ASAYİŞ - 09 Ekim 2024 Çarşamba 12:39

Yapı denetimcilere darp iddiası: İş bırakacaklar, beton döktürmeyecekler

A
A
A
Yapı denetimcilere darp iddiası: İş bırakacaklar, beton döktürmeyecekler

Tekirdağ’da yapı denetim firmalarında çalışan inşaat mühendislerinin, denetim için gittikleri inşatlarda ve şantiyelerde projeye aykırı işlem yapıldığını görmeleri üzerine uyardıkları çalışanlar tarafından demir ve kalaslarla feci şekilde darp edildiği iddia edildi. Tekirdağ Yapı Denetim Birlik Başkanı Yener Akbaş, son günlerde ülke genelinde ve Tekirdağ genelinde artan bu tip olaylara dikkat çekmek için yapı denetim firmaları olarak 10-14 Ekim tarihlerinde 4 günlük iş bırakma eylemi yapacaklarını kaydetti.


Marmaraereğlisi ve Süleymanpaşa’da devam eden inşaat ve şantiyelerde, çalıştıkları yapı denetim firması adına denetime giden inşaat mühendisi Kaan Değirmenci, Cihan Özçelik ve firma yetkilisi Onur Gündüz, inşaatlarda bulunan eksikliklerin giderilmesi için uyardıkları inşaat çalışanları tarafından linç edildi. Hastanede darp raporu alan ve konuyu yargıya taşıyan inşaat mühendisleri Kaan Değirmenci, Cihan Özçelik, firma yetkilisi Onur Gündüz ve Tekirdağ Yapı Denetim Birlik Başkanı Yener Akbaş, yaşadıkları olayı anlattı.



“Biz insanlar depremde can vermesin diye uğraşırken böyle olaylarla karşılaşıyoruz”


Bir kişinin demirli çubukla saldırısı sonucu başından yaralanan inşaat mühendisi Kaan Değirmenci, “Geçtiğimiz günlerde bir inşaatı denetlerken sahada bulduğum demirdeki eksiklikler yüzünden usta bana bağırmaya başladı. Daha sonra üzerime geldi ve ben de kendisiyle muhatap olmadım. Aracıma yönelirken bu sefer arkamdan gelip demirle kafama vurdu. Ardından ise üç kişi arabanın içinde beni darp etmeye devam etti. Linç edilmekten son anda kurtuldum. Biz insanlar depremde can vermesin diye uğraşırken böyle olaylarla karşılaşıyoruz” dedi.



“Devlet can güvenliğimizi korusun istiyoruz”


Bu olayların Türkiye genelinde birçok ilde yaşandığını kaydeden Yener Akbaş, “Biz bu işi kamu adına yapıyoruz. Bakanlığımızın yetkilendirdiği kuruluşuz. Bir polis memuru vatandaşın nasıl güvenliğini sağlıyorsa, bizler de insanların sabah akşam içinde bulunduğu ortamları güvenli hale getirmek için varız. Sahada can güvenliğimiz yok. Can güvenliğimizin olmadığının kanıtı olarak bugün buradayız ve yaşadıklarımızı anlatıyoruz. Sürekli işçisiyle, müteahhitti ve ustasıyla temas halinde olduğumuz için yaşanan sıkıntılarda böyle tatsız olaylar oluyor. Adana müteahhit tarafından kurşunla yaralanmak suretiyle bir arkadaşımız bacağından vuruldu. Biz binaları koruyoruz, biz gelecek nesilleri koruyoruz. Devlette şantiyelerde, sahada bizim can güvenliğimizi korusun istiyoruz” diye konuştu.



