GÜNDEM - 20 Mart 2024 Çarşamba 12:27

Aldığı sıfır Mercedes minibüs 4 gün sonra arızalandı, 5 kez servise gitti

A
A
A

Sivas’ta yaşayan Gazi Doğan'ın satın aldığı sıfır kilometre Mercedes minibüs, 4 gün sonra arızalandı. 5 kez servise giden ancak çözüm bulunamayınca mağdur olduğunu belirten vatandaş, sorunun çözülmesini istiyor.

Sivas’ın Şarkışla ilçesinde yaşayan Gazi Doğan, geçtiğimiz yıl aralık ayında Mercedes'in Kayseri şubesinden 2 milyon 350 bin TL'ye minibüs satın aldı. İddiaya göre teslim aldıktan 4 gün sonra aracın direksiyon arızası verdiğini gören Doğan, Kayseri şubesi ile iletişime geçerek aracı servise götürdü. Servis yetkilileri araçta herhangi bir sorun olmadığını söyledi. Minibüsün Şarkışla’ya döndükten bir gün sonra aynı hatayı verdiğini gören Doğan, bu kez de Sivas'ta yetkili servis ile görüştü. Sivas'ta da iki kez yapılan incelemede soruna çözüm bulunamadı. Aracı 5 kez servise götüren Doğan, yapılan kontroller esnasında aracının otomatik kapısı ve kaloriferinin de bozulduğunu söyledi.

Aldığı sıfır Mercedes minibüs 4 gün sonra arızalandı, 5 kez servise gitti

Sıfır araç 4 gün sonra arıza verdi

Minibüsü 22 Aralık 2023’te Kayseri’den aldığını ifade eden Gazi Doğan, “Bayiden sıfır Mercedes Sprinter minibüs aldım. Araç 4 gün sonra arıza kodu verdi, direksiyonu kilitlemeye başladı. Aracı Kayseri bayisine götürdüm ve baktılar. 'Araçta bir şey yok' dediler. Sadece servisteki kişi araç ile bir süre dolandı. Bilgisayara bağlamadan 'Bir şey yok' dedi ve aracı geri bana teslim etti. Bir gün sonra tekrar arıza kodu verdi ve direksiyonu yine kilitledi. Bu sefer de Sivas bayisini aradım, aracımı getirmemi istediler. Aracı getirdikten sonra aracın kodunu kontrol ettiler. Aracı tekrar bana teslim ettiler. Teslim aldıktan bir hafta sonra araç yine arızaya düştü, direksiyonu kilitledi. Sivas bayisine telefon açtım, aracı tekrar getirmemi istediler. Tekrar getirdiğimde aracın direksiyon kutusunun değişeceğini söylediler. Araç 2 gün yattı, direksiyon kutusunu değiştirdiler. Aracı geri bana teslim ettiler. Bir hafta sonra yine aynı arıza kodunu verdi” dedi.

Aldığı sıfır Mercedes minibüs 4 gün sonra arızalandı, 5 kez servise gitti

“Beni 3 aydır mağdur ediyorlar”

Aracını defalarca servise götürdüğünü ifade eden Doğan, “Tekrar getirdikten sonra aracın tesisatını kontrol ettiler. Tesisatı kontrol ederken sürgülü kapı ile arka taraftaki kaloriferi bozmuşlar. Gittikten bir hafta sonra tekrar aynı arızayı verdi. Aracı getirdikten sonra merkez ile yazıştıklarını ve kontağın değişeceğini söylediler. Aracın 25 gün bayide duracağını söylediler. 16 gün boyunca araç bayide kaldı. Bana telefon açtılar ve aracı almamı söylediler. 'Kontağı değiştirdiniz mi?' diye sorduğumda değiştirmediklerini, yazılımını kontrol ettiklerini söylediler. Ben de şu an aracı aldım götüreceğim. Aracın arızası çözülmedi. Ben 2 milyon 350 bin TL’ye aldım, çok mağdurum. Şimdi de ilgilenmiyorlar. Arabamı ya değiştirin ya da yapın verin diyorum. Ne arızasını yapıyorlar ne de aracı değiştiriyorlar. Beni 3 aydır mağdur ediyorlar” şeklinde konuştu. 

