EKONOMİ - 27 Kasım 2024 Çarşamba 18:17

ATB Başkan Vekili Bülbül: "Fırtına ve sağanaktan etkilenen üreticiye ödenek sunulmalı"

A
A
A
ATB Başkan Vekili Bülbül: "Fırtına ve sağanaktan etkilenen üreticiye ödenek sunulmalı"

Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkan Vekili Halil Bülbül, geçtiğimiz günlerde Antalya’nın 9 ilçesinde meydana gelen fırtına, hortum ve şiddetli yağışlar nedeniyle zarar gören üreticilere, üretimde sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için faizsiz kredi desteği, mevcut kredi borçları en az iki yıl süreyle ertelenerek acil destek kapsamında da ödenek sunulmaması gerektiğini söyledi.


Antalya Ticaret Borsası Kasım ayı Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında ATB Toplantı Salonu’nda yapıldı. Üyelerin yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili bilgilendirildiği Meclis’te Erdoğan Ekinci, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Meclis Üyesi Mustafa Cahit Sönmez’i rahmetle andı. Ekinci, “Meclisimiz adına, ailesine, sevdiklerine ve camiamıza sabır ve başsağlığı diliyorum. Cahit Bey’in ani vefatı hepimiz için tarifsiz bir kayıp oldu. Cahit Bey, güler yüzü ile hepimizin gönlünde özel bir yer edinmiş, değerli bir arkadaşımızdı. Kendisiyle birlikte geçirdiğimiz zamanlar, paylaştığımız hatıralar bizler için kıymetli birer hatıra olarak kalacaktır. Bizler kendisinden razıyız, Allah da ondan razı olsun. Mekanı cennet, ruhu şad olsun” dedi.



“Acil destek kapsamında ödenek sunulmalı”


Başta Serik, Aksu, Manavgat, Alanya ve Gazipaşa olmak üzere 9 ilçede meydana gelen kuvvetli fırtına, hortum ve şiddetli yağışlar nedeniyle zarar gören çiftçiler ve bölge halkına geçmiş olsun dileklerini ileten ATB Başkan Vekili Halil Bülbül, yaşanan afetlerde can kaybı ve yaralanmaların olmamasının en büyük teselli olduğunu söyledi. Bülbül, özellikle örtü altı tarım alanları ve meyve bahçelerinde ciddi zarar meydana geldiğini kaydederken, hasar tespit çalışmalarının devam ettiğini belirtti. Bülbül, “Üretimde sürdürülebilirliği sağlamak için zarar gören üreticilere yönelik, faizsiz kredi desteği sunulmalı ve mevcut kredi borçları en az iki yıl süreyle ertelenmelidir. Cumhurbaşkanlığınca acil destek kapsamında ödenek sunulmalıdır” dedi.



“Tarıma sigorta şart”


Son yıllarda artan afetlerin, tarımsal faaliyetlerle ilgili sigortalama sisteminin daha işlevsel olması gerektiğini ortaya koyduğunu söyleyen Bülbül, “Mevcut hasarlar incelendiğinde, tarım alanlarının yarısında sigorta bulunmadığı görülmektedir. Oysa Antalya gibi sık sık afetlerle karşılaşan bölgeler, havza sisteminde çerçevesinde belirlenmelidir. Bu bölgelerdeki tüm tarım alanlarında sigortalılık zorunlu hale getirilmeli ve primlerdeki devlet katkı payı en az yüzde 70’e çıkarılmalıdır. TARSİM mevzuatında, tarımsal üretim yapılan tüm alanları kapsayacak biçimde, niteliğine bakılmaksızın kapsamlı bir düzenleme yapılmalıdır” diye konuştu.