“Şiddete maruz kalıyoruz”


Şiddete maruz kalan bir diğer inşaat mühendisi Cihan Özçelik ise “Bizim de aynı şekilde çalışanlarımız darp edildi. Telefon ile aradıklarında olay yerine gittiğimizde olayı öğrenmeye çalışırken 11-12 kişinin saldırısına uğradım. Bu olay ise tamamen uygunsuz imalatı kabul etmediğimiz için gerçekleşti. Kiriş ve kolonlarda etriye dediğimiz ve deprem esnasında çok önemli görev üstlenen elemanlar var. Bunlar son derece önemlidir. Bu elemanların eksik olduğunu tespit ettik. 50 tane olması gerekirken, 21 tane eksik olduğunu tespit ettik. Biz bunun yeniden yapılmasını istediğimiz zaman işçilere yeniden bir iş gücü maliyeti çıkacağı için direkt olarak tepki ile karşılaşıyoruz. Allah korusun deprem olduğunda bu bina yıkıldığında tek sorumlu biz oluyoruz. Orada çalışan işçinin, ustanın, kalfanın hiçbir sorumluluğu yok. Yani onlar imalatı yapıyorlar, ceketlerini alıp çıkıyorlar. Fakat bu binadan statik açıdan ömür boyu biz sorumluyuz. İnsanların canını düşünen biziz ama şiddete maruz kalanda yine bizler oluyoruz” diye konuştu.



“Yaşadıklarımız çok üzücü”


İnşaat mühendislerinin yaşadığı üzücü olayı anlatan Tekirdağ Yapı Denetim Birlik Başkanı Yener Akbaş, “1999 depreminden sonra yapı denetim kanunu yönetmeliği şekillenerek bugünlere geldi. Tabii ki bu kamu görevi yapabilmek için bir ihtiyaçtı. Mühendis, mimarlar yapı denetim çatısı altında toplanıp bu denetimleri gerçekleştirmemiz gerekiyordu. Yasalarımız ve yönetmeliklerimiz de şekillendi. Bugüne kadar aslında hiç olmadığı kadar şeffaf, daha düzgün, daha iyi denetlenecek bir yapıya kavuştu. Şimdi tabii bunu yaparken son zamanlarda büyük zorluklarla karşılaşıyoruz. Temelden çatıya kadar binanın bütün denetimi bizdedir. Binadaki demir adetine kadar bizler sorumluyuz. Vatandaşlarımızın güvenliği için projede ne yazıyorsa onu müteahhitte ve ustaya tatbik ettirmek zorundayız. İnşaatlarda eksikleri gözlemliyoruz. Bunların düzeltilmesi noktasında da mükellef bizler oluyoruz. Bunu yaparken de ustaların ve müteahhitlerin tavrı değişiyor. Sözlü tartışmaların ötesinde fiziki saldırılara da uğruyoruz. Bunun örneği de geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımıza yapılan saldıralar oldu” dedi.



Eylem yapacaklar


Tekirdağ’da 50’ye yakın yapı denetim firmasının olduğunu ve son günlerde il genelinde yaşadıkları olaylara dikkat çekmek için 10-14 Ekim tarihleri arasında iş bırakma eylemi yapacaklarını kaydeden Tekirdağ Yapı Denetim Birlik Başkanı Yener Akbaş, “Bu dört günlük eylem sürecinde yapı denetim firmaları olarak şantiyelere gitmeyeceğiz ve beton dökümüne de müsaade etmeyeceğiz. Sesimizi duyurmak ve bakanlığımızın da koruyucu tedbirler almasını istiyoruz. Biz bu işi kişisel menfaatimiz için değil kamu görevi olarak yaptığımız halde bunları yaşıyoruz ve çok üzülüyoruz. Biz görevimizi yapalım, kafamız gözümüz yaralanmasın istiyoruz” diye konuştu.



