ASAYİŞ - 04 Kasım 2024 Pazartesi 09:41

Mahkeme pişmanlık emaresi görmedi indirim yapmadı

A
A
A
Mahkeme pişmanlık emaresi görmedi indirim yapmadı

Adana’da, eşi Deniz (43) ve oğlu Alperen Suna’yı (16) bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla tutuklanarak, yargılandığı davada “Nitelikli kasten öldürme” suçundan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen Cem Suna’ya verilen hapis cezalarına ilişkin mahkeme gerekçeli kararını yazdı. Kararda, sanığın, eşini ve oğlunu öldürdükten sonraki davranışlarında pişman olduğuna dair davranışları bulunmadığı belirtilerek, cezada indirim uygulanmadığına dikkat çekildi. Olay saatine kadar apartmana giren şahısların bina sakinleri olduğu, yabancı bir şahsın giriş çıkış yapmadığı da vurgulanan kararda, bıçaklar üzerinde sanık ile öldürülen anne-oğul dışında üçüncü bir şahsa ait herhangi bir parmak izi ile DNA profili tespit edilemediği belirtildi.


Çukurova ilçesi Toros Mahallesi’nde 19 Ağustos 2023’te 10 katlı apartmanın 9’ncu katındaki dairede yaşanan olayda iddiaya göre, Cem Suna ile eşi Deniz ve oğlu Alperen arasında tartışma çıktı. Çıkan tartışmanın büyümesi üzerine Cem Suna, yine iddiaya göre, mutfaktan aldığı bıçakla eşini 39 yerinden, oğlunu da 49 yerinden bıçakladı. Komşuların ihbarı üzerine bölgeye polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Eve giren ekipler, aileyi yerde kanlar içinde buldu. Sağlık ekiplerince yapılan kontrolde Deniz Suna ile oğlunun olay yerinde hayatını kaybettiği belirlendi. Yaralı Cem Suna ise hastaneye kaldırıldı.


Hastanedeki tedavisinin ardından tutuklanan Cem Suna hakkında Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Nitelikli kasten öldürme’ suçundan açılan davada mahkeme heyeti, tutuklu sanık Cem Suna’yı, eşini ve oğlunu öldürmekten 2 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edip, tutukluluğunun devamına karar verdi.


Yapılan yargılama ve incelemenin ardından mahkeme gerekçeli kararını yazdı. Gerekçeli kararda, ihbar üzerine gidilen evin panjur kapısının kapalı ve kapı girişinde kan izleri olduğu, evin içerisine girildiğinde Cem Suna, Deniz Suna ve Alperen Suna’nın yerde yatar vaziyette olduklarının görüldüğü, Cem Suna’nın yaralı olarak Deniz Suna ile Alperen Suna’nın ise olay yerinde vefat ettiği, yerde iki adet bıçak bulunduğu, ikamette taraflarla birlikte yaşayan köpeğin de olay sırasında balkona çıkarılıp kapısının kapatıldığı ifade edildi.



"Yabancı kimse yok"


Olayın yaşandığı apartmanın girişinde bulunan kamera kayıtlarının incelendiğine dair tutulan tutanakta, olayın meydana geldiği binaya girişin tek olduğu, ayrı bir girişin bulunmadığı, olay saatine kadar apartmana giren şahısların bina sakinleri olduğu, yabancı bir şahsın giriş çıkış yapmadığı yer aldı. Ayrıca Adana Polis Kriminal Laboratuvarı tarafından yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda olay yerinden alınan bıçaklar, bıçaklar üzerinde bulunan örnekler ile ikamet içerisinden alınan örnekler üzerinde yapılan incelemelerde sanık ile öldürülen anne-oğul dışında üçüncü bir şahsa ait herhangi bir parmak izi ile DNA profili tespit edilemediği belirtildi.