“Kamusal altyapı afetlerin etkisini azaltır”


Son yedi yılda iklim değişikliğine bağlı olarak hortum ve sel gibi afet olaylarının Antalya’da arttığını ve uzmanların uyarıları doğrultusunda aşırı iklim olaylarının görülme sıklığının da artacağını vurgulayan Halil Bülbül, “Afetlerin şiddetini azaltmanın yolunun kamusal altyapı yatırımlarından geçtiğini vurguluyoruz. Çünkü kamunun altyapıya yapacağı yatırımlar, afetlerin etkisini azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. Özellikle örtü altı üretim faaliyetlerinin yoğun olduğu sahil şeridimizde üretimimizi yalnızca kuraklığa göre değil, sel, fırtına ve hortum afetlerini de göz önünde bulundurarak planlamalıyız. Kurak geçen yaz ve sonbahar mevsimlerinden sonra aşırı yağışlı günler yaşamaya başladık. Bu durum maalesef beklenmedik değil, iklim krizinin kaçınılmaz sonuçlarından biri, umarım daha fazla kayıp yaşamamıza neden olmaz” değerlendirmesinde bulundu.



"Antalya ekonomisi ülke ortalamasının altında"


ATB Başkan Vekili Halil Bülbül, 2024 yılı sonuna gelindiğini ve Antalya’nın ekonomisinin ülke ortalamasından daha kötü bir performans gösterdiğini vurgularken, “2023 yılından daha kötü bir ekonomik performans göstermekteyiz. Bazı özel yıllar hariç, kentimiz ekonomisi genellikle ülkemiz ortalamasının üzerinde bir performans göstermektedir. Bu yıllara daha dikkatli baktığımızda kur-enflasyon ilişkisi, kur aleyhine gerçekleşmiştir. Yani açıklanan enflasyon hızından daha düşük seyreden kur artışı, kentimiz ekonomisini toplam olarak ülkemiz ortalamasından daha kötü etkilemektedir. Çünkü kentimiz, ortalamanın çok üzerinde dış dünyaya açıktır ve ticaretimizle doğrudan ilişkilidir” dedi.


Yıl başından bu yana gerek kurulan kapanan şirket, gerek çek/senet istatistiklerinde Antalya’nın hiç olmadığı kadar ülke ortalamasından kötü performans gösterdiğini kaydeden Bülbül, şunları kaydetti:


“Nitekim Ekim ayında da bu eğilim devam etmiştir. Kurulan şirket sayısı ülkemizde yıllık yüzde 12.2 azalırken kentimizde yüzde 24.1 azalmıştır. Kapanan şirket sayısı ise ülkemizde yıllık yüzde 21.2 artarken kentimizde yüzde 47.6 artmıştır. Yani ülkemizdekinin yarısı kadar kurulan, iki katı kadar kapanan şirket istatistiklerine sahip durumdayız. Aynı dönemde protestolu senet tutarı ülkemizde yüzde 171 artarken kentimizde yüzde 305 artmıştır. Yine karşılıksız çek tutarı ülkemizde yüzde 222 ve kentimizde yüzde 255 artmıştır. Ticaret hareketliliğinin öncü göstergelerinden olan çek ile işlem hacmi, ülkemizde yıllık yüzde 71 ve kentimizde ise yüzde 56 artmıştır. Ticari kredilerdeki dönemsel artışlar ülkemizde yüzde 29, kentimizde yüzde 33 olmuştur. Tarımsal kredilerde kentimizde yüzde 44, ülkemizde ise yüzde 47 artmıştır. Yani gerek ticari hareketlilik gerek kredi büyümeleri yıllık bazda açıklanan enflasyon kadar artmamıştır. İşletmelerimizin sermaye yetersizlikleri düşünüldüğünde bu eğilimler, sağlıklı ekonomik büyüme için olumsuz göstergelerdir. İşletmelerimizin krediye erişimdeki zorlukları ve maliyetleri, bir an önce makul düzeye getirilmelidir. Ekonomimizin iç işleyişiyle ilgili temel bazı göstergeler bu eğilimdeyken ihracatımız da bu eğilime paralel seyretmektedir. Ekim ayı itibariyle toplam ihracat yıllık düzeyde ülkemizde yüzde 2.6 artarken kentimizde yüzde 1.5 artmıştır. Tarımsal ihracat ise aynı dönemde ülkemizde yüzde 3.8 artarken kentimizde yüzde 0.2 azalmıştır.”