Aldığı sıfır Mercedes minibüs 4 gün sonra arızalandı, 5 kez servise gitti

Rahmi Meyveci - Fatmanur Akkişi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa BURULAŞ’ta pembe balonlar gökyüzüne bırakıldı Bursa Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden BURULAŞ, ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ etkinlikleri çerçevesinde personeline yönelik bilgilendirme semineri düzenledi. Erken teşhisin hayat kurtardığının anlatıldığı programın sonunda pembe balonlar gökyüzüne bırakıldı. Bursa Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden BURULAŞ, 1-31 Ekim tarihleri arasında yürütülen ‘Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ etkinlikleri çerçevesinde, ‘Erken Tanı Hayat Kurtarır!’ sloganıyla personeline yönelik farkındalık eğitimi düzenledi. BURULAŞ ana hizmet binasındaki etkinlikte, Genel Cerrah Operatör Doktor Emin Engin Ovalıoğlu tarafından meme kanserinde erken teşhisin önemi, kendi kendine muayenenin nasıl yapılacağı, korunma yolları ve tedavi yöntemleri anlatıldı. Burulaş Genel Müdürü Fahrettin Beşli, çalışanların önemli bir kısmının kadın olduğunu hatırlatarak meme kanseri konusunun yüksek sesle konuşulması gerektiğini söyledi. Toplumda bu konuda farkındalık oluşması gerektiğini belirten Beşli, alınacak önlemlerin ve kişisel tedbirlerin bilinmesinin önemli olduğunu belirtti. Bursa Kanserle Savaş Derneği Başkanı Ümit Ecemiş, erken tanı ve teşhisin önemine dikkat çekti. Toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla yaptıkları çalışmaları anlatan Ecemiş, yürüttükleri projelere destek veren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e ve BURULAŞ Genel Müdürü Fahrettin Beşli’ye teşekkür etti. Bursa Kanserle Savaş Derneği Yönetim Kurulu üyesi Arzu Dölay ise kanseri atlatmış bir birey olarak tecrübelerinden bahsederek tavsiyelerde bulundu. Eğitimin ardından BURULAŞ hizmet binası bahçesinde pembe balonlarla süslenen vagon, kadın vatman tarafından kısa bir mesafede kullanılarak meme kanserine dikkat çekildi. Program, pembe balonların gökyüzüne bırakılmasıyla sona erdi.
Samsun 17 Ekim Astsubaylar Günü: Emekli astsubaylardan yürüyüş Samsun’da bir araya gelen emekli astsubaylar, tazminat sorununa dikkat çekmek için yürüyüş yaptı. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Samsun İl Başkanlığı tarafından "17 Ekim Astsubaylar Günü" nedeniyle yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe Samsun’un yanı sıra Sinop, Amasya ve Tokat’tan emekli astsubaylar katıldı. Tütün İskelesi önünden başlayan yürüyüş, Atatürk Anıtı’na kadar sürdü. Buradaki törende ise anıta çelenk sunulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Yürüyüşün ardından basın açıklaması yapan TEMAD Samsun İl Başkanı Tanju Arat, “Biz, gözünü budaktan esirgemeyen 7/24 vatanımızın savunmasında karada, havada, Mavi Vatan’da Milli Savunma Bakanlığı Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, İçişleri Bakanlığına bağlı Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde cansiparane görev yapmış emekli astsubaylarız. Biz astsubaylara verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyoruz. 23 Mayıs 2024’te beklenen 60 maddelik 2/2168 esas numaralı kanun teklifi, yüce Meclis’e geldi. Ne hikmetse astsubaylar için söz verilen tazminat konulu madde, kanun teklifi içerisinden çıkartılmış. Sonuç; astsubay tazminat sorunu hala çözülemedi. Yüce Meclis’e ’Astsubay Hakları Konulu Kanun Önerisi’ geldiğinde ret oyu veren vekillerimiz, kanun önerisini beğenmeyip ret oyu veriyorsanız buyurunuz daha iyisini siz getirin” dedi. Emekli astsubaylar törenin sonunca toplu olarak objektiflere poz verdi.