Olay günü ailesiyle birlikte vakit geçirdikten sonra uyuduğunu söyleyen ve gözünü hastanede açtığını iddia eden sanığın, olay anına dair bir şey hatırlamadığını söylediğinin yer aldığı gerekçeli kararda, sanık avukatının sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığına dair rapor alınması talebinin mahkemece yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu değerlendirilerek ret edildiği belirtildi.



"Ceza indirimi uygulamadı"


Otopsi raporları, kolluk tutanakları, olay yeri inceleme raporları ve tüm dosya tümüyle ele alındığında; sanığın tespit edilemeyen bir sebepten dolayı oğlunu ve eşini çok sayıda bıçak darbesiyle öldürdüğü mahkemece kabul edildi. Sanığın suçtan sonraki davranışlarında da pişmanlık duymadığının bu nedenle de sanığın cezasında indirim yapılmaksızın ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ceza aldığının belirtildiği gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi;


‘’Sanığın eylemini sırf eziyete neden olacak şekilde uzun bir zaman dilimine yayıp yaymadığının anlaşılamadığı, maktullerin vücudunda çok sayıda kesici alet yarası olmuş olsa da tek başına canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme suçunun kanıtı sayılamayacak oluşu ve sanığın canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme amacıyla hareket ettiğini gösterir olgunun olmadığı değerlendirildiğinde sanık hakkında maktullere karşı eylemlerine ilişkin koşulları oluşmadığından TCK’nın 82/1-b maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Netice itibariyle sanığın eşi olan Deniz Suna’ya karşı eylemi nedeniyle TCK’nın 82/1-d,f maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın oğlu olan Alperen Suna’ya karşı eylemi nedeniyle TCK’nın 82/1-d,e maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın suçtan sonraki davranışları, pişmanlık duyduğuna dair dosyaya yansıyan davranışları bulunmadığından sanık hakkında TCK’nın 62 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmekle mütalaaya uygun, oy birliğiyle hüküm kurulmuştur."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Yeniden Refah’tan Bahçeli’nin ‘İmralı ile DEM görüşmeli’ çağrısına destek: “Alınacak yol varsa alınsın” Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “Sayın Bahçeli madem ki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz” dedi. Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamanın kamuoyunda beklenen etkiyi uyandırmadığını ifade eden Kılıç, “Bakanlığın açıklaması dikkate alındığında görülüyor ki 1 Ocak 2025 tarihinden geçerli olmak üzere konutlarda yıllık 5 bin kilovat saatin üzerindeki tüketimlerde enerji faturalarındaki yüzde 60’lık sübvansiyon kalemi kaldırılacak. Mevcut faturaların yüzde 60 sübvansiyonlu olduğu 1 Ocak’tan itibaren faturalarda yüzde 60 sübvansiyonun kaldırılacağı gerçeği dikkate alındığında karşımıza çıkan tablo şudur. 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren yıllık tüketimi toplamda 5 bin kilovat saati aşan aboneler için elektrik tüketimine yüzde 150 zam gelecek demektir. Yüzde 150 elektrik tüketimine kış aylarında gelecek zammı bu ülkede hiç kimsenin karşılayabilmesi mümkün değildir" dedi. Kılıç, “Geçen haftalarda Balıkesir, Mersin ve İstanbul’da son anda da Niğde’deki çocuk evleri sitesinde yaşanan hadiseler gerçekten tüyler ürperten hadiselerdir. Niğde’deki devlet yurdunda 9 yaşında engelli ve epilepsi hastası bir yavrumuz maalesef çalışan şiddetine maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Henüz 