruz” Yılmaz, yükseköğretim kurumlarında araştırma kapasitesinin ve akademik üretimin arttırılmasına yönelik çalışmalara hız verdiklerini işaret ederek, Uluslararası Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu Times Higher Education’ın 2024 dünya üniversiteler sıralamasında ilk 400’e 3, ilk bine 11 Türk üniversitenin girmeyi başardığını kaydetti. İlk kez 3 Türk üniversitesinin ilk 400’de yer aldığını hatırlatan Yılmaz, “Yükseköğretimde vizyonumuz bütün üniversitelerimizin üretkenliği, inovasyonu, sürdürülebilirliği esas alan ilerlemenin markası haline gelmiş bir merkeze dönüşmesidir. Üniversitelerimizin küresel rekabet gücünü arttırıp ilk 500’de daha fazla üniversitemizin yer alması tabii ki en büyük hedefimiz” diye konuştu. Ankara’nın 2’nci büyük şehir olmasına rağmen, savunma sanayisi ve sağlık endüstrileri gibi stratejik sektörlerde önemli bir yere sahip olduğuna vurgu yapan Yılmaz, Ankara’nın bu kalkınma vizyonunun üniversiteler tarafından desteklenmesi gerektiğini anlattı.
Amasya Köylü kadınlardan Amasya’da tarih turu: Müzeleri ilk defa gezdiler Amasya’nın Gerne köyünden 35 kadın, 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde köylerinden otobüsle yola çıkıp şehir merkezinde tarih turu attı. Amasya Müftülüğünün düzenlediği etkinliğe katılan kadınlar, daha önce hiç gitmedikleri müzeleri ve camileri gezip dolaştı. Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesi ve Ferhat Su Kanalı’ndan başlayan gezinin rotası Amasya Müzesi, Sultan II. Bayazid Camii ve Amasya Üniversitesi İmaret Bilim Sanat Kültür Merkezi ile devam etti. 14. yüzyıldan kalma Müslüman Türklere ait mumyalar ve 1914 yılı Amasya’sını yansıtan Minyatür Amasya Müzesi en ilginç görülen eserler olarak dikkat çekti. Müzeleri ilk defa gezdiler 4 çocuk ve 9 torunu bulunan 65 yaşındaki Sahure Cebeci, şehre alışveriş yapmak için gelmesine rağmen müzeleri daha önce hiç dolaşmadığını hatırlattı. Hamide Çelik de “Ferhat Su Kanalı’nın kıyısından geçiyorduk. Ancak hiç dolaşmamıştık. Köyde işimiz çok olduğu için bir türlü fırsat bulamıyorduk. Geziden çok mutlu olduk” diye konuştu. Müftü Bayram: “Büyüklerimize saygı birinci görevimiz” Etkinliği organize etmenin mutluluğunu yaşadıklarına değinen Amasya Müftüsü Hamza Bayram ise “Büyüklerimize ve yaşlılarımıza saygı göstermemiz, onlara her zaman hürmette kusur göstermememiz birinci görevimizdir” şeklinde konuştu. Müftü Bayram, etkinlikte görev alan personeli Ömer Çaycı’yı da tebrik etti.
