GÜNDEM - 19 Haziran 2024 Çarşamba 11:29

Denize kıyısı olmayan Tokat’ta feribota binip Ordu’da iniyorlar

A
A
A
Denize kıyısı olmayan Tokat’ta feribota binip Ordu’da iniyorlar

Denize kıyısı olmayan Tokat’tan, feribot seferleriyle Samsun ve Ordu’ya kolay ulaşım imkânı sağlanıyor.



Denize kıyısı olmayan Tokatlı vatandaşlar, çevre illeri içerisinden en yakın Samsun üzerinden 227 kilometre yol giderek deniz hasretini gideriyor. Tokat’ın denize kıyısı olmasa da saatlik feribot seferleri düzenleniyor. Samsun, Ordu ve Tokat Yeşilırmak üzerinden feribot ile birbirine bağlanıyor. Samsun Çarşamba’dan Tokat’ın Erbaa ilçesine karayolu ile 3 saatte gidilen yol, feribotla 1 saate iniyor. 23 yıldır feribotla denizi olmayan Tokat’tan feribot seferleri düzenleyen Adem Bulut, yolların yapılması halinde bu talebin artacağını söyledi. Vatandaşlar da Tokat-Samsun arasında deniz olmasa da feribotla seferinin deniz gibi işlerini gördüklerini belirtti. Feribot seferleri, Tokat ve Samsunlulara hem zamandan tasarruf sağlıyor hem de farklı bir seyahat deneyimi sunuyor.



“Feribotla Ordu, Tokat ve Samsun’u birbirine bağlıyoruz”


23 yıldır gece gündüz demeden 12 ay boyunca feribotu ile yolcu taşıyan 62 yaşındaki Adem Bulut, “Burası Yeşilırmak’ın Hasanoğlu Barajının tam ortasında feribottayız. Üç ili birbirine bağlayan feribotumuz vardır. Samsun, Tokat ve Ordu illerini birbirine bağlıyoruz. Samsun’dan buraya gelmek için en az 3 saat dolaşmaları gerekiyor. Feribotla bu süreyi 1 saate düşüyoruz. 23 yıldır bu işle uğraşıyorum. Yollarımızın bozuk olması nedeniyle talep kısıtlı oluyor. Bu sorunu da gidermeye çalışıyorlar. Bir günde en az 15 araç taşıyorum. 30 araca çıktığı da oluyor. Yaz kış demeden 12 ayda hiç durmamak şartıyla gece gündüz çalışıyorum. Burası Ordu’ya, burası Samsun’a ve burası da Tokat’a bağlı üç ilimizin ortasında araç taşımaya devam ediyoruz” dedi.



Vatandaşlar da Tokat-Samsun arasında deniz olmasa da feribotla seferin deniz gibi işlerini gördüklerini ifade etti.



