ÇEVRE - 13 Mayıs 2024 Pazartesi 11:46

Dona dayanıklı fidan geliştirildi

A
A
A
Dona dayanıklı fidan geliştirildi

 Sert çekirdekli meyveler doku kültürü ile artık mevsime bağlı olmadan hastalıklardan arındırılmış olarak çoğaltılabilecek.

Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarımsal Genetik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Demirel, Niğde Teknopark bünyesinde geliştirdikleri TÜBİTAK ve KOSGEB destekli proje ile mevsim şartları nedeniyle çoğaltılması kolay olmayan sert çekirdekli meyvelerin doku kültürü ile yılın her dönemi çoğaltılmasını sağladı.

Uygulanan yöntemle hastalıklardan ve virüslerden arındırılmış, her mevsim şartında üretilebilen bitkilerle fidancıların anaç ihtiyacı karşılanmış olacak. Proje ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Ufuk Demirel, "Burada yaptığımız çalışmalarla sert çekirdekli meyve anaçlarının doku kültürü üretimini yapıyoruz. Kiraz, şeftali, erik ve kayısı bitkilerinin anaçlarını mevsime bağlı olmaksızın kontrollü şartlarda yetiştiriyoruz ve çoğaltıyoruz. Bu bitkilerin normalde elma çok kolay bir şekilde mevsime bağlı, toprakta çoğaltılabiliyor fakat saydığım bitkilerin köklendirilmeleri, çoğaltılmaları doğal şartlarında çok zor. Biz bunu geliştirdiğimiz yöntemle daha hızlı ve daha çok miktarda üretebiliyoruz ve bu zorluğu ortadan kaldırıyoruz" dedi.

Dona dayanıklı fidan geliştirildi

Hastalık ve virüslerden arındırılmış fidanlar yetişiyor

Fidancıların çoğu zaman anaç ihtiyacının mevsim şartları nedeniyle karşılanamadığını belirten Demirel, bu ihtiyacın doku kültürü ile giderildiğini ve bu yöntemle geliştirilen anaçların hastalık ve virüslerden arındırıldığını söyledi.

Dona dayanıklı fidan geliştirildi

Demirel, "Bu yöntemle hastalıklardan, virüslerden arındırılmış sağlıklı bitkileri rahatlıkla çoğaltabiliriz. Çünkü bütün çalışmalar steril şartlarda gerçekleştiriliyor. TÜBİTAK destekli projemiz ise mavi ladinle ilgili. Mavi ladin yine çoğaltılması çok zor ve doku kültürü protokolünde bizim yaklaşımımız biraz farklı. Daha hızlı ve daha çok üretilen bir protokol geliştirmeye çalışıyoruz. Çok pahalı mavi ladin ve peyzajda kullanımı tercih ediliyor ama pahalı. Bu yöntemle maliyetler düşecek ve daha fazla üretilebilecek. Aslında bu protokol geliştirerek patent de alınabilir. Bu sadece Türkiye'nin ihtiyacı değil Avrupa'nın ve diğer ülkelerin de ihtiyaçları doku kültürü ile rahatlıkla karşılanabilir. Genetik açılımından dolayı yeşiller de ortaya çıkabiliyor ama bizim yaklaşımımızla üreteceğimiz ladinlerin tamamı mavi ve bu büyük bir avantaj çünkü kıymetli olan mavi ladin" şeklinde konuştu. Amaçlarının bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmek olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ufuk Demirel söz konusu protokol ile verimliliğin artacağını maliyetlerin düşeceğini belirtti.

