EKONOMİ - 17 Ekim 2024 Perşembe 11:40

Turkcell’in Uşak’ta kurduğu güneş enerji santrali enerji üretimine başladı

A
A
A
Turkcell’in Uşak’ta kurduğu güneş enerji santrali enerji üretimine başladı

Turkcell’in 2026’nın sonunda 300 megavata ulaşacak güneş enerjisi santrali (GES) yatırımlarının ilki Uşak’ta enerji üretimine başladı.


Sürdürülebilirlik ve çevre alanındaki çalışmalarıyla sektörde kendinden söz ettiren Turkcell, bu alanda çok önemli bir yatırımı daha hayata geçirdi. Bu çerçevede 2026 yılı sonunda enerji tüketiminin yüzde 65’ini kendi yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamayı planlayan Turkcell’in Uşak’ta kurduğu güneş enerji santrali enerji üretimine başladı.


Turkcell Genel Müdürü Ali Taha Koç, konuya ilişkin yaptığı basın mensuplarına yaptığı açıklamada, yenilenebilir enerjiye büyük yatırımlar yaptıklarını söyleyerek, “Türkiye’nin Turkcell’i olmak geleceğimizi, gezegenimize ve aynı zamanda çocuklarımıza daha yeşil, çevreci bir dünya bırakmamız gerekiyor. Bizler de bugün burada ilk defa bir arazi tipi, güneş enerjisi santralinin devreye alımına hep beraber şahitlik ediyoruz. Bu bizim için çok büyük bir mutluluk. Aynı zamanda bizim için çok büyük bir gurur kaynağı” ifadelerini kullandı.



“7 değişik ilde 300 megavatlık güneş enerjisi santrali kurulum projemiz var”


Koç, yenilenebilir enerji üzerine Turkcell’in projelerinden de söz ederek, “7 değişik ilde 11 değişik arsada toplam 3 milyon metrekare arsa üzerine 300 megavatlık bir güneş enerjisi santrali kurulum projemiz var. Bunu 2026 yılına kadar kuracağız. 2026 yılına geldiğimizde Turkcell’in kullandığı enerjinin yüzde 65’ini kendi üretmiş olduğu yenilebilir enerjiden üretmiş olacak. Bugün burada Uşak’ta açmış olduğumuz bu santralle beraber 93 bin 400 metrekarelik alanda 6,4 megavatlık bir güneş enerjisi üretim kapasitesini devreye almış oluyoruz. Bu bizim için bir ilk. Bu 300 megavatın toplam yatırım değeri 240 milyon dolar. 240 milyon dolar, 300 megavat dediğimiz enerji üretimi normal ortalama bir hane kullanımından 250 bin tane ortalama hane kullanımının tüketimine eş değer bir üretimden bahsediyorum” açıklamasında bulundu.



“Yıl sonuna kadar 2 bin 400 tane baz istasyonumuzu yeşil saha haline getireceğiz”


