EKONOMİ - 29 Mayıs 2024 Çarşamba 13:58

Şırnak’ta 155 yıllık değirmende geleneksel yöntemle tahin yapılıyor

A
A
A
Şırnak’ta 155 yıllık değirmende geleneksel yöntemle tahin yapılıyor

Şırnak’ta 1869 yılından bu yana su değirmeni ile geleneksel yöntemlerle üretilen coğrafi işaretli Dergûl susam tahini yapılıyor.


Kent merkezinden yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan Kumçatı beldesinde bin dönümlük arazi üzerinde üretimi yapılan susamlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen su değirmeninde taş baskıda öğütülerek tahin elde ediliyor.


Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen ve 2022 yılında Coğrafi İşaret için başvurusu yapılan Dergûl tahini Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan incelemelerin ardından, 2023 yılının sonlarında coğrafi mahreç işareti almıştı. Kumçatı’da bulunan değirmende üretim yapan Fatma Sanrı, 30 yılı aşkın bir süredir su değirmeninde tahin ürettiğini söyledi.


Üretici Kamil Atan ise, sürekli bu değirmende tahin yaptıklarını ifade etti. Kumçatı beldesine ait olan susamları ve dışarıdan gelen başka vatandaşların getirdikleri susamları da yaptıklarını aktaran Atan, "Sadece Kumçatı halkının susamı ile değil, Cizre, Silopi, diğer köylerden, beldemizin çeşitli köylerinden gelen halkımıza da hizmet veriyoruz” dedi.


Ata yadigarı su değirmeni işletmecisi Misbah Demir ise, dedesinden kendisine miras olarak kalan su değirmenine sahip çıkarak, Turizm ve Kültür Bakanlığına yaptığı restorasyon başvuruları olumlu sonuç verdi. 1,5 kuşaktır su değirmeninde susam tahini üretimi yaptıklarını belirten Demir, “1869’dan günümüze kadar bu işi yapıyoruz. Dedemden kalma, yaklaşık 1,5 kuşaktır. 3 sene önce Kültür Turizm Bakanlığımız tarafından restore edildi. 1 sene önce coğrafi işaretimizi aldık ve markamızı tescilledik. Ülkemizin her yerine tahin gönderiyoruz. Yüzde yüz susamdan yapılmaktadır. Buranın tescil edilmesi yüzde yüz doğaldır. Değirmenimiz su ile çalışıyor. Tamamen doğal bir şekilde. Sade susam kullanıyoruz. Hiçbir katkı maddesi yoktur” ifadelerini kullandı.


Kumçatı’da su değirmeninde geleneksel yöntemler ile üretimi yapılan Dergûl tahinin coğrafi işaret alması için 2022 yılında Tarım ve Orman İl Müdürlüğü olarak, Türk Patent Enstitüsüne gerekli başvuruları yaptıklarını ve yapılan başvurunun olumlu sonuçlandığını belirten Şırnak Tarım ve Orman İl Müdürü Oktay Sezgin de, "Şırnak Dergûl tahini, bölgede üretimi yapılan kıymetli değerli bir besindir. Dergûl tahininde kullanılan susamlar bu bölge üretilmektedir. Üretilen susamların taş baskıda öğütülerek değirmenden geçirmesi sonucu elde edilmektedir. Kendine has geleneksel usul ile üretilen Dergûl tahini oldukça nefis bir tada sahip. Bölgede üretilen bu tahinin daha kıymetli hale getirilebilmesi, farklı coğrafyalardaki sofralara da ulaşabilmesi için, markalaşabilmesi için Şırnak İl Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak coğrafi işaret almasını uygun gördük. Bu doğrultuda Türk Patent Enstitüsüne süreci başlattık 2022 yılında. Bu sürecin sonunda çeşitli analizler, yerinde tahin elde edilmesi süreçleri, prosesi yerinde incelendi ve devamında da coğrafi işaret, mahreç işareti almaya hak kazandı” şeklinde konuştu.


(MŞ-RK-E)