Yapı denetimcilere darp iddiası: İş bırakacaklar, beton döktürmeyecekler

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük Karabük’te 94 kadın için koruma ve tedbir kararı alındı Karabük Valisi Mustafa Yavuz, eylül ayında kadınların korunmasına yönelik 94 koruma ve tedbir kararı alındığını söyledi. Eylül ayı güvenlik değerlendirme toplantısı, Karabük Valiliği’nde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Vali Yavuz, “Karabük gerek kamu düzeni gerekse kamu güvenliği açısından güvenli, huzurlu bir şehirdir ve bundan böyle de böyle olmaya devam edecektir. Bu huzur ve güvenliğin sağlanmasına katkılarından dolayı kolluk kuvvetlerimize ve tüm Karabüklü hemşehrilerimize şükranlarımı sunuyorum. Bu huzurun ve güvenliğin bozulmasına, devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte ve tüm Karabüklü hemşehrilerimizle asla müsaade etmeyeceğiz. Hukuk kuralları içerisinde bu şehrin huzuru ve güvenliği için suç ve suçlularla mücadele kesintisiz bundan böyle devam edecektir. Terör örgütlerinden organize suç örgütlerine, uyuşturucudan her türlü kaçakçılığa kamu düzeninin sağlanmasından trafik güvenliğine, aranan şahısların yakalanarak adalete teslim edilmesinden kadına ve çocuğa şiddetin önlenmesine kadar mücadelemiz bundan böyle de kararlılıkla devam edecektir” dedi. Eylül ayında kentte meydana gelen toplam olay sayısında bir önceki aya göre yüzde 14,67 azalış meydana geldiğini, tüm çaba ve önceliklerinin ilin huzuru ve güvenliği adına önleyici tedbirlerin arttırılarak suç işlenmesinin önlenmesi olduğunu belirten Yavuz, kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen 52 planlı ve münferit operasyonda hakkında işlem yapılan 23 şahıs tutuklanırken, 16 şahsın adli kontrolle serbest bırakıldığını ifade etti. Yavuz, eylül ayında kişilere karşı işlenen suçlarda bir önceki aya göre yüzde 7,82 düşüş meydana geldiğini, bu olayların yüzde 97,6’sının aydınlatıldığını aktararak, mala karşı işlenen suçlarda da bir önceki aya göre yüzde 22,33 düşüş meydana geldiğini, bu olayların yüzde 78,75’inin aydınlatıldığını kaydetti. Eylül ayında iki terör operasyonu yapıldığını, bu operasyonlarda yakalanan şahısların adli mercilere teslim edildiğini dile getiren Yavuz, “Ülkemizin birliği, beraberliği ve bağımsızlığı adına tüm terör örgütleriyle mücadelemiz, kesintisiz şekilde bundan böyle de devam edecektir. Eylül ayında planlı ve münferit olarak kaçakçılık, organize suçlar ve mali suçlarla mücadele bünyesinde bir önceki aya göre yüzde 42,86 artışla 21 operasyon yapılmıştır. Bu operasyonlarda 19 şahıs yakalanarak adalete teslim edilmiş olup, bunlardan 4’ü çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştır. Bu şehirde vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği adına tüm suç örgütleriyle mücadelemiz bundan böyle de kesintisiz ve kararlılıkla devam edecektir” şeklinde konuştu. Uyuşturucuyla mücadele çalışmaları çerçevesinde dylül ayında bir önceki aya göre yüzde 31,82 artışla 29 operasyon gerçekleştirildiğini açıklayan Yavuz, “Yapılan bu operasyonlarda yakalanarak adli mercilere teslim edilen 45 şahıstan 11’i çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştır. Tüm Karabüklü hemşeorilerimizin şunu bilmesini isterim ki bu şehirde hiçbir gencimizin ve vatandaşımızın zehirlenmesine asla