EĞİTİM - 24 Mayıs 2024 Cuma 14:50

Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Aydın: ’’Munzur Üniversitesinde mobbinge direnmek ne yazık ki birinci öncelik haline gelmiştir”

A
A
A
Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Aydın: ’’Munzur Üniversitesinde mobbinge direnmek ne yazık ki birinci öncelik haline gelmiştir”

Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, işçisinden memuruna, öğrencisinden akademisyenine, çalışılamaz, yaşanılamaz hale gelen Munzur Üniversitesinde mobbinge direnmenin birinci öncelikleri haline geldiğini söyledi.


Tunceli’de Memur Sen ve Eğitim Bir-Sen üyeleri, Munzur Üniversitesinde yaşanan mobbinglerden dolayı rektörlük önünde basın açıklamasında bulundu. Yolsuzluğa, hukuksuzluğa, haksızlığa boyun eğmeyenlerin ve haklı olanların mağdur edilmesini protesto ettiklerini belirten Memur Sen ve Eğitim Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, ’’Munzur Üniversitesi, 2008 yılında kurulduğu günden bu yana genç ve dinamik yapısıyla akademi dünyasında Doğu Anadolu’nun parlayan üniversitesi olmuştur. Son 1 yılda maalesef ki üniversitenin kurucu değerlerine sırt çevirmiş, hukuk tanımaz keyfi bir yönetim anlayışıyla yönetilmektedir. Mobbingten mahkeme kararlarına uymamaya, hukuka aykırı işlemlerin alenen icrasından makama yakışmayan her türden davranışın sergilenmesine varıncaya değin totaliter bir dikta idaresinin bütün unsurlarına sahip bir şekilde üniversite yönetilmekte. Üniversite çalışanlarımızın kurucu felsefelerine inanarak muhafaza ettikleri heyecan, geldiğimiz noktada bitmiş durumda. Çalışanlar mutsuz ve umutsuz. Bu nedenledir ki 50’den fazla idari personel, Munzur Üniversitesinden ayrılmak istemekte ve YÖK’ün üniversitelerarası yer değişikliği düzenlemesinin ivedilikle hayata geçirilmesini talep etmekte. Personelin mesai başlangıcındaki ilk işi, bugün kendilerine nasıl bir hukuk ve mantık dışı bir işlemin veya kararın tebliğ edildiğini aramak olmuştur. Stalinist zihniyetin egemen olduğu demir perde ülkelerini aratmayan, baskıcı, boğucu, şüpheci, personeli ’iç düşman’ olarak kodlayan bu zihniyet yüzünden personel kampüs içinde birbiriyle sohbet edemez hale gelmiştir. Her personelin her davranışı sorgulanır hale gelmiş, en basit ve sıradan bir davranış veya söze niyet okuma yoluyla rektör aleyhtarlığı etiketi yapıştırılmış, çalışma barışı ve iş huzuru mazideki uzak bir anı olarak kalmıştır. Bir rektör, üniversitenin ihalelerindeki yaklaşık maliyeti neden öğrenmek ister, neden daire başkanlarına talimat vererek filanca mal veya hizmetin filanca kişiden alınmasının yerinde olduğu telkininde bulunur. Neden usulüne uygun yürütülen bir ihalenin gerekçesiz bir şekilde iptalini ister. Neden açıkça şahıs veya firma ismi zikrederek ihalenin bu kişilere verilmesini ister. Ve neden bu istekleri öncesinde hem sorumlu olan daire başkanlarına diğer personelin içinde hakaret eder, tehditler savurur, mobbing uygular, suç isnadı ve iftiralarda bulunup zan altında bırakır. Kadın personele yönelik hicap duyacağı imalarda bulunmak, personelin şeref ve haysiyetine yönelik açık ve üstü kapalı söylemlerde bulunmak gibi ahlak ve edep yoksunu davranışların ayrıntılarına girmeye gerek bile duymuyoruz” dedi.