Dona dayanıklı fidan geliştirildi

Demirel, "Sert çekirdekli meyvelerle ilgili mevcut protokoller vardı fakat biz burada verimliliği artırmak istedik ve bunun için de KOSGEB'den bir destek aldık. 2 yıllık bir çalışma sonucunda bu projeyi başarılı bir şekilde tamamladık, seri üretime geçtik. TÜBİTAK desteği ile de seramızı tamamladık, bitkilerimiz de seraya aktarılmaya hazır hale geldi. Seri üretim sert çekirdeklilerde tamamlandı ama mavi ladinde araştırma çalışmalarımız sürüyor. Akademi kökenli olduğumuz için bazı sorunlara çözüm önerileri geliştirmeye çalışıyoruz ve burada elde ettiğimiz sonuçları da üreticiye ulaştırmaya çalışıyoruz" ifadelerine yer verdi. 

Dona dayanıklı fidan geliştirildi

Sema Tekeli

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri ERÜ Hastanelerinde, “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” Konulu Konferans Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı tarafından düzenlenen “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans düzenlendi. Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa davetli olarak Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Uzman Bilir Kişi Prof. Dr. Halil Koyuncu sunumuyla “Sizce Tıbbi Hata Var mı? Olgu Örnekleriyle” konulu konferans verildi. Konferansa Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ile araştırma görevlileri katıldı. ERÜ Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsa Cüce’nin giriş konuşmalarının ardından, Prof. Dr. Halil Koyuncu’nun sunumuna geçildi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, Tıbbi hataların neler olabileceğine değinerek; hekimin hastaya müdahalesi, hastada meydana gelen zarar, hastada meydana gelen zararda hekimin hata-kusuru, yetersiz tetkik, aydınlatma-bilgilendirme ve yönlendirme ile konsültasyon eksiklikleri, kayıtların düzgün olmaması ile zarar ve kusurlu eylem arasındaki illiyet bağı hakkında bilgiler verdi. Tıbbi uygulamada tarafların kimler olduğunu, tarafların özelliklerini, tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ile sonuçları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Halil Koyuncu, tıbbi uygulama hatalarının en çok hangi uzmanlık alanlarında dağıldığını, sağlık çalışanlarının kusur nedenlerinin dağılımları ile tıbbi hataların diğer hastalık ölümlerindeki sıralamalarına da değindi. Prof. Dr. Halil Koyuncu, son söz olarak; hekimin öncelikle hastaya zarar vermeden, tıbbi müdahale süreçlerini iyi yönetmesi, yapılan her müdahalenin hukuka ve tıbba uygun olması, her yazılanın yapılması her yapılanın da yazılması, akıl almaktan kaçınılmaması gerektiği ile görev, yetki ve sorumlulukların bilincinde olunması gerektiğini söyledi.
Niğde YÖK Başkanı Özvar: "Uluslararası öğrencilerin kalitesi önceliğimiz olmalıdır" Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, "Uluslararası öğrencilerin kalitesi önceliğimiz olmalıdır" dedi. Şehit Ömer Halisdemir Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2030’a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı, bölge üniversitelerinden gelen 37 rektör ve rektör yardımcısının katılımı ile gerçekleştirildi. Dünya genelinde yaklaşık 250 milyon öğrencinin yükseköğretime devam ettiğini, bu sayının 2030’da 380 milyona, 2040’ta ise 600 milyona ulaşmasının öngörüldüğünü söyleyen YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, "Türk üniversitelerinin uluslararası akreditasyon standartlarını karşılamada ve küresel üniversite sıralamalarında üst sıralarda yer almada ciddi ve başarılı bir sınav verdiğini