YEREL HABERLER - 03 Nisan 2012 Salı 17:32

ÇİFTÇİLER GÜBRE VE MAZOT FİYATININ YÜKSEK OLMASINDAN DERTLİ

A
A
A
ÇİFTÇİLER GÜBRE VE MAZOT FİYATININ YÜKSEK OLMASINDAN DERTLİ

Yozgat`ta bahar mevsiminin gelmesiyle ürünlerine gübre atmaya ve tarlalarını sürmeye başlayan çiftçiler, gübre ve mazot fiyatlarının çok yüksek olmasından yakınıyor.
Mazot fiyatlarının aşırı derecede yükseldiğinden dolayı traktörlerini çalıştıramaz hale geldiklerini belirten çiftçiler, Başbakan Erdoğan`a seslenerek, çiftçilere sahip çıkmasını istedi.
Yozgat`ın Lök Köyünde, tarlasına gübre atan Kemal Ertuğrul isimli çiftçi, gübre ve mazot fiyatlarının çok yüksek olduğunu belirterek, ``Kilosu 48 kuruşa buğday sattık, litresi 4 liraya mazot alıyoruz. 10 Kilo buğday satacaksın ancak bir litre mazot alacaksın. Yine gübrenin fiyatı çok yüksek, 2 ton buğday satıp bir ton gübre alıyoruz. Çiftçi çok perişan, Başbakanımız çiftçiye sahip çıkmasını istiyoruz`` dedi.
Bahattin Cankurtaran isimli çiftçi de mazot ve gübre fiyatlarının çok yüksek olmasından dolayı zarar ettiklerini belirterek, ``Köylü Milletin Efendisidir deniyor, artık efendilik bitti. Mazotun gübrenin fiyatı çok yüksek. Biz devletten tohumluk buğdayın kilosunu 70 kuruşa alıyoruz, ürettiğimiz buğdayı 48 kuruşa satıyoruz. Çiftçi şuanda arazi boş kalmasın diye ekiyor. Geçen yıl 7 bin liralık masraf yaptık 9 bin liralık buğday sattık. Bunun yanında kendi çalıştığımızın karşılığı yok. 2 Bin lira ile çiftçi nasıl geçinecek, tekrar ekinini nasıl ekecek, tarlasını nasıl sürecek. Başbakanımızın artık çiftçiye sahip çıkmasını istiyoruz`` diye konuştu.
Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, ilde bu yıl kış mevsiminin oldukça ağır geçtiğini, bahar mevsimin gelmesiyle çiftçilerin gübre atımına başladığını söyledi. Yozgat il genelinde 5 milyon 500 bin dekar ekilebilir arazi bulunduğunu ifade eden Açıkgöz,``Önümüzdeki günlerde ekin ilaçlama yapılacak. Bunun yanı sıra nohut ve pancar ekimi devam ediyor. 2012 Yılı için güzel bir yıl geçmesini diliyorum. İlimiz üretimle uğraşan bir ildir. Yozgat nüfusunun yüzde 74`ü tarımla geçimini sağlamaktadır. Yozgat`ımızın milli hasıladan gelirinin yüzde 74`ü tarımdan geliyor, bu yüzden bizim için çok önemlidir`` dedi.
Mazot fiyatlarının çok yükseldiğini ve çiftçinin zor durumda olduğuna işaret eden Açıkgöz, ``Özellikle mazota gelen zamlar çiftçiye büyük bir darbe oldu ve girdimiz aşırı derecede yükseldi. Son 6-7 yıldır tonu 480-500 lira arasında buğday satıyoruz. Girdi yüksek, ürün düşük olursa çiftçimiz haliyle zarar ediyor. Mazotun litresi bugün 4.08 Lira`dır. Çiftçinin bu mazotu alıp tarlasını sürecek gücü kalmamıştır. Hükümetin buna bir çözüm bulması gerekir`` diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.