KÜLTÜR SANAT - 28 Nisan 2024 Pazar 13:47

Yeni Kale’deki restorasyon çalışmalarında sona gelindi

A
A
A
Yeni Kale’deki restorasyon çalışmalarında sona gelindi

Restorasyon çalışmalarında sona gelinen Adıyaman’ın Kahta ilçesindeki 2 bin yıllık Yeni Kale’nin (Eski Kahta Kalesi) 2 ay içerisinde yeniden turizme açılması bekleniyor.


Kocahisar köyü sınırları içerisinde yer alan Yeni Kale, 2005 yılında turistlerin güvenliği nedeniyle turizme kapatılarak, restorasyon çalışmasına başlanıldı. 3 etap halinde yürütülen restorasyon çalışmalarının tamamlanmasıyla 2022 yılının Ağustos ayında Yeni Kale turizme açıldı.


Ancak 6 Şubat depremlerinde, kalenin savunma, çarşı ve saray bölümü depremde hasar gördü. Hitit Dönemi’nden günümüze kadar 5 medeniyete ev sahipliği yapan 2 bin yıllık kalede depremden hemen sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 4. etap restorasyon çalışmaları başlatıldı. 2023 yılı Temmuz ayında başlayan restorasyonda sona gelindi. Kalenin çarşı kısmında yıkılan duvarların tekrar yapılması ve bazı alanda yapılacak derz çalışmasının ardından 2 ay içerisinde kalenin yeniden turistlerin ziyaretine açılması bekleniyor.


Turistlerin Nemrut Dağı, destinasyonunda yer alan Yeni Kale’nin turizme yeniden açılmasıyla turistlerin önemli ziyaret noktalarından birisi olacak.


Adıyaman Müze Müdür Yardımcısı Mustafa Çelik, 6 Şubat Depremleri sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığının çok hızlı bir şekilde refleks göstererek, restorasyona başladığına dikkat çekerek, “Yeni Kale, farklı dönemlerde farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, Osmanlı Dönemine kadar önemini korumuş kaledir. Kommagene Döneminde temelleri atılmış ancak günümüze ulaşan haliyle Memlüklülere ait bir çok yapı var. Yeni Kale, 2005 yılında güvenlik sebebiyle turizme kapatılmış ancak daha sonra üç farklı restorasyon çalışmasıyla 2022 yılında tekrar turizme açıldı. 6 Şubat depremleri kalede ciddi hasara sebep oldu.


Bakanlığımızın çok hızlı aksiyon göstererek restorasyon çalışmalarını hemen başlattı. Yakın zamanda turizm sezonuna yetiştirip, tekrar açılması planlanmaktadır” dedi.



Yeni Kale’deki restorasyon çalışmalarında sona gelindi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde Dona dayanıklı fidan geliştirildi Sert çekirdekli meyveler doku kültürü ile artık mevsime bağlı olmadan hastalıklardan arındırılmış olarak çoğaltılabilecek. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Demirel, Niğde Teknopark bünyesinde geliştirdikleri TÜBİTAK ve KOSGEB destekli proje ile mevsim şartları nedeniyle çoğaltılması kolay olmayan sert çekirdekli meyvelerin doku kültürü ile yılın her dönemi çoğaltılmasını sağladı. Uygulanan yöntemle hastalıklardan ve virüslerden arındırılmış, her mevsim şartında üretilebilen bitkilerle fidancıların anaç ihtiyacı karşılanmış olacak. Proje ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Ufuk Demirel, "Burada yaptığımız çalışmalarla sert çekirdekli meyve anaçlarının doku kültürü üretimini yapıyoruz. Kiraz, şeftali, erik ve kayısı bitkilerinin anaçlarını mevsime bağlı olmaksızın kontrollü şartlarda yetiştiriyoruz ve çoğaltıyoruz. Bu bitkilerin normalde elma çok kolay bir şekilde mevsime bağlı, toprakta çoğaltılabiliyor fakat saydığım bitkilerin köklendirilmeleri, çoğaltılmaları doğal şartlarında çok zor. Biz bunu geliştirdiğimiz yöntemle daha hızlı ve daha çok miktarda üretebiliyoruz ve bu zorluğu ortadan kaldırıyoruz" dedi. Hastalık ve virüslerden arındırılmış fidanlar yetişiyor Fidancıların çoğu zaman anaç ihtiyacının mevsim şartları nedeniyle karşılanamadığını belirten Demirel, bu ihtiyacın doku kültürü ile giderildiğini ve bu yöntemle geliştirilen anaçların hastalık ve virüslerden arındırıldığını söyledi. Demirel, "Bu yöntemle hastalıklardan, virüslerden arındırılmış sağlıklı bitkileri rahatlıkla çoğaltabiliriz. Çünkü bütün çalışmalar steril şartlarda gerçekleştiriliyor. TÜBİTAK destekli projemiz ise mavi ladinle ilgili. Mavi ladin yine çoğaltılması çok zor ve doku kültürü protokolünde