Türkiye’deki birçok baz istasyonlar üzerine solar paneller kurduklarını dile getiren Koç, “Biz bunlara yeşil saha diyoruz. Türkiye’de şu ana kadar 740 tanesi kurduk. Yıl sonuna kadar da 2 bin 400 tane baz istasyonumuzun üzerine solar panellerle güneş enerjisi panelleriyle beraber onları yeşil saha haline getireceğiz. Türkiye’nin Turkcell’i olarak bir teknoloji firması olarak en önemli giderlerimizden birisi olan enerji giderimizi azaltmayı hedefliyoruz. Çünkü biliyorsunuz fosil yakıtlar çevreye en fazla hem karbondioksit hem de sera gazı salınımı yapıyorlar. Biz burada kurmuş olduğumuz güneş enerjisi santralleriyle beraber çevreci bir teknoloji firması olduğumuzu gösteriyoruz. Güneş enerjisi santrali dışında İzmir’de de rüzgâr enerjisi santralimiz var. 6 rüzgâr enerji santralimiz var. Orada 18 megavatlık bir enerji üretiyoruz. Biz hem rüzgâr enerjisi hem güneş enerjisini kullanan ve üretmeye devam eden bir firmayız. Çünkü Türkiye’nin Turkcell’i olarak çocuklarımıza, geleceğimize, ülkemize daha yeşil, daha çevreye duyarlı bir teknoloji firması olduğumuzu göstermek istiyoruz. Türkiye’nin Turkcell’i olarak ve en fazla enerji tüketen şirketler birisi olarak yenilebilir enerjiye yatırım yapmaya devam ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana ÇÜTAM konferansları başladı 9 yıldır her Çarşamba günü aralıksız konferanslarını sürdüren Çukurova Üniversitesi’ne bağlı Çukurova Türkoloji Araştırmaları Merkezi ÇÜTAM’ın yeni dönemin ilk konuşmacısı Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora oldu. Cora, “Sanat Eserini Anlamak” konulu konuşmasında, “Sanat eseri, var olan diğer nesnelerden farklıdır” dedi. Kısacıkzade Konağında gerçekleşen toplantıda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, 9 yıldan bu yana Adana sıcaklarından dolayı Haziran sonu ara verdikleri etkinliklere Ekim ayında yeniden başladıklarını söyledi. Abik’in açış konuşmasından sonra kürsüye gelen Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Arş. Gör. Aytuna Cora, sanat eserinin ne olduğu hususunu, bir sanat üreticisi olarak uzun süredir zihnini kurcalayan meselelerden biri olduğunu belirterek, “Sanat eseri dediğimizde hepimizin zihninde, ortak özellikler çerçevesinde belirli bir imge belirir. Bir resim tuval bezi ve üzerinde bulunan boya katmanlarından oluşmakta, mermer bir heykel, mermerin biçim verilmiş, yontulmuş hali olarak var olmakta, seramik bir eserler de örnek olarak gösterilebilir.Eseri meydana getiren malzeme, mermer, ahşap, seramik ya da boya katmanı, eserin somut gerçeklikler zemininde var olabilmesinin ön şartı olmaktadır. Renkle, biçimle, dokuyla, hacimle birlikte eseri algılarız. Eserin bu fiziki nitelikleri, eserle ilk karşılaşılan tabakalardır. Bir başkasının zihninde var olan meseleyle, içerikle eseri meydana getiren, onu taşıyan malzeme marifetiyle karşılaşmış oluruz. Bu anlamda eserin fiziksel bütünlüğü, bir nesne olarak var olabilmesi ve izleyiciyle buluşması açısından önemli bir yapı olarak bulunur. Ancak tek başına bu tabaka sanat eserini açıklamak ve anlamak için yetersiz kalmaktadır” dedi. Arş. Gör. Aytuna Cora şunları ifade etti: “Sanat eserleri de doğaları gereği bir bilinç tarafından meydana gelme zorunluluğu taşır. Bu yönüyle üretim biçimi kullanım nesnesindeki gibidir. Eserde, kullanım nesnesinin aksine malzeme kendi özgür alanını korur. Sanatçı, kullanacağı malzemeyi, tam da malzemenin kendine has karakteristik yapısı için özellikle seçer. Şiirde her bir sözcük, sözcüğün imlediği kavrama atıf yapmak için oradadır. Bunun için sanat eserinde malzeme, malzeme olarak kendisini özgürce sergileyebilir.” İnsanın, yönelen bir varlık olarak zihinsel bir bilme ve anlama süreci içinde olduğuna dikkat çeken Cora, şunları söyledi: “Bakmak, duymak, bir kokuyu hissetmek, bir yüzeye dokunmak gibi eylemlerin hepsinde bilinç bir şeye yönelmiştir. İnsanın dünya ile kurduğu ilişki bu zihinsel süreçler ile anlamlı olarak yapılanabilir. Sanatçının içinde yaşadığı dünyadan, etkileşim içinde olduğu her türlü şart ve durumdan beslenerek üretilir. Eser bir şey söyler, sanatçının malzemeyi kullanarak maddi bütünlüğe dönüştürdüğü bir içeriği taşır. İçeriğin malzeme ile maddi bir bütünlüğe dönüştürülmesi işlemi sanat üretimi olarak tanımlanabilir. Bir kullanım nesnesinin üretimiyle, ilham gerektiren bir üretim sürecini barındıran sanat eserinin oluşturulması birbirinden ayrı konumlanır. Bu bilgiler ışığında sanat eserinin var olan diğer nesnelerden nasıl bir farkı olduğu daha net görülebilmektedir.” Konferans sonunda ÇÜTAM Müdürü Prof.Dr. Deniz Abik, sunum yapan Arş. Gör. Aytuna Cora’ya teşekkür belgesi verirken, toplantı hatıra fotoğrafının çekimi ile son buldu.