EKONOMİ - 27 Ekim 2023 Cuma 12:42

Almanya Şansölye Yardımcısı Habeck: “Küresel ısınma kritik bir nokta yaşarsa sığınmacı hareketleri artacaktır”

A
A
A
Almanya Şansölye Yardımcısı Habeck: “Küresel ısınma kritik bir nokta yaşarsa sığınmacı hareketleri artacaktır”

Almanya Şansölye Yardımcısı ve Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck, “Başarısız olursak, küresel ısınma kritik bir nokta yaşarsa, 1,6 derece veya 2,1 dereceden konuşmuyoruz. Artık durduramayacağımı derecelerden konuşuyoruz. Bu dereceler yüzde 3 veya yüzde 4 olacak bu da bütün insanlığa felaket getirecektir. Burada tabii ki göçmen hareketleri, sığınmacı hareketleri artacaktır” dedi.


Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ev sahipliğinde çok sayıda enerji alanında önder firmalar, sivil toplum kuruluşları ve sektör temsilcisinin katılımıyla 5. Türk-Alman Enerji Forumu düzenlendi. Forumun öncesinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Bakan Yardımcısı Ahmet Çonkar, DİGM Genel Müdürü Öztürk Selvitop, EİGM Genel Müdürü Ahmet Özkaya ve EVÇED Başkanı Bilal Düzgün’den oluşan heyeti ile Almanya Şansölye Yardımcısı ve Ekonomi ve İklim Koruma (BMWK) Bakanı Robert Habeck ve Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Juergen Schulz, Bakan Yardımcısı Stefan Wenzel, Bakan Başdanışmanı Gunnar Stımpe, Genel Müdür Yardımcısı Nicola Kabel’den oluşan heyet ile İngilizce görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından Şansölye Yardımcısı Habeck, Bakan Bayraktar’ın yanı sıra Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK) Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Pahl, Enerjisa Enerji Grup Başkanı Kıvanç Zaimler, Thysenkrupp CEO’su Çetin Nazikkol’un konuşmaları ile açılış oturumu gerçekleştirildi.


“Küresel ısınma kritik bir nokta yaşarsa sığınmacı hareketleri artacaktır”


Şansölye Yardımcısı Habeck burada yaptığı konuşmada, dünyanın sorunu olduğunu dile getirerek, “Dünyanın çok büyük bir dönüşüm içinde olduğunu unutmayalım. Enerji politikası bugün artık bir metanın değişimi değildir. Burada gördüğümüz durum artık siyasetin de ilgisini uyandırıyor. Enerjiyi kim üretiyor, kim kullanıyor, kim bağımlı oluyor ve bu bağlılıktan nasıl kurtulduğuna dair konuları son iki yılda en büyük öncelik olmuştur. Siyasi gündemin en başındadır. Söz konusu durum bir iki ülkeye bağlı olmak değildir. Önemli olan enerjinin ülkeler tarafından üretilmesi. Sadece düşünmek değil, yapmak da lazım. Dolayısıyla bizim bir görevimiz var. Bu görevimizi yerine getirmemiz lazım. Söz konusu görev, iklim koruma ile bağlantılı. Dünyanın artık dekarbonize edilme zamanı gelmiştir. Zaten gurur duyuyoruz. 2050’ye kadar karbon nötr olmamız lazım. Bu salonda olan herkes, kaybedecek zamanımızın olmadığını biliyor. 22 yıl veya 30 yıl çok kısa bir süre. Siyaseti bu şekilde yapmamız lazım. Bu bir kuşak projesidir. Bizim çalışmalarımız daha sonraki kuşaklara da bırakacağı bir projedir. Fakat biz başarısız olursak, küresel ısınma kritik bir nokta yaşarsa, 1,6 derece veya 2,1 dereceden konuşmuyoruz. Artık durduramayacağımı derecelerden konuşuyoruz. Bu dereceler yüzde 3 veya yüzde 4 olacak bu da bütün insanlığa felaket getirecektir. Burada tabii ki göçmen hareketleri, sığınmacı hareketleri artacaktır” diye konuştu.


Bakan Bayraktar ise burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin yenilebilir enerji kaynaklarının, kurulu güç kapasitesinde oranının yüzde 55 olduğunu belirterek, “2035 yılında bu oranı yüzde 65’e çıkarmayı hedefliyoruz. Bunun için her yıl 3 bin 500 megavat güneş ve bin 500 megavat rüzgar santralini devreye almalıyız. Ayrıca, önümüzdeki döneme ait planlamalarımız arasında 5 bin megavat off-shore rüzgar kurulu gücü de bulunmaktadır” dedi.


