GÜNDEM - 05 Kasım 2024 Salı 11:52

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Zalimler, Gazze’yi gözyaşı diyarına çeviriyor”

A
A
A
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Zalimler, Gazze’yi gözyaşı diyarına çeviriyor”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Gözü dönmüş zalimler, insanlıktan nasibini almamış katiller, Gazze’yi, Filistin’i, Lübnan’ı ve nice masum coğrafyayı kan ve gözyaşı diyarına çeviriyor” dedi.


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen “Küresel Dini Liderler Zirvesi”ne katıldı.



“Zalimler, Gazze’yi gözyaşı diyarına çeviriyor”


Dünyanın birçok ülkesinden gelen dini temsilcilerin de katıldığı zirvenin açılında konuşan Erbaş, yeryüzünü imar ve ıslah etmekle görevli olan insanoğlunun, hataları, yanlış karar ve uygulamaları sebebiyle dünyanın küresel krizlerle kuşatıldığı bir asırda yaşandığını belirterek, şunları söyledi:


“Varlığın yalnızca maddeyle; bilginin sadece aklın verileri ile izah edildiği, alemin sadece dünyaya indirgenip ahiretin yok sayıldığı bir çağa tanıklık ediyoruz, yani dünyevileşme çağı. Savaşların, işgallerin, katliamların kıskacında, masumların feryatlarının arşı titrettiği kirli bir zamana şahitlik ediyoruz.


Can Azerbaycan’ın 30 yıl boyunca Karabağ toprakları nasıl işgal edildi, nasıl cinayetler işlendiyse bugünde Filistin’de görüyoruz. Topyekun bir halk, tüm dünyanın gözü önünde yok ediliyor, soykırıma uğruyor. Gözü dönmüş zalimler, insanlıktan nasibini almamış katiller, Gazze’yi, Filistin’i, Lübnan’ı ve nice masum coğrafyayı kan ve gözyaşı diyarına çeviriyor. Tarihi eserleri, tabiatı, medeniyeti tarumar ediyor. Bizler, küresel kötülükler karşısında, hukuk, vicdan, merhamet zemininde birlik, beraberlik içerisinde hareket etmek zorundayız.”



“İnsanı çevreyle kavgalı hale getiren bir hayat tasavvuru, dünyayı felaketlere sürüklüyor”


Erbaş, “Teknolojinin adeta kutsandığı bu çağ, anlam ve değerler ekseninde bir ahlak ve medeniyet krizi yaşıyor. İnsanı varoluş gayesinden uzaklaştıran, çevreyle kavgalı hale getiren bir hayat tasavvuru, dünyayı felaketlere sürüklüyor. Küresel ölçekte yaşanan çevre sorunları, sadece insanoğlunu değil tüm ekolojik sistemi, eko sistemdeki tüm varlıkları tehdit ediyor” diye konuştu.



“Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların çevreye verdiği zarar korkunç boyutlara ulaştı”


Bugün gücü, tüketimi, tahakkümü hayatın merkezine koyan bir anlayışın, yeryüzündeki tüm doğal dengeyi tahrip ettiğine dikkati çeken Erbaş, şunları kaydetti:


“Endüstriyel üretim, ekonomik büyüme, istihdam, refah gibi kavramlara sığınılarak doğal kaynakların, ekolojik çevre ölçüsüz şekilde istilaya maruz kalmıştır. Bu süreçte, çevresel felaketler, küresel ısınma, gıda güvensizliği, doğal kaynakların talan edilmesi, havanın, suyun, toprağın korkunç şekilde kirletilmesi hep göz ardı edilmiştir. Daha da vahim olan, nükleer, radyoaktif, biyolojik ve kimyasal kitle imha silahlarının çevreye verdiği zarar korkunç boyutlara ulaşmıştır. Açıkça ifade etmek gerekir ki tüm bunlar gelişmiş ülkeler tarafından yapılmıştır ve yapılmaktadır.”