bizim yaklaşımımız biraz farklı. Daha hızlı ve daha çok üretilen bir protokol geliştirmeye çalışıyoruz. Çok pahalı mavi ladin ve peyzajda kullanımı tercih ediliyor ama pahalı. Bu yöntemle maliyetler düşecek ve daha fazla üretilebilecek. Aslında bu protokol geliştirerek patent de alınabilir. Bu sadece Türkiye’nin ihtiyacı değil Avrupa’nın ve diğer ülkelerin de ihtiyaçları doku kültürü ile rahatlıkla karşılanabilir. Genetik açılımından dolayı yeşiller de ortaya çıkabiliyor ama bizim yaklaşımımızla üreteceğimiz ladinlerin tamamı mavi ve bu büyük bir avantaj çünkü kıymetli olan mavi ladin" şeklinde konuştu. Amaçlarının bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ufuk Demirel söz konusu protokol ile verimliliğin artacağını maliyetlerin düşeceğini belirtti. Demirel, "Sert çekirdekli meyvelerle ilgili mevcut protokoller vardı fakat biz burada verimliliği artırmak istedik ve bunun için de KOSGEB’den bir destek aldık. 2 yıllık bir çalışma sonucunda bu projeyi başarılı bir şekilde tamamladık, seri üretime geçtik. TÜBİTAK desteği ile de seramızı tamamladık, bitkilerimiz de seraya aktarılmaya hazır hale geldi. Seri üretim sert çekirdeklilerde tamamlandı ama mavi ladinde araştırma çalışmalarımız sürüyor. Akademi kökenli olduğumuz için bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmeye çalışıyoruz ve burada elde ettiğimiz sonuçları da üreticiye ulaştırmaya çalışıyoruz" ifadelerine yer verdi.
Van Rektör Şevli Harvard ve Yale üniversitelerini ziyaret etti Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli, ‘Akademi Toplantıları’ kapsamında bulunduğu ABD’de Harvard ve Yale üniversiteleri ile Boston Başkonsolosluğunu ziyaret etti. Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli, Türk-Amerikan Akademik Konseyi’nin organize ettiği Akademi Toplantıları kapsamında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir dizi ziyaretlerde bulundu. İlk olarak Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesindeki toplantıya katılan Rektör Şevli, akademik toplulukları arasında kalıcı işbirliklerinin kurulması ve bu çerçevede akademik diyalogun derinleştirilerek ortak araştırma ve eğitim projelerinin teşviki amacıyla Boston’da yaşayan Türk Akademisyen Topluluğu ile bir araya geldi. Rektör Şevli’nin yanı sıra İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu, Türk-Amerikan Akademik Konseyi Kongre Başkanı Prof. Dr. Cengiz Karakaya, Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinden Dr. M. Furkan Burak’ın da katıldığı toplantıda, bilim insanları ile akademik kaynakların paylaşımını kolaylaştıracak stratejik bir akademik işbirliği köprüsü kurma ve bilgi alışverişinde bulunma amacıyla bir araya geldiler. Daha sonra Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde (MIT) Prof. Dr. Oral Büyüköztürk, Harvard Üniversitesinden Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve Harvard Tıp Fakültesinden Doç. Dr. Ebru Oral’ı ziyaret eden Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Hamdullah Şevli, misafirperverliklerinden dolayı akademisyenlere teşekkür etti. Tıp fakültesinin eğitim hastanelerinden biri olan Massachusetts General Hospitalda görev yapan Doç. Dr. Ebru Oral’ı ziyareti sırasında Rektör Şevli, dünyanın sayılı ortopedi laboratuvarlarından olan Harris Ortopedi Laboratuvarını da gezme fırsatı buldu. Beraberindeki diğer akademisyenlerle birlikte Akademi Toplantıları kapsamında bulunduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye Cumhuriyeti Boston Başkonsolosu Murat Uğurluoğlu’na da nezaket ziyaretinde bulunan Rektör Şevli, New Haven’e geçti. Beraberindeki İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. İsmail Koyuncu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın, Türk-Amerikan Akademik Konseyi Kongre Başkanı Prof. Dr. Cengiz Karakaya ile birlikte Yale Üniversitesinde akademisyenlerle bir araya gelen Rektör Şevli, burada katıldığı toplantıda akademik işbirliklerini güçlendirmek ve bu süreçte bilgi, deneyim ve kaynak paylaşımı gibi konularda fikir teatisinde bulundu.
