ASAYİŞ - 03 Kasım 2024 Pazar 17:14

Emekli banka çalışanından 14 milyon TL’lik kasa vurgunu

A
A
A
Emekli banka çalışanından 14 milyon TL’lik kasa vurgunu

Afyonkarahisar’da bir kamu bankasından 14 milyon TL değerinde altın çalınması olayıyla ilgili gözaltına alınan biri emekli 3 banka çalışanından 1’i tutuklanırken, paraların nerede olduğu ise belirsizliğini koruyor.


Olay, Bolvadin ilçesindeki bir kamu bankası şubesinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Belçika’da yaşayan R.Ö. avukatıyla 11 Ekim’de İlçe Emniyet Müdürlüğüne gelerek bir bankanın kiralık kasasında tuttuğu 20 milyon lira değerindeki altın ve ziynetlerin çalındığını beyan etti. İlgili kamu bankasında kiralık kasası bulunan S.F.K., isimli şahısta 24 Ekim’de emniyete gelerek aynı şekilde 14 milyon lira değerindeki altın ve ziynetlerin çalındığını söyleyerek şikayetçi oldu.


Şikayetler üzerine harekete geçen İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şubesi ekipleri, R.Ö. ile S.F.K’nin beyanları üzerine ilgili bankadaki kamera kayıtlarını incelemeye aldı.



“Şahsın kasayı çilingirciye açtırdığı iddia edildi”


Yapılan inceleme sonucunda KOM ekipleri, S.F.K’nin 14 milyon lira değerindeki altın ve ziynetinin haziran ayında emekli olan, bankanın kiralık kasalarından sorumlu M.A.K’nın (46) soyduğunu belirledi. Ardından nitelikli hırsızlık suçlamasıyla yaptığını belirledi. şüpheli M.A.K., ile banka görevlileri Ş.B. (49) ve V.E.D., (29) gözaltına alındı. M.A.K, emniyetteki ifadesinde, bankada kendine ait kiralık kasasının bulunduğunu, 24 Ağustos’ta kilidi arızalı olduğu gerekçesiyle bir çilingir çağırarak açtırdığını ve müşteri S.F.K’nin kiralık kasasındaki altın ile ziynetleri çalmadığını söyledi. Olayla ilgili ekipler çilingirci olarak ilçede çalışan şahsın ise ifadesine başvurdu.