Iğdır Meteoroloji uyardı, kar geliyor Meteoroloji 16. Bölge Müdürlüğü Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi, hava sıcaklığının bugünden itibaren hissedilir derecede azalacağını belirterek Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusunun yüksek kesimlerinde mevsimin ilk kar yağışının görüleceğinin tahmin edildiğini ifade etti. Iğdır’da bulunan Meteoroloji 16. Bölge Müdürlüğü Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi, bugünden itibaren hava sıcaklığının kuzey ve batı kesimlerden başlamak üzere ülke genelinde hissedilir derecede 6 ila 12 derece azalacağı ve mevsim normallerinin altına ineceği tahmininde bulundu. Uyarı Merkezi, soğuk havanın kuvvetli kuzeyli rüzgârlarla birlikte, gelecek hafta başına kadar etkisini sürdürmesinin beklendiğini açıkladı. Soğuk havayla birlikte Iğdır, Ağrı, Kars’ta yağış geçişlerinin görüleceği tahmin edilirken, sıcaklık düşüşü ve yağışla birlikte Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusunun yüksek kesimlerinde mevsimin ilk kar yağışının görüleceğinin tahmin edildiği belirtildi. Meteorolojinin uyarısı sonrası Iğdır’da da sabah saatlerinde hava sıcaklığı hissedilir derecede düştü. Hava sıcaklığının düşmesi ile beraber şehirde sağanak yağış etkili oldu. Sabah yağmuruna hazırlıksız yakalanan bazı vatandaşlar bina altlarına girerek yağmurdan korunmaya çalışırken bazı vatandaşlar da şemsiyelerini kullandılar. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nda da kar yağışı etkili oluyor. Kar yağışı aşağı kesimlere kadar geldi. Sis altındaki dağa yağan kar da görüntülendi.
Bursa Osmangazi’de yeni kreşin temeli atıldı Osmangazi’ye eğitim alanında kalıcı eserler kazandırma devam eden Osmangazi Belediyesi, Yunuseli Mahallesinde inşa edilecek olan kreşin temelini attı. Temel atma töreninde konuşan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, “Kreşlerimiz, kız öğrenci yurtlarımız, kütüphanelerimiz, halk lokantalarımız, genç kafelerimiz, kültür-sanat faaliyetlerimiz ve sosyal etkinliklerimiz ile Osmangazi’deki anlayışı değiştirmeye devam edeceğiz” dedi. Osmangazi Belediyesi, çocuk eğitiminin en önemli basamaklarından biri olan kreşlere bir yenisini daha ekliyor. Geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan Ayça Azak Gündüz Bakımevi ve Kreşi’nin ardından ilçeye kazandırılacak ikinci kreş olan Yunuseli mahallesindeki kreşin temeli düzenlenen törenle atıldı. Yunuseli Kreşi, çocuklara çağdaş ve nitelikli bir eğitim imkanı sunmanın yanında, çalışan kadınların çocuk bakımıyla ilgili sorunlarına da çözüm olacak. Toplam 622 metrekare alan üzerine iki katlı olarak inşa edilecek olan kreşin ilk katında, sınıf, yemekhane, etkinlik ve oyun alanları gibi çocuklar için oluşturulan bölümler yer alacak. Binanın ikinci katında ise müdür odası, öğretmenler odası, veli görüşme odası gibi kreş yönetim birimlerinin yanı sıra Osmangazi Meslek Edindirme Kursları (OSMEK) sınıfları da bulunacak. Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen temel atma törenine CHP Osmangazi İlçe Başkanı Cengiz Çelikten, belediye meclis üyeleri, başkan yardımcıları, davetliler ve vatandaşlar katıldı. “Açılış ve temel atmalarımız devam edecek” Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, temel atma töreninde yaptığı konuşmada, göreve başlamalarının ardından üçüncü temel atmayı gerçekleştirdiklerini söyledi. Başkan Aydın, “Mayıs ayında iki projemizin temelini atmıştık. Bu projelerden bir tanesi olan Ayça Azak Gündüz Bakımevi ve Kreşi ile Ayça Ayak Parkı’nı geçtiğimiz Cumartesi günü hizmete açtık. Üç gün önce ise Emek Spor Tesisi’nin açılışını yaptık. Bugün de Yunuseli Mahallemize kazandıracağımız kreşin temelini atıyoruz. Açılış ve temel atma törenlerimiz Küçükbalıklı, Küplüpınar, Demirtaş, Kükürtlü ve Bağlarbaşı Mahallelerimizde devam edecek. Soğanlı Mahallemize kazandırdığımız İsmail Hakkı Tonguç Bağış ve Şiir Kütüphanesi ile Engelsiz Genç Kafe’yi vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız” diye konuştu. “Dersimize çalışarak göreve geldik” Altı ay gibi kısa bir sürede 20’ye yakın açılış ve temel atmayla Osmangazi’ye hizmet etmeye devam edeceklerini ifade eden Başkan Aydın, “Zamanın çok hızlı geçtiğini biliyoruz. Dersimize çalışarak göreve geldik. Planlamamızı çok iyi yaptık. Zamanı en iyi şekilde kullanmak adına da temel atma ve açılışlarımızı tüm hızıyla gerçekleştiriyoruz. Osmangazi’de anlayış değişecek dedik; anlayışı değiştirdik. Kreşlerimiz, kız öğrenci yurtlarımız, kütüphanelerimiz, halk lokantalarımız, genç kafelerimiz, kültür-sanat faaliyetlerimiz ve sosyal etkinliklerimizle de Osmangazi’deki anlayışı değiştirmeye devam edeceğiz. Temelini attığımız Yunuseli Kreş ve OSMEK Binası’nın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum” dedi. Konuşmasının ardından Başkan Aydın ve protokol üyeleri butona basarak kreş binasına ilk harcı döktü.
Erzurum Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Atatürk Üniversitesinin akademik yılı açılış töreninde konuştu Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin, tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma değil, eğitimin muhtevasına yönelik dinamik bir dönüşüm süreci olduğunu belirterek, “Yeni Maarif Modeli akademik-sosyal-duygusal beceriler ve milli değerlerle harmanlanmış bir eğitim sistemini desteklerken, genel olarak teknolojiyi de bu sürecin merkezine yerleştiriyor” dedi. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Atatürk Üniversitesi’nin 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katıldı, akademik yılın ilk dersini verdi. 15 Temmuz Milli İrade Salonu’nda düzenlenen törene Bakan Tekin’in yanı sıra Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, AK Parti İl Başkanı İbrahim Küçükoğlu, MHP İl Başkanı Adem Yurdagül, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Atatürk Üniversitesi dünyanın sayılı eğitim öğretim kurumlarından birisi Yeni akademik yılın hayırlı olmasını, sağlıklı ve başarılı bir eğitim öğretim sürecine vesile olmasını temenni eden Bakan Tekin, “1957 yılında kurulan Atatürk Üniversitesi’nin aradan geçen süre içinde hem ülkemizin hem de dünyanın sayılı eğitim-öğretim kurumlarından birine dönüştüğüne şahitlik etmenin gururunu yaşıyor, geçmişten günümüze dek bu süreçte emeği