Yalova Başkan Gürel Anneler Günü’nü dolu dolu kutladı Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel, Anneler Günü dolayısıyla bir dizi programa katıldı. İlk olarak şehit annelerini ziyaret eden Başkan Gürel, huzurevi sakinlerini ardından Uğur Mumcu Kültür Sanat Merkezi önünde Yalovalı anneler ile buluştu. İlk ziyaretini şehit Murat Doğan’ın annesi Saime Sevgi Yaren’e gerçekleştiren Başkan Gürel, ardından diğer şehidimiz Nizamettin Özbek’in eşi Abide Özbek ve kayınvalidesi Gül Abacı’yı ziyaret etti. Her iki ziyarette şehit yakınlarının Anneler Günü’nü kutlayan Başkan Gürel’e eşi Berrin Sorucu Gürel ile birlikte Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Yalova Şubesi Başkanı Özcan İla da eşlik etti. Başkan Gürel, ziyaretlerinde her iki şehit ailesine de çiçek ve plaket takdiminde bulundu. Yapılan ziyaretlerin ardından Yalova Belediyesi tarafından Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi önünde kurulan standa geçen Başkan Gürel, burada Yalovalı annelerin Anneler Günü’nü kutladı ve çiçek hediye etti. Burada vatandaşlarla da sohbet ederek fotoğraf çekilme taleplerini de kırmadı. Son olarak Yalova Huzurevi sakinlerine ziyaret gerçekleştiren Başkan Gürel ve eşi Berrin Sorucu Gürel, huzurevi sakinleriyle bir araya geldi. Huzurevinde ikamet eden annelerin Anneler Günü’nü kutlayan çiçek ve hediye takdiminde bulunan Başkan Gürel’e, Yalova Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Arif Laçin de eşlik etti. Huzurevi sakinleri tarafından yapılan el sanatları ve tasarım atölyelerini de gezen Başkan Gürel, Yalova Belediyesi olarak her zaman Huzurevi sakinlerinin yanlarında olduklarını belirtti. Başkan Gürel, tüm annelere hitaben yaptığı konuşmasında, “Bizler, sizlerin toplumsal hizmetkârınız. Sizlerin emrindeyiz. Sizler sayesinde bu koltuklarda oturuyoruz. Her zaman sizlerin yanındayız. Annelerimizin değerini daha çok bilmemiz lazım. Önce annemin ve eşimin anneler gününü kutluyorum. İnşallah annelerimizin emeklerine layık insanlar olabiliriz. Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun” dedi.
