GÜNDEM - 27 Mart 2025 Perşembe 14:01

AİÇÜ’de bilim iletişim ofisi kuruldu

A
A
A
AİÇÜ’de bilim iletişim ofisi kuruldu

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hayata geçirilen Bilim İletişim Ofisi projesi kapsamında, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi (AİÇÜ) bünyesinde Bilim İletişim Ofisi kuruldu.


Türkiye’nin bilimsel gelişimini desteklemek ve Türk bilim insanlarını küresel ölçekte daha görünür hale getirmek amacıyla YÖK bünyesinde Bilim İletişim Ofisi kuruldu. Bilimsel faaliyetleri ile ulusal ve uluslararası alanlarda her zaman adından söz ettiren AİÇÜ’de de Bilim İletişim Ofisi faaliyete başladı.


AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. Abdulhalik Karabulut, Rektör Yardımcısı ve Bilim İletişimi Ofisi Koordinatörü Prof. Dr. Mucip Genişel, Genel Sekreter Muhammet Nuri Kılıç ve daire başkanları ile AİÇÜ bünyesinde kurulan Bilim İletişim Ofisinde incelemelerde bulundu. Bilim İletişim Ofisi hakkında bilgi veren AİÇÜ Rektörü Prof. Dr. Abdulhalik Karabulut, üniversite bünyesindeki bilimsel faaliyetlerin kamuoyuna daha etkili bir şekilde duyurulmasının çok önemli olduğunu belirtti.


Bilim ve teknolojinin hızlı bir değişim ve gelişim yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Karabulut, "Üniversiteler, sadece akademik bilgiyi üretmek ile kalmayıp; ürettikleri bilgiyi de toplumla buluşturmalı ve paylaşmalıdır. Bu minvalde Yükseköğretim Kurulu’nun hayata geçirdiği ‘Bilim İletişim Ofisi projesi kapsamında biz de bu önemli sürecin bir parçası olmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duyuyoruz" diye konuştu.


Prof. Dr. Karabulut, AİÇÜ olarak dünyanın her bir yanındaki Türk bilim insanlarının akademik çalışmalarıyla oluşturulacak ‘Bilim Vatan’ın inşa edilmesi sürecine katkı sunmak için daha çok çalışacaklarını söyledi. Prof. Dr. Karabulut, üniversitelerin ürettikleri bilginin toplumda anlaşılır ve erişilebilir hale gelmesi, bilime olan güvenin artması, üniversitelerin şehirlerine sağladıkları katkıların, yerel ve küresel sorunların çözümüne sundukları desteklerin, gelecek için üstlendikleri aktif rolün görünür olması ve bilim ile toplum arasında köprü kurulmasının amaçlandığı "Bilim Kafe" etkinlikleri için ise gerekli çalışmaları sürdürdüklerini ifade etti.


AİÇÜ’deki akademik başarıları ve bilimsel gelişmeleri AİÇÜ’nün kurumsal web sitesi, kurumsal sosyal medya hesapları ve medya kuruluşları vasıtasıyla sürekli olarak kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Prof. Dr. Karabulut, Bilim İletişim Ofisi ile üniversitemizdeki bilimsel gelişmeleri herkesin anlayabileceği bir dille daha geniş kitlelere ulaştırarak, toplumun bilimle daha yakın bir ilişki kurmasını sağlamayı hedefliyoruz" dedi.


Prof. Dr. Karabulut, üniversitelerde üretilen bilimi kamuoyuna ve dünyaya duyurmak amacıyla Yükseköğretim Kurulu bünyesinde ve üniversitelerde Bilim İletişim Ofisi’nin kurulmasındaki katkı ve desteklerinden dolayı YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’a teşekkür etti.


AİÇÜ Bilim İletişim Ofisi ile AİÇÜ’nün ulusal ve uluslararası görünürlüğünün daha da artacağını ifade eden Prof. Dr. Karabulut, AİÇÜ Bilim İletişim Ofisi’nin AİÇÜ ailesine ve bilim camiasına hayırlı olması temennisinde bulundu.