3,6 ton zeytin üretimi


Zeytin ve zeytinyağı sektörünü değerlendiren Başkan vekili Halil Bülbül, zeytin ve zeytinyağı sektörünün 2023-2024 sezonunu dökme zeytinyağına getirilen yasak ve kotaların etkisiyle yüzde 18 gelir kaybı ve 765 milyon dolarlık ihracat geliriyle tamamladığına dikkat çekti. Geçen yıl zeytinyağı ihracatının miktar bazında yüzde 52 azaldığını, ortalama ihraç fiyatının 4,64 dolardan 7,16 dolara yükselmesiyle gelirdeki düşüşün yüzde 29 olduğunu kaydeden Bülbül, “2024-2025 sezonu için Zeytin ve Zeytinyağı Rekoltesi Ulusal Resmi Tahmin Heyeti, ülke genelinde 3,6 milyon ton zeytin üretimi öngörüyor. Bunun 750 bin tonu sofralık, 2 milyon 850 bin tonu yağlık olarak işlenecek ve toplamda 475 bin ton zeytinyağı üretileceği tahmin edilmektedir. Geçen sezonun stoklarıyla birlikte toplam zeytinyağı miktarının bu sezonda 600 bin ton seviyesine ulaşması beklenmektedir” dedi.



“Fiyat düşmemeli”


İspanya ve Tunus’ta bu yıl zeytin veriminde artış olduğunu, bu durumun zeytinyağı fiyatlarının geçen ay litre başına 8,5 dolara düşmesine neden olduğunu kaydeden Bülbül, “İspanyol ve İtalyan sektör lideri firmalar, fiyatların daha da gerileceğine dair değerlendirmelerde bulunuyor. Ancak bu açıklamalara rağmen iç piyasa için fiyatları çok düşürmemeliyiz. İspanya ve İtalya’nın yüksek iç tüketim ve ihracat potansiyeli, Türkiye için pazardaki etkisini artırma fırsatı sunmaktadır. Üyelerimiz, üreticilerin son dönemdeki toptan alım fiyatlarındaki düşüşlerinden rahatsızlık duyduğunu belirtmektedir. Özellikle ihracat yapan ve yüksek hacimli ürün tedarik eden firmaların, maliyetleri göz önünde bulundurarak fiyat politikalarını özenle belirlemeleri büyük önem taşımaktadır. Sektördeki büyümenin sürdürülebilir olması için kamu, zeytin ve zeytinyağını stratejik ürün olarak ele almalı ve ürün bazında destekleri artırmalıdır. Aksi takdirde, sektörde elde edilen mevcut ivmenin kaybedilmesi riski bulunmaktadır” diye konuştu.



"Tarımsal kredi limitleri artırılmalı"


Konuşmasında, meslek komitelerinde gündeme gelen konuları da değerlendiren Halil Bülbül, komite üyelerinin mevcut piyasa şartları çerçevesinde tarımsal kredi limitlerinin güncellenmesi ve arttırılmasını talep ettiğini kaydetti. Bülbül, “Diğer sektörlere yönelik kredi limitlerinde sık sık güncellemeler yapılırken tarımsal kredilerin bu alanda geri kalması, faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini olumsuz yönde etkilediğini paylaşmaktadırlar. Tarımsal işletme ve yatırım kredisi limitlerinin en az iki katına çıkartılması, sektörümüzün ihtiyaçlarına daha etkili bir şekilde yanıt verilmesine katkı sağlayacaktır” dedi.