geçen herkesi canı gönülden tebrik ediyorum. Bu başarı öyküsünün Erzurum’da neşet etmesi, mensubu olmaktan ötürü her zaman onur duyduğum güzel memleketime ait bir marka değer olarak temayüz etmesi ise beni ayrıca ve ziyadesiyle sevindiriyor” dedi. Cumhuriyetimizin, “Doğu illerinde bir yükseköğretim ve kültür merkezi vücuda getirilmesi” idealine hayat vermek üzere tesis edilen Atatürk Üniversitesi’nin, kuruluşunu müteakiben başlayan gelişim süreci boyunca ürettiği akademik, entelektüel, sosyal ve kültürel müktesebat ile evrensel ölçekte tanınan ve kabul gören saygın bir bilimsel kurum hüviyeti kazandığını anlatan Bakan Tekin, “Mezun ettiği öğrenciler aracılığıyla ülkemizin yetişmiş insan kaynağına yaptığı nitelikli katkıların yanı sıra, zengin akademik kadrosu, kurumsal kültürü ve tecrübesiyle Anadolu’daki birçok üniversitenin kuruculuğuna da öncülük etmiştir. Bugün itibarıyla yerli ve yabancı yüzbinlerce öğrenciye ev sahipliği yapmakta, üniversite bünyesinde 2010 yılında faaliyete başlayan Açıköğretim Fakültesi’yle de Türkiye ve dünya genelinde yükseköğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Bütün bu veriler, Atatürk Üniversitesi’nin gerek kurumsal gerekse kuramsal düzeyde sergilediği performans ile Erzurum ve ülke sınırlarını aşarak uluslararası ölçekte etki ve varlık gösteren bir misyonu icra ettiğini açıkça ortaya koyuyor” dedi. "Eğitim alanı, doğası itibarıyla dinamik bir alandır" Üniversitelerin kuruluş amacını oluşturan misyonun insana özgü en yüce yetenek tecellisi olan aklı ve ilmi merkeze alan, kendi özüne bağlı ve yekdiğerine karşı saygılı olan kadim ve güçlü medeniyetimiz ile onun tüm insanlığı kuşatıcı değerlerinden oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Tekin, “Yarınların dünyasında söz sahibi olabilmemiz için bu değerleri yeniden ve en güçlü şekilde ihya etmemiz gerekiyor. Bu ise, Atatürk Üniversitesi ve diğer üniversitelerimiz nezdinde karşılığını bulan bulması gereken tarihsel bir sorumluluğa işaret ediyor. Aktüel zamanın genel eğilim ve kabullerine kolayca biat etmeyen, aksine onları aşmaya, değiştirmeye ve hatta onlara meydan okumaya dönük kolektif bir bilinçle yeni tanım ve arayışların ardına düşmemizi gerektiren bir sorumluluktan bahsediyorum. Eğitim olgusu, hiç kuşku yok ki, söz konusu sorumluluğumuzun en önemli ayağını oluşturuyor. Bilimsel olanın evrenselliğini ve kültürel olanın milliliğini içeren kapsayıcı bir perspektifle eğitim olgusunu yeniden ele almak ve onu kendi özgünlüğümüzü yansıtacak şekilde tanımlamamız gerekiyor. Belirtmek isterim ki, bu gereklilik tarihsel bir sorumluluk olduğu kadar ivedi bir ihtiyaca da denk düşüyor. Eğitim sistemlerinin sürekli değiştiği ve araştırma imkânlarının hiç olmadığı kadar geliştiği günümüz dünyasında bizim özgün ve özgür bir bakış açısını esas alan yeni bir dil ve perspektif inşa etme zorunluluğumuz söz konusudur. Eğitim alanı, doğası itibarıyla dinamik bir alandır. Bu dinamizmi dolayısıyla da sürekli bir değişimi öngörür. Bilimsel, pedagojik ve teknolojik gelişmeler, yenilenen ve dönüşen toplumsal ihtiyaçlar, küresel ve yerel düzeydeki