9 yaşında bir çocuk, engelli, epilepsi hastası, vicdanını yitirmiş kamu çalışanı ne istiyorsun bu çocuktan? Devlet bu tabloyu görmüyorsa devlet değildir. Devlet yurdunda 9 yaşında bir yavrunun darp edilmek suretiyle hayatını kaybettiği bir ülke sosyal devlet değildir. Çocuklar aç bırakılmış, darp edilmiş, tekmelenip yerlerde sürüklenmiş, dövülmüş. Çocuklara topluca banyolar yaptırılmış. Mahremiyetleri yok edilmiş. Çocuklar merdiven altına kapatılmış, hücre cezalarına maruz bırakılmış. Böyle bir ülkede Aile Bakanlığı vardır belki ama Aile Bakanı yoktur” şeklinde konuştu. Bir gazetecinin sorusu üzerine MHP lideri Bahçeli’nin DEM Parti-İmralı çağrısının da değerlendiren Kılıç, şunları kaydetti: "Bahçeli’nin açıklamalarını takip ediyoruz. Diyor ki: DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesi sağlanmalıdır. DEM Parti heyeti geçen hafta bizi ziyaret etti. Ziyarette görüldü ki DEM Parti’nin bu konuda özel ya da genel bir bilgi yok. Kamuoyunun bildiğinden daha farklı bir bilgi yok. Eğer bir süreç başlatılacaksa adı her ne ise DEM Parti’nin de buna ilişkin bilgilendirilmesi lazım. Sayın Bahçeli mademki sivil siyasete misyon yüklemiştir, DEM Parti’nin İmralı ile görüşmesini istemiştir biz de bu öneriyi destekliyoruz. Devlet Bahçeli’nin çağrısına AK Parti gereken desteği vermelidir. Görüşme sağlansın, her ne mesaj alınacaksa alınsın. Türkiye bir muammanın parametrelerini tartışmasın. Alınacak bir yol varsa alınsın. Atılacak bir adım var atılsın ama Türkiye havanda su dövmeyi bıraksın. Sayın Bahçeli’nin daha önceki terörist başının Meclise gelmesi çağrısına biz kesin bir dille ret yanıtı vermiştik. Zannediyorum o çağrı AK Parti koridorlarında karşılık bulamamıştır.” “Belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır” Kılıç son olarak gündemdeki belediyelerin kreşlerinin kapatılması tartışmalarına ilişkin de şunları söyledi: "Bütün siyasi partilerin seçimlerde verilmiş kreş sözleri vardı. Doğrusu bizimde Ankara’da kreş sözümüz vardı. İstanbul’da Sayın Murat Kurum’un yüze yakın kreş sözü vardı. Esasında CHP’li belediyelere hiç beklemedikleri bir can suyu verdiler bu genelgeyle. Çünkü söz verdikleri kreşlerin yüzde 10’unu bile yapamayan belediyeler bunlar. Verdikleri sözü tutamayan belediyeler bunlar. Kamuoyunda bu genelge marifetiyle öyle bir algı oluştu ki, sanki CHP’li belediyeler bütün mahalleleri semtleri, kreşlerle doldurmuşlar da hükümet de buna karşı çıkıyor engel oluyor. Kaç tane gördünüz Ankara’da kreş tabelası veya İstanbul’da kaç tane kreş tabelası gördünüz? Var olanlar zaten numunelik. Ama belediye başkanları muhtemelen bu kararın altında imzası bulunanları alkışlıyorlardır. Yapmadıkları bir hizmetin 10-20 katı lehlerine bir hizmet yapılmış gibi puan yazdırdıkları için. Dünyada bu işler daha ziyade yerel yönetimler marifetiyle yapılır. Belediyeler kreş mi açıyor, bırakın açsınlar. Anaokulu mu açıyor, bırakın açsınlar. Anayasa Mahkemesi’nin ya da yasaların amir hükümleri varsa ona göre dizayn olsunlar. Devlet de gereken denetimi bunlar üzerinde sağlasın. Eğer bu kreşlerde, anaokulu, gündüz bakım evi gibi yerlerde genel eğitim müfredatımıza milli ve manevi değerlerimize birlik ve beraberliğimize aykırı eğitimler veriliyorsa, talimler yapılıyorsa elbette ki, devletin gereğini yapmak hakkıdır, vazifesidir. Ama topyekûn hiçbir denetim yapmaksızın ‘alayını kaldırmaya ve kapatmaya karar verdim’ demenin hukukla da mantıkla da siyasetle de izah edilebilir bir tarafı yoktur."