“Gerçek kişiler de döviz dönüşüm desteğinden yararlansın”


Halil Bülbül, gerçek kişi işletmelerinin döviz dönüşüm desteğinden yararlanmasını talep ederken, “Merkez Bankası tarafından 15 Ekim 2024 tarihinde yayımlanan ‘Firmaların Yurt Dışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirasına Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğe İlişkin Uygulama Talimatı’nda da önceki talimatlarda olan tanımlara yer verilmiştir. Gerçek kişi işletmeleri için bu destekten yararlanma imkanı yine sağlanmamıştır. Ancak gerçek kişi işletmeleri de tüzel kişiliğe sahip işletmeler gibi ihracat yapmakta ve bankalara aynı döviz taahhütlerini sunmaktadır. Buna rağmen, yurt dışı kaynaklı dövizlerin bankaya satılması durumunda Merkez Bankası’nca ödenen Türk lirasına çevrilen tutarın yüzde 2’si oranındaki döviz dönüşüm desteğinden faydalanamamaktadır. Bu durum, gerçek kişi işletmeleri için ticari rekabet bakımından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Gerçek kişi işletmelerinin de döviz dönüşüm desteğinden yararlanabilmeleri için yapmış olduğumuz girişimlerin takipçisi olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.


ATB Başkan Vekili Halil Bülbül, Meclis Üyesi Mustafa Cahit Sönmez’in vefatından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, “Camiamız ve Antalya için değerli bir insandı. İsmini her zaman iyi hatırlayacak, hayırla anacağız. Dualarla ebedi yolculuğuna uğurladığımız Mustafa ağabeye Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve camiamıza sabır ve başsağlığı diliyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun” dedi.


Halil Bülbül, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü 86’ncı ölüm yıl dönümünde saygı, minnet ve özlemle anarken, “Ruhu şad olsun” dedi.


Meclis’te üyeler sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.