bugün uluslararası çevreler de teslim etmektedir. Bununla birlikte üniversiteler olarak mevcut durumla yetinmemiz mümkün değildir. Uluslararası görünürlük ve nispi rekabet üstünlüğü konusunda almamız gereken daha ciddi mesafeler bulunmaktadır. Bu durum, ülkemizin uluslararası öğrenci ve öğretim üyesi çekme kabiliyetini ve küresel akademik camiadaki genel itibarımızı etkilemektedir" dedi. "Uluslararası öğrencilerin kalitesi önceliğimiz olmalıdır" Türkiye’nin uluslararası öğrenci çekme konusunda daha büyük rakiplerinin ortaya çıkacağını ve yükseköğretim kurumlarının bu rekabete şimdiden hazırlanması gerektiğini söyleyen Özvar, 350 bine ulaşan uluslararası öğrenci sayısı ile iftihar etmenin çok doğru bir yaklaşım olmayacağını belirtti. "Uluslararası öğrenci sayısının artması kadar uluslararası öğrencilerin kalitesinin de artmasını birinci öncelik haline getirmemiz gerekmektedir" diyen Başkan Erol Özvar; "Gelecek öğrencilerin sayısı kadar kalitesi de bizim temel gündemimizdir. Eğer gerekli mevzuat altyapısı çalışmalarını tamamlamaz, üniversiteler olarak uluslararası öğrenci hareketliliği konusunda dünya standartlarında işlemler tesis etmezsek Türk üniversitelerinin itibarına yönelik dünya ölçeğinde olumlu itibarımız kaybolabilir. Bu sadece Yükseköğretim Kurulunun veya diğer üst kurumların sorumluluğunda değildir. Bu birinci derecede rektörlerin omuzları üzerindeki sorumluluktur. Demografik değişmenin en büyük sonuçlarından bir tanesi hiç şüphesiz sağlık sektöründe kendini gösterecektir. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde sağlık hizmetlerinden daha fazla sayıda bilhassa geç yaş grupları ve çocuk yaş grupları biraz azalmakla beraber yaşlı grubun misli oranının artması sağlık sektöründe bir takım sınamaları beraberinde getirecektir. Bu bakımdan önümüzdeki yıllarda yaşlı bakım olmak üzere muhtelif alanların daha şimdiden üniversitelerin gündemine girerek bu konularda bir kısım çözümler bir kısım projeler durması veya çalışması önem arz etmektedir. Demografik değişim konusunun demografik dönüşüm konusunun rektörler olarak gündeminize almanızı bekliyoruz. Sadece doğum oranlarının düşmesi değil, sadece yaşlılık değil göç konusunun gerek iç gerek dış göç konusunun yükseköğretime muhtemelen sonuçlarıyla beraber değerlendirilmesi hepimizin ödevleri arasında bulunmak zorundadır” ifadelerini kullandı. (ST-AG-
Antalya Kıraathanedeki cinayetin zanlısı: "Haraç istedi" Antalya’da kuzeninin daha önceden çalıştığı işletmeden alacağı olduğu iddiasıyla kıraathaneye giden kişi, çıkan tartışmanın büyüyerek tabancayla ateş edilmesi sonucu ağır yaralanıp kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Kısa sürede yakalanan olayın şüphelileri F.D. ve A.D. sağlık kontrolünün ardından adliyeye çıkarıldı. Dün akşam saat 17.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Yeni Mahalle 2447 Sokak üzerinde yer alan bir kıraathanede meydana gelen olayda, iddiaya göre Uğur Akyol (37), kuzeninin daha önce çalıştığı kıraathanedeki sigorta işlemleri ve kalan parasını alması için iş yeri sahibiyle telefonda görüştü. Telefon görüşmesinin ardından işletmeye gelen Akyol, iş yeri sahibi A.D. ve yeğeni F. D. (33) ile tartışmaya başladı. Tartışma kanlı bitti Kıraathane dışına kadar taşan tartışmanın büyümesi üzerine F.D. yanında taşıdığı tabancayı çıkartarak ateş etmeye başladı. Silah seslerini duyan vatandaşların haber vermesi üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edilirken, belirtilen adrese gelen sağlık ekipleri vücuduna