AİÇÜ’de bilim iletişim ofisi kuruldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yenilenmiş cep telefonlarına ilgi artıyor Dünya olarak iklim krizinin etkileriyle mücadele etmeye devam ederken, çevre bilinci de giderek artıyor. "Daha İyiye" vizyonuyla akıllı cep telefonlarını yenileyerek döngüsel ekonomiye kazandıran MediaMarkt Türkiye, bugüne dek 100 binin üzerinde kullanılmış cihazı geri alarak 25 binin üzerinde yenilenmiş cihazı yeniden tüketicilerle buluşturdu. Sürdürülebilir bir alternatif olarak öne çıkan yenilenmiş cihazlara talep tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de günden güne artıyor. Bu değişimin Türkiye’deki önde gelenlerinden biri olan MediaMarkt Türkiye, yenilenmiş cihaz hizmetiyle kullanılmış akıllı telefonları yenileyerek yeniden piyasaya sunuyor ve döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor. MediaMarkt Türkiye’nin sürdürülebilir ürün yaşam döngüsü stratejisi; ürün kiralama, eskisini getir yenisini götür, onarım ve yenilenmiş ürünler olmak üzere dört bacaktan oluşuyor. Sürdürülebilir ürünleri tüketiciyle buluşturarak kullanım ömrünü uzatan MediaMarkt Türkiye, bugüne dek 100 binin üzerinde kullanılmış cihazı geri alarak 25 binin üzerinde yenilenmiş cihazı yeniden tüketicilerle buluşturdu. Sertifikalı olarak tüketicilere sunuluyor Yenilenmiş telefonlar, önceki sahibinden alınarak yetkili Yenileme Merkezleri tarafından yenileniyor. Performansı etkileyen sorunlar tespit edilerek, düzeltiliyor. Gerektiği takdirde bazı parçalar orijinal veya eşdeğer parçalar ile değiştiriliyor. Daha sonra cihaz fabrika ayarlarına döndürülerek tekrar kullanıma sunuluyor. MediaMarkt’ın Türkiye’deki 70 mağazası ve web sitesinde satışa sunulan yenilenmiş telefonlar, ’Mükemmel’ (G1) ve ’Çok İyi’ (G2) statüleriyle sertifikalandırılıyor. Telefonlar tüketicilere de geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilmiş kutularla sunuluyor. Bu hizmet, MediaMarkt’ın faaliyet gösterdiği ülkeler arasında ilk kez Türkiye’de hayata geçirilmesiyle öne çıkıyor. Yenilenmiş cep telefonları; altın, gümüş, bakır gibi metallere olan talebin ve bu sayede de bu tür madencilik faaliyetlerinin çevreye olumsuz etkisinin azalmasına da katkı sunuyor. MediaMarkt Türkiye tarafından tüm yenilenmiş telefonlar 1 yıl garanti ile tüketicilere sunuluyor.
İstanbul Uzmanından kanser riskini azaltacak tavsiyeler Kanser riskini azaltmak için yapılması gerekenlere dikkat çeken Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Şaban Seçmeler, "Sigarasız, alkolsüz bir hayat benimsenmelidir. Obezitenin önüne geçmek için hareketsiz yaşamdan uzak durulmalıdır. Düzenli ve sağlıklı beslenmek önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak yaşam tarzı olarak kabul edilmelidir. Tarama ve aşılama programları hakkında politikalar oluşturulmalı ve toplum bilinçlendirilmelidir" dedi. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Şaban Seçmeler, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası nedeniyle açıklamalarda bulundu. Kanserin toplum tarafından göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Seçmeler, "Kanser, dünyada ve ülkemizde kalp damar hastalıklarından sonra en sık görülen ikinci ölüm sebebidir. Gelişen görüntüleme, tanı ve tedavi yöntemleriyle birlikte erken tanı oranı yükselip tamamıyla sağlığına kavuşan hasta sayısı artsa da; hayatımızın birçok noktasında halen kansere sebep olan etkenlere temas edilmesi nedeniyle kanser oranı da artmaya devam etmektedir" diye konuştu. "Dünyada yılda 19 milyon kişi kanser tanısı almaktadır" Dünyada yılda yaklaşık 19 milyon kişinin kanser tanısı aldığını, 10 milyona yakın hastanın ise kanser nedeniyle hayatını kaybettiğine işaret eden Uzm. Dr. Seçmeler, "En