Kesintili kaynak olan rüzgar ve güneş enerjisinin payının artmasıyla sistemin yönetilmesi için baz yük ihtiyacını karbonsuz elektrik üreten nükleer enerji ile desteklemeyi hedeflediklerini aktaran Bakan Bayraktar, “Nükleer enerjide hem konvansiyonel hem de Küçük Modüler Nükleer Reaktörlerin (SMR) de sisteme entegre edilmesi ile nükleer enerji kaynaklı kurulu kapasitemizin 30 yıl içerisinde 20,000 MW’a ulaşmasını hedefliyoruz. Diğer yandan, hidrojenin sanayide, ulaşımda, depolamadaki potansiyelini hayata geçirmeye dair çalışmalarımızı yürütüyoruz. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin de özellikle yeşil hidrojen üretiminde kilit bir rol oynayacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.


Rusya-Ukrayna savaşından enerji bağlamında en çok etkilendiğini söylediği Doğu Avrupa bölgesinin doğal gaz arz güvenliğinin sağlanması için Türkiye’ye ileten talepleri karşıladıklarını kaydeden Bayraktar, “Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Moldova ile doğal gaz tedarik anlaşmaları imzaladık. Bölge arz güvenliğine daha fazla katkı yapma arzusundayız. Bunu, çeşitlilik sağlayarak daha farklı kaynak ve güzergahlardan daha fazla doğalgazı bölgeyi getirerek yapabileceğimize inanıyoruz” değerlendirmesini yaptı.


Açılış oturumunun ardından, Habeck ve Bayraktar, iki ülkenin adına ortak bildiri imzaladı. Sonrasında ise Enerjisa adına Zaimler, Enercon adına CEO Ulrich Schulze Sudhoff, Daikin adına Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Olcay Avcı, Siemens adına Bölgesel Çözümler ve Servis Direktörü Genel Müdür Yardımcısı Tolga Afşin, şirketler arası anlaşmaları Habeck ve Bayraktar şahitliğinde imzaladı.


Daha sonra Şansölye Yardımcısı Habeck ve Bakan Bayraktar fuaye salonunda ortak basın açıklaması yaptı.


Habeck burada yaptığı konuşmada, Türkiye’de kendilerine gösterilen konukseverlik için teşekkür ettiğini ifade ederek, “Meslektaşımla sadece kurumlar arası iyi bir iş birliğini ele almakla kalmadık. Özel sektör temsilcileri, kurumlarla da bu konuda çok yoğun bir görüş alışverişinde bulunabildik. Burada sadece söz konusu olan stratejileri belirlemek değil, aynı zamanda gerçek hayata, hedeflerimizi uygulamak ve buna şirketler ve özel sektör temsilcileri de önemli katkılarda bulundu. Bu görüşmelerimizin işleyişlere yansıması gerekiyor. Burada gerçekten bire bir görüşmelerde de sadece siyasi ilkeler hakkında değil, somut konular hakkında tartışma ortamının oluşmuş olması da son derece önemliydi. Jeotermal enerji gibi çok önemli konulara somut ayrıntılarına değinme fırsatımız oldu. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler yüz yıllara dayanmakta. Artık birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Bu iyi ilişkiler, özel sektörler arasında, iş piyasası arasında da önemli bir iş birliği fırsatını da beraberinde getiriyor. AB ile yakınlaşma, uyum süreci son dönemde yavaştı, yetersizdi. Türkiye’nin jeopolitik önemi ve komşularına baktığımızda da bu iş birliğinin daha da yoğun olması kaçınılmaz. Burada çok önemli, somut iş birliği alanlarımız var. Enerji konusunda iklim açısından nötr olma hedefini takip etmeliyiz. Dekarbonizasyon konusu iki ülkenin de takip etmesi gereken ve takip edeceği alanlar arasında” diye konuştu.


