EKONOMİ - 27 Kasım 2024 Çarşamba 12:38

ATO Başkanı Baran’dan yerli ürün tercihi çağrısı

A
A
A
ATO Başkanı Baran’dan yerli ürün tercihi çağrısı

Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran, "Gelişen üretim altyapımız ve nitelikli insan kaynağımız sayesinde, yerli üretimin kamu alımlarında daha fazla yer bulabileceğine inanıyoruz" dedi.


Ankara Ticaret Odası Kasım Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATO Meclis ve Komite Üyeleri’nin müşterek katılımıyla, Meclis Başkanı Mustafa Deryal başkanlığında yapıldı. ATO Meclis Salonu’nda gerçekleşen toplantıda konuşan ATO Başkanı Baran, yönetim kurulu çalışmaları hakkında bilgi vererek güncel ekonomik gelişmeleri değerlendirdi.


Dünya ekonomisinin sancılı bir süreçten geçtiğini anlatan Baran, yoğun savaş ve çatışmaların yaşandığı bir coğrafyada yer alan Türkiye’nin ekonomik gücünü muhafaza etmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin uzun yıllardır sürdürülebilir bir düzeye indirilmeye çalışılan cari açık probleminin bulunduğunu hatırlatan Baran, cari açık düzeyinin indirilmesi ve üretim ve istihdamın artması için yerli ürün ve hizmetlerinin Türkiye’den sağlanması konusunun bir tercih değil stratejik zorunluluk haline geldiğini söyledi.


Ankara Ticaret Odası olarak yerli üretimi desteklemeyi kendilerine misyon edindiklerini belirten Baran, üretim ve istihdamın güçlenmesi için kamu ve özel sektör iş birliğinin kritik rol üstlendiğini kaydetti.



“Gelişen üretim altyapımız sayesinde yerli üretimin kamu alımlarında daha fazla yer bulabileceğine inanıyoruz”


Tüm resmi kurumlar, üniversiteler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile oda ve borsalara ürün ve hizmet alımlarında “yerli” tercihinin benimsenmesi çağrısında bulunan Baran, şu ifadelere yer verdi:


“İndirilmeye çalışılan cari açık problemimiz var. Yerli ve milli bakış açısı bu noktada öne çıkmalı. İhtiyaç duyulan ürün ve hizmetlerin Türkiye’den kaliteli bir şekilde sağlanabildiği bir ortamda, önceliğin bu kalemlere verilmesi artık bir tercih değil, stratejik bir gerekliliktir. Gelişen üretim altyapımız ve nitelikli insan kaynağımız sayesinde, yerli üretimin kamu alımlarında daha fazla yer bulabileceğine inanıyoruz. Buradan, iç piyasamızı canlandıracak bu yaklaşımın tüm resmi kurumlar, üniversiteler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile oda ve borsalar tarafından benimsenmesi çağrısını yapıyorum. Bu yaklaşım, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir sorumluluk meselesidir.”


Baran, konuşmasında, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın akaryakıt sektöründe kayıt dışılığı engellemek amacıyla gerçekleştirdiği düzenlemeyle 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren devreye girecek olan Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi’nin (UTTS) akaryakıt dağıtımı yapan işletmeler ve kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtlar açısından ekstra ve hazır olunmayan bir yük getireceğinin ATO Üyeleri tarafından dile getirildiğini söyledi.



“UTTS’nin yürürlük tarihinin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz”


UTTS kapsamında taşıtlara, depo girişine monte edilebilen ve taşıta ait plaka bilgisi, mükellefe ilişkin bilgiler gibi konuları hafızasında muhafaza eden ve bu bilgilerin akaryakıt alımı sırasında Taşıt Tanıma Okuyucu (TTO) cihazı vasıtasıyla pompa ünitelerinin bağlı olduğu yeni nesil pompa ödeme kaydedici cihazlara otomatik iletilmesini sağlayan Taşıt Tanıma Birimi takılmasının öngörüldüğünü bildiren Baran, “Üyelerimiz sistemin devreye alınması için ortaya çıkacak maliyetin bir yük oluşturacağını ısrarla vurguluyorlar. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın vergi kayıplarını önlemek için yaptığı çalışmaları sonuna kadar destekliyoruz. Kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin devletin ve iş dünyasının en öncelikli meselesi olması gerektiğine inanıyoruz. Ancak UTTS’nin yürürlüğe girmesi ile gerek akaryakıt dağıtımı yapan gerekse diğer alanlarda ticari faaliyetlerini yürüten pek çok farklı sektörden işletmelerimize ek maliyetler gelecek. Bu nedenle UTTS’nin yürürlük tarihinin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz” dedi.



