GÜNDEM - 28 Kasım 2024 Perşembe 11:33

Sanayideki mobilya atölyesine kadın eli değdi

A
A
A
Sanayideki mobilya atölyesine kadın eli değdi

Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde bir mobilya atölyesinde çalışmaya başlayan 19 yaşındaki Dilara Demirer, tasarımdan montaja kadar tüm süreçleri öğrendi ve şimdi KOSGEB desteğiyle kendi mobilya şirketini kurmaya hazırlanıyor.


Karadeniz Ereğli ilçesinde öğrenim gördüğü lisedeki Çocuk Gelişimi Bölümü’nden mezun olan 19 yaşındaki Dilara Demirer, dayısının şirketinde çalışmaya başladı. Belen Sanayi Sitesi’ndeki atölyede önce çizim, tasarım öğrenmeye başlayan Demirer, bir yıl gibi kısa sürede mobilya tasarımı ve üretiminde uzmanlaşarak kendi işini kurma yolunda emin adımlarla ilerliyor.


İşyerinin sanayi sitesinde olması sebebiyle ilk başlarda tereddüt ettiğini ancak kendisine güvenerek çalışmaya başladığını belirten Demirer, “Liseden çocuk gelişimi bölümünden mezun oldum. İki ay sonra dayım işyerinde çalışabileceğimi söyledi. Sanayi ortamı diye biraz düşündüm. Dayıma güvenerek geldim. Sağolsun bana çok destek oldu. İlk başlarda gelen müşterilerle ilgileniyordum. Benden istenilen şeyleri yapıyordum. Atölyede çalışan ustalarımızı görünce çok merak ettim. İşin nasıl yapıldığını öğrenmek istedim. Dayıma bu işi öğrenmek istediğimi söyledim. Atölyede nasıl yapılıyor diye sorduğumda dayımda bana ’Önce sen çizim, tasarım öğren. Çünkü bizim ilk aşamamız çizim ile başlıyor.’ dedi” diye ifade etti.


Atölyedeki ustaların işlerine olan ilgisi, Dilara’yı üretim süreçlerini öğrenmeye teşvik etti. Dayısının önerisiyle önce tasarım ve çizim aşamalarını öğrendiğini ifade eden Demirer, Önce ofiste çizimi, tasarımı yapıyoruz. Ustalarımıza da ölçüleri veriyoruz. Onlar da hazırlıyor. Ben ilk önce çizimi öğrendim. Dayım ’çizimlerde hazırsın. Seni artık atölyede de hazırlayabiliriz’ dedi. Ustalarımız da bana nasıl yardımcı olabileceğimi gösterdi. Bantta işlem yaparken parça tutuyordum. Taşımaya yardımcı oluyordum. Kesim, bantlama, vida atma, vida tutma derken montajlara da merak ettim” şeklinde konuştu.


Üretim sürecine dahil oldu


Çizimin ardından atölye işlerine katılan Demirer, bantlama, vida takma ve montaj gibi süreçlerde deneyim kazandı. İlk montaj deneyimini anlatan genç kadın, “İlk gittiğim montajda izledim. Taşıyabildiğim malzemeleri taşımaya yardım ediyordum. Artık montajlara da gitmeye başladım. 18 yaşına girdikten sonra ehliyetimi de aldım. Atölyede bu işi yaparken bu sektörü çok sevdim. Sektör üzerinden ilerlemeyi düşünüyorum” dedi.


"Sanayi sektörünü sevdim ve hedef belirledim"


Sanayide çalışmanın kendisine farklı bir bakış açısı kazandırdığını belirten Demirer, “18 yaşına girdikten sonra ehliyetimi de aldım. Atölyede bu işi yaparken bu sektörü çok sevdim. Sektör üzerinden ilerlemeyi düşünüyorum. Şu anda geliştirilmiş olan CNC makinelerden almayı düşünüyorum. KOSGEB desteğim var. Girişimcilik desteği belgesini aldım. Kendi şirketimi açıp orada CNC makineleri ile mobilya üzerine iş yapacağım. ” diye konuştu.