Olay sonrası adliyeye sevk edilen şahıslardan M.A.K. "nitelikli hırsızlık" suçundan tutuklandı, Ş.B. ile V.E.D. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Melikgazi Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi’nden temiz çevre farkındalık etkinliği Melikgazi Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi, Avrupa Atık Azaltım Haftası dolayısıyla ’Avrupa Atık Azaltım Çarşı Temizliği-Farkındalık Etkinliği’ isimli bir etkinlik gerçekleştirdi. Melikgazi Belediyesi ekipleri, Erciyes Üniversitesi Çevre ve Sıfır Atık Kulübü, Erciyes Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileri ile birlikte Cumhuriyet Meydanı ve çevresini temizleyerek sıfır atık ve temizlik konusunda farkındalık oluşturdu. Melikgazi Belediyesi’nin en önemli giderleri arasında temizlik harcamalarının olduğunu belirten Melikgazi Belediye Başkanı Doç. Dr. Mustafa Palancıoğlu, gerçekleştirilen farkındalık etkinliğinin temiz çevre için önemine değinerek; "Melikgazi Belediyemizin en önemli giderleri arasında temizlik giderleri yer alıyor. Bütçemizin üçte birini temizliğe harcıyoruz. Personelimizin üçte biri temizlik yapıyor. 40 adet çöp kamyonu, 22 adet yol süpürme aracı, 15 adet geri dönüşüm aracı ve dört yüzün üzerinde çalışanımızla Melikgazi’mizi temizliyoruz. Her gün temizliyoruz, her gün kirleniyor. Dolayısıyla yapılan etkinlik bilinçlendirme açısından oldukça önemli. Bu güzel etkinlikte emeği geçen Erciyes Üniversitesi öğretim üyelerimize, öğrencilerimize ve mesai arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum" dedi. Erciyes Üniversitesi Çevre Sorunları ve Temiz Üretim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi Berna Akın ise; "Avrupa Atık Azaltım Haftasında Erciyes Üniversitesi öğrencileri ve Melikgazi Belediyesi personelleri ile iş birliği içerisinde bir farkındalık faaliyeti oluşturmak için buradayız. Çevre temizliği yaparak çevreye duyarlı vatandaşların dikkatini çekmek, onların da bu konuya katkılarını sağlamak için bir aradayız” dedi. Sosyal Sorumluluk Projesi çerçevesinde sürekli benzer etkinlikleri Melikgazi Belediyesi’nin desteğiyle gerçekleştirdiklerini dile getiren Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Nilgün Karsan, destekleri için Başkan Palancıoğlu’na teşekkür etti. Daha temiz bir çevre için gerçekleştirilen farkındalık etkinliği vatandaşlar tarafından büyük takdir topladı.
Ordu UFK Başkanı Şenocak: “Fındık üretici destekleme modeli revize edilmeli” Ulusal Fındık Konseyi (UFK) Başkanı Cem Şenocak, fındık üreticisinin desteklenmesi modelinin revize edilmesi gerektiğini belirterek, “Fındık üreticisini tekrar bahçesine döndürmek gerekir. Bugün dünya fındık ihracat payımız yüzde 60’lara düştü. Üreticiyi doğru desteklersek yeniden eskisi gibi yüzde 80’lere ulaşabiliriz” dedi. Fındık ihracatından son on yılda ithal girdi maliyeti olmadan 20 milyar doların üzerinde döviz sağlandığını belirten Şenocak, 10 yıl öncesine kadar yüzde 80 bir pazar payına sahip olduklarını bugün ise yüzde 60’lara kadar düştüklerini dikkat çekti. Şenocak, “Fındık politikasını doğru yönetirsek yeniden yüzde 75-80’lere gelebiliriz” diye konuştu. "Fındık üreticisi bahçeden koptu" Şenocak, bu politikanın doğru yönetilmesi için üreticiyi destekleme politikalarının revize edilmesi gerektiğini kaydederek, “Fındık üreticisi bahçeden koptu. Üreticinin iyi tarım uygulamaları ile desteklenerek bahçesine dönüşünü sağlayıp gelirini artırmak çok önemlidir” ifadelerini kullandı. Şenocak, şöyle devam etti: “Özellikle fındıktan başka alternatifi olmayan sarp ve eğimli arazilerde, miras yoluyla küçülmüş bahçelerde maliyetini karşılamakta zorlanan üretici yapısının tekrar kazanılması için destekleme modelleri ve miktarları büyük önem arz eder. Düz ovalarda birçok alternatif üretim yapabilen geniş arazilerde fındık dikimi olan miras bölünmeleri henüz çok artmamış bölgelere olan destekle; sarp meyilli alternatifi olmayan ancak çok büyük bir alana yayılmış bölünmüş, küçük bahçeler haline gelmiş üretici yapısı aynı modelle desteklenmemelidir. Bu iki üretici yapısı muhakkak ayrı şekillerde desteklenmelidir. Çünkü bu işin birde sosyal boyutları vardır.” Fındık üreticisinin bu şartlarda ekonomik zorluk yaşaması sebebiyle yıllar içerisinde Büyükşehirlere göç ettiğini ve bu göçün halen devam ettiğini kaydeden Şenocak, ”Bu durum büyük şehirlerin yükünü artırmakta sıkıntılarını büyütmektedir. Bundan dolayı doğru destekleme modeli revizelerle acilen yapılandırılmalıdır. Göç önlenmeli, üretici bahçesine tekrar döndürülmelidir. Bu çalışma büyükşehirlerinde yükünü azaltacaktır. Büyük şehirlerde çarpık yapılaşma engellenecek hatta sosyal ekonomik açıdan bunalmış fındık üreticisi aileler üründen elde ettikleri gelirle geçinebileceklerine inanırlarsa kendi ata topraklarına büyük ölçüde geri dönüş sağlayacaktır.”
