GÜNDEM - 01 Ekim 2024 Salı 10:13

Üniversite öğrencilerine ikramlı karşılama

A
A
A
Üniversite öğrencilerine ikramlı karşılama

2024-2025 eğitim öğretim yılının başlaması dolayısıyla Afyonkarahisar İl Müftülüğü Gençlik Koordinatörlüğü, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde karşılama, tanıtım ve kitap standı açtı.


Gençlik Koordinatörleri sorumluları, Merkez ve KYK Yurtlarında, AFSÜ Hastanesinde görev yapan Manevi Danışmanların yer aldığı stantta, öğrencilere çorba ve çeşitli ikramlar dağıtıldı. "Bu şehirde yalnız değilsiniz " sloganıyla gençlere tanıtım yapıldı. Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği Diyanet Gençlik standında, Diyanet Gençlik Merkezinde yapılması planlanan dersler ve faaliyetler tanıtılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları hediye edildi.



Üniversite öğrencilerine ikramlı karşılama

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Dr. Sarp Özcan: “Miyomlar hormon bağımlı tümörlerdir” Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sarp Özcan, “Miyomlar hormon bağımlı tümörlerdir. Yani östrojen ve progesteron hormonlarından etkilenirler. Genetik yatkınlığı olan bireylerde ortaya çıkar bu nedenle ailesinde miyom olan kişilerin daha dikkatli olmaları önerilir” dedi. Acıbadem Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Sarp Özcan, kadınlarda çok sık rastlanan, rahim kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu tümörler olarak tanımlanan “miyomlar” hakkında önemli bilgiler verdi. Miyomlara kadın nüfusunun yüzde 20 ila 25’inde rastlandığına dikkat çeken Dr. Özcan, bu oluşumların bulundukları yer ve büyüklüklerine bağlı olarak yakınmalara sebep olduğunu anlattı. “Miyomlar hormon bağımlı tümörlerdir” Bu tip tümörlerin oluşum sebeplerinin kesin olarak belirlenemediğini belirten Dr. Özcan “Miyomlar hormon bağımlı tümörlerdir. Yani östrojen ve progesteron hormonlarından etkilenirler. Genetik yatkınlığı olan bireylerde ortaya çıkar bu nedenle ailesinde miyom olan kişilerin daha dikkatli olmaları önerilir” ifadesini kullandı. Miyomların bazen hiç belirti vermediğini, hatta bazen bir ultrasonografi incelemesiyle ortaya çıktığını ifade eden Dr. Özcan, “Buna karşılık bazı hastalar ise çok şiddetli karın ağrıları, karında şişlik, ele gelen kitle, adet düzensizlikleri, ara kanamalar, şiddetli kanamalar, mide ve bağırsak sorunları, kabızlık, zor dışkılama gibi şikayetlerle bize başvururlar” diye konuştu. Özcan, tanı sürecinde ultrasonografi, CT ve MR gibi görüntüleme tekniklerinden faydalanıldığını dile getirdi. “Gebelik öncesinde bu miyomlar alınabilir” Rahim içinde yer alan miyomlar gebe kalmayı engellediğine işaret eden Dr. Özcan, “Bu miyomların gebelik öncesinde ‘histeroskopi’ yani rahim ağzından rahim içine yerleştirilen ince bir teleskop ile görüntülenmesi ve alınması uygundur. Bazen kas içi miyomlar da gebe kalmakta zorluğa sebep olabilir. Miyom bulunduğu halde gebe kalınmışsa ve sezaryenle doğum yapılıyorsa riskin düşük olduğu durumlarda doğum sırasında da miyomlar alınabilir” şeklinde konuştu. Miyom tedavisinin temelinin cerrahi yöntem ile miyomların çıkarılması ve rahmin dikilerek onarılması olduğunu söyleyen Dr. Özcan, son yıllarda radyolojik olarak bazı miyomların, ameliyat riski taşıdıklarından, ağır kalp yetmezliği gibi hastalıkları olanlarda embolizasyon sistemiyle de tedavinin tercih edilebileceğini ancak bu işlemin ameliyattan daha riskli olduğunu ifade etti. Özcan, çok fazla sayıda miyom varsa veya 10 santimden büyük miyomlar varsa açık ameliyatın; onun dışındaki durumlarda kapalı yöntemle tedavinin tercih edildiğini belirtti. Kapalı yöntem denilen laparoskopi işleminin pek çok avantajı olduğuna işaret eden Dr. Özcan, “Hasta açısından birçok avantaj sağlamaktadır. Hastanın iyileşme süreci kısadır. Kozmetik olarak karnında ameliyat sonrası skar dediğimiz izler kalmaz. Kanama miktarı daha az olur. Bu da iyileşme sürecini kolaylaştırır, hastanın işe dönüş süresi kısalır. Ameliyat sonrası ağrı daha az olur” diye konuştu.