Ankara Bakan Uraloğlu: “Engelli olmak bir kusur değildir, onları hayattan alıkoyan engellerin kendisi kusurludur" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “Özürlü, sakat, çürük gibi ibareler yerini engelli ibaresine bırakmıştır. Zira engelli olmak bir kusur değildir, onları hayattan alıkoyan engellerin kendisi kusurludur” dedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Engelliler Haftası çerçevesinde bakanlık bünyesindeki engelli çalışanlarla bir araya geldi. Karayolları Genel Müdürlüğünde düzenlenen programda konuşan Uraloğlu, engelliler için hayatın her alanında proje yürüterek engellilerin günlük hayatta zorlukları rahat aşması için çalışmaya devam edeceklerini söyledi. “Engelli olmak bir kusur değildir, onları hayattan alıkoyan engellerin kendisi kusurludur” Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 2007 yılında imzalandığını ve Türkiye’nin bu anlaşmayı ilk imzalayan ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Uraloğlu, “2013’te yayımlanan yasal düzenleme ile farkındalığın dilimize yerleşmesi için çok önemli bir adım atılmış, daha önceki bazı resmi tanımlarda geçen; özürlü, sakat, çürük gibi ibareler yerini engelli ibaresine bırakmıştır. Zira engelli olmak bir kusur değildir, onları hayattan alıkoyan engellerin kendisi kusurludur. Özetlemeye çalıştığım şudur ki Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2002 yılından bu yana görünür olmaya başlayan farkındalık süreci, adım adım yapılanmayı, eylemleri ve diğer alanlarda yapılması gerekenleri şekillendirmiştir. Başlattığımız farklı sosyal sorumluluk kampanyaları ile engelli kardeşlerimize dönük eğitim altyapısının ve kalitesinin zenginleşmesini, artmasını sağladık. Bu noktada Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak biz de engelli ve hareket kabiliyeti kısıtlı vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmak, hayata katılımlarını teşvik etmek için çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Farklı ihtiyaçlara sahip tüm vatandaşlarımızın, kendilerine uygun tasarlanmış hizmetlere ve erişilebilirlik imkanlarına sahip olması için çalışmaya devam ediyoruz. 4 Aralık 2021 tarihinde 2021-2025 yıllarını kapsayan Erişilebilir Ulaşım Stratejisi ve Eylem Planı’mızı kamuoyuna açıkladık. Eylem Planı ile herkes için erişilebilir bir ulaşım sistemi oluşturulmasını amaçladık. Eylem planının tüm süreçlerinde ilgili tarafların görüş ve önerilerini önemsedik. Her adımda farklılıkları ortadan kaldıran bir ulaşım ağı oluşturmak vizyonu ile hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Herkes İçin Hareketlilik” Yeni bir proje yürüttüklerinin haberini veren Uraloğlu, ‘Şimdi, ’Herkes İçin Hareketlilik’ adıyla bir mobil uygulamayı da tamamlamak üzereyiz. Bu yıl hayata geçirilmesi planlanan bu uygulamamızla; Refakatçi modülünden engelli taşıma hizmetleri modülüne, ulaşım sisteminin erişilebilirliğini iyileştirmeye yönelik geri bildirim modülünden işaret dili çağrı merkezi desteğine kadar, engelli vatandaşlarımızın ulaşım sürecine ilişkin tüm ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyoruz. Bu uygulama ile engelli bireylerin seyahatleri öncesinde ve esnasında karşılaştıkları veya karşılaşabilecekleri tüm sorunları ortadan kaldırmayı veya asgari düzeye indirmeyi hedefliyoruz. Böylece hareketliliği teşvik ederek engelli kardeşlerimizin sosyal ve ekonomik hayata katılımlarını kolaylaştıracağız” dedi. “40 havalimanımıza Erişilebilirlik Belgesi kazandırdık” Yolcu Dostu Havalimanı Projesi kapsamında engelli, yaşlı, bebekli veya doktor raporu bulunan hasta yolcular için hizmetlerde öncelik ve kolaylık sağladıklarını belirten Uraloğlu, “40 havalimanımıza Erişilebilirlik Belgesi kazandırdık. En kısa zamanda da bu belgeyi tüm havalimanlarımızın almasını sağlayacağız. Havalimanlarımızda engelli yolcu standartlarına uygun danışma, pasaport, bilet satış ve check-in bankoları ile engelli tuvaletleri oluşturduk. Ayrıca engellilerin kullanabileceği standartlarda rampa ve basamaklar tesis ettik, hissedilebilir yer zemin döşemeleri yaptık. İstanbul Havalimanımız erişilebilir havalimanlarının en güzel örneklerinden biridir. 23 farklı noktada bulunan erişilebilir Bana Sor Dijital Danışma Kioskları’ndan sesli ve görüntülü canlı danışma ve Türkçe işaret dili hizmeti alınabilmektedir. İstairport.com web sitesinden başvuru yaparak Çok Özel Misafir Kartı alan Demans, Otizm ve Down Sendromlu yolcular uçuş kapıları bölgesinde bulunan Çok Özel Misafir odalarında sakin bir zaman geçirebilmektedir. Yine, Demans, Otizm gibi fark edilemeyen, desteğe ve hassasiyetle yaklaşılmaya ihtiyacı olabilecek yolcular için danışma noktalarından ücretsiz ayçiçeği yaka kartı temin edilerek, bu yolcuların görünür olmaları sağlanmaktadır” diye konuştu.