"Sokak hayvanları için de çalışmak istiyorum"


Demirer sadece iş dünyasında değil, sosyal projelerde de yer almak istediğini ifade etti. Dilara Demirer, “Sokak hayvanları için kulübeler yapmayı düşünüyorum” diyerek planlarını paylaştı.


"Kadınlar ve gençler ayakta durmayı bilmeli"


Sanayi sektöründe genç bir kadın olarak çalışmanın çevresinde şaşkınlıkla karşılandığını söyleyen Demirer, "İlk başta buraya geldiğimde sanayide hiç yaşıtım yoktu. Görenler ’sen burada ne iş yapıyorsun’ diye sorunca, "Ofiste ve atölyede yardım ediyorum" diyordum. İnsanlar şaşırıyordu. Çok olumlu tepkiler aldım. Bana ’arkadaşların geziyor sen burada çalışıyorsun’ deyip şaşırıyorlardı. Ben bu işi seviyorum. Çok da güzel yaptığımı düşünüyorum. İsteyen her sektörde her şekilde her işi yapabilir. Önemli olan içinden gelmesi gerekiyor. Benim içimden geldi. Hevesliydim. Bir işi yaparken hevesli olmak o işi gerçekten yapmak istemek gerekiyor. Ben bu işi istemeseydim, sevmeseydim hiçbir zorluk bana yaptıramazdı. Bir şeylere heves edip sevmek için baştan o sektörde çalışmak gerekiyor. Ben başladığım için çok memnunum. Hiç pişman değilim. İyi ki dayım bu işi bana öğretmiş. Kadınlar ve genç arkadaşlarım kendi ayakları üzerinde durabilmeli. Kimse ’ben bu işi yapamam’ dememeli. Çünkü istenildiği zaman her şekilde bu iş yapılıyor. Önemli olan sevmek ve heves etmek. Hedefin varsa güzel bir konuma gelebilirsin" diye konuştu.