sık görülen kanserler arasında akciğer, meme, prostat, kolorektal kanserler, mide ve karaciğer kanserleri başı çekmektedir. Ülkemizde ise yıllık yaklaşık 24 bin hastanın yeni tanı aldığını, kanser oranının erkeklerde kadınlara oranla daha fazla olduğunu görmekteyiz. Erkeklerde ilk üç sırayı akciğer, prostat ve kolorektal kanserler oluştururken; kadınlarda meme, tiroit ve kolorektal kanserler ilk üçte yer almaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla ölüme sebep olan kanser türü akciğer kanseridir. Ülkemizde yılda yaklaşık 130 bin kişi kanser nedeniyle hayatını kaybetmektedir. 2040 yılına gelindiğinde kanser oranının dünyada ve ülkemizde yaklaşık 1,5 katına çıkacağı tahmin edilmektedir" şeklinde konuştu. "Genetik faktörler neden olmaktadır" Kanserin oluşmasında çevresel faktörlerin genetik faktörlerden daha fazla oranda rol oynadığını söyleyen Uzm. Dr. Seçmeler, "Özellikle meme, endometriyum ve over, prostat, kolon, pankreas ve mide kanserleri gibi kanser türlerinde genetik mutasyonların fazlaca rol aldığı görülmektedir. Çevresel etmenler incelendiğinde ise sigara ve tütün ürünleri, obezite, enfeksiyonlar, alkol, ultraviyole ışınları, sedanter (hareketsiz) yaşam tarzı, hazır ve işlenmiş gıdalardan zengin beslenme, çevre kirliliği gibi birçok faktör kanserin gelişmesinde ve artmasına rol almaktadır" dedi. "Obezite, kanseri tetikliyor" Uzm. Dr. Seçmeler, "Günümüzün önemli problemlerinden obezite, birçok hastalıkta olduğu gibi bazı kanser türlerinin gelişmesinde de rol oynamaktadır. Bunlar arasında meme, endometriyum, kolorektal kanserler, böbrek, safra kesesi ve pankreas kanseri yer almaktadır. Obezitenin önlenmesi ve azaltılması, sedanter yaşam tarzının önüne geçilmesi ve düzenli egzersiz, bazı kanser türlerinin azalmasına katkı sağlayacaktır. Özellikle sindirim sistemi incelendiğinde hazır ve işlenmiş gıdaların, ateşle birebir temas etmiş kırmızı etin tüketimi, liften, sebze ve meyveden fakir beslenme, sedanter yaşam tarzının bu grupta kanser gelişiminde rol oynadığı görülmektedir" açıklamasında bulundu. "Hareketsiz yaşam tarzı benimsenmemeli" Kanser tanı ve tedavisinde en önemli faktörün kansere yakalanmamak veya kanseri erken yakalamak olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Seçmeler, "Genetik faktörlerin birçoğu değiştirilemese de kanser gelişiminde rol oynayan çevresel faktörlerin hayatımızdan çıkarılması, birçok kanser türünün azalmasında rol oynayacaktır. Özellikle, akdeniz diyeti tarzında liften, sebze ve meyveden zengin beslenme, düzenli egzersiz, sedanter yaşam tarzının bırakılması, obezitenin önlenmesi gibi faktörler kanserin çevresel etmenlerinin önüne geçebilir" dedi. "Hangi kanserde, hangi tarama yöntemi yapılmalı?" Kanserin erken tanısı ve tarama programları hakkında toplumun bilinçlenmesi ve bu programlara dâhil olmasının önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Seçmeler, "Özellikle kadınlarda en sık görülen meme kanseri için 40 yaşından itibaren 1-2 yılda bir mamografi ve ultrasonografi ile tarama yapılması, akciğer kanseri için özellikle sigara kullanıcılarında ve kullanım hikâyesi 10 yıldan uzun olanlarda düşük doz akciğer tomografisi ile akciğerlerin değerlendirilmesi, kolon kanseri için herhangi bir şikâyet olmasa bile 45-50 yaş sonrası kolonoskopi ile tarama yapılması ve kolonoskopi sonucuna göre bir sonraki tarama süresinin belirlenmesi, cinsel aktif çağdaki kadınlar için smear testi ile HPV ve serviks kanseri taraması, 60-65 yaş sonrasında PSA değeri ölçümü ile prostat kanseri taraması gibi tarama programları kadın ve erkeklerde birçok kanserin erken yakalanıp hızlıca tedavi edilmesini sağlayacaktır" şeklinde konuştu. "Akıllı ilaçlar tedavide