POLİTİKA - 12 Nisan 2025 Cumartesi 16:42

SP Genel Başkanı Arıkan’dan boykot tepkisi

A
A
A
SP Genel Başkanı Arıkan’dan boykot tepkisi

Partisinin Tokat 8’inci Olağan İl Kongresi’ne katılan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, "Ülkemizdeki kutuplaşma çok tehlikeli bir noktaya gidiyor. Her şeyde kutuplaşır hale geldik" dedi.


Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mahmut Arıkan, partisinin Tokat il kongresine katılmak üzere kente geldi. Bir düğün salonunda düzenlenen kongrede konuşan Arıkan, son dönemde kamuoyunu meşgul eden boykot tartışmalarına tepki gösterdi.


Arıkan: "Bu cendereden çıkmamız lazım"


Türkiye’nin kutuplaşmayla 40 yıl öncesine döndüğünü belirten Arıkan; "Memleketin meselelerini tartışmak yerine son birkaç hafta boykot meselesini tartıştık. Listeler açıklandı, kahveciler belirlendi, bakanlar market market dolaşıp alışveriş yapmak zorunda kaldı. Ülke tam anlamıyla 40 yıl öncesine döndü. Hatırlayacaksınız bundan 40 yıl önce; sağcıların kahvesi, solcuların kahvesi vardı. Bugün iktidarın kafesi, muhalefetin kafesi var. Bundan 40 yıl önce sağcıların sanatçısı, solcuların sanatçısı vardı. Bugün iktidarın sanatçısı, muhalefetin sanatçısı var. Ülkemizdeki bu kutuplaşma çok tehlikeli bir noktaya gidiyor. Her şeyde kutuplaşır hale geldik. Siyasi tercihleri üzerinden firmaları, esnafları, sanatçıları boykot adı altında hedef göstermeyi yanlış buluyoruz. Milletimiz zaten perişan. Bu millet ideolojik değil ama ekonomik nedenlerden dolayı zaten mecburi boykotta. 22 bin lira asgari ücrete mahkum edilen çalışanlar var ya kafenin, lokantanın, mağazanın yolunu unutalı yıllar oldu. Bu ülkede 14 bin lira maaşla açlığa mahkum edilmiş milyonlarca emekli var ya onlar artık marketin açılış saatini değil pazar yerinin kapanış saatini gözlüyor. Tezgahlarda arta kalanları daha ucuza alabilelim diye. Bu cendereden bir an evvel çıkmamız lazım" dedi.