ATB Başkan Vekili Bülbül: "Fırtına ve sağanaktan etkilenen üreticiye ödenek sunulmalı"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul "Yenidoğan Çetesi" davasının görülmesine devam ediliyor İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar, "Duydum ki aşağıya bir oda ayarlanmış. Odada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Bir ekip kurulmuş, epikrizler düzenlenecekmiş. Evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı. Sistemde yazan değerler ile evraklar uyuşmuyordu” dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan "Yenidoğan Çetesi" yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8. gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada sekreter olarak çalıştığı hastanede hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde epikriz düzenleyerek SGK’ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen Gözde Kul Yadigar savunma yaptı. “Yenidoğan biriminin işletme olduğunu bütün hastane konuşuyordu” Birinci Hastanesi’nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar savunmasında, “Benim çocuklarım vardı ve bu yüzden çalışmak zorundaydım. Başvuru yaptım evime yakın hastanelere. Birinci Hastanesi kabul etti. Başladığımda eski sekreter bana sadece 2 gün işi gösterdi. Yenidoğan biriminin işletme olduğunu bütün hastane konuşuyordu. Buradakiler tam anlamıyla o süreci anlatmıyor. Bir whatsapp grubu olduğunu öğrendim. Cansu Hanım’a ‘beni ekler misiniz?’ dedim. Süreç şöyle ilerliyor; sadece 112 sistemi değil özel ambulans var. Özel hastanelerden hasta alıyorlardı. Hasta bilgilerini atıyorlardı o gruba ve hasta gelecek diyorlardı. Epikrizleri doktor Şeyhmus Çelik yazmıyordu kesinlikle” dedi. “Whatsapp grubundan bize hasta gönderiyorlardı” Sanık savunmasının devamında, “Doktor Şeyhmus Çelik alanda durduğunu söylüyor ama haftada 2-3 gün uğruyordu. Alana hiç gelmediği de oluyordu. Fırat Sarı ayda bir iki hastaneye gelirdi. Bize de iyi davranırdı. Yenidoğanda bebeklere ait her şeyi bilen kişi Cansu’dur. Whatsapp grubundan bize hasta gönderiyorlardı. Ay sonu geldiğinde basamak tablosunu istiyorlardı” şeklinde konuştu. “Şeyhmus Çelik yalan söylemeyi bile beceremedi burada, haberim yoktu diyor” Sanık Yadigar, “SGK her gün denetime başladı. Üstüne hemen dosya istediler SGK’dan. Sonra bir gün Doğukan geldi ‘kızlar size yapmanız gerekenleri anlatacağım’ dedi. Kızlara görev veriyordu. Doğukan ‘ben keyfimden yapın demiyorum bana da birileri yap dedi o yüzden yapıyorum’ dedi. Doğukan bana ‘sana bir liste vereceğim bana epikrizleri basar mısın?’ dedi. Sonra duydum ki aşağıya bir oda ayarlanmış. Doğukan o süreçten sonra alana hakim olamamaya başladı. Odada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Evrakların yetişmeyeceği, sıkıntı olacağı, sürecin az kaldığı söylendi. Bir ekip kurulmuş, epikrizler düzenlenecekmiş. Kızlar bunu günlük yazıyordu ama. Bu yüzden saçma şeyler olduğunu anladım. Ben delil toplamak istemeye başladım. Ben alana indim epikriz yazıyorlardı. Her yer çarşaftı. Epikrizlerin değiştirildiğini anladım direkt. Delil toplamaya başladım. Ekibin içinde Hasan Basri vardı. Dışardan tanımadığım kişiler de vardı. Fırat Sarı’nın sekreteri olan Sümeyye de bu ekipteydi. Hiçbir şekilde ben oraya geçtiğimden beri Şeyhmus Çelik’in epikriz yazdığını görmedim. Şeyhmus Çelik yalan söylemeyi bile beceremedi burada. Haberim yoktu diyor” dedi. “İlahi adaletin yerini bulacağını düşünüyorum” Sanık savunmasının devamında, “Bana dendi ki ‘Gözde bundan sonra şablon oluşturacaksın mail olarak atacaksın epikrizleri sana yazacağım sen de sisteme atacaksın’ dediler. Şablonları gönderdikten sonra Hasan Basri epikrizleri yazıp tekrar gönderiyordu. Ben kendime ‘Gözde delil topla sonra gerekli yerlere yollarsın’ diyordum. Dosya döneminde indim aşağıya, kan gazlarını koparıyorlardı. Ben orada asgari ücretle mobbing altında çalışıyorsam buna susmayacaktım elbette. Ben delil toplarken pat diye denetim geldi. Ben ilahi adaletin yerini bulacağını düşünüyorum. Gerçekten burada neden olduğunu bilmiyorum. Tek pişmanlığım delillerimi bir an önce toplayıp gerekli yerlere vermemem” dedi. “Evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı” Sanık savunmasında, “Doğukan sabah geliyordu basamaklara karar veriyordu, ben atıyordum basamakları Doğukan hep değiştiriyordu. ‘Sen mi yanlış atıyorsun?’ diyordum. Basamaklara sorumlu hemşire karar veriyordu. Cansu Hanım, Hasan Basri, Doğukan da dahil basamak değerleri belirliyordu. Ben doktorun gelip basamak belirlediğini görmedim. Ben hastanın her şeyini yazıyordum. Hastanın dosyasını bile götürmüyorlardı. Eski epikrizleri yırttılar. Hasan Basri epikrizleri yetiştiremiyordu. Epikrizler gelmediği için sorun yaşanıyordu. Bunların hazırladıkları dosyaların fotokopisini çekiyorduk yazan kişiler ayrıydı. Aşağıda evrakları değiştirip eski epikrizleri atıyorlardı. Sistemde yazan değerler ile evraklar uyuşmuyordu. Denetim oldu bütün bebeklerin klasörlerinin teslim edilmesi istendi. Klasörlerin fotokopisi istendi. Bebekler çok uzun süre yattığı için her sayfasını bu yüzden çekemedim. Beni denetim gider gitmez aradılar. Bana coursof ilacını sadece üçüncü basamak hastalara kullanılabilen ilaç olduğunu söylediler. Sürekli basamak değiştiriyorlardı. Bu basamaklar değişirse hastaların durumları karışacaktı” şeklinde savunma yaptı. Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı dava, yarın saat 09.30’a ertelendi. Duruşma, tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam edecek.
Düzce Mustafa Şentop: "Türkiye’nin toplumsal katılımla gerçek ve dengeli bir anayasa yapacağına inanıyorum" Eski TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset” adlı program kapsamında Düzce Üniversitesi’nin onur konuğu oldu. Şentop, hazırlanan yeni anayasaya çalışmalarının milletin ihtiyaçlarına cevap vereceğine inandığını söyledi. Programa TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Düzce Vali Yardımcısı Dr. Ömer Yılmaz, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ile protokol üyeleri, Düzce Üniversitesi öğretim üyeleri, öğrencileri ve basın mensupları katıldı. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Sözbir, “Bugün, TBMM 29. Başkanı Prof. Dr. Sayın Mustafa Şentop’u Üniversitemizde ağırlamaktan büyük onur duyuyoruz. Gerek hukuk, gerek siyaset alanında önemli görevler üstlenen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak üstün hizmetlerde bulunan Saygıdeğer Meclis Başkanımıza, ülkemize yaptığı değerli katkılardan dolayı şahsım ve Üniversitem adına şükranlarımı arz ediyorum” şeklinde konuştu. Düzce Üniversitesi’nin sadece fen bilimleri alanında değil, sosyal bilimler alanında da ülkemize katkı sunacak projeler ürettiğini ve ses getiren organizasyonlara imza attığını belirten Sözbir, “Bu doğrultuda; anayasalar gibi ülkelerin hukuk düzenini oluşturan önemli bir konuda düzenlenen bu programa, ev sahipliği yapmaktan da ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Bu derece önemli bir konuda, Kamu Hukuku alanında oldukça deneyimli ve birikimli olan Mustafa Şentop’un paylaşacağı bilgilerin, bizlere yeni ufuklar ve farklı bakış açıları kazandıracağına yürekten inanıyorum” dedi. Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, üniversitenin kurulduğu 2006 yılından bugüne Düzce’ye ve ülkemize büyük değer kattığını ifade etti. Bu programın, Düzce Üniversitesi’nin üstlendiği toplumsal ve kamusal sorumluluğun en güzel yansıması olduğunu belirten Faruk Özlü, Anayasaların demokratik yaşam biçimini benimsemiş toplumların vazgeçilmez yapı taşları olduğunun altını çizdi. Kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici ve çoğulcu yeni Anayasanın faydalı olacağını söyleyen Başkan Özlü, programda emeği geçenlere teşekkür ederek sözlerini sonlandırdı. Mustafa Şentop ise, "Hayat içerisindeki soyut işlemlerin hukukla belirgin hale geldi. Devletin, hukukun görünür şekli, hukukun da devletin yazıya dökülmüş halidir. Devleti gerçekten var eden anayasalardır. Anayasalar 19. yüzyılda yazılı metinler olarak ortaya çıktı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra anayasalara farklı misyonlar yüklendi. 2. Dünya Savaşı’nı kazananların, mağlup devletlerin anayasalarını yaptı ve anayasalar üzerinden siyaseti dizayn ettiler. Ülkemizde ise 2002 yılından itibaren siyaset alanı genişledi. Anayasa tartışmalarının Türkiye’nin önünü açması bakımından olumludur. Türkiye’nin toplumsal katılımla gerçek ve dengeli bir anayasa yapacağına inanıyorum” dedi. Şentop sergiyi de gezdi Programın ardından Şentop, Doç. Dr. Yusuf Parlak’ın kişisel Geleneksel Türk Ebrusu sergisini de ziyaret etti. El yapımı kağıt ve ebru sanatında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan Doç. Dr. Yusuf Parlak’ın 30’a yakın el yapımı kağıtlar üzerinde ebru sanatından oluşan eserleri, ilgi ve beğeniyle takip edildi. Mustafa Şentop, Düzce Üniversitesi Çevre ve Sağlık Teknolojilerinde İhtisaslaşma Koordinatörlüğü bünyesindeki tarımsal atıkların sanatsal kağıtlara dönüşerek eserlerle buluşmasından memnuniyet duyduğunu belirtti. Programın sonrasında Şentop, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir’i ziyaret ederek Düzce Üniversitesi Anı Defteri’ni imzaladı.