Kocaeli Savcılık "Kovuşturmaya yer yok" dedi, anne "Adalet istiyorum" diyerek dava açtı Kocaeli’nin Körfez ilçesinde, 25 yaşındaki genç, iş yerinde yetkisiz olarak arızalı vinç yüklü kamyonu tamire götürdüğü sırada uçuruma yuvarlanarak hayatını kaybetmişti. Olayın ardından anne Emel Karagöz, "Metehan olmasaydı, bugün bir başka çalışanın annesi mezar başındaydı" diyerek hukuk mücadelesi başlattı. Savcılığın "kovuşturmaya yer yok" kararına itiraz eden anne, dava açtı. Olay, 29 Ocak 2024’te Hacı Osman Mahallesi Nihal Atsız Sokak’ta meydana geldi. Bir çocuk babası 25 yaşındaki Metehan Şahin, arızalı vinç yüklü kamyonu tamire götürmek için yola çıktı. Araç, seyir halindeyken sürücüsünün kontrolünden çıkarak yaklaşık 30 metrelik uçuruma yuvarlandı. Kazanın şiddetiyle kamyon paramparça oldu, Metehan Şahin ise araçta sıkıştı. Sağlık ekiplerince yapılan ilk müdahalesinde Şahin’in hayatını kaybettiği tespit edildi. Metehan Şahin’in cansız bedeni, itfaiye ekiplerinin uzun uğraşları neticesinde bulunduğu yerden çıkarıldı. Gencin olaydan bir hafta önce depo sorumlusu olarak işe başladığı öğrenildi. Bilirkişi raporu: Araç asla trafiğe çıkmamalıydı Kazanın ardından yapılan incelemeler sonucunda hazırlanan bilirkişi raporu, kazaya karışan aracın çok eski, bakımsız ve trafiğe çıkmaya elverişsiz olduğunu ortaya koydu. Raporda, kamyonun lastiklerinin dişlerinin aşındığı, tellerinin çıktığı ve kullanılamayacak kadar yıprandığı belirtildi. Lastiklerdeki bu aşınmanın kazadan önce gerçekleşmiş olduğu, kazaya yol açan en önemli faktörün aracın kötü mekanik durumu olduğu vurgulandı. Ayrıca, aracın vinç yükü nedeniyle daha fazla hasar aldığı ve frenlerinin ısınarak yola tutunma kabiliyetini kaybettiği açıklandı. Raporda, Şahin’in ağır tonajlı araçların inmemesi gereken bir yolda uyarı levhasını dikkate almadığı da belirtildi. Bilirkişiler, Metehan Şahin’i trafiğe çıkamayacak durumda olan aracı kullanarak asli kusurlu buldu. İş arkadaşı "Ben üşümeyeyim diye o kullandı" dedi Hayatını yitiren Metehan Şahin’in daha önceden de tanıdığı ve kaza haftasında iş yerinde birlikte çalışmaya başladığı iş arkadaşı Orkun T. ise ifadesinde, "Metehan yaklaşık bir hafta önce işe başladı. Bu işletme iki yıldır vinç operatörüyüm. B.S.’ya ait vinç hidrolik pompası arızalı olan vinci almaya birlikte gittik. Gölcük Sanayi’ye götürecektik. Kendisi gelmek istedi, kıramadım. Vinci kullanması gereken operatör yoktu. Söylenmeye başladım. Bir yandan da nasıl götüreceğimizi konuşuyorduk. Mide ameliyatı geçirdiğim için soğukta kalmamam gerekiyordu, ’Sen üşüme abi, ben kullanırım’ dedi. Metehan da kendisi vinci almak istedi, bana da geldiğimiz araçla onu takip etmemi söyledi. Saat geç olmuştu, geç kalmak istemedik. Yola çıktık. Dörtlüleri yaktık. Ben arkadan diğer araçla takip ediyordum. 30 kilometre hızla falan gidiyorduk. Hızlanmaya başladı ve virajı aldığımızda gözden kayboldu. Yolu kontrol ederken soldaki bariyerlerin yıkık olduğunu gördüm. Aşağı yuvarlanmıştı ve aracın içinde sıkışmıştı. Seslendim ama cevap alamadım. Çevredekilerden yardım istedim. Ehliyetsiz olduğunu bilmiyordum. Aracın frenlerini de binmeden kontrol etmişti. Yaşananlardan dolayı üzgünüm" dedi. Savcılık "Kovuşturmaya yer yok" dedi, anne dava açtı Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı, kazayla ilgili başlattığı soruşturmayı tamamladı. Kaza tespit tutanağı, otopsi raporu ve bilirkişilerin araca ilişkin incelemeleri ve takograf hareketlerini içeren raporları doğrultusunda savcılık; kazada hayatını kaybeden Metehan Şahin’in trafiğe çıkamaz bir araçla trafiğe çıkmasından dolayı asli kusurlu buldu ve kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair hüküm verdi. Kararda; sürücü Şahin’in trafik levhalarına uymadığı, araçtaki takografın iki yıldır pasif olduğu ve Metehan Şahin’in ölümünde kimseye