İstanbul “Uyku apnesi olanlarda trafik kazası riski 3 kat fazla” Uyku bozukluğu sonucu gelişen trafik kazalarında ölüm oranının yüzde 11.4, diğer sebeplerle olan kazalarda ise ölüm oranının yüzde 5.6 bulunduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emir Ruşen, “Trafik kazası yapma riski tüm sürücüler açısından değerlendirildiğinde, gündüz aşırı uyku eğilimine yol açan uyku apneli olgularda riskin yaklaşık 3 kat daha fazla olduğu saptanmıştır” dedi. Uyku apnesinin, uyku sırasında tekrarlayan solunum durmaları ile karakterize, oksijen düşmeleri ve uyku bölünmelerine neden olan, ani ölüm riski oluşturan ve birçok vücut sistemini ilgilendiren ciddi bir hastalık olduğuna dikkat çeken Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emir Ruşen, hastalıkla ilgili bilgiler verdi. “Uykuda geçici boğulmalar yaşanabilir” Uyku apnesi sırasında genellikle birkaç saniye süren geçici boğulmalar yaşanabildiğini vurgulayan Nöroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Emir Ruşen, “Bu boğulma anında kandaki oksijen seviyesi düşerek, beynin uyanmasını sağlar. Beyin solunum fonksiyonlarının durduğunu haber vermek için vücudu uyandırır. Santral (Merkezi, Beyin Kaynaklı) ve Obstrüktif (Tıkayıcı) tipte olabilir. Santral tipte uyku apnesi çok daha nadir görülür ve beynin solunumu kontrol eden kaslara doğru sinyaller göndermemesi sonucunda ortaya çıkar. Obstrüktif uyku apne sendromu (OSAS) ise; uyku sırasında bazı kişilerde nedenini tam bilemediğimiz bir şekilde üst hava yollarında tıkanmalar, daralmalar neticesinde oluşmaktadır” ifadelerini kullandı. “Uykuları sık bölündüğünden yorgunluk artar” Uyku sırasında solunumun durması sırasında kandaki oksijen miktarının azaldığını, beynin bu azalmayı algıladığını ve uyku derinliğini azaltarak hava yolunun tekrar açılmasını sağlamaya çalıştığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, “Bu kişiler gece birkaç kez uyanabilir, uykuları sık sık bölündüğü için de ertesi gün bu sorunu hatırlayamazlar. Bu durum da tekrarlayan zaman dilimleri içinde kişide yorgunluk ve halsizlik hissine neden olur” diye konuştu. “Sabah baş ağrıları, gece boğulma şikâyetleriyle uyanırlar” Uyku apnesinin belirtilerinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, “Uzun süre devam eden horlama, gündüz aşırı uyku hali ve yakınları tarafından fark edilen gece uykuda solunum durması en tipik üç bulgudur. Bunun dışında yorgunluk, sabah baş ağrıları, gece boğulma hissi ya da çarpıntı ile uyanmalar sık saptanır. Halsizlik, gece sık tuvalete kalkma, depresyon ve sinirlilik diğer görülen bulgulardır. Uyku hastalıklarına bağlı gündüz artmış uyku hali, hastaların işlerini yapmasını engelleyerek onları başarısızlığa sürükleyebilmektedir. Uyku apneli hastalarda genellikle sosyal ve cinsel fonksiyonlarda azalma, ruh sağlığı ve kişinin kendi enerjisinin azaldığını hissetmesi gibi belirtiler görülür” dedi. “Kısa boyunlularda ve sigara içenlerde daha fazla” Uyku apnesi toplumda oldukça yaygın saptandığını, kadınların en az yüzde 2’sinde ve erkeklerin yüzde 4’ünde uyku apnesi geliştiğini işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, hastalarda belirli bir meslek özelliği olmadığını; ancak obezite, boyun kısalığı, uzun süre sigara ve alkol tüketen bireylerde hastalığın görülme sıklığının daha fazla olduğunu söyledi. “Trafik kazalarının yüzde 22’sinden uykusuzluk sorumlu” Kötü ve yetersiz uykunun, dikkat azalmasına yol açtığını, ayrıca uykusuzluk ve uykuya