Kayseri Görmediği öğrencilerinin gönlüne ’sazının teliyle’ dokunuyor Kayseri’de doğuştan görme engelli müzik öğretmeni Süleyman Ekici; hiç görmediği özel ihtiyaçlı öğrencilerinin gönlüne sazının teli dokunarak, müzik öğretiyor. Kayseri’de yaşayan 42 yaşındaki doğuştan görme engelli olan müzik öğretmeni Süleyman Ekici, monoton yapısından sıkıldığı masa başı memuriyetten ayrılarak 4 sene önce felsefe grup öğretmenliğine geçti. Ortaokulda ve lisede sanat üzerine eğitim alan Ekici, alan değişikliği ile müzik öğretmeni oldu. 2 yıldır Kocasinan ilçesinde bulunan Şehit Yiğitcan Çiga Özel Eğitim Uygulama Okulu’nda görev yapan Süleyman Ekici, özel ihtiyaçlı öğrencilerine müzik öğretiyor. Çaldığı sazıyla derslerini sürdüren Ekici, müzik ile öğrencilerinin gelişimine katkıda bulunmak için çalışıyor. "Öğretmen isterse kendisini sürekli geliştirebilir" Hikayesini anlatan Ekici, "Benim hikayem çetrefilli bir hikaye. Ben daha önce TÜİK de 9 sene memurluk yaptım. Aynı zamanda okuyordum. Sosyoloji mezunuyum. Felsefe grup öğretmenliği yaptım. Daha sonra alan değişikliğiyle müzik öğretmenliğine geçiş yaptım. Ortaokulum ve lise eğitimim sanat üzerineydi. Bir dönem müzik eğitiminde materyal sıkıntısı yaşadığımız için okuyamamıştım. Sonra teknolojinin ve eğitim imkanlarının değişmesiyle tekrar güzel sanatlar bölümünü okuyup, müzik öğretmenliğine geçtim. Biraz uzun sürdü ama geçiş yaptım. Öğretmenlik hayatıma 2020 yılında başladım. 2 yıldır da müzik öğretmeniyim. Her şeyden önce ben karakteristik olarak öğrenmeyi, bilgi edinmeyi ve araştırmayı çok seven bir insanım ve edinilen bilgileri paylaşmayı seven bir insanım. Sadece öğrenci ve öğretmen ilişkisinin dışında normal sosyal hayatımda da böyle bir yapım var. Sosyal ortamlarda da bilgi paylaşmayı ve bilgi edinmeyi seviyorum. Bizim önümüzde rol model hocalarımız vardı. Bizim hocalarımız hep görme engelli hocalardı. ‘Bende onlar gibi olacağım’ derdim ve muhtemelen o dönemde bir taklit gerçekleşti. Öğretmenlik mesleğini kendime yakın bir meslek olarak görüyordum. Memuriyet hayatında bir monoton yapı var. 8-5 çalışma mevcut ve bir bilgi üretme yok. Hazır bir şekilde bir işlem yapılıyor. Devletin işleriyle ilgili sürdürülebilirlik sağlanıyor. Ancak öğretmenlik öyle değil. Öğretmen isterse kendisini sürekli geliştirebilir. Sürekli alıştırabilir ve yaptığı araştırmalar sonucu sürekli bir paylaşım yapabilir Öğretmenlik sürecinde sürekli bir akış var. Öğretmenlik karakterimle uyuştuğu için tercih ettiğim bir meslek oldu. Ben daha önce engelli öğrencilerin bulunmadığı bir okulda görev yapıyordum. O zaman bilgisayarımı götürüyordum ve akıllı tahtaya bilgisayarımı bağlayıp, görselleri oraya yansıtarak gösteriyordum. Özel eğitim kurumlarında ise derslere özel eğitimci öğretmenlerimiz ile giriyoruz. Dersin selametini onlarla sağlıyoruz. Biz sadece bilgiyi paylaşıyoruz ve onlarla birlikte dersi işliyoruz. Onlar bir noktada dersi asiste ediyorlar. Bu sayede iletişim sorunu yaşamıyoruz" ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun bütün zorlukların içerisinde bir iğne deliği buluruz" Müzik öğretmeni Ekici, "Dünyada ve ülkemizde değişen birçok şey olabiliyor. Bizim insanlar olarak sıklıkla yaptığımız şey şikayet etmektir. Sistemi şikayet ederiz, ortamı şikayet ederiz, şartları şikayet ederiz. Şikayette kolaylıktır. Ben mesleğin yürütülebilmesi için tanık olduğum, duyduğum ve benim de birebir katıldığım birçok şikayet olabilir. Ama bunların hepsi öğrencilerle iletişim kurmaya engel değil. Evet, mesleğimiz zor. Eve iş götürülen tek meslektir. Sınav yaparsın, eve gidip kağıtları tek tek okursun. Mesleğimizi yürütmek zordur ama öğretmenlik mesleği bir kimliktir. Şartlar ne olursa olsun bütün zorlukların içerisinde bir iğne deliği buluruz. Yeter ki arayalım. Öğrencilerim de özel öğrenciler. Bu aramızda duygusal bir bağ oluşturuyor. Bende görme engelliyim. Burada müziğe mikro düzeyde yaklaşıyoruz. Onların algılayabileceği kapıları aralamaya çalışıyorum. Sürekli araştırıyorum ve uğraşıyorum. O kapıyı bulmaya çalışıyorum" diye konuştu.