atfedilecek herhangi bir kusur bulunmadığına yer verildi. Kararı öğrendikten sonra anne Emel Karagöz yaşanan kazanın iş cinayeti olduğunu, oğlunun o gün orada bulunmasına ve o aracı kullanmasına izin verilmemesi gerektiğini belirterek, karara itiraz etti ve dava açtı. "Oğlum depo işçisi olarak başlamıştı. Neden izin verdiler" Anne Emel Karagöz, "Metehan işe alındığında depoda görevli olacaktı. Metehan o gün zaten görev alanının dışında. Yanında Orkun varmış. Başka bir insanın kullanması gerekiyormuş. O da orada değilmiş. Orkun da midesinden daha önce ameliyat olmuş. Metehan ’Rahatsız olduğun için aracı ben kullanayım’ demiş. Metehan önde, Orkun arkadan başka bir araçla gidiyormuş. Orkun, ’Metehan bir anda kayboldu. Baktığımda Metehan aşağıdaydı, uçurumdaydı’ dedi. Bilirkişi raporları şu anda elimde. Raporlara göre; lastiklerin tamamen bittiği, arabada çok kusur olduğu ve tamamen trafikten men olduğu görünüyor. Metehan cevap veremediği için aracı alıp gittiği söyleniyor. Metehan aracı alıp gittiyse neden şikayet edilmedi? Orkun 2 senedir orada çalışıyormuş. Orkun neden izin verdi? Zaten o aracın da normal şekilde gitme şansı yok. Kim kullansa aynı şeyi yaşayacaktı. Trafikten men bir aracın vinçle götürülmesi gerekiyor. Şoförlüğü yok. Metehan’ın ehliyeti yok. Metehan’ı zaten depocu olarak işe aldılar" dedi. "Tek kusurlu benim çocuğum mu, adalet istiyorum" "Hep o anı yaşıyorum" diyen Karagöz, "Nereden başlayacağım bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bilmiyorum yani o kadar berbat bir durumdayım. Tek kusurlu benim çocuğum mu? Orada aracı kullanması gereken Orkun’du, ona izin veren de Orkun’du. 2 senedir orada çalışıyor. Zaten iş güvenliğinde ehliyeti olmayan bir insana araba verilmiyor. Dışarda da verilmiyor. Ben adalet istiyorum. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyim ben. Bilirkişi raporlarında Metehan’ı suçlu bulmuşlar. Sadece ufacık çocuğu olan, ona bakmak zorunda olan insan. Metehan şu an cevap veremiyor. Keşke olsaydı da cevap verseydi. Sadece Orkun’un sözleriyle yola çıkıyoruz. Orkun istediği gibi ifade verebiliyor çünkü yaşıyor. Ama Metehan yaşamıyor. Ben bugün işyerinde hasta oluyorum, hastaneye gidebilmek için elime evrak tutuşturuyorlar. Benim çocuğum depocu, depoda çalışıyor. Ama onu istedikleri yere alıp götürüyorlar. Patronu bir gün olsun kapıyı çalmadı. Umursamadı. Metehan umursanmayan bir çocuk haline geldi. Adalete başvurdum. Ben adalet istiyorum. Kimse, hiçbir anne yanmasın diye" şeklinde konuştu. "Bitmeyen bir acım var" Oğlu Metehan’ın mezarını her gün ziyaret etmekten başka hiçbir şey yapamadığını belirten ve adalet istediğini haykıran anne Emel Karagöz, "Metehan’ı kaybettiğimde 25 yaşındaydı. Beni evlatsız bıraktılar. Oğlunu da babasız bıraktılar. Sadece bir iş yerinin ihmalkarlığı yüzünden. Ben istiyorum ki başka anneler de bu acıları çekmesin. Evlatlarının evlerine oturmaya gitsin, her gün mezarlığına gelmesin. Her gün gelip konuşuyorum ama cevap bulamıyorum. Oğlum bana hep ’Anne nerde olursam olayım ara, hemen geleceğim’ derdi. Her gün o telefonu eline alıyorsun; arasan da, mesaj yazsan da cevap yok. Buraya geliyorsun, burada da cevap alamıyorsun. Ne olur, ben adalet istiyorum. Bilirkişi Metehan’ı suçlu görmüş. Ben iyi biliyorum ki Metehan suçsuz. Sadece çocuğuna bakmaya çalışan babaydı. Ne olur, cezalandırılsınlar. Metehan’ı oraya gönderen de, Metehan’a o anahtarı veren de, herkes... Trafikten men aracı kullanmak zorunda bırakıldı. Metehan olmasaydı, bir başka çalışanın annesi bugün mezar başındaydı. Ben mezar başında anne görmek istemiyorum. Annelerini ziyaret eden çocukları olsun. Ne olur. Ben tek bunu istiyorum. Şu anda bitmeyen bir acım var. Özlüyorum. Yapabilecek bir şeyim yok. Sadece buraya gelip özlem gidermeye çalışıyorum. Ben yandım, kimse yanmasın" ifadelerini kullandı.