farklılaşmalar, bireysel taleplerdeki çeşitlilikler. Bütün bunlar hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da değişimi zorunlu kılmakta, bizi hep daha iyisini aramaya yöneltmektedir. Bu alandaki değişim taleplerine yanıt vermediğiniz zaman donar kalırsınız ve içinde bulunduğunuz çağı da ıskalarsınız. Bir atasözümüzde ifade edildiği gibi, ’durgun su kirli olur’. Biz ne ülkemizin durağanlaşmasına izin verebiliriz ne de eğitim sistemimizin kirlenmesine müsaade edebiliriz. Ülkemizde eğitim alanındaki değişim dönüşüm hamleleri yakın zamanlara dek işin ya da daha doğru ifadesiyle ‘sorunsalın’ esasına odaklı bir perspektif üzerinden yapılmamıştır. Ana motivasyonunu çoğunlukla konjonktürel talep ve ihtiyaçların oluşturduğu bu hamleler eğitim alanına dönük şekli müdahalelerden ibaret kalmış; sosyolojik temelleri, ülke gerçeklerini, bilimsel ve pedagojik ilkeleri muhtevi bir felsefi zemin üzerine oturtulamamıştır. Bu nedenle, yapılan değişiklikler etkileri itibarıyla dar kapsamlı, zamansal açıdan ise kısa ömürlü olmuştur. Öyle ki, bazı uygulamalar, bu uygulamalar vesilesiyle elde edilmek istenen sonuçların dahi ortaya çıkmasına imkân tanınmadan ortadan kaldırılmış, kaldırılabilmiştir” dedi. "Eğitim ortamlarımızı insani, fiziksel, bilimsel ve teknolojik altyapı açısından geçmişle mukayese edilemeyecek ve çağdaş dünyadaki standartları yakalayacak şekilde geliştirdik" Prof. Dr. Tekin, “AK Parti iktidarlarının kümülatif birikimleri eşliğinde devam eden yaklaşık çeyrek asırlık süre boyunca, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde eğitim sistemimizi daha verimli sonuçlar üretecek şekilde ve geçmişteki hataları tekrar etmeden geliştirmeye çalıştık. Nitekim bu süreçte eğitim ortamlarımızı insani, fiziksel, bilimsel ve teknolojik altyapı açısından geçmişle mukayese edilemeyecek ve çağdaş dünyadaki standartları yakalayacak şekilde geliştirdik. Ancak bizler eğitimi yalnızca bu yönüyle, yani ülkemizin maddi refahını artıracak zaruri bir yatırım alanı olarak ele almadık, almıyoruz. Onu aynı zamanda kültürel ve toplumsal varlığımızın ihyasını sağlayacak dinamik ve sürekli bir öğrenme süreci olarak da tanımlıyoruz. Eğitim sürecini, yeryüzündeki varoluşumuzun temel gerekçesini ve nihai hedefini oluşturan ’iyi insan’ olmanın ve ’kendini tanımanın’ tüm koşullarını içerecek bir özgürleşme süreci olarak görüyoruz. Bu, şüphesiz ki bizim müntesibi ve takipçisi olduğumuz büyük ve kadim medeniyet vizyonumuzun da bir gereğidir. Öte yandan, bugün tüm dünyada eğitimin evrensel bir insan hakkı olduğu ve bu hakkın aynı zamanda diğer insan haklarına ulaşmanın bir yolu ve sosyal-ekonomik kalkınmanın önkoşulu olduğu yönünde küresel bir uzlaşı da söz konusudur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, bu uzlaşının evrensel düzeyde geçerli olan hukuksal ifadesini oluşturmaktadır. Eğitim ile demokratik değerler arasında karşılıklı etkileşime dayalı olarak cereyan eden çok yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim, bir taraftan demokratik değerlerin özümsenmesine ve gelişmesine katkı sunarken, diğer taraftan demokratik kültürden etkilenmekte, içerik