(OA

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ankara’nın yeni stadyum kompleksi hızla tamamlanıyor Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nun yerine 285 metreyle dünyanın en uzun çelik çatı açıklığına sahip 3’üncü stadyumunu inşa ediyor. Stadyum inşaatından görüntüler paylaşan Bakan Murat Kurum, “Başkentimizi TOKİ ile yeni stadyumuna kavuşturuyoruz. Türk sporuna yeni yıldızlar kazandıracağımız, uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapacak bu modern spor kompleksi Ankara’ya çok yakışacak” dedi. Başkentte 2018 yılında yıkılan 19 Mayıs Stadyumu’nun yerine TOKİ tarafından yeni bir stadyum kompleksi inşa ediliyor. 160 bin metrekare kapalı alan üzerine UEFA ve FIFA kriterlerine göre inşa edilen stadyum tamamlandığında 45 bin seyirciyi ağırlayabilecek. Stadyum kompleksinde konferans salonu, müze, kafeterya, farklı branşlar için antrenman salonları gibi sosyal donatı alanları da yer alacak. Stadyum inşaatından görüntüler paylaşan Bakan Kurum, “Başkentimizi TOKİ ile yeni stadyumuna kavuşturuyoruz. Türk sporuna yeni yıldızlar kazandıracağımız, uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapacak bu modern spor kompleksi Ankara’ya çok yakışacak” ifadelerini kullandı. Futbol topu görünümünde olacak TOKİ proje uzmanı Mustafa Külahçı, ABD ve Çin’de bulunanların ardından Ankara’da inşa edilen stadyumun 285 metreyle dünyanın en uzun çelik çatı açıklığına sahip 3’üncü projesi olduğunu söyledi. Külahçı, stadyum hakkında şu bilgileri paylaştı: Stadyumun kabuk kısmında futbol topunun formu kullanılacak. Gün ışığından en yüksek oranda faydalanılacak şekilde tasarlandı. Projenin genel ilerlemesinde yüzde 53 seviyesine ulaştık. Zemin iyileştirmesi imalatları olarak yaklaşık 5 bin 500 fore kazık kullanıldı. Betonarme inşaatta da yüzde 90 seviyesine gelindi. Sosyal donatılar da olacak Külahçı, projede konferans salonu, müze, kafeterya, eğitim odaları, atölyeler ve birçok branşta spor salonu da bulunduğunu kaydetti. Külahçı, “Projede stat sadece maçların oynanacağı gün futbol severlerin kullanacağı bir yer olmaktan çıkarılıp birçok branşta sporcuların, sporseverlerin ve gençlerin kullanacağı sosyal yaşam alanı olarak tasarlandı” dedi.
Denizli Çarpık ayak hastalığında erken teşhis tedaviyi hızlandırıyor Son dönemlerde daha yaygın görülen çarpık ayak hastalıkları hakkında bilgilendirmelerde bulunan Denizli Özel Tekden Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mahmut Argün, genellikle çocuk yaşta fark edilen hastalık karşısında aileleri izlemeleri gereken yol haritasını konusunda uyardı. Son yıllarda daha da yaygın olarak görülen çarpık ayak hastalığına ilişkin bilgiler veren Özel Denizli Tekden Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mahmut Argün, ailelerin bu hastalığa karşı nasıl bir yol izleyecekleri hakkında bilgilerinin kısıtlı olduğunu söyledi. Yeni doğan çocukların bir veya iki ayağında da görülebilen çomak ayak veya çarpık ayak rahatsızlığının ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Argün, çocukların ayak tabanlarında kıvrımların oluştuğunu, ayakların iç kısmını oluşturan tendonlarda ise gerginlik olduğunu kaydetti. “6 ay içinde genellikle normal ayakkabı giyer hale getiriyoruz” Çocukların yeni doğmuş olması nedeniyle ailelerin tedavi konusunda tedirgin olduğunu belirten Prof. Dr. Mahmut Argün, “Bu nedenle çocuk doğduğunda ve böyle bir durum bizlere geldiğinde ilk 15 gün ya da 3 hafta sadece elle masaj öneriyoruz. Daha sonrasında düzeltici alçılar yapıyoruz. Bunlar ise korreksiyon alçıları diyoruz. Bunların sayısı değişiyor ama maksimum 9’a kadar çıkabiliyor. Bu alçılara biz haftada bir yapıyoruz. Ailelerin gözü önünde ve çocukları çok fazla incitmeden özenle yapıyoruz. Haftalık periyotlar halinde düzeltme alçıları yapıyoruz. Belli bir alçı takibinden sonra hala ayakta deforme veya şekil bozukluğu yeterince düzelmemiş ön kısmı yere bakan ayak havaya kalkmamışsa ters ayakkabı yaparak bunları daha düzeltici hale getiriyoruz. Ters ayakkabıyı bazen çocuklara giydirdiğimizde bazen çocuklar sabit durmadığı için bunları bir ateri üzerine monte ederek çocuğun ayağının normal bir ayak şekline vermeye çalışıyoruz. Yaklaşık olarak ilk 6 ayda genellikle çok sert bir deforme yok ise bunları 6 ay içinde genellikle normal ayakkabı giyer hale getiriyoruz. Bazen de bu tür tedaviler bu hastalığın iyileşmesinde yeterli olmayabiliyor. O zaman önce yumuşak dokuya yönelik gergin olan tendon girişlerine gevşetiyoruz. Bunlarda yeterli olmazsa kemik dokuya yönelik düzeltmeler yapıyoruz. Bu aşamalarda genellikle düzelmeler mümkün oluyor. Bazen aileler çocukları 2-3 yaşına gelince başvuruyorlar. Böyle durumlarda ise cerrahi olarak üçlü fizyon dondurma dediğimiz ameliyatı yaparak ayağı normal ayakkabı diyecek veya günlük hayatta kullanılabilecek şekle getirmeye çalışıyoruz” dedi.