tercih edilebilir" Tedavi seçeneklerinden bahseden Uzm. Dr. Seçmeler, şu bilgileri paylaştı: "Özellikle son yıllardaki gelişmelerle birçok kanser türünde tamamıyla kür sağlanabiliyor. Kanserin birçok türünde kür sağlanamasa dahi hastalığın kontrol altına alınabileceği ve kronik bir hastalık gibi yönetilebileceğini söyleyebiliriz. Kanserde önceleri sadece cerrahi tedavi söz konusu olup hastalıklar hızlıca nüks ederken, günümüzde ameliyat sonrası tedaviler, ameliyat öncesi tedaviler ve herhangi bir operasyon gerçekleşmeden sadece kemotarapi, radyoterapi, hedefe yönelik akıllı ilaçlar, immünoterapi gibi tedavilerle birlikte hastalığın nüks olasılığı ve kanser nedeniyle ölüm oranı azaltılmaktadır. Yaşam süresinin arttığı gözlenmektedir." "Hastalığın evresine göre tedavi uygulanmalı" Kanser tanısı alan hastada en önemli durumun hastalığın evresine, özelliklerine, karakterine en uygun tedavinin belirlenip bir yol haritasının çizilmesi olduğunu belirten Uzm. Dr. Seçmeler, "Kimi hastada hızlıca cerrahi bir tedavi fayda sağlayabilirken, kimi hastada tanıyı alır almaz başlayacağı kemoterapi ya da radyoterapi ya da yeni nesil bir akıllı ilaç veya immünoterapi hastalığın sürecinin yönetimi için en uygun seçenektir. Tedavinin kararının multidisipliner konsey ortamında verilmesi en doğru karar olacaktır" ifadelerini kullandı. "Kanser riskini azaltmak için öneriler" Kanser riskini azaltmak için yapılması gerekenlere değinen Uzm. Dr. Seçmeler, şu önerilerde bulundu: "Sigarasız, alkolsüz bir hayat benimsenmelidir. Obezitenin önüne geçmek için hareketsiz yaşamdan uzak durulmalıdır. Düzenli ve sağlıklı beslenmek önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak yaşam tarzı olarak kabul edilmelidir. Tarama ve aşılama programları hakkında politikalar oluşturulmalıdır. Toplum kanser tanısı aldıktan sonra karamsarlığa kapılmadan, kanseri yenebilen birçok kanser hastası olduğunu bilerek hastalıkla mücadele etmek ve bilimsel veriler ışığında en doğru tedavi almak konusunda bilinçlendirilmelidir" dedi.
İstanbul Fenerbahçe ile Galatasaray, Kadıköy’de 63. kez karşılaşacak Fenerbahçe ile Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası’nda 2 Nisan Salı günü yapacakları derbiyle Kadıköy’de 63. kez karşı karşıya gelecek. Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final maçında salı günü Fenerbahçe - Galatasaray derbisi heyecanı yaşanacak. Sarı-lacivertlilerin ev sahipliğinde oynanacak mücadelede ezeli rakipler, Kadıköy’de 63. kez kozlarını paylaşacak. Fenerbahçe Stadı’nın inşaat çalışmaları sonrası 1982 yılında yeniden hizmete girdiği dönemden bugüne taraflar 62 maç yaptı. Bu süreçte sarı-lacivertliler 30 galibiyet elde ederken, sarı-kırmızılılar 13 kez galibiyet sevinci yaşadı. 19 maçta ise eşitlik bozulmadı. Fenerbahçe’nin iç sahada attığı 114 gole, Galatasaray 75 golle karşılık verdi. Kadıköy’de yapılan maçların sadece 5’i golsüz tamamlandı. Ezeli rakipler arasında Kadıköy’de oynanan 42 lig maçında ise Fenerbahçe 24 kez sahadan galip ayrılırken, Galatasaray 9 müsabakada 3 puana uzandı. 9 derbi ise berabere sonuçlandı. Kupada 17 yıl sonra konuk edecek Fenerbahçe, 17 yıl sonra evinde Galatasaray ile Türkiye Kupası maçına çıkacak. Sarı-lacivertliler ile sarı-kırmızılıları Kadıköy’de Türkiye Kupası maçında buluşturan son mücadele 3 Şubat 2008’de oynandı. O sezon çift maç usulüne göre oynanan eşleşmede taraflar Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda golsüz berabere kalırken, Ali Sami Yen’de 2-1’lik skorla kazanan Galatasaray adını yarı finale yazdırdı. Ezeli rakipler, kupada ise son olarak 2015-2016 sezonu finalinde kozlarını paylaştı. Antalya’daki finalde sarı-kırmızılılar 1-0’lık sonuçla kupanın sahibi oldu.