’’Açılacak akademik kadrolara özel şartlara kılıf uydurulmaktadır’’


Rektörün göreve gelir gelmez daire başkanlarını birden fazla kişinin bulunduğu resmi toplantı ortamları başta olmak üzere kalabalık ortamlarda şüpheli ihale iş ve işlemler gerçekleştirdikleri ithamında bulunduğunu söyleyen Aydın, ’’Performanslarını beğenmediği, görevden alınmalarının gerekli olduğu şeklindeki söylemlerde bulunduğu, ihalelerin yaklaşık maliyet bilgilerini öğrenmek istediği, ihalelerin kendi belirlediği veya yönlendirdiği kişi veya firmalara verilmesi yönünde telkinlerde ve yönlendirmelerde bulunduğu, ihtiyaç olmadığı halde ihtiyaç ileri sürülerek gerekli olmayan alımların yapıldığı veya yaptırılmaya çalışıldığı, daire başkanlıkları uhdesindeki iş ve işlemlerin belirli şube müdürleri eliyle yürütülmesini sağladığı iddiaları bir değil birden fazla kişi tarafından şikayet konusu edilmiş, YÖK Denetleme Kurulu göreve çağrılmıştır. Lojman dağıtımları ve tahsisi kanun ve kural tanımaz bir şekilde keyfi olarak yapılmakta, hukuki ve haklı beklentiler alenen ihlal edilmekte, hiçbir duyuru ve ilan olmaksızın gizli kapaklı kararlarla lojman dağıtımları gerçekleştirilmektedir. Ağustos 2023 tarihinden bu yana lojman dağıtımı ve tahsisi konusunda üniversite web sayfasında hiçbir ilana ve duyuruya yer verilmemesi, neyin gizlendiği sorusunu akla getirdiği kadar, keyfiliğin, ulufe dağıtır gibi bazı kesimlere lojman verildiğinin gizlendiğini ifşa etmiyor mu. Kamu yönetimi alanında nelerin olmaması gerektiği konusunda bütün ülkeye örnek olma misyonu edinmiş Munzur Üniversitesinde benzeri görülmemiş ilginç bir uygulama hayata geçirilmiştir. Rektör talimatıyla yapıldığı iddia edilen uygulamaya göre, kendisine lojman tahsis edilen üniversite personelinin mesai saatleri sonrasında lojmanda olup olmadıkları, daha doğrusu işleri biter bitmez lojmana gidip gitmedikleri, lojmanın ışıkları yanmıyorsa tutanak tutularak personel lojmanı neden kullanmadıkları sorusuna muhatap kılınmıştır. Üniversitede ders verme görevini yerine getirebilecek akademik personel olmasına rağmen üniversite dışından kişilere ders görevi verilerek yersiz görevlendirmeler suretiyle hem kamu zararına sebebiyet verilmekte, hem de açılacak akademik kadrolar da hukuka aykırı özel şartlara kılıf uydurulmaktadır. Öğretim elemanı kadrolarına atama, liyakat ve akademik yeterlilik ayaklar altına alınmak suretiyle yükseköğretimde ders vermiş olmak gibi özellikle kişiye özel bir şart sayesinde yüzlerce kişi arasından nokta atışla akademik alımlar gerçekleştirilmektedir. Öğretim elemanı alımlarında ince bir hukuksuz işçilik gerçekleştirilerek, şeklen hukuka uygun görülen ancak arka planda bir adayı işaret edecek biçimde yükseköğretimde ders vermiş olmak gibi spesifik olarak ek koşullar belirlenmektedir. Üniversitede çalışan veya yıllardır kadro bekleyen adayların başvurabilme hakları bile engellenmekte, akademik yeterliliği şüpheli kişiler ilana tek aday olarak başvurabilmekte ve kadrolara atanarak üniversitede kadrolaşmaya gidilmektedir. Hukuksuz işlemlere karşı açtığımız davalarda verilen iptal kararları, mahkemelere ve hukuk düzenine meydan okuyan bir şekilde uygulanmamakta ya da ufak değişikliklerle dava konusu kararlar yeniden alınmakta ve mahkeme kararları işlevsiz bırakılmaktadır. Davalar aleyhe sonuçlanmış ise hemen uygulanmakta, lehte kararlar ise kasten geciktirilmektedir’’ diye konuştu.