Denize kıyısı olmayan Tokat’ta feribota binip Ordu’da iniyorlar

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Uzmanlar, akciğer kanserinde erken teşhisin önemi konusunda uyarıyor Uzmanlar, akciğer kanserinde erken tanı ve teşhisin önemine değinerek, erken tanının tedavide önemli bir etken olduğunu belirtti. Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Başhekimi ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Recep Demirhan, “Eğer akciğer kanserini erken evrelerde, yani 1. ve 2. evrede yakalarsak uzun dönem yaşam şansı elde etmek tedaviyle mümkün. Özellikle cerrahi tedavi şansı gören hastalarda uzun dönem yaşam şansı elde etmek mümkün” dedi. Uzmanlar, en sık görülen kanser türlerinden olan akciğer kanseri hastalığında erken tanı ve teşhisin önemi konusunda vatandaşı uyarıyor. Akciğer Kanser Farkındalık Ayı kapsamında açıklamalarda bulunan Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Başhekimi ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Recep Demirhan, akciğer kanserinde erken tanı ve yapılan tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Prof. Dr. Recep Demirhan, akciğer kanserinin şu anda dünyada en sık görülen ve en öldürücü kanserlerin başında geldiğini söyleyerek, "Özellikle erkeklerde akciğer kanseri birinci sırada gelmekte. Bunu da prostat kanseri izliyor. Kadınlarda da meme kanserinden sonra akciğer kanserini çok sık görmeye başladık. Dünyada her yıl yaklaşık 2 milyonun üzerinde kişi akciğer kanserine yakalanmakta. Akciğer kanserinin evreleri var. Eğer akciğer kanserini erken evrelerde, yani 1. ve 2. evrede yakalarsak uzun dönem yaşam şansı elde etmek tedaviyle mümkün. Özellikle cerrahi tedavi şansı gören hastalarda uzun dönem yaşam şansı elde etmek mümkün” dedi. "Hastalar erken teşhis edilip tedavi edilebiliyorsa bu durum tedavideki başarı şansını arttırıyor” diyen Prof. Dr. Recep Demirhan, “Eskiden akciğer kanserinde cerrahi tedavide torakotomi denilen açık ameliyatlar yapılırken şimdi VATS dediğimiz, kapalı yöntemle çok daha küçük kesilerle akciğer kanserini tedavi edebilir hale geldik. Aynı zamanda tanıda, teşhise giderken basit, çok daha kolay ve kullanılabilir, akciğerle ilgili diğer yapıları daha iyi gösteren PET-CT gibi tanı yöntemlerimiz ve araçlarımız var. Bunlar yaptığımız işleri oldukça kolaylaştırıyor. Dolayısıyla tüm bunları multidisipliner, birden çok birimin bir arada olduğu büyük hastanelerde yaptırmak, hastaları daha kısa sürede tedaviye kavuşturmak mümkün olabiliyor” diye konuştu. Prof. Dr. Demirhan, “Hastalara biz diyoruz ki ‘ya sigaraya hiç başlamayın, başladıysanız da mutlaka bırakın, eğer sigara içiciyseniz, 20 yılı aşkın süredir sigara içmişseniz ve 50 yaşının üzerindeyseniz mutlaka ve mutlaka düşük dozlu tomografi ile yılda bir kez kendinizi takip ettirin ki erken teşhis mümkün olabilsin. Erken teşhis ile birlikte erken tedavi olsun ve uzun yaşam süreleri elde edelim’. Eğer bu şekilde tedavide ve tanı algoritmalarında tüm Türkiye’de hızlı davranabilirsek akciğer kanserinden kaybedilen birçok hastayı erken teşhis ile sağlığına kavuşturma şansımız olacaktır” dedi. 50 yıldır sigara kullanan, akciğer kanseri teşhisi konulan ve ameliyat olarak sağlığına kavuşan Aziz Demiray, “ Ben 2019’da bu hastalığa yakalandım. Bu hastanede Prof. Dr. Recep Demirhan ile tanıştım. Hastane, hekim ve tanı. Bu 3 faktör çok önemli. Hocamın bunlara vakıf olduğuna ben inandım. 2019’da ameliyat oldum ve yaşamıma devam ediyorum. Ben 50 sene sigara içtim. Benim vatandaş olarak önerim; sigara içen vatandaşlar sigarayı bıraksınlar. Bu hastalığa yakalanırlarsa sağlık merkezini iyi seçsinler” dedi. Yine aynı hastalıktan dolayı ameliyat olan ve sağlığına kavuşan İsa Kerdiğe ise, “Nefes darlığı rahatsızlığıyla buraya geldim. İyi ki buraya gelmişim. Burada ehli insanlarla tanıştım, Allah razı olsun hepsinden. 50 sene sigara içtik. Gençlerimiz sigaraya özenmesinler” şeklinde konuştu.