ATO Başkanı Baran’dan yerli ürün tercihi çağrısı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Tarım arazilerindeki kaçak yapılar yıkılıyor Tepebaşı Belediyesi, Karadere Mahallesi’nde tarım arazisine “hobi bahçesi” adı altında yapılan kaçak yapıların yıkım işlemlerini gerçekleştiriyor. Tepebaşı Belediyesi, ilçe sınırları içinde bulunan imara aykırı yapılaşmalara karşı çalışmalarını sürdürüyor. Karadere Mahallesi 28113 ada 104 parselde yer alan tarım arazilerine izinsiz yapılan yapılara; 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa istinaden, Eskişehir Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, İl Toprak Koruma Kurulu tarafından yıkım kararı alındı. Bu kararlar doğrultusunda; Tepebaşı Belediyesi ekiplerince gerekli tespitler yapılarak, 3194 Sayılı İmar Kanunu gereği söz konusu yapıların yıkımına karar verildi. Yasal süreleri tamamlanan kaçak yapıların, tahliye ve yıkımına, Tepebaşı Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü koordinasyonunda devam ediliyor. Yıkım işlemleri Tepebaşı İlçe Jandarma Komutanlığı unsurları ve 1. Jandarma Asayiş Komando Bölüğü tarafından alınan güvenlik tedbirleri eşliğinde ve bakanlık tarafından belirlenen prosedürler çerçevesinde yürütülüyor. “Yasal dayanağı olmayan hobi bahçelerine itibar etmeyin” Tepebaşı Belediyesi yetkilileri, “Tarım Arazilerine ‘hobi bahçesi’ adı altında yapılan izinsiz, ruhsatsız, kontrolsüz yapılaşmalar pandemi sürecinde artmış olup, yeni bir İmar Barışı ile affa uğrayabilir beklentisi ile de hız kazanmıştır. İhtiyaçlar ve beklentiler kanunlara aykırı davranmaya gerekçe olmamalıdır. Vatandaşlarımızı hak kaybına uğrayarak mağduriyet yaşamamaları için, bu yasal dayanağı olmayan hobi bahçelerine itibar etmemeleri, yasalara uygun davranmaları konusunda yeniden uyarıyoruz” denildi.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasının görülmesine devam ediliyor İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Duruşmada mahkeme başkanı sanıklara yönelttiği sorulara net cevaplar alamamasına öfkelenerek, “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş savunma yaptı. İhmali davranışlarda bulunup Opera bebeğin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle savunma yapan sanık Büyükköleş, "2023 yılında üniversiteden paramedik bölümünden mezun oldum. Birinci Hastanesi’nde stajyer olarak çalıştım. Opera bebek hastaneye geldiğinde toplu nöbeti devralmıştık. Bu bebeğin günlüğüne 20 bin lira alındığını duydum. Opera bebek stabildi. Sabah saat 06.30 gibi Tuğçe Toptemel’e bebek büyük olduğu için bakımına girmek istediğimi söyledim. Bebeğin bağlı olduğu cihaz ötmeye başladı. Bu durumu Doğukan Taşçı’ya bildirdi Tuğçe. Doğukan bizden bebeğin videosunu ve kan şekerini istedi. Ancak Tuğçe bebekten kan gazı almaya çalıştı. Kan gazı için ekipman yoktu. Bebeğe Doğukan CPR işlemi yapılmamasını söyledi ancak Tuğçe CPR yapmaya başladı ama sürdürmedi. Sabah nöbeti devralmaya gelen arkadaşlara bebeği teslim ettik" ifadelerini kullandı. "İhmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum" Savunmasına devam eden sanık, Ayşe Gizem Büyükköleş, "Ne Tuğçe Topdemir’in, ne de kendimin ihmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum. Biz elimizden gelen tüm müdahaleyi yaptık. Bu olay olana kadar Fırat Sarı’yı tanımıyordum. Gece hastanede doktor bulunmazdı. Nöbet listesinin olup olmadığını bilmiyordum. Mesleği öğrenmek için ilk kez çalışmaya başladığım yerde böyle bir şey yaşadığım için çok üzgünüm" diye konuştu. Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordu. Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi. Duruşmaya sanık savunmasının ardından 45 dakika ara verildi.
İstanbul Mahkeme başkanı öfkelendi: “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok, ben anlamıyorum bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Duruşmada mahkeme başkanı sanıklara yönelttiği sorulara net cevaplar alamamasına öfkelenerek, “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş savunma yaptı. İhmali davranışlarda bulunup Opera bebeğin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle savunma yapan sanık Büyükköleş, "2023 yılında üniversiteden paramedik bölümünden mezun oldum. Birinci Hastanesi’nde stajyer olarak çalıştım. Opera bebek hastaneye geldiğinde toplu nöbeti devralmıştık. Bu bebeğin günlüğüne 20 bin lira alındığını duydum. Opera bebek stabildi. Sabah saat 06.30 gibi Tuğçe Toptemel’e bebek büyük olduğu için bakımına girmek istediğimi söyledim. Bebeğin bağlı olduğu cihaz ötmeye başladı. Bu durumu Doğukan Taşçı’ya bildirdi Tuğçe. Doğukan bizden bebeğin videosunu ve kan şekerini istedi. Ancak Tuğçe bebekten kan gazı almaya çalıştı. Kan gazı için ekipman yoktu. Bebeğe Doğukan CPR işlemi yapılmamasını söyledi ancak Tuğçe CPR yapmaya başladı ama sürdürmedi. Sabah nöbeti devralmaya gelen arkadaşlara bebeği teslim ettik" ifadelerini kullandı. "İhmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum" Savunmasına devam eden sanık, Ayşe Gizem Büyükköleş, "Ne Tuğçe Topdemir’in, ne de kendimin ihmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum. Biz elimizden gelen tüm müdahaleyi yaptık. Bu olay olana kadar Fırat Sarı’yı tanımıyordum. Gece hastanede doktor bulunmazdı. Nöbet listesinin olup olmadığını bilmiyordum. Mesleği öğrenmek için ilk kez çalışmaya başladığım yerde böyle bir şey yaşadığım için çok üzgünüm" diye konuştu. Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordu. Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi. Duruşmaya sanık savunmasının ardından 45 dakika ara verildi.