’’Haksızlığa, yapılanlara dur diyoruz’’


Üniversite tarafından açılan veya aleyhe açılan davalarda, dava takibinde üniversitenin hukuk müşavirliğinin göz ardı edildiğini ifade eden Aydın, ’’Mahkemelerce istenilen bilgi ve belgelerin hukuk müşavirliği atlanarak talimatla genel sekreterlik tarafından gönderildiği, bu suretle hukuki denetim olmaksızın eksik veya yersiz bilgi ve belge göndermek suretiyle davaların keyfi ve kişiye özel olarak takip edilerek kurum zararına yol açan sonuçlara sebebiyet verdiği görülmektedir. İlgili mevzuat gereğince sendika şubesi yönetim kurulunda görevli sendika yöneticilerinin, sendikanın veya konfederasyonun toplantı yer, tarih ve süresini belirten yazılı talebi üzerine kamu hizmetlerini aksatmamak şartıyla toplantı süresince kurumca idari izinli sayılacağı açık olmasına rağmen, sendikal toplantıya katılan sendikamız yöneticisi hakkında soruşturma açılmasının, sendikaya gözdağı vermekten ibaret olduğu pekala bilinmektedir. Biliyoruz ki yapılan bütün bu hukuksuzluklar ve keyfilikler sendikamız tarafından gündeme getirilerek ’yanlışa yanlış’, ’haksızlığa haksızlık’, ’ahlaksızlığa ahlaksızlık’ dediğimiz için sendika yöneticilerimiz, temsilcilerimiz, komisyonlarımız ve üyelerimiz hedef alınmakta, yersiz ve mesnetsiz soruşturmalar ve görev yeri değişiklikleriyle gözdağı verilmekte, üyelerimiz üzerinde istifa baskısı kurulmaktadır. İşçisinden memuruna, öğrencisinden akademisyenine, çalışılamaz, yaşanılamaz hale gelen Munzur Üniversitesinde mobbinge direnmek ne yazık ki birinci öncelik haline gelmiştir. Sürekli korkuyla, sürekli huzursuzlukla, sürekli diken üstünde bilim üretilemez, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimiz yetiştirilemez, tam anlamıyla yaşanamaz bir hale gelmiştir. Sendika olarak, yapılan işlemlerin haksız, hukuksuz olduğunu ifade ediyoruz ve haksızlığa, yapılanlara dur diyoruz. Haklı olanların mağdur edildiği, sayısız usulsüzlüğün yapıldığı, tepki gösterenlere parmak sallandığı bu yönetimi ve anlayışını protesto ediyoruz. Bütün bu hukuksuz ve haksız, hukuka, kanuna ve ahlaka aykırı iş ve işlemler, YÖK Denetleme Kuruluna tarafımızca şikayet konusu edilmiştir. Umuyoruz ki yetkili ve sorumlu makamlar, bu iddiaları ciddiyetle araştırıp hukukun gereğini yerine getirmelidir” şeklinde konuştu.



Memur-Sen ve Eğitim Bir-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Aydın: ’’Munzur Üniversitesinde mobbinge direnmek ne yazık ki birinci öncelik haline gelmiştir”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin MESKİ, azalan su kaynaklarına karşı alternatif çözümler üretiyor Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi (MESKİ) Genel Müdürlüğü, Toroslar ilçesine bağlı Yavca Mahallesi’nde içme suyu şebeke ve isale hattı yapım işine devam ediyor. Mahalleyi besleyen ve kuraklıktan dolayı azalan su kaynağına alternatif çözüm üreten MESKİ, gerçekleştirdiği çalışmalarla içme suyu rezervini artıracak. Küresel ısınmayla birlikte yağışların azalması ve kuraklığın artmasıyla, Mersin’de de su kaynakları azalma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Yavca Mahallesi’nde içme suyu kaynağında kuraklık nedeniyle azalmalar meydana gelmesi üzerine harekete geçen MESKİ, alternatif kaynaklarla vatandaşların içme suyu sorununa çözüm sunmaya çalışıyor. MESKİ’nin yapım işi kapsamında, Yavca Mahallesi’ne muhtelif çaplarda ve yaklaşık 23 kilometre uzunluğunda içme suyu hattı yapılması planlanıyor. "Köyümüzün içme suyu sorunu çözülecek" Yavca Mahalle Muhtarı Metin Türkay, köylerine iklim şartlarından dolayı 2-3 senedir kar yağmadığını, bundan dolayı da içme suyu kaynaklarının çoğunun kuruduğunu ifade etti. İçme suyu konusunda 3 yıldır sıkıntı yaşadıklarını dile getiren Türkay, "Yaklaşık 3 yıldır mahallem tankerden su içiyordu. Bu duruma, sağ olsun Vahap Seçer Başkanımız el attı. Köyümüzün içme suyu sorununu çözülecek. Emeği geçen tüm MESKİ çalışanlarına teşekkür ediyorum" dedi.