SP Genel Başkanı Arıkan’dan boykot tepkisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük KBÜ’den kaya mezarları ve arkeolojik alanlara saha gezisi Karabük Üniversitesi tarafından düzenlenen "Tarihte Safranbolu Sempozyumu" kapsamında gerçekleştirilen saha gezisinde, Safranbolu ve çevresindeki kaya mezarları ile arkeolojik alanlar bilimsel anlatımlar eşliğinde yerinde incelendi. Karabük Üniversitesi, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Safranbolu Belediyesi, Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı, Safranbolu Kent Konseyi ve Turizm ve Gastronomi Bilimleri Araştırmaları Komisyonu (TGBA) paydaşlığında düzenlenen sempozyum kapsamında gerçekleştirilen saha gezisi, akademik bilginin sahaya taşınmasını amaçladı. KBÜ Bilim İletişim Ofisi koordinasyonunda düzenlenen programda katılımcılar, Üçbölük Köyü-Hacılarobası Kaya Mezarları güzergâhında bulunan Soğanlı Çayı Vadisi’ndeki arkeolojik alanları ziyaret ederek bölgenin tarihsel ve kültürel mirasını yerinde görme imkânı elde etti. Gezi sırasında KBÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım tarafından yapılan bilimsel anlatımlarla Çerçen-Üçbölük Asarkale (Azizler Tepesi), Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi, Hacılarobası Sallar Nekropol Alanı ile halk arasında "Kral Mezarı" olarak bilinen Gerdek Boğazı Kaya Mezarı incelendi. Program kapsamında, Safranbolu çevresinin Antik Dönem’de Paphlagonia olarak adlandırılan bölge içerisinde yer aldığına dikkat çekilerek, son yıllarda bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları hakkında katılımcılara bilgi verildi. Kaya mezarlarının plan, cephe ve tavan süslemeleri üzerinden bölgenin mimari çeşitliliğini yansıttığı vurgulandı. Safranbolu Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Nuray Türker, sempozyumun Safranbolu odaklı olarak uzun yıllar sonra yeniden düzenlenmesinin önemine dikkat çekti. Türker, sempozyum tarihinin Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edilişinin 31. yılına denk gelmesinin de ayrıca anlam taşıdığını ifade etti. Afyon Kocatepe Üniversitesinden Prof. Dr. Sadık Sarısaman, sempozyumda sunulan bildirilerin Safranbolu tarihinin daha iyi anlaşılmasına ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacağını belirterek organizasyonda emeği geçen kurumlara teşekkür etti. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Hüseyin Çeken ise sempozyumun Safranbolu’nun kültürel ve turistik değerlerinin sürdürülebilirlik anlayışıyla ele alınmasına önemli katkılar sunduğunu belirtti. Çeken, bölgenin yalnızca tarihi değil, doğal yapısıyla da bütüncül bir turizm potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. İki gün süren sempozyumun ardından düzenlenen saha programında katılımcılar, kısa yürüyüşlerle kaya mezarları ve nekropol alanlarını gözlemleyerek detaylı bilgi aldı. Programın, Safranbolu ve çevresindeki arkeolojik mirasın bilimsel yöntemlerle tanıtılmasına katkı sağladığı ifade edildi.
Sivas Ayakkabı tamircilerinde kış yoğunluğu başladı Kış aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar, botlarının taban ve açılma tamirleri için ayakkabı ustalarına yöneldi. Sivas’ta 40 yılı aşkındır mesleğini icra eden Gökhan Uygur, artan talepleri yetiştirmek için gece yarısına kadar çalıştığını söyledi. Kış aylarının gelmesiyle birlikte ayakkabı tamircilerinde yoğun mesai başladı. Vatandaşlar, botlarını tamir ettirmek için ayakkabı tamircilerine başvurdu. Yeni bot almak yerine elindeki botları tadilatla bir yıl daha kullanmak isteyen vatandaşlar, özellikle taban değişimi, dikiş sökükleri ve yan açma gibi tamiratlar için ayakkabı ustalarının kapısını çalıyor. Sivas’ta 40 yılı aşkın süredir ayakkabı tamirciliği yapan Gökhan Uygur, artan talepler nedeniyle mesaisini gece saatlerine kadar sürdürüyor. Sabah saatlerinde iş başı yapan Uygur, gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalışarak tamiratları yetiştirmeye çalışıyor. Uygur; vatandaşların mümkün olduğunca deri ayakkabı kullanmaları gerektiğini söyleyerek, "İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler" diye konuştu. "Yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum" Bot tamiri yaparak günü bitirdiklerini söyleyen Gökhan Uygur, "Halkımız artık botları kar ve yağmur yağmadan tadilatını yaptırmaya başladılar. Biraz yoğunluk var ve gündüzler de yetmiyor artık geceleri de 11-12’ ye kadar çalışıyoruz. İnsanların ayak sağlığı için kendimizden bir şeyler feda ediyorum. Şuan genellikle yanda sökükler, alt açma dikişi, özellikle de taban değiştirme gibi tadilatlar yapıyorum. Vatandaşlar, ufak ücretlerle 1 sene daha kullanabilir miyim derdinde. O yüzden mecburen tamirini yapıp insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Hem sipariş hem tamirat günümüz böyle geçiyor. Kış mesaisi başladı dedik. İnsanların ayak sağlığı için botlarının tamiratını yapıp, insanların ayağı sıcakta kalsın diye yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum. Bu işin dördüncü göbeği benim ve atadan gelme bir iş yapıyorum. 4’üncü kuşağın vermiş olduğu mutluluğu da yaşıyoruz. Halkımıza mümkün olduğunca deri ayakkabı almalarını öneriyorum. İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler. Şuan malzeme var ama kalite yok" dedi.
