TOBB Deniz Ticaret Odaları Konsey toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Durmuş Ünüvar ve konsey üyelerinin katılımı ile TOBB İkiz Kuleler’de gerçekleşti.
“Ekonomimizin büyümesinde, denizcilik sektörümüzdeki gelişmelerin büyük payı vardır”
Deniz Ticaret Odaları Konseyinin hükümet ile yaptığı istişarelerin olumlu netice verdiğini aktaran TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Tersanelerimiz, yat limanı sayımız ve tekne bağlama kapasitemiz önemli ölçüde artırıldı. Tersanelerin kira süresi uzatıldı. Gemi inşa sanayiinde, dünyada tanınan marka haline geldik. Her türlü gemiyi, anahtar teslim yapacak kapasiteye ulaştık. Sadece kendimize yeterli olmanın ötesinde, bütün dünyaya her tür gemi ihraç etmeye başladık. Özetle, Türk denizciliği, iyi bir ivme yakaladı. Ülkemizin yıldız sektörlerinden biri haline geldi. Türk sahipli gemi filomuz yaklaşık 52 milyon ton ile dünyada 11. sıraya yükseldi. Ülkemiz ihracatının tonaj olarak yaklaşık 90’ını, değer olarak da yüzde 56’sını, yani 145 milyar dolar değerinde tarım ve sanayi ürünümüzü, denizyoluyla gönderiyoruz. Ekonomimizin neredeyse 14 senedir kesintisiz büyümesinde, denizcilik sektörümüzdeki gelişmelerin büyük payı vardır. Zira ulaşım olmadan, ne fabrika çalışır, ne de ürünler pazara ulaşır” diye konuştu.
“Denizyolu taşımacılığı, küresel ticaret açısından hayati öneme sahiptir”
Hedefin yakalanan performansı devam ettirmek ve artırmak olması gerektiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, “2024 yılında küresel ticaret hacmi, önceki seneye göre 1 trilyon dolar arttı ve 33 trilyon dolara ulaşarak tarihi zirvesini gördü. 2025’de de artmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Bunun da büyük kısmı denizyollarından geçiyor. Dolayısıyla denizyolu taşımacılığı, küresel ticaret açısından hayati öneme sahiptir. Biz de bundan payımızı almalıyız. Bunun için de, dünyada ilk 10 ülke arasına girme hedefimiz doğrultusunda, kamu ve özel sektör olarak, birlikte çalışmayı sürdürmeliyiz. Küresel ticarette en stratejik sektör konumundaki denizciliği, milli varlığımız ve milli servetimiz olarak görmeliyiz” dedi.
Bakan Kurum, konseyle denizlere dair ticareti ve koruma çalışmalarının konuşulduğunu dile getirerek, “Deniz ticareti; tarihin bütün dönemlerinde ülkelerin geleceği için çok büyük önem arz etmiştir. Deniz yolları üzerinde hâkimiyet kuran devletler, daima güçlü olmuştur. Türk milleti olarak; 1081 yılında Çaka Bey ile başlayan denizcilik tarihimiz neredeyse 10 asırlık bir geçmişe sahiptir. Denizlerimizdeki güçlü geçmişimizi bugün aynı ruhla temsil etmenin gururunu yaşıyoruz. Denizlerimizin önümüzdeki 50 yılını 100 yılını ilgilendiren adımlar atıyoruz. Bakanlık olarak Türkiye Yüzyılı Vizyonumuz çerçevesinde denizlerimizin korunması adına yenilikçi projeleri bir bir uyguluyoruz. Denizel alanlarda yürütülecek çalışmaların etkinliğini ve verimliliğini artırmak için Sürdürülebilir Mavi Ekonomi Planı ve Deniz Saha Planlamasını hayata geçiriyoruz. Sıfır Atık Mavi Hareketiyle; Mavi Vatanımızın 50-100 yıllık temiz geleceğini garanti edeceğine inandığımız Mapa-Şamandıra Projemize başlıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Söz verdiğiniz aksiyonları yapmazsanız Marmara’yı kaybederiz”
İzmit körfezinde Avrupa’nın en kapsamlı çevre ve denizcilik projesinin titizlikle yürütüldüğünü belirterek, “Tam da bu noktada, Marmara Denizi’ne kıyısı olan belediyelerimize çağrımızı yinelemekte fayda görüyorum. Bakın biz 22 maddeden oluşan Marmara Denizi Eylem Planımızı açıkladık. Ancak bu eylemlerin en önemli maddelerini belirlediğimiz ve belediyelerimiz tarafından yapılması gereken projelerin hala hayata geçirilmediğini, tek bir adım atılmadığını görüyoruz. Biliyorsunuz şu anda Marmara Denizi genelinde, deniz yüzeyinden 5 ila 25 metre arasında değişen derinliklerde müsilaj oluşumu tespit edildi. Bakanlık olarak 25 Aralık 2024’te tekrar harekete geçtik. Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu’nu Ankara’da topladık. Toplantıda yerine getirilmeyen 3 önemli maddeden biri olan ileri biyolojik atık su arıtma tesislerinin eksikliğini hocalarımız tekrar tekrar vurguladılar. Şu anda mevcut tesislerin İleri arıtmaya dönüşüm oranının maalesef sadece yüzde 0.7 ile sınırlı kaldığına dikkat çektiler. Buradan belediyelerimize diyoruz ki, ‘lütfen, hep birlikte, ortak akılla imza altına aldığımız 22 Maddelik Marmara Denizi Koruma ve Eylem Planı’nı artık uygulayalım, millete verdiğimiz sözleri tutalım. Şu ana kadar belediyeler olarak üzerinize düşen görevleri tam olarak yapmadınız. Lütfen vakit çok geç olmadan milletimize ve doğamıza verdiğiniz sözleri yerine getirin. Müsilaj ve benzeri sorunların yeniden yaşanmaması için söz verilen atıksu arıtma tesislerini artık yapın. Yine söz verdiğiniz gibi, var olan tesislerin standartlarını artık yükseltin.’ Ben eylem planını açıklarken de ifade ettim. Buradan da ifade ediyorum. Marmara Denizi’ne bir litre bile kirli su girmesine izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Herkes, artık kendi sorumluluk alanına girmeyen, kendisini hiç ilgilendirmeyen devlet projeleriyle uğraşmayı bırakmalıdır. Herkes kendi işine odaklanmalıdır. Milleti farklı gündemlere yönlendirip, kendi sorumluluk alanını gizlemekten, gözlerden uzak tutmaktan vazgeçmeli; işlerini ertelememelidir. Siyaseten bu tarz gündemler peşinde koşarak kendinizi bir süre kurtarabilirsiniz ama söz verdiğiniz aksiyonları yapmazsanız Marmara’yı kaybederiz” diye konuştu.
Oğuzhan Halil Özbek - Tolga Başer