Denizli Başkan Kumral’dan öğretmenlere anlamı ziyaret DENİZLİ (İHA) – Denizli’nin Babadağ ilçesinde görevli öğretmenleri okullarında ziyaret eden Belediye Başkanı Murat Kumral, “Öğretmenlerimiz, her bir öğrencisinin hayatında, bir rehber, bir arkadaş ve bir ilham kaynağıdır” dedi. Babadağ Belediye Başkanı Murat Kumral, 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri kapsamında ilçedeki tüm okulları gezerek, öğretmenlerin Öğretmenler Gününü kutladı. Gerçekleştirdiği anlamlı ziyaret ile öğretmenlerin yüzünü güldüren Başkan Kumral, takdim ettiği hediyelerle eğitim neferlerini onurlandırdı. Ülkelerin gelişip kalkınmasında eğitim ve öğretmenlerin önemine dikkat çeken Başkan Kumral, “İyi bir geleceğe sahip olmak istiyorsak bunun yolu mutlak eğitimden geçer. Eğitimin baş mimarı öğretmenlerimiz, bir yandan çocuklarımızın gerçeği bulmak için akıllarının ve bilimin yol göstericiliğinin bilincine varmalarını sağlarken, öte yandan, sevgi, saygı ve tüm insani değerleri, erdemleri için çaba göstermektedirler. Hiç şüphesiz haklarını ödemek de imkansızdır. Bizler yaşamımız boyunca minnettar kalacağız. Öğretmen, bir çocuğun hayatına dokunan, onun hayal dünyasını genişleten, potansiyelini keşfeden ve geleceğe hazırlayan yol göstericisidir. Eğitimin en önemli dayanağı olan öğretmenlerimiz, yalnızca akademik bilgiyi değil, aynı zamanda vatanseverliği, insan sevgisini, hoşgörüyü ve adalet anlayışını da öğrencilerine aşılar. Öğretmenlerimiz, her bir öğrencisinin hayatında, bir rehber, bir arkadaş ve bir ilham kaynağıdır. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi ‘Öğretmenler; yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır’ Öğretmenlerimizin kutsal bir sorumluluk üstlendiğinin bilincinde olarak başta başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun” diye konuştu.
Erzurum Erzurum Barosu’dan “Kadına yönelik şiddet” vurgusu Erzurum Baro Başkanı Avukat Mesut Öner, Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir yazılı mesaj yayımladı. Erzurum Barosu Yönetim Kurulu adına konuşan Başkan Öner,” Kadına şiddet politikası ülkemiz açısından ciddi bir sorun olmaya devam etmekte, kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddetin katlanarak artmasına neden olmaktadır. Kadına yönelik şiddet bireysel kadın hakları ihlali olarak kabul edilmelidir.’ dedi. Başkan Öner, kadına yönelik her türlü şiddeti kınadıklarını, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kamu kurum ve kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü ifade ederek şu ifadeleri kullandı, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlar, dünyanın her yerinde; yaşamın her alanında karşılaştıkları ayrımcılığın, sömürünün, cinsiyet eşitsizliğinin, ev içi şiddetin, toplumsal şiddetin önlenmesi için toplumu, ilgili kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaya yasaları uygulamaya çağırmaktayız. Kadına yönelik şiddetin çarpıcı olarak artış gösterdiği ülkemizde; kadınlar fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve hatta yaşam hakları vahşice ellerinden alınmaktadır. Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesinde, mevcut yasal düzenlemelerin ve uluslararası mevzuatın eksiksiz ve tutarlılıkla uygulanmasının öneminin farkındayız. Uygulamadaki eksiklikler ve kadına yönelik şiddet konusundaki cezasızlık politikası ülkemiz açısından ciddi bir sorun olmaya devam etmekte, kadın cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddetin katlanarak artmasına neden olmaktadır.” “Çok yönlü ve bütüncül politikalar üretilmeli” Türkiye’de kadınların hukuki kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik yürütülen sistematik çalışmalar sonucunda, kadına yönelik şiddetin giderek arttığına dikkat çeken Öner, “En temel insan hakkı olan yaşam hakkı dahi vahşice ihlal edilmektedir. İstanbul Sözleşmesinden hukuka aykırı bir şekilde çekinilmesi, Türk Medeni Kanunuyla ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerinin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, kadını özgür bir birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin oluşmasına yol açan politik uygulamalar vb nedenlerle kadınlar daha fazla şiddete açık hale getirilmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir. Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesinin yanında ,bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir.” dedi. “İnsan hakları ön planda yer almalı” Kadına yönelik şiddetle mücadelenin karar alma sürecinde tüm paydaşların rol oynamasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Erzurum Baro Başkanı Av. Mesut Öner, “Türkiye Barolar Birliği’nin, baroların ve kadın alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin karar alma sürecine katılımı mutlaka sağlanmalı, kadın örgütlerine danışılmalı, dinlenmeli ve destek olunmalıdır. Karar alma sürecinde insan hakları ön planda yer almalı, kadına yönelik şiddet bireysel kadın hakları ihlali olarak kabul edilmelidir. TÜBAKKOM olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyetimizle, Anayasa’mız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek veya ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya ve İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe sokulması için talepkâr olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi dayanışma ruhuyla sürdüreceğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz." diye konuştu.
Bursa Havada rüzgara, denizde dalgalara karşı meydan okuyorlar Bursa’nın Mudanya ilçesindeki Ayazma plajı, dünyada yeni gelişen bir spor dalı olarak gösterilen kiteboarding meraklılarının gözde mekanları arasında yer alıyor. Dev dalgalara ve rüzgara meydan okuyan sporcular adeta denizde dans ediyor. Geniş sahil ve sığ denizlerde yapılan kiteboarding, Bursa’da sadece şehrin batısında bulunan Mudanya ilçesi Ayazma Plajı’nda yapılıyor. Yapılması için 15 ila 30 knot arasında bir rüzgara ihtiyaç duyulan kiteboarding için; kite (uçurtma), bar (kontrol sistemi), harness (vücut askısı) ve board (uçurtma tahtası) malzemeleri gerekiyor. Türkiye’de özellikle Akyaka, Alaçatı, Urla ve Gökçeada bölgelerinde yapılan kiteboarding, dünyada yeni gelişen bir spor dalı olarak gösteriliyor. Yerli ve yabancı birçok meraklısının olduğu kiteboarding ile dev dalgalara ve rüzgara meydan okuyan sporcular adeta denizde dans ediyor. Hobi olarak başladığı kitboardingi sevdirmek ve öğretmek adına videolar çekip paylaşan Alper Sevgili, "Kiteboard geniş sahillerde ve sığ denizlerde yapılan bir spor. Türkiye’de Akyaka, Alaçatı, Urla ve Gökçeada da yapılıyor. Bursa’nın Mudanya ilçesi Ayazma sahili kiteboard için uygun bir yer. Denizi sığ olduğu için güvenli bir kiteboard alanı sağlıyor. Kiteboard 4 parçadan oluşuyor. Kite (uçurtma), bar (kontrol sistemi), harness (vücut askısı) ve board (uçurtma tahtası) ile oluşmakta. Kite (uçurtma) 5-15 metre arasında boy boy uçurtmalar var. Bar, uçurtmayı kontrol ettiğimiz üzerinde ipler olan çubuğun adı. Harness, belimize bağladığımız kemerin adı. Board ise suyun üzerinde kaydığımız tahtanın adı. Bunların dışında bir de güvenlik ipimiz olan leash var. Leash, gerektiği anda uçurtmayı etkisiz hale getiren güvenlik ipi. Bir de uçurtmayı şişirmek için pompaya ihtiyacınız olacak. Kiteboard rüzgar oldukça yaz kış yapılan bir spor. 3 veya 5 milimetrelik wetsuit denilen giysi ile kışın rüzgar olduğunda bile yapılabilir. Kiteboard yapabilmek için 15 ila 30 knot arasında bir rüzgara ihtiyaç var. 15 knot altında veya 30 knot üstünde kiteboard yapmanızı önermiyorum. Kiteboard okullarda alacağınız 5 ila 10 saatlik eğitimlerle herkesin rahatça öğrenebileceğini eğlenceli bir spor. Yapılabilecek en güzel doğa sporlarından diyebilirim. Kiteboard ile hem denizin hem de rüzgarın gücünü aynı anda hissediyorsunuz" şeklinde konuştu.