İstanbul Uzmanlar, akciğer kanserinde erken teşhisin önemi konusunda uyarıyor Uzmanlar, akciğer kanserinde erken tanı ve teşhisin önemine değinerek, erken tanının tedavide önemli bir etken olduğunu belirtti. Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Başhekimi ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Recep Demirhan, “Eğer akciğer kanserini erken evrelerde, yani 1. ve 2. evrede yakalarsak uzun dönem yaşam şansı elde etmek tedaviyle mümkün. Özellikle cerrahi tedavi şansı gören hastalarda uzun dönem yaşam şansı elde etmek mümkün” dedi. Uzmanlar, en sık görülen kanser türlerinden olan akciğer kanseri hastalığında erken tanı ve teşhisin önemi konusunda vatandaşı uyarıyor. Akciğer Kanser Farkındalık Ayı kapsamında açıklamalarda bulunan Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi Başhekimi ve Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Recep Demirhan, akciğer kanserinde erken tanı ve yapılan tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Prof. Dr. Recep Demirhan, akciğer kanserinin şu anda dünyada en sık görülen ve en öldürücü kanserlerin başında geldiğini söyleyerek, "Özellikle erkeklerde akciğer kanseri birinci sırada gelmekte. Bunu da prostat kanseri izliyor. Kadınlarda da meme kanserinden sonra akciğer kanserini çok sık görmeye başladık. Dünyada her yıl yaklaşık 2 milyonun üzerinde kişi akciğer kanserine yakalanmakta. Akciğer kanserinin evreleri var. Eğer akciğer kanserini erken evrelerde, yani 1. ve 2. evrede yakalarsak uzun dönem yaşam şansı elde etmek tedaviyle mümkün. Özellikle cerrahi tedavi şansı gören hastalarda uzun dönem yaşam şansı elde etmek mümkün” dedi. "Hastalar erken teşhis edilip tedavi edilebiliyorsa bu durum tedavideki başarı şansını arttırıyor” diyen Prof. Dr. Recep Demirhan, “Eskiden akciğer kanserinde cerrahi tedavide torakotomi denilen açık ameliyatlar yapılırken şimdi VATS dediğimiz, kapalı yöntemle çok daha küçük kesilerle akciğer kanserini tedavi edebilir hale geldik. Aynı zamanda tanıda, teşhise giderken basit, çok daha kolay ve kullanılabilir, akciğerle ilgili diğer yapıları daha iyi gösteren PET-CT gibi tanı yöntemlerimiz ve araçlarımız var. Bunlar yaptığımız işleri oldukça kolaylaştırıyor. Dolayısıyla tüm bunları multidisipliner, birden çok birimin bir arada olduğu büyük hastanelerde yaptırmak, hastaları daha kısa sürede tedaviye kavuşturmak mümkün olabiliyor” diye konuştu. Prof. Dr. Demirhan, “Hastalara biz diyoruz ki ‘ya sigaraya hiç başlamayın, başladıysanız da mutlaka bırakın, eğer sigara içiciyseniz, 20 yılı aşkın süredir sigara içmişseniz ve 50 yaşının üzerindeyseniz mutlaka ve mutlaka düşük dozlu tomografi ile yılda bir kez kendinizi takip ettirin ki erken teşhis mümkün olabilsin. Erken teşhis ile birlikte erken tedavi olsun ve uzun yaşam süreleri elde edelim’. Eğer bu şekilde tedavide ve tanı algoritmalarında tüm Türkiye’de hızlı davranabilirsek akciğer kanserinden kaybedilen birçok hastayı erken teşhis ile sağlığına kavuşturma şansımız olacaktır” dedi. 50 yıldır sigara kullanan, akciğer kanseri teşhisi konulan ve ameliyat olarak sağlığına kavuşan Aziz Demiray, “ Ben 2019’da bu hastalığa yakalandım. Bu hastanede Prof. Dr. Recep Demirhan ile tanıştım. Hastane, hekim ve tanı. Bu 3 faktör çok önemli. Hocamın bunlara vakıf olduğuna ben inandım. 2019’da ameliyat oldum ve yaşamıma devam ediyorum. Ben 50 sene sigara içtim. Benim vatandaş olarak önerim; sigara içen vatandaşlar sigarayı bıraksınlar. Bu hastalığa yakalanırlarsa sağlık merkezini iyi seçsinler” dedi. Yine aynı hastalıktan dolayı ameliyat olan ve sağlığına kavuşan İsa Kerdiğe ise, “Nefes darlığı rahatsızlığıyla buraya geldim. İyi ki buraya gelmişim. Burada ehli insanlarla tanıştım, Allah razı olsun hepsinden. 50 sene sigara içtik. Gençlerimiz sigaraya özenmesinler” şeklinde konuştu.