ve metodoloji açısından daha çoğulcu ve kapsayıcı bir mahiyet kazanmaktadır. İleri demokrasiler, bir yanıyla vatandaşlarının özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için ihtiyaç duydukları her türlü tedbiri alan yönetim biçimleridir. Bu açıdan bakıldığında, eğitim alanının bireylerin özgür düşünme yeteneklerinin gelişmesi için düzenlenmesi gereken alanların başında geldiği söylenebilir. Nitekim ileri demokrasiyle yönetilen ülkelerin eğitim sistemleri incelendiğinde, bu ülkelerin artık 20. yüzyılda kalmış olan ’bilgiyi kontrol etme ve öğrencilere belirli düşünceleri aşılama’ misyonunu terk ettikleri ve öğrencilerin özgür düşünme kapasitelerini artıracak şekilde örgütlendikleri görülmektedir. Bu nedenle demokratik yönetimler, sürekli bir şekilde öğrencilerin bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına, bireysel öğrenme hızına ve karakter özelliklerine uygun pedagojik bir arayış içerisindedirler. Bu arayış, bir yanıyla başta okullar olmak üzere tüm öğrenme alanlarının demokratik bir içerik kazanmasını sağlarken, diğer yanıyla da demokratik bilinci yüksek ve çağdaş değerlere entegre bir öğrenci/vatandaş profilinin oluşmasına katkı sunmaktadır. Bu da, günümüzde eğitimin yalnızca okullarla sınırlı tutulmaması gerektiğini ve esasında tüm yaşam alanlarının bu doğrultuda işlevsel kılınabileceğini göstermektedir” şeklinde konuştu. "Geleceğin dünyasında insanın özgür deneyimleri eğitimin esasını oluşturacaktır" Tekin, Millî Eğitim Bakanı olarak okulların klasik misyonunu tamamladığı yönündeki görüşün günümüz gerçekliğini tam olarak yansıtmadığını düşündüğünü belirterek açıklamasını şöyle sürdürdü: “Evet, küreselleşmenin ve bilimsel-teknik düzeyde yaşanan gelişmelerin de etkisiyle, eğitim, artık belirli zaman dilimlerine ve belirli mekânlara özgü olarak gerçekleştirilen bir olgu olmanın ötesine geçmiş durumda. Ancak bu durum, dünyanın her tarafında ve eşit ölçüde geçerli olan bir hususiyet de arz etmiyor. Özellikle az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde eğitim alanındaki ilişkilerin temel karakteristiğini halen klasik düzenin oluşturduğunu söylememiz mümkün. Kaldı ki, savaşlar ya da başka nedenlerle yoğun göç hareketlerinin yaşandığı günümüz dünyasında okullara ve okulların klasik misyonlarına duyulan ihtiyacın da artarak devam edeceği gerçeği orta yerde duruyor. Ancak çağdaş dünya devletlerinin artık terk ettiği modası geçmiş yöntemleri bir kenara bırakmamız ve yeni yöntemsel arayışlar içine girmemiz gerektiği düşüncesini de yadsımıyorum. Bu arayış sürecinde, özgün ve ilk defa kullanılacak yöntem ya da yöntemler üretilebileceği gibi, Montessori yaklaşımı tarzında alternatif eğitim yöntemleri de tercih edilebilir. Zira içinde bulunduğumuz çağda, öğrencilerin bireysel becerilerine ve ilgi alanlarına odaklanan, bireysel öğrenme hızlarına ve karakter özelliklerine uygun bu tarz pedagoji yöntemlerinin giderek revaç bulacağına inanıyorum.” Geleceğin eğitiminin, insanın ve onun özgür ve rasyonel deneyiminin önemsendiği bir temele oturacağını ifade eden Bakan Tekin, “Geleceğin dünyasında insanın özgür