müsaade etmeyeceğiz” dedi. “Kadınların korunmasına yönelik alınan tedbir kararı sayısı 94 olmuştur” 6284 sayılı Ailenin Korunması ce Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çerçevesinde eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 8,11 azalışla 68 olay meydana geldiğini söyleyen Yavuz, “Kadınlarımızın korunması adına koruma kararı ve alınan tedbir kararı sayısı ise 94 olmuştur. Kadına karşı şiddetin önlenmesi adına tüm kurumlarımızla etkin bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Her türlü şiddet olayını kadınlarımız telefonlarına indireceği KADES uygulaması üzerinden veya 112 Acil Çağrı Merkezi üzerinden rahatlıkla kolluk kuvvetlerimize bildirebilirler” ifadelerini kullandı. Vali Yavuz, “Eylül ayında 112 Acil Çağrı Merkezi tarafından bir önceki aya göre yüzde 52,53 azalışla 29 bin 783 çağrı karşılanırken, asılsız çağrılarda bir önceki aya göre yüzde 2,17 oranında artış meydana geldiği gözlenmiştir. Tüm Karabüklü hemşehrilerimizin ilimizin huzuru ve güvenliği adına tüm asayiş ve güvenlik olaylarını 112 Acil Çağrı Merkezine bildirerek aramaya davet ederken, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği adına ise 112 Acil Çağrı Merkezini gereksiz ve asılsız olarak meşgul etmemelerini rica ediyoruz” diye konuştu.
Zonguldak Zonguldak’ta “1. LİYAKAD Eğitim Semineri” gerçekleştirildi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Eğitim Yöneticileri ve Uzmanları Derneği (EYUDER) iş birliğiyle düzenlenen “1. LİYAKAD Eğitim Semineri,” 2-3-4 Ekim 2024 tarihlerinde Zonguldak’ta yapıldı. Eğitim semineri, okul müdürlerine yönelik olarak gerçekleştirilen paneller, atölye çalışmaları ve eğitimlerle dolu üç gün boyunca devam etti. Lider Yönetici Akademisi (LİYAKAD), Türkiye’de ilk defa hayata geçirilen ve okul yöneticilerinin yeterlilik düzeylerini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir mesleki gelişim programı olarak dikkat çekiyor. Seminere, alanında uzman akademisyenler ve EYUDER ULEDEF Genel Başkanı Doç. Dr. Adem Çilek’in yanı sıra Prof. Dr. Feyzi Uluğ ve Prof. Dr. Ayhan Aydın da katıldı. Seminer, 2 Ekim 2024’te düzenlenen açılış programıyla başladı. Programın ikinci gününde ise Özgür Mutlu Öztürk ve Doç. Dr. Adem Çilek’in konuşmalarının ardından Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Hasan Yücel Ertem, Dr. Öğr. Üyesi Birgül Ulutaş ve Dr. Öğr. Üyesi Selçuk Turan çeşitli konular üzerine panellerde konuşma yaptı. Panellerin ardından, katılımcılar çeşitli atölye çalışmalarında eğitim aldı. Üçüncü gün gerçekleştirilen atölye çalışmalarıyla sona eren seminer, Türkiye genelinde okul yöneticilerinin mesleki gelişim süreçlerine önemli katkılar sunmayı amaçlıyor. LİYAKAD Eğitim Semineri, katılımcılardan büyük ilgi görürken, alandaki uzmanlar tarafından da olumlu geri dönüşler aldı.