isabet eden mermilerden dolayı ağır yaralanan Akyol’u ilk müdahalesinin ardından ambulansla Kepez Devlet Hastanesi’ne kaldırdı. Akyol, hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. “Haraç istedi” Suç aletini olay yerine yakın bir sokakta atan F.D., önce taksi ile ardından yaya olarak kaçmaya çalışırken motorize yunus ekipleri tarafından yakalandı. Cinayet Büro Amirliği ekipleri tarafından gözaltına alınan F.D. ve işletme sahibi A.D., emniyetteki işlemlerinin ardından sağlık kontrolünden çıkartılarak Antalya Adliyesine sevk edildi. Sağlık kontrolü çıkışında gazetecilerin “Neden öldürdünüz?” sorusunu F.D., “Bir şey söylemeyeceğim, haraç istedi” şeklinde yanıtladı.
Ankara ASO Başkanı Ardıç: “Sanayi sektöründe devam eden daralma önümüzdeki dönemin reel sektör için daha zorlu olacağını gösteriyor” Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, 3’üncü çeyrek büyüme rakamlarıyla ilgili, “Sanayi sektöründe üst üste iki çeyrek daralma yaşandı. Üçüncü çeyrekteki yüzde 2,2’lik daralma, ekonominin istihdam ve katma değer oluşturabilmesi açısından önemli bir risk oluşturuyor" dedi. ASO Başkanı Seyit Ardıç, TÜİK’in açıkladığı 2024 yılı 3’üncü çeyrek büyüme rakamlarını değerlendirdi. Üçüncü çeyrek büyümesinin yüzde 2,1 ile beklentilerin altında kaldığına dikkat çeken Ardıç, dezenflasyon sürecinin sektörler arasında büyüme farklılaşmasına neden olduğunu ve sanayi sektörü üzerinde baskının artmaya devam ettiğini dile getirdi. Ardıç, şu değerlendirmede bulundu: “Sanayi sektöründe üst üste iki çeyrek daralma yaşandı. Üçüncü çeyrekteki yüzde 2,2’lik daralma, ekonominin istihdam ve katma değer oluşturabilmesi açısından önemli bir risk oluşturuyor. Dezenflasyon süreci üretimi aşındırırken, mevcut öncü göstergeler dördüncü çeyrekte üretimde daralmanın biraz daha hızlanacağına işaret ediyor. İnşaat yatırımları hızlanırken, enflasyonla mücadelede sıkılaştırıcı politikaların en önemli etkisi makine ve teçhizat yatırımlarında görülüyor. 2019’dan bu yana ilk kez iki çeyrek üst üste daralmaya işaret eden makine ve teçhizat yatırımları, üçüncü çeyrekte yüzde 8,6 azaldı. Bu düşüş, önümüzdeki dönemde büyümeyi zayıflatacak bir gelişmedir.” “Önemli olan bu yavaşlamanın dezenflasyonist sürece destek verip vermeyeceğidir" Büyümenin çeyreklik bazda üst üste yüzde 0,2 daralması ile teknik olarak resesyona girdiğini belirten Ardıç, “Sıkılaştırıcı politika uygulamalarının etkisinin son çeyrekte daha da belirginleşmesi; iç talepteki zayıflama ve üretimdeki azalış ile büyüme rakamlarımız daha da aşağıya gelebilir. Önemli olan bu yavaşlamanın dezenflasyonist sürece destek verip vermeyeceğidir. Diğer önemli husus ise bu sürece maliye politikasının somut desteği ve harcama azaltıcı tasarruf politikalarının daha da belirginleşmesidir. Aksi halde fiyatlama davranışları dezenflasyonist süreci sekteye uğratacaktır” ifadelerini kullandı. "Sanayicilerimizin acil beklentisi, uygun faizli ticari kredi mekanizmalarının devreye alınmasıdır” Ardıç, üretim, istihdam ve ihracatın daralmaması için reel sektörün finansman açısından mutlaka desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu süreçte başta KOBİ’lerimiz olmak üzere sanayicilerimizin acil beklentisi, uygun faizli ticari kredi mekanizmalarının devreye alınmasıdır. Özellikle üretim ve ihracat odaklı sektörlere yatırım ve işletme sermayesi ihtiyacı için düşük faizli bir kredilendirme politikası, sıkılaştırıcı politikanın büyüme üzerindeki olumsuz geçişini yumuşatabilecektir” açıklamasında bulundu.