Aydın Başkan Günel: ’Hep söylediğimiz gibi birleşe birleşe kazanacağız’ Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, İYİ Parti’den istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) katılan Meclis Üyesi Serkan Özkara ve Metin Çökmezoğlu için düzenlenen rozet takma törenine katıldı. Törende konuşan Başkan Ömer Günel, “Hep söylediğimiz gibi birleşe birleşe kazanacağız. Ailemiz her geçen gün büyüyor. CHP’ye hoş geldiler" dedi. CHP Kuşadası İlçe Örgütü binasında düzenlenen rozet takma törenine CHP Aydın Milletvekili Evrim Karakoz, CHP Kuşadası İlçe Örgütü Başkanı Mehmet Gürbilek ve Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in yanı sıra belediye başkan yardımcıları, çok sayıda Kuşadalı ve partili katıldı. Büyük bir coşkuya sahne olan törende, CHP Aydın Milletvekili Evrim Karakoz, İlçe Başkanı Mehmet Gürbilek ve Başkan Ömer Günel tarafından İYİ Partiden istifa eden Meclis Üyesi Serkan Özkara, Metin Çökmezoğlu ve yaklaşık 100 kişiye CHP rozeti takıldı. Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel, “Öncelikle hem Serkan Özkara hem de Metin Çökmezoğlu’na CHP’ye yeniden hoş geldiniz demek istiyorum. Hep söylediğimiz gibi birleşe birleşe kazanacağız. Ailemiz her geçen gün büyüyor. Hatırlamanızı istiyorum. Serkan Özkara partimize geçme kararı aldığında İYİ Parti’nin yöneticileri bir toplantı yaptı. Toplantıda bizim baba ocağımız olan CHP’ye mama ocağı dendi. Serkan Özkara buna çok güzel cevap verdi. Ben buradan bir daha altını çizmek istiyorum. Bizde bir tek mama var. O da Kuşadası Evcil Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yaptığımız kedi ve köpek maması. Çok güzel bir cümle ver. Herkes karşısındakini kendi gibi görürmüş. Demek ki bazı arkadaşlarımız iktidara mama için talipmiş. Yerel seçimlerde ben ve ekip arkadaşlarıma karşı Kuşadası’nda herkes birleşti. Kazanmamamız için tüm güçleriyle çalıştı. Sizi bize karşı birleştiren şey demek ki mamaydı” diye konuştu. Yerel seçim döneminde hiç kötü bir dil kullanmadıklarına dikkat çeken Başkan Ömer Günel sözlerini şöyle tamamladı: “Kimseye hakaret etmedik, iftirada bulunmadık. İktidarımızın üzerinden 9 ay geçti. Muhalefetin herhangi bir temsilcisinin ağzından bu kent için bir tane proje duydunuz mu? Bizim yaptığımız projeleri hiç eleştirdiler mi? Varsa yoksa iftira, varsa yoksa kumpas, varsa yoksa kötü söz söylemekten başka bildikleri yok. Ben hayatım boyunca hep şunu söyledim. Sabır öfkeden, nezaket nefretten iyidir. Her zaman siyasetimizi bu doğrultuda yaptık. Seçim meydanlarında kimsenin hakkında tek bir laf etmedik. Bugün seçim meydanlarında yalanla, dolanla, videolarla iftira atanlar hakkında sözlü ve görüntülü hakaret etme suçundan davalar açılmaya başlandı. Bunların hesabını eninde sonunda verecekler.”