Gaziantep Diyet Uzmanı Demirci’den gıda zehirlenmeleri uyarısı SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Demirci, gıda zehirlenmelerinin toplum sağlığını tehdit eden, önlenebilir ancak ihmal edildiğinde ciddi sonuçlar doğurabilen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda zehirlenmesi bakteri, virüs, parazit veya toksin içeren besinlerin tüketilmesi sonucu gelişen ve genellikle sindirim sistemini etkileyen klinik bir tablodur" dedi. Gıda zehirlenmesi belirtilerinin hafif olabileceği gibi, bazı durumlarda tıbbi müdahale gerektirecek düzeyde olabileceğine ve risk gruplarında belirtilerin daha hızlı ortaya çıkarak şiddetli seyredebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Demirci en sık rastlanan belirtileri söyleyerek, "Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı - kramp, halsizlik ve baş dönmesi, ateş, iştahsızlık, dehidratasyon belirtileri (ağız kuruluğu, susuzluk hissi)" ifadelerini kullandı. Uzm. Dr. Demirci, gıda zehirlenmelerinin ortaya çıkmasında en sık karşılaşılan nedenleri özetleyerek, "Yeterli ısıda pişirilmemiş et, tavuk ve yumurta ürünleri. Soğuk zinciri bozulmuş veya uygun şartlarda saklanmamış süt ve süt ürünleri. Yeterince temizlenmemiş sebze ve meyveler. Hijyen kurallarına uyulmadan hazırlanan veya servis edilen besinler. Pişmiş yemeklerin uzun süre oda sıcaklığında bekletilmesi" dedi. Bu faktörlerin, mikroorganizmaların çoğalmasına ve besinlerin tüketim açısından riskli hale gelmesine neden olabileceğini kaydeden Uzm. Diyetisyen Demirci, "Özellikle çocuklar, yaşlı bireyler, hamileler ve kronik hastalığı bulunan kişiler gıda kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha hassastırlar. Sağlıklı beslenmenin temelini oluşturan gıda güvenliği yalnızca üretim ve dağıtım süreçleriyle sınırlı olmayıp, ev ortamındaki mutfak uygulamaları da belirleyici rol oynamaktadır" şeklinde konuştu. Gıda güvenliğini sağlamak için temel önlemler "Evde uygulayabilecek basit ancak etkili önlemlerle gıda zehirlenmeleri büyük ölçüde önlenebilir" diyen Uzm. Diyetisyen Demirci, bu önlemlerle ilgili, "El hijyeni sağlanmalıdır. Yemek hazırlığı öncesinde ve sonrasında, çiğ gıdalarla temasın ardından en az 20 saniye eller sabun ve su ile yıkanmalıdır. Çiğ ve pişmiş besinler ayrılmalıdır. Çiğ et, balık ve tavuk ürünleri diğer gıdalarla temas etmeyecek şekilde muhafaza edilmeli, mümkünse ayrı kesme tahtaları ve ekipmanlar kullanılmalıdır. Yeterli pişirme uygulanmalıdır. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerde iç sıcaklığın güvenli düzeye ulaşması sağlanmalıdır. Uygun saklama şartları sağlanmalıdır. Pişmiş yemekler oda sıcaklığında en fazla 2 saat bekletilmeli, uygun kaplarda buzdolabında saklanmalıdır. Sebze ve meyve temizliği ihmal edilmemelidir. Akan suda bol suyla yıkanmalı, gerek görüldüğünde uygun dezenfeksiyon yöntemleri kullanılmalıdır" ifadelerine yer verdi. Gıda zehirlenmelerinin büyük bir bölümünün doğru hijyen uygulamaları, uygun pişirme teknikleri ve doğru saklama şartları ile önlenebileceğini hatırlatan Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda güvenliği bilincinin kazandırılması, bireysel sağlığın korunmasının yanı sıra toplum sağlığının sürdürülebilirliği açısından da temel bir gerekliliktir" diye konuştu.
Karabük Sosyalfest hazırlıkları hızlandırıldı Karabük Üniversitesi (KBÜ) ile İstanbul Üniversitesi iş birliğinde 10-11 Mayıs 2026 tarihlerinde düzenlenecek Sosyalfest 2026’ya yönelik hazırlıklar hız kazandı. Organizasyon sürecinin mevcut durumu ve yeni yol haritası, KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık başkanlığında gerçekleştirilen değerlendirme toplantısında ele alındı. Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan toplantıda, daha önce planlanan çalışmaların geldiği aşama gözden geçirilirken, önümüzdeki süreçte hayata geçirilecek yeni faaliyetler değerlendirildi. Toplantının önemli gündem maddelerinden birini, İstanbul Üniversitesi ortaklığında gerçekleştirilecek organizasyonun İstanbul ayağı oluşturdu. Hazırlık süreci kapsamında yarışma başvuru süreçleri, duyuru ve tanıtım faaliyetleri, illerde görev alacak temsilciler ile organizasyonel detaylar toplantıda kapsamlı şekilde ele alındı. Toplantıda konuşan KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, Sosyalfest’in sosyal inovasyonu merkeze alan ulusal ve uluslararası bir organizasyon olarak planlandığını belirtti. Üniversite bünyesinde bu alanda güçlü bir ekosistem oluşturduklarını ifade eden Kırışık, Sosyalfest sonrasında Kamu Politikaları Araştırma ve Geliştirme Merkezi (KAPGEM) ile kamu politikalarına yönelik somut çıktılar elde edildiğini söyledi. Yeni kurulan Sosyal İnovasyon Merkezi ile bu süreci daha ileri taşımayı hedeflediklerini vurgulayan Kırışık, merkezin sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör ve kamu kurumlarıyla ortak projeler geliştireceğini belirtti. Prof. Dr. Kırışık, Sosyal İnovasyon Merkezi’nin Sosyalfest 2026’da aktif bir rol üstleneceğini kaydetti.