deneyimleri eğitimin esasını oluşturacaktır. Bu bağlamda, eğitimi bir ’hayat deneyimi’ olarak gören ve öğrencileri bu sürecin aktif bir öznesi olarak konumlandırarak yarınlarını buna göre organize edenler başarılı olacaktır. Eğitimi; insanı ve onun yaşam tecrübelerini merkeze alan bir ’hayat deneyimi’ olarak değil de, öğrenciyi hayata hazırlayan sürecin pasif ya da edilgen bir parçası olarak konumlandıran anlayış ise kaybedecektir. Zira günümüzdeki ekonomik, toplumsal ve teknolojik gelişmeler öğrenci merkezli anlayıştan bir adım daha öteye gitmeyi zorunlu kılmakta ve ’öğrenci tarafından yönlendirilen (student driven)’ öğrenmeyi ön plana çıkarmaktadır. Nitekim biz de Millî Eğitim Bakanlığı olarak öğretim programlarında yaptığımız değişiklikleri bu türden bir motivasyonla gerçekleştiriyoruz. Geçen ay itibarıyla uygulamaya giren ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ismini verdiğimiz yeni müfredat çalışmasını da bu motivasyonun bir gereği ve somut bir ürünü olarak görüyoruz. Zeminini millî değerlerimizin ve bilimsel gelişmelerin oluşturduğu bu modelle ‘köklü geçmiş güçlü gelecek’ anlayışı doğrultusunda eğitimde zamanın ruhunu yakalamayı hedefliyoruz. Beceri-hak ve gelişim temelli bir öğrenme sürecinin yanı sıra, erdem-değer-eylem çerçevesini haiz bütüncül bir yaklaşımla oluşturduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, tamamlanmış ya da bitmiş bir çalışma değil, eğitimin muhtevasına yönelik dinamik bir dönüşüm sürecidir. Bu dönüşüm süreci, gençlerimizin hem doğal ve fıtri gelişimini esas alan hem de pedagojik gereksinimlerini karşılayan zengin bir içerikten ve ihtiyaç duyulan her aşamada güncellenebilecek canlı bir müktesebattan beslenmektedir. Bakanlığımızın bu perspektifle hazırladığı yeni maarif modeli akademik-sosyal-duygusal beceriler ve milli değerlerle harmanlanmış bir eğitim sistemini desteklerken, genel olarak teknolojiyi de bu sürecin merkezine yerleştiriyor. Dijital yetkinlikler ile Anadolu kültürü gibi geleneksel değerleri entegre ederek, öğrencilere 21. yüzyılın gerektirdiği teorik ve pratik becerileri kazandırmayı, ahlaki ve etik sorumluluklarımızı göz ardı etmeden teknolojinin eğitimdeki kullanım alan ve değerini artırmayı hedefliyor. Böylece içeriğin birbirinden kopuk bilgi kompartımanları şeklinde değil, gündelik hayatta olduğu gibi birbiri ile ilişkili bir bağlam bütünlüğü içerisinde öğrencilere kazandırılmasını hedefliyoruz. Öğrencilerin gerçek hayatta karşılaştıkları problemler de olduğu gibi, olaylara çok boyutlu yaklaşmalarına imkân verecek bir anlayışı mümkün olduğunca hâkim kılmaya çalışıyoruz. Tabii böylesi bir öğrenme-öğretme sürecini planlamanın ve uygulamaya geçirmenin oldukça zor bir uğraş olduğunun farkındayız. Ancak biliyoruz ki, siyasal, toplumsal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi, bilimsel ve teknolojik gelişmenin sağlanması, düşünsel ve sanatsal ilerlemenin oluşması, çağcıl ihtiyaçlarla uyumlu ve hatta bunların ötesine geçen nesillerin yetiştirilmesi için eğitim alanını zamanın ruhuna uygun düşecek bir rasyonellik içinde organize etmek zorundayız” şeklinde konuştu.