Antalya Altın Portakal’da söyleşilerle dolu bir gün Antalya Büyükşehir Belediyesi’nce gerçekleştirilen 61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gün söyleşilerle başladı, söyleşilerle bitti. Festivalin neredeyse tüm gösterimlerinde tüm salonlar, seyircilerle birlikte film ekiplerini ağırladı. Festivalde 8 Ekim Salı günü Ulusal Uzun Metraj Yarışması’ndan iki film ekibi, gösterim sonrası seyircilerin sorularını cevapladı. “Acı Kahve” ve “Balinanın Bilgisi” filmlerinin ekipleri, AKM Aspendos salonundaki gösterimlerin ardından seyircilerle bir araya geldi. “Acı Kahve” ekibinden senarist- yönetmen Soner Sert, oyuncular Nazan Kesal, Buse Buçe Kahraman, Reha Özcan, Şerif Erol, Atay Yıldız, sanat yönetmeni Natali Yeres ve film ekibinin katıldığı söyleşide Sert; filmin fikrini geliştirirken hep ‘kurmaca bir hikayeyi, belgesel gibi çekme’ düşüncesinde olduğunu söyledi. Nişan töreni esnasında damadın, daha önceden cinayet işlediğinin ortaya çıkmasıyla gelişen süreci ele alan film için yönetmen, “Totalde küçük burjuva değerleri ya da değersizlikleri üzerine bir şey yapmaya çalıştım” diye konuştu. Oyuncu Nazan Kesal ise canlandırdığı anne karakteri hakkında şunları söyledi: “Aslında anneyi iyi oynadığımı düşünmüyorum. Çok eleştirdiğim bir anne, onu söyleyeyim. Ama eleştirdiğim birini bazen, oyuncu olarak, haklı bulmak istiyorum. Onun doğruculuğuna dayanmak, yaslanmak istiyorum ama ne yazık ki her zaman onaylayacağımız rolleri oynamıyoruz; buradaki anne gibi. Yani bir katile; burjuva diye, daha zengin bir aileye sahip diye o damadın katilliğini sindirebilen bir anneyi oynadım. Aman hiç kimse sindirmesin! Bu film aslında bana göre Türkiye’de aile yapısını sorgulayan bir film. Benim en çok yaslandığım yer bu oldu. Aile her şey midir? Aile kutsal mıdır? Eğer aile her şeyse, kutsalsa o zaman o ailelerin içinde küçücük kız çocukları nasıl öldürülüyor? Eğer aile kutsalsa, aile her şeyse, filmimizde de olduğu gibi, kızın gönlü olmadan anne baba bu evliliğe nasıl razı geliyor?” Kendi yağında kavrulan bir film Günün bir diğer Ulusal Yarışma filmi, “Balinanın Bilgisi”ydi. Filmin söyleşisine; senarist- yönetmen Önder Şengül, oyuncular Özge Cevher Yüksel ve Şahan Kafkas, görüntü yönetmeni Murat Fas, ortak yapımcı Enis Özkul ve yapım koordinatörü Ayça Bozkurt Atioğlu katıldı. Yönetmen Önder Şengül, sinema sektörünü bırakarak 7 yıl önce yerleştiği Fethiye’de duyduğu bir hikaye üzerine yapmaya karar verdiği bu film için hiçbir yerden destek almadıklarını, tamamen Fethiye’deki amatör desteklerle filmi tamamladıklarını belirterek, “Bu senaryoya hiçbir yerden destek bulamadım, yıllarca uğraştım. Sonuçta koca gönüllü Fethiye’nin köylüsünün yardımıyla, oradaki amatör tiyatro oyuncularının desteğiyle ve benim gibi büyük şehirleri, sektörü bırakıp kırsala yerleşmiş sinemacılarıyla bir ekip kurduk. Bir kameramız vardı. Aynı köyde de bir sesçi bulduk. Bu şekilde filmimizi kendi imkanlarımızla çektik” Yönetmen, filmdeki karakterin, doğum yapmış bir anne değil de hamile bir kadın olarak gösterilmesinin özel bir tercih olup olmadığı şeklindeki soruyu ise şöyle cevapladı: “Çok yerinde bir soru. Çünkü filmin özü, bu sorunun cevabında yatıyor. Bu; doğa, doğum ve doğurganlık üzerine bir film. Zaten bunu bir metafor olarak işlemeye çalıştık ve bu aslında kocaman bir alegori” “61. yılında Altın Portakal’da kavgalar aşıldı” Ulusal Özel Gösterim programındaki “Kelebeklerin Çığlığı” ekibi de AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerle bir araya geldi. Söyleşiye; yönetmen Cengis T. Asiltürk ile oyuncular Altan Akışık, Pınar Alkan, Alper Kafa, Serli Seta Nişanyan ve Buket Tuba Güzel katıldı. Hayata tutunamayan dört karaktere odaklanan filmin yönetmeni, bir soru üzerine tarzını, “Ben başka bir arayışın, romanesk