Bakan Bayraktar, söz konusu forumun istikrarlı bir şekilde uyguladıkları bir platform olduğunu savunarak, “Türkiye ile Almanya, çok uzun süredir birçok alanda önemli iş birliklerine devam ediyor. Enerji alanındaki iş birliği, iki ülkenin enerji alanındaki hedefleri açısından da çok önem arz ediyor. Türkiye, artan enerji talebini karşılamak, enerji bağımlılığını azaltmak ve 2053 ‘net sıfır karbon hedefi’ doğrultusunda enerji politikalarını şekillendirmeye çalışıyor. Bugüne kadar, Türkiye’nin son 20 yılda özellikle 3 kat artan enerji talebini karşılamak üzere Alman şirketlerinin, Türk ortakları ile ya da münferiden yaptıkları yatırımlarla bu 20 yıllık süreçte çok önem katkıları oldu. Önümüzdeki süreçte, özellikle yenilenebilir enerji alanında yeni yatırımların bu anlamda önünün açık olduğunu düşünüyoruz. Diğer şirketleri de Türkiye’de yatırım yapmaya davet ediyoruz” dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yenidoğan çetesi davasında savunma yapan hemşire: "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesinin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın görülmesine 4’üncü gününde devam ediliyor. Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı, "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" dedi. İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan yenidoğan çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava, 4’üncü gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada savunma yapan Reyap Hastanesi’nde hemşire olarak görev yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı savunma yaptı. "Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu" Savunma yapan sanık Taşçı, "Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Bir örgüte üye olmadım. Fırat Sarı’nın asistanı olarak görev yaptım, onun talimatıyla çalıştım. 2020-2023 yılları arası Fırat Sarı, Reyap Hastanesi’nde çalışmamı istedi. Bebek yoğun bakımında başladım. Doktorların kaşesini kullanmadım. Hasta sevki dışında başka bir işlemim yok. Ben Medisense Hastanesi adına vekalet dışında bir işlem yapmadım. Sanıkların hiçbiri aldıkları paraları doğru düzgün anlatamadı. Siz bir günde bir hastaya bakmanız gerekirken üç hastaya bakıyorsunuz ama hastane size bir ücret vermiyor. Fırat Sarı, biz işten çıkmayalım diye bize bu hakediş ödemelerini yapıyordu" ifadelerini kullandı. "Başka bir hastanede ölen bebeğin işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu" Fırat Sarı’nın kendisinden borç aldığını belirten Taşçı, "Fırat Sarı, bizden borçta alıyordu. Aldığı paraları olduğu gibi geri ödemiyordu. Motivasyon ücretleri, biz işten çıkmayalım diye ödeniyordu. Ben Fırat Sarı’yla çalışırken bu tür muhasebe işleriyle uğraşacağımı bilmiyordum. GMZ şirketinin işletmesi Hasan Basri’deydi. Hasan Basri, ’Bir şeyden haberim yok’ diye anlatıyor ama her şeyden haberi var, ona da para atılıyordu. Ben epikriz falan yazmadım. Yenidoğan bölümünde hemşire olmak için en az bir sene çalışmak gerekiyor. Başka bir hastanede ölen bebeğin OBS (ölüm bildirim sistemi) işlemi Reyap Hastanesi’nde yapılıyordu. Bu benimle ilgili değil, Fırat Sarı’nın sistemiyle alakalıydı" ifadelerini kullandı.
İstanbul Şişli’de Prof. Dr. İlber Ortaylı, Nazım Hikmet’i anlattı Şişli Belediyesi’nin ev sahipliğinde “Nazım’ı Tanımak ve Anlamak” söyleşilerinin konuğu Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Ortaylı, “Nazım Hikmet ve Tarih Bilinci” başlıklı konuşmasında şairin sadece Türkiye’de değil dünyada da tarif motifini en çok kullanan, tarihten en çok yararlanan şair olduğunu vurguladı. Şişli Belediyesi ve Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı iş birliğinde düzenlenen “Nazım’ı Tanımak ve Anlamak” söyleşilerinin konuğu Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı oldu. Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde gerçekleşen söyleşiye vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi. Programa, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Oral, 2. Başkan Özcan Arca, Genel Sekreter Turgay Fişekçi başta olmak üzere vakıf üyeleri, çok sayıda akademisyen ve öğrencilerin yanı sıra vatandaşlar katıldı. Programın açılış konuşmasını Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Oral gerçekleştirdi. “O, milletin şairi” Prof. Dr. İlber Ortaylı, 1930’lu ve 40’lı yılların Türkiye’sini ve tarihsel süreçte dünyadaki yerini anlatarak konuşmasına başladı. Nazım Hikmet’in günümüzde yeteri kadar incelenmediği ve ele alınmadığından rahatsızlık duyduğunu dile getirerek, “Nazım’ı sevenler arasında sadece solcular yok, onu söyleyeyim. Hiç aklınıza gelmeyecek edebiyat tarihçileri de çok severler. Çünkü şiirinde ayrı bir hava vardır. Ayrı bir armoni vardır. Türk dilinin müzikal yapısını çok iyi kullanır ve bunları okutur. Eğer Nazım Hikmet sağ olsaydı ve bugün gençlerin kullandığı Türkçeyi duysaydı çıldırırdı” dedi. 1960 ve 1970’lerin sonrasını ise “Nazım Hikmet’i herkes daha çok benimsedi. Böyle insanlar sağın solun değil, milletin şairi olurlar” diye konuştu. “Gerçekten bir şöhreti var” Nazım Hikmet’in dünyada kazandığı şöhrete değinen Ortaylı, “Rusya’ya adım attığı anda da zaten bütün eski dostları oradadır. Gerçekten bir şöhreti var. Rusya’da gördüklerini eleştirse bile ona dokunamadılar. Dünyada böyle şöhreti olan insanları, hiçbir zaman kolay yiyemezler. Yani isimsiz değil. 1951’de Rusya’ya sığındı, 12 sene daha yaşadı. Bu arada dünyada da şöhret oldu. Eskiden bilindiğinden daha çok. Çünkü çok ülke dolaştı, çok davet edildi, çok çağrıldı. Hem Batı dünyasındaki sol gruplar hem yerli komünist partiler, her yere çağırdılar” ifadelerini kullandı. “Türk edebiyatında tarih motifini en çok kullanan şairdir” İlber Ortaylı, şiirlerinde tarih motifini hem dünyada hem Türkiye’de en çok kullanan şairin Nazım Hikmet olduğunu vurgulayarak, “Bizim Türk edebiyatında tarih motifini en çok kullanan, tarihten en çok yararlanan şairdir. Yani hiçbir şair, mesela Yahya Kemal’in tarih motivasyonu yoktur, başka bir yüzeydir. Bir konu ele almaz, Nazım Hikmet ele alır. Ve bunu tarihi bir tez, tarihi kitap ya da monografi diye yazmıyor. Doğrudan doğruya şiir diye yazıyor, işte bu çok önemli, onun gibisi dünyada bile çok yok” şeklinde konuştu. Bu söylediklerini de örneklerle dinleyicilere hatırlatan Ortaylı, “Şeyh Bedrettin Destanı, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Taranta Babu’ya Mektuplar, Memleketimden İnsan Manzaraları, Kurtuluş Savaşı Destanı” gibi eserlerini gösterdi. “Yaşamadığı dünyayı tarif edecek bir sanat kabiliyeti var” Ortaylı son olarak Nazım Hikmet’in sıra dışı bir sanat kabiliyeti olduğuna dikkat çekerek, “Türk solcularında, liberallerinde, yahut milliyetçilerinde, muhafazakarlarda hiç olmadığı gibi dünyayla temas kurar Nazım Hikmet. Bu, böyle bizim yaptığımız gibi, kuru tarihçilik anlamında falan bir merak değil. Duygusal olarak bağ kurabiliyor. Enteresan bir biçimde, yaşamadığı Sovyet ihtilalini tarif ediyor. Görmediği, yaşamadığı dünyayı tarif edecek bir sanat kabiliyeti var” şeklinde konuştu. Söyleşinin ardından salondakiler, Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya sorularını yöneltti. Soru cevap kısmının ardından Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Zeynep Oral ve Şişli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Taygun Demir tarafından Ortaylı’ya çiçek takdim edildi.
Ankara Sincan Belediyesi’nden “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri Sincan Belediyesi, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” konulu bir seminer düzenledi. Sincan Belediyesi tarafından Ağız ve Diş Sağlığı Haftası kapsamında “Ağız ve Diş Sağlığı” semineri yapıldı. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş bakımının nasıl yapılacağından protez çeşitlerine kadar birçok konuda Sincanlılara bilgi verdi. Lale Konferans Salonu’nda gerçekleşen “Ağız ve Diş Sağlığı” seminerinde vatandaşlar ağız ve diş sağlığı ile ilgili merak ettiği tüm sorularına cevap buldu. Uzman Diş Hekimi Berna İlhan ve Sorumlu Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ağız ve diş sağlığının tüm detaylarını anlatarak hijyen vurgusu yaptı. Ağız ve diş bakımının öneminden bahseden Diş Hekimi Berna İlhan, özellikle protez diş temizliği ile ilgili bilgiler verdi. Diş Hekimi İlhan özellikle 5 maddeye dikkat çekti. Bu maddeler, Protez bakımı için uygun diş fırçası ve macunu kullanılmalı, Protezin kırılmaması için protez kabında bakım yapılmalı, 6 ayda bir kontrole gidilmeli, Ağız kokusu oluşmaması için gece dişlerin çıkarılması, Yemeklerden sonra protezlerin temizlendi. Protez çeşitleri ve özelliklerini anlatan Diş Hekimi İlhan ve Diş Hekimi Dt. Nuray Erel, ayrıca implant dişler hakkında da vatandaşları aydınlattı. Seminer sorununda vatandaşların sorularını cevapladılar.