“İnsan tabiatın hakimi değil emanetçisidir”


İslam’a göre insanın, doğal çevre üzerinde sınırsız tasarruf hakkına sahip olmadığını kaydeden Erbaş, “İnsan tabiatın hakimi değil emanetçisidir. Bu yüzden insan tabii çevreden ve Allah’ın nimetlerinden faydalanma esnasında tam bir kulluk ve ibadet bilinciyle davranmalıdır. Kainatın bir parçası olduğunu bilmeli, kendisine bahşedilen nimetleri doğru kullanmalı, doğal dengeyi korumalı, bunu da şuur ve samimiyetle yapmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.



“Çevreye yönelik merhametten yoksun yaklaşımların olumsuz sonuçları apaçık ortadadır”


Erbaş, ekolojik sorunların, küresel ısınmanın, çevre kirliliğinin çözümünün, bireysel, toplumsal, ulusal, evrensel düzeyde ciddi bir tavır ve davranış değişikliği gerektirdiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:


“Çevreye yönelik merhametten yoksun, sorumsuz, umarsız ve hoyratça yaklaşımların olumsuz sonuçları apaçık ortadadır. Dolayısıyla sözü edilen olumsuz tablo, insan-çevre ilişkisini sorumluluk, emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında yeniden gözden geçirmenin elzem olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Aksi halde insanın, kendisini de helak edecek büyük bir tahribatın ve son tahlilde topyekun bir yıkımın yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bu yakın tehdit karşısında insanlığın emniyeti ve dünyanın daha emin, daha temiz ve daha güzel olması için insani ve ahlaki değerler ekseninde bir farkındalık oluşturulması önem arz etmektedir. Dini liderler en azından güçlü ikazlarını ve manevi rehberlik vazifelerini hakkıyla yerine getirmeye gayret etmelidir”


Erbaş, iklim değişikliği sorunlarının çözümünde dinlerin rolünü vurgulamak amacıyla düzenlenen zirvenin hayırlara vesile olmasını dileyerek, “Zirvenin aynı zamanda birçok felakete sebebiyet veren kitle imha silahlanma yarışına son verilmesi, savaşların durdurulması ve çatışmaların barışçıl yollarla çözümü hususunda da tüm dünya ülkelerine etkili bir çağrı olmasını umut ediyorum” şeklinde konuştu.


Zirveye, Azerbaycan Başbakanı Ali Asadov, Azerbaycan Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Muhtar Babayev, Azerbaycan Kafkas Müslümanları İdaresi Başkanı Şeyhülislam Allahşükür Paşazade ile Birleşmiş Milletler (BM) Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Miguel Angel Moratinos da katıldı.



Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Zalimler, Gazze’yi gözyaşı diyarına çeviriyor”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Ait olduğu topraklara kazandırılan eserler ve hikayeleri ’Kaçış Yok’ sergisiyle Antalya’da Kültür Yolu Festivali’nde ziyaretçiyle buluşan ’Kaçış Yok’ sergisi, Antalya Arkeoloji Müzesi’nde açıldı. Hafta boyunca ücretsiz gezilebilecek müzede; Perge Antik Kenti’nden kaçırılan Tetrarkh heykel başları, yasa dışı yollarla evlerinden koparılan Anadolu’da görev yapan askerlere 25 yıllık hizmetleri sonrası verilen Roma dönemi askeri diplomaları, Osmanlı dönemine ait hançerler, Orta Çağ mücevherleri, pişmiş toprak kapları gibi çok sayıda kültür varlığı ziyaretçiyle buluşuyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kültür Yolu festivali kapsamında; kaçak kazılarla yurt dışına çıkarılan, yasa dışı yollarla evlerinden koparılan, uluslararası iş birliği ile iadesi sağlanan ve kolluk kuvvetlerinin operasyonlarıyla ele geçirilen kültür varlıkları “Kaçış Yok” adlı sergiyle, Antalya Müzesi’nde sergileniyor. 2-10 Kasım tarihleri arasında ücretsiz ziyaret edilebilen müze, çok sayıda yerli ve yabancı vatandaşın uğrak yeri oldu. Eserlerin yanında topraklara kazandırılma öykülerinin de yer aldığı sergi, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin görkemli eserleriyle derin bir anlam kazanıyor. “İsimsiz kahramanların elinden kaçış yok” Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı uzmanlarının yurt dışında ve Türkiye genelinde yaptığı incelemeler, takip ve araştırmaları sonucu sağlanan bilgi, belge ve deliller aracılığıyla iadesi sağlanan eserlerin oluşturduğu serginin konusu; kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi için yıllardır her koşulda mücadele veren isimsiz kahramanların Antalya’ya kazandırdıkları şeklinde belirtiliyor. Bakanlık tarafından oluşturulan, “Kaçış Yok sergisini neden izliyorsunuz?” sorusu yöneltilen broşürde; “Antalya, anaforlu Ksanthos Çayı’nın bulunduğu Lykia Uygarlığı’ndan Sarpedon’un, Perslere karşı bağımsızlık için can veren Lykia Beyi Perikle’nin, Millî mücadelede İngiliz ve Fransız gemilerini batıran kahraman Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker’in, efsanelerin, doğal güzelliklerin ve antik uygarlıkların mekânıdır. Sizler asırlık bir çınar gibi dimdik ayakta duran Antalya Müzesinde, üst bölümü kaçırıldıktan 30 yıl sonra evine dönen ’Perge Yorgun Herakles Heykeli’ ve İsviçre gümrüğünde yakalanıp 50 yıl sonra anavatanına geri getirilen ’Perge Herakles Lahdi’nin hikâyesi gibi Antalya’ya geri kazandırılan başka nice eserlerin öykülerini öğrenecek ve yıllardır sürdürülen bu çabanın, b mücadelenin tanığı olacaksınız. Bu vitrinlerde gördükleriniz kültür varlığı kaçakçılığı ile mücadele eden her bir neferin alın terinin eseridir. Sizleri de bu mücadeleye ortak olmaya davet ediyoruz. Bizlere bu gururu yaşatan ve kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi için gece gündüz çalışan isimsiz kahramanlara sonsuz teşekkürler. İsimsiz kahramanların elinden kaçış yok" ifadelerine yer verildi. "Tetrarkh’ın hikayesi, bilim ve uluslararası iş birliğinin zaferini simgeliyor" “Bütünün Parçaları: Tetrarkh Heykel Başları” eseriyle başlayan sergide, toplam 22 eser yer alıyor. Teatrarkh Heykel Başları, “Antalya’daki Perge Antik Kenti, yalnızca zengin bir tarih değil, aynı zamanda karanlık bir talan hikayesiyle de yüzleşti. 