Elazığ Doç. Dr. Kuluözürk, “Zatürre, erken tedavi edilmediği takdirde ciddi risk barındırabilen bir hastalıktır” Halk arasında zatürre adı ile bilinen Pnömoni hastalığının bakteri kaynaklı akciğer dokusunun iltihaplanması olduğunu dile getiren Doç. Dr. Mutlu Kuluöztürk, “Erken tedavi edilmediği takdirde ciddi risk barındırabilen bir hastalıktır” dedi. Fırat Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mutlu Kuluöztürk, halk arasında zatürre olarak bilinen Pnömoni hastalığı hakkında sağlık çalışanlarına bilgiler verdi. Fırat Üniversitesi Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen sunuma çok sayıda sağlık çalışanı katıldı. Doç. Dr. Mutlu Kuluöztürk, “Halk arasında zatürre adı ile bilinen Pnömoni hastalığı, bakteri kaynaklı akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Akciğer dokusunun iltihaplandığı zatürre, ateş, üşüme, öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı, burundan yeşil-sarı mukus akması, hırıltı ve yorgunluk gibi belirtilere neden olur. Erken tedavi edilmediği takdirde ciddi risk barındırabilen bir hastalıktır. Pnömoni, toplum kökenli pnömoni, hastane kökenli pnömoni ve bağışıklığı baskılanmış hastada pnömoni olmak kaydıyla üç farklı şekilde görülebilir. Pnömoni genellikle kişinin boğazı ya da solunum yolu florasında bulunan mikroorganizmaların, vücut direncinin azalması ile birlikte solunum yoluyla akciğerlere ulaşması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Pnömoni tanısında klinik belirtiler ve muayene bulguları önemli rol oynuyor. Akciğer röntgeni ile radyolojik bulguların varlığı da teşhis için gereklidir. Ancak bazı pnömoni vakalarında bu radyolojik bulguların ortaya çıkması 24 saatten daha uzun sürebiliyor. Zatürre aşısı olarak bilinen pnömokok aşısı, pnömokok mikrobunun 10 veya 23 alt tipine karşı koruma sağlayan bir aşıdır. Ancak bu aşıyı olmak zatürre olunmayacağı anlamına gelmiyor. Bu aşı, özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış, KOAH gibi kronik akciğer hastalığı olan kişiler için önemlidir. Ayrıca bu aşı, 65 yaş ve üzeri kronik hastalığı olan bireyler için de önerilir” diye konuştu.
İstanbul ’İyilik Soğuk Geçirmez’ protokolü Sultanbeyli’de imzalandı Sultanbeyli Kaymakamlığı ve Sultanbeyli Belediyesi öncülüğünde, ilçede faaliyet gösteren 16 kurumun desteğiyle hayata geçirilen “İyilik Soğuk Geçirmez Protokolü” imza töreni gerçekleştirildi. Program, Fettahoğlu Camii İmam Hatibi Yahya Çelik’in Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Törende Sultanbeyli Kaymakamı Kemal Şahin, Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş konuşma yaptı. Sultanbeyli Kaymakamı Kemal Şahin konuşmasında, ilçede 4 yıldır görev yaptığını belirterek, “Bugün burada ‘İyilik Soğuk Geçirmez’ protokolünü imzalıyoruz. Bu anlamlı projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yapılan bağışların birebir ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığına bizzat şahit oldum. Destek veren tüm Sultanbeylili hemşehrilerime gönülden teşekkür ediyorum” dedi. Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Tombaş, özellikle Rusya-Ukrayna savaşında gördüğümüz üzere, Avrupa ülkeleri sarışın ve mavi gözlü mültecileri hızla kabul edip yardımda bulundular. Ancak bizim görevimiz, hiçbir ayrım yapmaksızın tüm mağdurlara sahip çıkmaktır. Bu, hem insani bir sorumluluk hem de Müslümanlık görevimizdir. Sultanbeyli Belediyesi olarak da bu bilinçle hareket ediyoruz. İlçemizde Yetim ve Gazi Şefliği kurduk. Bu birim aracılığıyla Sultanbeyli’ndeki yetimlerin ve gazilerin tüm ihtiyaçlarını tek tek tespit ediyor ve karşılıyoruz” ifadelerini kullandı.