sinema dediğim bir arayışın, peşindeyim” diye tarif etti. Alper Kafa ise filme ‘tesadüfen’ katıldığını şu sözlerle söyledi: “Aslında çok ünlü biri oynayacaktı ama onun yoğun program olduğu için yönetmenimiz ‘sen gelsene, tam aradığım tipsin, yakışacaksın’ dedi. Yapar mıyız yapamaz mıyız derken bir şeyler denedik, beğenmişsinizdir umarım” Oyuncu Buket Tuba Güzel de filmin adını, son günlerin ülke gündemi üzerinden şöyle değerlendirdi: “Hayata tutunamamış insanların kopuk hikayelerini anlatıyor filmimiz. Gerçekten özellikle bu konjektörde kadınların üzerinde, değil mi? Hayata hepimizin tutunması, hepimizin birlik olması, birlikte bir güç olmamız çok önemli. O yüzden ‘Kelebeklerin Çığlığı” Festival hakkında da konuşan Alper Kafa ise “61 yıllık bir sinema festivalinde kültür-sanat alanındaki medyayla yönetimler kavgası falan gördüm hep. Bu, izleyiciye de zarar veriyor. Burada bu sene aşıldı sanırım. Nice 61 yıllara diyelim!” “Bu topraklar herkesin” Sınırlardan Sınırsızlığa bölümünde yer alan “Yakamoz”un ekibi, AKM Perge salonundaki gösterimin ardından seyircilerin sorularını cevapladı. Söyleşiye; yönetmen Ali Kerem Gülermen ile oyuncular Yetkin Dikinciler ve Kirkor Dinçkayıkçı katıldı. Lozan Antlaşması’nın ardından 1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi sonucunda göç etmek zorunda kalan iki ailenin hikâyesine ışık tutan film, göç kavramının insani boyutuna odaklanıyor. Yönetmen, hikayeyi, daha önce o bölgede belgesel çekerken öğrendiğini ve bunun üzerine çalıştığını söyledi. Yetkin Dikinciler ise projeye dahil oluşunu, şöyle anlattı: “İlk başta Ali Kerem hikâyeyi getirdi ve beni ikna etti. Aslında senaristimiz daha eski arkadaşım ama birlikte çok iyi bir ekip olduk. Her zaman, her işte içtenlik ve samimiyet ararım. En çok da beraber yürüyeceğimiz yol arkadaşlarına bakarım, yol arkadaşlığı yapabileceğimizi hissettiğim kişi önemlidir. Antalya da ‘iyi ki sinema var, iyi ki festival var’ dedirten bir yer. Bu saate kadar bekleyen, güzel gözleriyle bize bakan seyirciyle, özellikle akla ziyan kalbe zarar geçirdiğimiz günlerde, sinema ve festival aracığıyla bir araya gelmek çok güzel.” Dikinciler, filmin konusuyla ilgili olarak da şunları söyledi: “Mübadele üzerinden yüz yıl geçti ama aslında bu toprakların kökenine bakıldığında ne yüz yıllar ne bin yıllar var. Yani bu iki ailenin hikayesi üzerinden bu toprakların, hiç kimsenin değil herkesin toprakları olduğunu anlatmak istedik.” “Hayatın ortasında duran bir yara” Uluslararası Özel Gösterim bölümünde yer alan “Kör Noktada” (In The Blind Spot) filminin yönetmeni Ayşe Polat, Paribu Cineverse 7 Migros AVM Konyaaltı’ndaki gösterimin ardından seyircilerin karşısına çıktı. Filmin, bireysel ve kolektif travmayı işleyen, bir üçlemenin son filmi olduğunu belirten Polat, İstanbul’da yaşadığı dönemde her cumartesi Cumartesi Anneleri’ni görmenin kendisini çok etkilediğini dile getirdi. Şahit olduğu manzarayı, “Kalabalık bir caddede, dükkanların, insanların, kalabalık hayatın ortasında yara gibi duran bir şey” diye tarif eden yönetmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir şey yapmak istiyordum ama şunu fark ettim; bir sosyal dram olarak anlatamam. Çünkü çok bilinçaltı bir konu. Kuşaklar üzere devam eden ama konuşulmayan, hep saklı kalan bir