1970’li yıllardan itibaren kaçak kazılarla yağmalanan bu kadim kent, Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu Prof. Dr. Jale İnan’ın önderliğinde kararlı bir mücadeleye sahne oldu. Ancak kaçırılan eserlerimizden biri olan Tetrarkh heykel başlarının, yıllar sonra heyecan verici hikayesi, bilim ve uluslararası işbirliğinin zaferini simgeliyor. Tetrarkh, Roma İmparatorluğu’nda dört imparator tarafından yönetilen dönemi temsil eden yöneticilere verilen isimdir. 2020 yılında yayınlanan bir makale, New York’taki Metropolitan Müzesi’nde sergilenen bu heykel başlarının, Perge Tiyatrosu’ndaki başsız imparator heykellerine ait olabileceğini ortaya koydu. Türk ve Alman bilim insanlarının titiz çalışmaları ve arşiv incelemeleri, bu başların Perge’den kaçırıldığını kesinleştirdi. Manhattan Bölge Savcılığı’nın hızlı müdahalesiyle eserlere el konuldu ve başlar yıllar sonra 2023 yılında ait oldukları gövdelerle Antalya’da birleştirildi. Bu birleşme, tarihin talanını geri döndürmek için verilen kararlı mücadelenin bir sembolüdür” şeklinde öykülendirildi. Kolluk kuvvetlerinin operasyonlarıyla ele geçirilen eserler de sergide Kolluk kuvvetlerinin operasyonlarıyla ele geçirilen kültür varlıkları kısmında ise 1959 yılında Antalya’da ele geçirilen Bizans İmparatorlarına ait altın sikkeler, 1960’lı yılların sonunda Korydalla Antik Kenti’nde bulunan "Sion Buluntuları" ve Serik’teki bir kaçak kazıda bulunan Apollon Heykeli, ziyaretçiyle buluşuyor. Kültür varlıklarının hikayesi ise şu şekilde aktarılıyor: “Kültür varlığı kaçakçılığına karşı verilen mücadelede jandarma, emniyet ve gümrük muhafaza birimlerinin özverili çalışmaları sayesinde, pek çok kıymetli eser kaçakçıların ellerinden kurtarılarak müzelerimize kazandırıldı.1959 yılında Antalya’da ele geçirilen Bizans İmparatorlarına ait altın sikkeler ve 1960’lı yılların sonunda Korydalla Antik Kenti’nde bulunan ’Sion Buluntuları’ bu başarıların sadece birkaç örneği. Bu eserlerin bir kısmı burada sergilenirken, bir kısmı ne yazık ki yurt dışına kaçırılmış ve Washington D.C.’deki Dumbarton Oaks Müzesi’nde sergilenmektedir. Ancak, onları geri getirmek için çabalarımız sürüyor. Serik’teki bir kaçak kazıda bulunan Apollon Heykeli de büyüleyici detaylarıyla izleyicilerini geçmişle buluşturuyor. Hep birlikte, kültürel mirasımızı koruma mücadelesinde devletimizin tüm organlarıyla omuz omuza çalışıyoruz.” “Merhaba güzel evim” Kaçış Yok adlı etkinlikte sergilenen Rahip Büstü’nün öyküsü ise hafızalara kazınacak şekilde hazırlanmış. Eserin yanında yer alan öyküde şu ifadelere yer veriliyor: “Ben, 1800 yıllık bir rahibim. Bronzdan döküldüm, zor zamanlar yaşadım, hatta yakılma ve eritilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldım. Ancak en büyük acım, yasa dışı yollarla yurdumdan koparılmak oldu. Başımda gördüğünüz büstler, atalarımın izlerini taşır. Saçlarım ve sakallarım, dönemin asker modasına uygun olarak özenle şekillendirildi, böylelikle kendi çağım hakkında size bilgi taşıyabildim. Yüzyıllar boyunca memleketimde kalmayı umarken, hain eller beni ait olduğum topraklardan kopardı. Ama iyiler kötüleri yendi ve sonunda evime kavuştum. Merhaba güzel evim.” “Geriye kalan sikkelerin de ülkemize iade edilmesi için çalışmalar sürüyor” “Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen, 1999 ve 2022 yıllarında ait olduğu topraklara geri dönen Elmalı Sikkeleri ise şöyle aktarılıyor: “Elmalı Sikkeleri, Antik dönemde Attik-Delos Deniz Birliği için basılan değerli parçalardır. 