Şırnak Cansız bedeni Suriye’de bulunan Yalgattekin Silopi’de gözyaşları arasında defnedildi Şırnak’ın Silopi ilçesinde 17 Kasım’da evden çıkan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Yalgatteki’n cansız bedeni gözyaşları arasında defnedildi. Silopi ilçesinde 17 Kasım’dan bu yana haber alınamayan, 20 Kasım’da AFAD ve Cizre Belediyesi dalgıç ekipleri tarafından Dicle Nehri’nde arama çalışması başlatılan 22 yaşındaki Hüsamettin Yalgettekin’in cansız bedeni, Suriye’nin Derik bölgesinde bulundu. Yalgattekin’in cenazesi Silopi’de defnedildi. Silopi ilçesinde yaşayan Hüsamettin Yalgettekin’den evden çıktıktan sonra bir daha haber alınamadı. En son 17 Kasım saat 11.00 sıralarında Cizre’de olduğu tespit edilen Yalgettekin için 20 Kasım’da AFAD ve Cizre Belediyesi dalgıç ekipleri tarafından Dicle Nehri’nde arama çalışması başlatıldı. AFAD İl Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen çalışmalar 7’nci günde de devam etti. Çalışmalar, arama-kurtarma teknisyenleri, dron operatörleri, termal kameralı dronlar, Cizre itfaiyesinden dalgıçlar, 1 su üstü bot, Van ve Bitlis emniyet müdürlüklerinden gelen kurbağa adam ekipleri, Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığından Sualtı Savunma Grup Komutanlığı dalgıç ekibi ve Diyarbakır AFAD’dan 1 bot ve 2 su üstü olmak üzere 30 kişilik arama-kurtarma ekibiyle sürdü. Cansız bedeni Suriye’de bulundu Dicle Nehri’nde arama çalışması başlatılan Hüsamettin Yalgettekin’in cansız bedeni, Suriye’nin Derik bölgesinde bulundu. Ailesi tarafından teşhis edilen Hüsamettin Yalgettekin’in cenazesi Suriye’den Irak’a oradan da Habur Sınır Kapısı’ndan Silopi’ye getirildi. Şırnak Devlet Hastanesinde yapılan otopsi işlemlerinin ardından, dün gece saat 00.00 sıralarında Silopi Ofis Mahallesi Mezarlığı’na gözyaşları arasında defnedildi.
Bursa Türk aydınının Cumhuriyet dönemi sosyo-kültürel değişim üzerine etkisi Osmangazi Düşünce Atölyesi tarafından düzenlenen ‘Cumhuriyet Dönemi Sosyo-Kültürel Değişim Üzerinde Türk Aydınının Etkisi’ konulu söyleşide, Köy Enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç örneği ele alındı. Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi’nde gerçekleşen ‘Cumhuriyet Dönemi Sosyo-Kültürel Değişim Üzerinde Türk Aydınının Etkisi’ konulu söyleşide, Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Köy Enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç örneğini işledi. İsmail Hakkı Tonguç’un önemli bir Türk aydını olduğunu söyleyen Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, “Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye, modernleşme ve kalkınma hedefleri doğrultusunda kapsamlı bir dönüşüm sürecine girdi. Bu süreçte, eğitimin rolü hayati bir önem taşıyordu. Cumhuriyet, yalnızca siyasi bağımsızlığı değil, aynı zamanda toplumsal yapının eğitim, kültür ve ekonomi gibi alanlarda modernleştirilmesini de hedeflemiştir. Bu çerçevede Türk aydınları, özellikle halkın bilinçlendirilmesi ve kırsal kalkınmanın sağlanması noktasında önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. İsmail Hakkı Tonguç, bu aydınlar arasında hem düşünceleri hem de uygulamalarıyla öne çıkan isimlerden biridir” dedi. “Köy enstitüleri, Cumhuriyet’in en özgün eğitim projelerinden biri” Tonguç’un liderliğinde tasarlanan Köy Enstitüleri’nden mezun olan toplam 8 bin öğretmenin o dönemde Türk devrimi ve Cumhuriyet’in inşasında önemli rol oynadığını belirten Arslan, “Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in en özgün eğitim projelerinden biri olarak hayata geçirildi. Eğitimi, günlük yaşamın bir parçası haline getirerek ‘iş içinde öğrenme’ yaklaşımıyla uygulanabilir ve sürdürülebilir bir model sundu. Bu sistemde yetişen öğretmenler, sadece bilgi aktaran değil, aynı zamanda köylerinde değişimin öncüleri olan bireyler olarak planlandı. Bu model, sadece bireysel aydınlanmayı değil, aynı zamanda toplumsal kalkınmayı hedefliyordu.1950’lerde Köy Enstitüleri’nin kapanması, Cumhuriyet’in eğitim ve kalkınma hedefleri açısından büyük bir kayıp olarak değerlendirilse de Tonguç’un bu alandaki fikirleri ve uygulamaları, Türkiye’nin modernleşme tarihinde derin bir iz bırakmıştır. Tonguç, halktan kopuk bir aydın modelini reddederek, halkın içinden çıkan ve onların ihtiyaçlarına çözüm üreten bir aydınlanma anlayışını benimsemiştir. Bu nedenle, Türk aydınlarının Cumhuriyet dönemi sosyo-kültürel değişimindeki etkisini anlamak için İsmail Hakkı Tonguç ve onun eğitim vizyonu önemli bir örnek teşkil etmektedir” diye konuştu.