travma. Herkes hissediyor, bir yerde var ama tutamıyorsun. O yüzden bunu bir tür filmi, gerilim filmi yapmak daha mantıklı geldi” Hikayede zıt taraflara yer verilmesi üzerine gelen bir soruya, Polat; “Benim için önemli, iki tarafı göstermek Çünkü kurban tarafını tanıyoruz ama benim için bir soru vardı; karşı taraf, onlar nasıl yaşıyor, hangi izleri bırakmış? Bu senaryoyu en az beş sene yazdım. Çünkü iki tarafın da gösterildiğini hiç görmedik. Ve o sistemi göstermek, o sistemin oluşturduğu paranoyayı göstermek, önemliydi.” “Islahevlerinde yaşanan gerçekleri ancak yumuşatarak anlatabildik” Uluslararası Yarışma Dışı Gösterim programı kapsamındaki “Porsuk” (Skunk) filminin oyuncusu Thibaud Dooms da bugün festival seyircisinin karşısındaydı. Oyuncu, “Nasıl olduğunu bilmediğim insanları canlandıramam. Birisinin portresini çizmek istiyorsam onu tanımadan yapamam” diye konuştu. Dooms, çekimlerden sonra, canlandırdığı rolün ağırlığıyla, kendini depresif hissettiğini söyledi. Bunun sebebini ise şöyle açıkladı: Filmin uyarlandığı kitabın yazarı, yedi sene boyunca ıslahevlerinde çalışmış. Burası benim evime 5 dakika mesafede bir yermiş ve ben daha önce böyle bir yer olduğunu dahi bilmiyordum. Dolayısıyla filmdekiler, gerçekten yaşanmış olaylar. Hatta filmde anlatılmayan veya biraz daha yumuşatılarak anlatılmış olaylar var” ifadelerin yer verdi. Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Türkan”ın, AKM Perge salonundaki söyleşisine, yönetmen Gülay Ayyıldız Yiğitcan ve yapımcı Özlem Özdemir katıldı. Özdemir konuşmasında; “Ben zaten yazarım, cumhuriyet kadınlarını yazıyorum yıllardan beri, onları unutturmamaya çalışıyorum. Geçen yıl da Kadınlar Cumhuriyeti- Bilimin Öncü Kadınları diye bir kitap yazdım 100. yılımız için. Ben yetişemedim ama sevgili Ayşe Yüksel, karakter olarak Türkan Saylan’a çok benzediğimi söyler. Onu hakkıyla, olduğu gibi, bir de bir kadın olarak anlatmak istedim” dedi. “Her şey TRT Arşiv’deki bir görüntüyle başladı” Türkiye’nin ilk kız müzik grubu “Eroğlu Kızlar Orkestrası”nın hikayesinin peşine düşen, Ulusal Belgesel Yarışma filmlerinden “Bir Orkestranın İzinde” de AKM Perge salonunda seyirciyle buluştu ve gösterimin ardından yönetmenler Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir ile yapımcı Akif Kaya seyircilerin sorularını cevapladı. Yapım sürecinin dört yıl aldığını söyleyen Ak, “Her şey TRT Arşiv’de yayınlanan bir görüntüyle başladı. TRT Arşivin YouTube’da yayınlanan bir görüntüsünden yola çıkarak karakterlere ulaşmaya çalıştık. Daha sonra hepsini ikna etmek, çekim yapmak zaman aldı” dedi. Seyircilerin, belgeselde toplumsal arka planın geride kaldığı yönündeki eleştirilerine ise şu cevabı verdi: “Bu, tercihten olayın gelişimiyle ilgili aslında. Yani bizim karakterlerimiz o dönemde bu toplumsal olayların dışında kalmışlar müzikle. Onlar çok girmek istemediler o konulara. Tam sorunlu zamanlara şahitlik ediyorlar ama ‘biz müzik sayesinde o dönemin dışında kaldık’ diyorlar. O dönem o kadar modern ve aydınlık bir dönem ki kadın karakterler çıkıp müthiş bir şekilde yapıyor ve hatta cumhurbaşkanına, başbakanına kadar da çıkıp dinletiyor. Bu çok kıymetliydi. Bunun izini sürdük aslında biz. Cumhuriyetin ne kadar kıymetli olduğunu bize bir kere daha hatırlattı aslında belgesel” yanıtını verdi.