bağlı hastalıklar sonucu trafik kazalarının görülme riskinin de arttığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, şu uyarılarda bulundu: “Türkiye’de ve dünyada geçmiş yıllarda yapılan araştırmalarda trafik kazalarının yüzde 22’sinde uyku sorunlarının ve direksiyon başında uyuklamanın rol aldığı gösterilmiştir. Bu durumda oluşan trafik kazaları daha ölümcül seyretmektedir. Uyku bozukluğu sonucu gelişen trafik kazalarında ölüm oranı yüzde 11.4, diğer sebeplerle olan kazalarda ise ölüm oranı yüzde 5.6 bulunmuştur. Trafik kazası yapma riskinin tüm sürücüler değerlendirildiğinde gündüz aşırı uyku eğilimine yol açan uyku apneli olgularda yaklaşık 3 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu tür vakalarda gece apneler nedeniyle sık tekrarlanan uyku bölünmeleri gündüz uyku eğiliminin artmasına yol açmakta, uzun yolda araç kullanırken de kaza yapma riski artmaktadır. Kişinin uyku sorununun farkında varması, buna yönelik uygun tedavi alması trafik kazası riskini azaltacaktır.” “Gece boyunca beyin aktiviteleri kaydediliyor” Uyku laboratuvarında yapılan polisomnografik testle hastanın gece boyunca beyin aktiviteleri ve vücuduyla ilgili farklı fonksiyonları kaydedilerek hastalığın tanısının konulup, ağırlık derecesinin belirlendiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, böylece her hasta için en uygun tedavi şeklinin planlandığını dile getirdi. Tedavi uygulanan hastaların bir uyku laboratuvarı veya merkezinde düzenli takibi, hasta ve eşinin eğitimi son derece önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, “Yalnızca horlamanın kesilmesi, tedavi yanıtı açısından yeterli değildir. Ağırlığı ne olursa olsun, OSAS (Obstrüktif uyku apne sendromu) tedavisinde ilk aşama genel önlemlerin uygulanmasıdır” dedi. Uyku apnesi tedavisinin aşamaları Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, 3 aşamada planlanan Obstrüktif uyku apne sendromu tedavisini şöyle anlattı: “İlk aşamada kilo verme, yatış pozisyonu düzeltilmesi, Alkol ve Sedatif-Hipnotiklerden sakınma ve eşlik eden hastalıkların tedavisi planlanır. Sonraki aşamada ise Pozitif havayolu basıncı tedavisi (CPAP) ve gerekmesi halinde cerrahi yapılabilir.” “Sabahları baş ağrısına yol açabilir” Uyku apnesi tedavi edilmediği takdirde kısa dönemde ev, iş veya trafik kazaları, uzun dönemde de kalp-damar hastalıkları ile ölüm oranlarında artış olduğunu işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, “Oksijen düşüklüğü sonucu beyne giden oksijen azalması nedeniyle sabahları baş ağrısı olabilmektedir. Karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri gibi özellikler sıklıkla ağır dereceli OSAS’lılarda görülür. Hastaların yaklaşık yüzde 30’una depresyon eşlik etmektedir. Özellikle şiddetli uyku apnesi olan olgular, tedavi edilmediği takdirde aşağıdaki hastalıklarda artış olduğu gösterilmiştir” dedi. “Kalp ve damar hastalıklarından ölümü tetikleyebilir” Dr. Öğr. Üyesi Ruşen, uyku apnesinin en önemli tehlikelerini ise şöyle sıraladı: “Kalp damar sistemi: Kalp krizi, kontrol altına alınmakta zorlanılan hipertansiyon, kardiyak ritm düzensizlikleri ve hatta ani ölümler. Sinir sistemi: Beyin felçleri, baş ağrıları, depresyon, unutkanlık, karar verme yeteneğinde azalma. Hormonal sistem: Büyüme hormonunda azalmaya bağlı çocuklarda gelişme geriliği, cinsel isteksizlik, insülin seviyesinde artma, şeker hastalığına yatkınlık. Diğer: Trafik kazaları, evlilik sorunları, yaşam kalitesinde azalma, reflü.”