1984 yılında Antalya Elmalı’da gerçekleştirilen kaçak kazılar sonucu 1900 adet sikkeden büyük bir kısmı yurt dışına kaçırıldı. Ancak, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın titiz çalışmaları sonucunda 1999 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nden 1674 sikkenin iadesi sağlandı. Massachusetts Mahkemesi, bu sikkelerin koşulsuz olarak Türkiye’ye ait olduğuna karar verdi. 2021 yılına gelindiğinde ise Sotheby’s Müzayede Evi’nde, Elmalı Sikkeleri grubuna ait olduğu düşünülen bazı sikkeler tespit edildi. 2022 yılında yapılan olumlu görüşmeler sonucunda 17 adet sikke ülkemize getirildi ve Antalya Müzesi’nde sergilenmeye başladı. Bu dosya, Türkiye’nin hiçbir kültür varlığından vazgeçmediğinin simgelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Geriye kalan sikkeler de tespit edilerek ülkemize iade edilmesi için çalışmalar sürüyor. Kaçış yok.” Askeri diplomalar da öz yurduna döndü Evlerinden koparılan eserler ait oldukları yere döndü levhalı kısımda ise yasadışı yollarla ülkeden kopartılan eserlerin öyküsünde ise şu ifadelere yer verildi: “Bu vitrin, farklı dönem ve kültürlere ait eserleri bir araya getiriyor. Osmanlı dönemine ait hançerlerden Bizans sikkelerine, Orta Çağ mücevherlerinden pişmiş toprak kaplara kadar her biri, yasadışı yollarla evlerinden koparıldı. Kültür varlığı kaçakçılığı, dünya mirasına karşı işlenmiş ciddi bir suçtur. Bu eserlerin iadesiyle geçmişte yapılan yanlışları düzeltme yolunda önemli adımlar atıyoruz. Kültürel mirasın korunması için uluslararası iş birlikleri sayesinde bu nadide parçalar ait oldukları topraklara geri dönüyor. Bu eserlerin yurt dışına hiç çıkmaması, kaçak kazıya maruz kalmaması ise ilk hedefimiz ve çalışmalarımızı bu anlayışla çok yoğun sürdürüyoruz. Çünkü tek amaç var: Korumak ve bundan kaçış yok.” Eserler, festival sonrası da Antalya’da Eserler, festival bittikten sonra da Antalya Arkeoloji Müzesi’nde sanatseverlerle buluşmaya devam edecek. Festival kapsamında 7 ilde ziyaretçiyle buluşan Kaçış Yok sergisinin Antalya ayağında görkemli eserler bulunuyor. Sergilenen eserler arasında; Boubon’un Kayıp Eserleri, Yorgun Herakles Heykeli, Herakles Lahti, Sütunlu Lahit parçaları gibi varlıklar da yerini aldı. "Eserleri burada görünce gurur duydum" Kaçış Yok sergisini ziyaret eden Ümmühan Akın, "Türk olarak, Türkiye’de yaşayan bir insan olarak, bize ait olan eserlerin yurdumuza dönmesini istiyoruz. Bütün eserlerimizi burada görmekten çok mutlu oldum ve gurur duydum. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na çok teşekkür ederiz" diye konuştu.
Ankara Milli emlak arazisi vaadiyle 40 milyon liralık vurgun Vatandaşları milli emlak arazi vaadiyle 40 milyon lira dolandırdıkları tespit edilen suç örgütüne yönelik gerçekleştirilen operasyonda, 9 şüpheliden 8’i göz altına alındı. İstanbul’da olduğu tespit edilen 1 şüpheli hakkında ise yakalama çalışmaları başlatıldı. Edinilen bilgilere göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sahtecilik ve Dolandırıcılık Bürosunca nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, yağma, özel belgede sahtecilik suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında operasyon başlatıldı. Mağdurdan alınan beyana göre, şüpheli şahısların kendilerini devletin yüksek kademelerindeki şahıs ile bağlantılı olduklarını ve İstanbul ile Antalya illerinde bulunan milli emlak arazilerinin satış