İstanbul Çin’in 75. kuruluş yıl dönümü İstanbul’da ‘Gül Döktüm Yollarına’ şarkısıyla kutlandı Çin Halk Cumhuriyeti’nin 75. kuruluş yıl dönümü İstanbul’da bir otelde düzenlenen resepsiyonla kutlandı. Programda sahne alan Çinli sanatçı Tarkan’ın ‘Gül Döktüm Yollarına’ adlı şarkısını seslendirerek Türk katılımcılara jestte bulundu.Çin’in İstanbul Başkonsolosu WEI Xiaodong, Çin Halk Cumhuriyeti’nin 75. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle davet düzenledi. Canlı performans gösterisi yapılan etkinlik, gala yemeği ile devam etti. Programda sahne alan Çinli sanatçının Tarkan’ın ‘Gül Döktüm Yollarına’ adlı şarkısını Türkçe söyleyediği anlar anlar beğeni topladı. Şarkıda geçen ‘Gel beraber mesut olalım’ dizesiyle Çin-Türkiye ilişkilerinin daha iyiye gitmesi temennisine vurgu yapıldı.Programa İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı. Programda konuşan İmamoğlu, “Önümüzdeki yılın 2. yarısında İstanbul’da, Türkiye-Çin kardeş şehirler buluşması düzenlemeyi planlıyoruz” dedi.Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu WEI Xiaodong bir konuşma gerçekleştirdi. Xiaodong konuşmasında, “Çin-Türkiye ilişkilerine ve Başkonsolosluğumuzun çalışmalarına özen gösteren, destek veren bütün Türk dostlarımıza en samimi teşekkürlerimi iletiyorum. Şu anda Çin-Türkiye ilişkileri, istikrarlı bir gelişim süreci göstermekte ve her alanda somut iş birlikleri sürekli derinleşmektedir. Bu yıl Temmuz ayında, Devlet Başkanı Xi Jinping ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Astana’da düzenlenen Shanghai İş Birliği Örgütü Zirvesi sırasında ikili görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede, iki lider ekonomi, ticaret, yatırım, altyapı inşası ve turizm gibi alanlarda iş birliğini daha da güçlendirme konusunda bir dizi önemli fikir birliğine vardılar. Ayrıca, her iki taraf temel çıkarları korumaya destek verme, siyasi karşılıklı güveni sürekli pekiştirme, yüksek düzeyde karşılıklı iş birliğini teşvik etme ve Çin-Türkiye stratejik iş birliğinin ilerleme kaydetmesi konusunda mutabık kaldı. Bu durum, bir sonraki aşamada Çin-Türkiye ilişkilerinin gelişimine yön verecektir” ifadelerini kullandı.Konuşmasına birliktelik vurgusu da yapan WEI Xiaodong, “Türkçede bir atasözü var: ’Bir elin nesi var, iki elin sesi var.’ Eğer el ele verirsek, aşamayacağımız bir dağ yoktur. Çincede de şöyle bir atasözü var: ’Bir ok kolayca kırılır, ama on tane ok zor kırılır.’ Günümüzdeki karmaşık ve değişken uluslararası koşullar karşısında, Çin ve Türkiye arasındaki stratejik iş birliğinin kapsamını tamamen zenginleştirmek, her iki tarafın mevcut ve uzun vadeli çıkarlarına uygundur. Hadi el ele verelim ve birlikte çalışalım, iki ülkenin her alandaki somut iş birliği seviyesini bir üst düzeye taşıyalım, Çin-Türkiye yerel düzeydeki ilişkileri sürekli olarak geliştirelim ve insanlığın ortak kader topluluğunu inşa etmek için durmaksızın çaba gösterelim” dedi. Program Çinli sanatçıların dansları, şarkılarıyla sona erdi.