Antalya Türk Devletleri Ticaret Fuarı’nda ticaretin gücü konuşuldu Antalya Valiliği, Türk Devletleri Teşkilatı, Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası iş birliğiyle düzenlenen "Türk Devletlerinin Ekonomik Gücü ve Türk Ticaret Fuarının Getireceği Fırsatlar" konferansı büyük bir katılımla gerçekleşti. Konferansta konuşma yapan MÜSİAD Antalya Başkanı Ali Akçay, Türk devletleri arasındaki ticaretin önemine dikkat çekti. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Antalya Valiliği ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) koordinesinde ’Türk Devletlerinin Ekonomik Gücü ve Türk Ticaret Fuarının Getireceği Fırsatlar’ konulu konferans düzenlendi. “Gençler üretimden uzaklaştırıldı” “Konferansta konuşma yapan MÜSİAD Antalya Başkanı Ali Akçay, derneğin 99 noktada şube ve temsilciliklerinin bulunduğunu belirterek, "Türk devletleriyle ticareti artırmak, stratejik önem taşıyor. Burada bulunan tüm Türk devletlerinde şube veya temsilcimiz var. Lojistik ve bilgi desteği isteyen tüm dostlarımıza yardımcı olmaktan memnuniyet duyarız" dedi. Başkan Akçay, konuşmasında gençlerin küresel düzeyde çeşitli etkenlerle ticaretten ve üretimden uzaklaştırıldığına da değinerek, gençlerin sosyal medya bağımlılığı, kripto para ve borsa gibi alanlarla meşgul edilerek üretimden uzaklaştırıldığını belirtti. Bu duruma karşılık MÜSİAD’ın "Yüksek Ahlak, Yüksek Teknoloji" ilkesi doğrultusunda, özellikle yazılım ve ağır sanayi sektörlerinde katma değeri yüksek üretim yapmanın önemini vurguladı. "Türk devletleriyle ticaretimiz, basit gibi görünen ancak derin anlamı olan ’Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ sloganıyla ilerlemelidir" diyen Akçay, Türk devletlerinin birbirlerine her zamankinden daha fazla destek olması gerektiğini belirtti. Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada güçlü bir konumda yer almasının, soydaş devletlerle yapılan ticari ilişkilerin güçlenmesiyle mümkün olduğunu ifade eden Akçay, Filistin ve Gazze konusuna da dikkat çekerek, Filistin’de bir yılı aşkın süredir devam eden insanlık ayıbı ve İsrail zulmünün son bulması temennisinde bulundu.
Antalya Teleferik kazası davasında 5 sanığın tutukluluğuna devam kararı Antalya’da 1 kişinin öldüğü, 7 kişinin yaralandığı teleferik kazasına ilişkin 5’i tutuklu 12 sanığın yargılanmasına, 6. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Antalya’da yaşanan teleferik kazasına ilişkin görülen davanın duruşmasına 6. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Sanıklar Suphi Kaplan, Serkan Yellice, Okan Erol, Ahmet Buğra Samsunlu, Serdar Tezcan ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları duruşma salonunda hazır bulundu. Müşteki Ayşegül Koçer sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “En son kurtarılan 25’inci kabindeydik. Olayda yaralanmadım ancak kabinde 19 yaşında oğlum Adem Koçer de vardı. Kendisi diyabet hastasıdır. Kendisine bir gün boyunca iğnesini vuramadım. Şu an oğlum ve ben depresyon hastasıyız” dedi. Ayşegül Koçer’in eşi İsmail Koçer de sanıklardan şikayetçi olduğunu ifade ederek, “Kabinde eşim ve yaşları 19 ve 24 olan iki oğlum ile birlikte toplamda 7 kişiydik. Kabin içinde 20 saat kaldık” diye konuştu. Duruşma savcısı tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamını talep ederken, Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz’ün yurt dışına çıkış yasağının devamını istedi. Tutuklu sanıklar ve avukatları ise savcının tutukluluk yönündeki mütalaasına katılmadıklarını ifade etti. Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, görevi gereğince meclis toplantılarına katılmasından dolayı, avukatının duruşmalara zaruri olmadıkça katılmamayı bildiren talebine katıldığını söyledi. Mahkeme heyeti, verdiği kısa aranın ardından, bilirkişinin raporları hazırlaması için mahkemeden 45 günlük bir zaman talep ettiğini ifade ederek, gelecek raporların kusur oranlarını şekillendirmesi açısından önemli olduğuna dikkat çekip talebi kabul etti. Heyet ayrıca, tutuklu sanıkların tutukluluğuna devam, Mesut Kocagöz’ün ise duruşmalara katılmama talebini kabul ederek duruşmayı 27 Kasım tarihine erteledi.