işlemini gerçekleştirdikleri vaadinde bulunan suç örgütü üyeleri 40 milyon liralık vurgun yaptı. Yapılan takip sonucu suç örgütü üyelerinin 9 adet tapu senedi verdikleri belirlenirken, bu tapuların Ankara Kriminal Polis Laboratuvarında yapılan teknik inceleme sonucunda sahte olduğu tespit edildi. Tehdit ve silah zoruyla paralara el koydular Bir diğer mağdur ise, suç örgütü üyelerinin kendisini aylık altın kotasının yükseltilmesi vaadi ile Ankara iline davet ettiklerini, istedikleri parayı alamayınca kendisini ve oğlunu alıkoyarak tehdit ve silah zoruyla 200 bin dolar maddi menfaat sağladıklarını ayrıca 400 bin dolarlık sözleşme imzalatarak borçlandırdıklarını ifade etti. 8 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan eş zamanlı sabah operasyonlarında yakalan 8 şüpheli göz altına alınırken, İstanbul’da olduğu tespit edilen bir şahıs hakkında ise yakalama çalışmaları başlatıldı.
Mersin Mersin’de son bir haftada aranan 936 kişi yakalandı Mersin’de son bir haftada gerçekleştirilen çalışmalarda haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan 936 kişinin yakalandığı bildirildi. Aynı tarihler arasında gerçekleştirilen uyuşturucu ile mücadele çalışmalarında ise yakalanan 191 şahıs hakkında işlem yapılırken, 19 şüpheli de tutuklandı. Mersin’de Değerlendirme ve Koordinasyon Toplantısı, Vali Ali Hamza Pehlivan başkanlığında yapıldı. Valilik toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıda, kentte devam eden kamu yatırımları, vatandaşlara sunulan kamu hizmetleri, bunlara ilişkin iş ve işlemler, değişik başlıklarda sürdürülmekte olan ve planlanan projeler ele alındı, değerlendirmelerde bulunuldu. Koordinasyon toplantısının ardından güvenlik ve asayiş değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. İl genelinde güvenlik ve asayiş konularında yerine getirilen çalışmalar, suç ve suçlulara karşı gerçekleştirilen operasyonlar ve ilgili diğer hususlar ele alındı. "Çeşitli suçlardan 489 şüpheli gözaltına alındı" Vali Pehlivan, toplantıyla ilgili yaptığı açıklamada, 28 Ekim-3 Kasım arasında emniyet ve jandarma ekiplerince yürütülen operasyonel çalışmalarda, haklarında çeşitli suçlardan yakalama kararı bulunan 936 kişinin yakalandığını belirtti. Pehlivan, aynı tarihler arasında dolandırıcılık, cinayet, hırsızlık, yağma gibi çeşitli suçlardan 489 şüphelinin de gözaltına alınarak, adli makamlara teslim edildiğin kaydetti. Yine aynı tarihler arasında yapılan trafik denetimlerinde ise 67 bin 399 aracın kontrol edildiğini ifade eden Pehlivan, 246 aracın trafikten men edildiğini, 14 bin 18 araç ve sürücüsüne de işlem yapıldığını vurguladı. Uyuşturucu ile mücadele çalışmaları Aynı tarihler arasında gerçekleştirilen uyuşturucu ile mücadele çalışmalarına da değinen Pehlivan, "Gerçekleşen 150 narkotik olayı sonrası yakalanan 191 şahıs hakkında işlem yapılırken, 19 şüpheli de tutuklandı. Şüpheli şahısların ikamet, iş yeri ve araçlarında yapılan aramalarda ise 27 bin 961 adet sentetik uyuşturucu hap, 952 gram bonzai, 20 kilo 898 gram metamfetamin, 33 kilo 464 gram esrar ele geçirildi" dedi. En İyi Narkotik Polisi Anne Projesi kapsamında 359 anneye, narko-yetişkin faaliyetleri kapsamında bin 780 kişiye, 2 narkonokta etkinliği kapsamında ise 3 bin 500 kişiye bilgilendirici el broşürü dağıtıldığına işaret eden Pehlivan, Mersin’in huzuru ve güvenliğini daim kılmak için emniyet, jandarma ve sahil güvenlik birimlerinin çalışmaya devam ettiğini kaydetti.