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş: "Türkiye’nin hangi köşesinde olursa olsun meydana gelen her olayı bakanlık olarak yakından takip ediyoruz" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Türkiye’nin hangi köşesinde olursa olsun meydana gelen her olayı bakanlık olarak yakından takip ediyoruz. Davalara müdahil oluyoruz. Gerektiğinde ise takipsizlik kararlarına bile biz itiraz ediyoruz. Mağdurların haklarının korunması için tüm hukuki süreçleri titizlikle takip ediyoruz. Milletvekillerimizin bahsettiği tüm davalarda bakanlık olarak biz varız" dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda ile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ilişkin sunum yaptı ve gün sonunda milletvekillerinin sorularını cevapladı. Göktaş, şehir, ilçe ve mahalle bazında sosyal risk haritalarını oluşturmaya yönelik çalışmaların ve sosyal olgulara yönelik çalışmaları tamamladıklarını belirterek, “Paydaş bakanlıklarımızın destekleriyle gerçekleştirdiğimiz veri entegrasyon çalışmalarımızı tamamladığımızda henüz vakalar gerçekleşmeden müdahale kapsamında kapasitemizi önemli ölçüde artırmış olacağız. Bu süreçte ilgili bakanlıklarımız kurum ve kuruluşlarımızla güçlü iş birlikleri geliştirmeye devam edeceğiz. Biz bu çalışmaya öncelikle iki pilot ilçeden başlattık. Akabinde şu anda sosyal risk haritamızı ilk altı ilde başlattık” ifadelerini kullandı. Göktaş, şunları kaydetti: “Türkiye’nin hangi köşesinde olursa olsun meydana gelen her olayı bakanlık olarak yakından takip ediyoruz. Davalara müdahil oluyoruz. Gerektiğinde ise takipsizlik kararlarına bile biz itiraz ediyoruz. Mağdurların haklarının korunması için tüm hukuki süreçleri titizlikle takip ediyoruz. Milletvekillerimizin bahsettiği tüm davalarda bakanlık olarak biz varız. Her aşamada mağdurların yanında oluyor. Onlara gereken her türlü desteği sağlıyoruz. Bakın bu konularda siyaset üstü bir konu olduğu için biz bunlar üzerinde politika veya şov yapmıyoruz. Biz her zaman vatandaşımızın yanındayız. Bunu görsellerle değil eylemle bizzat ailelerin yanında olarak yapıyoruz.” Narin Güran cinayetine yönelik soruya üzerine Bakan Göktaş, “Narin sekiz yaşında bir kız çocuğu. Böylesi elim bir hadisede hayatını kaybetmesi millet olarak hepimizi çok derinden üzdü. Narin tüm Türkiye’nin hepimizin kızı oldu. Şu an dava süreci devam ediyor. Hatta Narin kızımızın mahkemesinde onun hukuki olarak hakkını arayan bizleriz. Avukatlarımızın savunmasını herkes tarafından takdir gördü. Ben burada sizlerin huzurunda müdahil olduğumuz adli süreci takip eden avukatlarımıza ve bu süreçte yer alan tüm ekibimize de ayrıca teşekkür ediyorum. Bakanlık olarak duruşumuzun her zaman çocuğun yanı olduğunu tüm ülkeye gösterdiler” dedi. Şiddete sıfır tolerans ilkesiyle hareket ettiklerini belirten Bakan Göktaş, “Bu ilkeden asla taviz vermeden mücadelemizi sürdürüyoruz. Bugün küresel bir sorun olan şiddet karşısında evet küresel bir sorun gerek hukuki gerekse politika düzeyinde etkili bir mekanizmayı sahibiz. Çok yönlü bir sorun olan kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için tüm bakanlıklarımızla, kurumlarımızla, STK’larımızla bu konuda topyekun bir seferberlik anlayışıyla hareket ediyoruz” şeklinde konuştu. "Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz tek bir sözleşmeyle başlamadığı gibi onun olmaması durumunda da kesintiye uğraması gibi bir durum söz konusu asla dahil değildir” Kadınlara ilişkin eleştirilere Göktaş, “Kadını evlere hapsettiniz diyorsunuz. Yıllarca kıyafetinden dolayı istihdamdan siz uzaklaştırmadınız mı? Çok yakın bir geçmişten bahsettiğimi de hatırlatmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, yıllardır kadınla mücadelemizin İstanbul Sözleşmesi üzerinden dar bir çerçeveyi hapsetmeye çalışan bir yaklaşım görüyoruz. En geniş çerçevede insan hakları mücadelesi olarak görüyoruz ve ülkemiz bu mücadeleyi pek çok ülkeden, uluslararası sözleşmeden çok daha önce başlamış, güçlü ve başarılı bir şekilde sürdürmüştür, sürdürmeye de devam ediyor. Bu anlamda kadına yönelik şiddetle mücadelemiz tek bir sözleşmeyle başlamadığı gibi onun olmaması durumunda da kesintiye uğraması gibi bir durum söz konusu asla dahil değildir” diye konuştu. "Bu konuyu siyaset üstü tartışmamız lazım çünkü bu yazı bütün belediyelere gitti" Belediyelerin açtığı kreşlere yönelik soruya Göktaş, “Şunu özellikle vurgulamak isterim ki bu konuyu yanlış bir zeminde tartışırsak en fazla çocuklarımıza ve ailelerine haksızlık etmiş oluruz. Hangi yaş grubu olursa olsun, hangi adla açılmış olursa olsun içerisinde çocuklarımıza bakım ve eğitim veren her kuruluşun standartlarının, fiziki koşullarının ve müfredatın yasal düzenlemede uygunluğunun denetlenmesini gerekiyor. Ailelerin, annelerin, kadınların ve çocuklarımızın neyine herhangi bir şeye karşı elbette olmayız. Belediyelerin ve özel sektörün belirlediğimiz çerçevede hareket etmek kaydıyla bu tür kuruluşların yaygınlaştırılmasını da elbette isteriz. Hatta sadece kreşler değil kadın konuk evlerin açılması konusunda da yerel yönetimlerin ellerinin taşın altına koymalarını bekliyoruz. Aksine kapatmalarını değil. Ancak maalesef şu anda sahada belediyeler tarafından ruhsat verilen kreş adı altında anaokulu işi yapan kuruluşlar olduğuna dair Milli Eğitim Bakanlığımız bir yazı yazmış. Konu tamamen anaokulu işlemi yapan farklı isimler adı altından kurumlardan bahsediyoruz. Bu konuyu siyaset üstü tartışmamız lazım çünkü bu yazı bütün belediyelere gitti. Bütün belediyelere gitti, bütün belediyelere gitti” ifadelerini kullandı. İzmir Selçuk’ta 5 çocuğun yangında ölmesine yönelik soru üzerine Göktaş, “Bakanlık personeli 18 kere sadece bu sene gitmiş. Anneyle evlatlar arasında yakın bağ görmüş. Anneyi ziyaret ettiğimde, anne personelimizin bizzat ismini biliyordu. Çocuğumuzun üstün yarar, çocuklarımızı düşünerek sadece hareket ettiğini söyledi. Bu minvalde çocukla, bakın çocuğu anneden koparmak gerçekten bir sorumluluk. Yani çok zor bir karar, bu tür kararları verebilmek. Anneyle evlatları arasında yakın bağ görmüş ve annenin girişimlerini görmüş. Annenin defaatle girişimleri ve dilekçeleri var. Anneannenin dilekçeleri var. Ancak ben yine de nerede sorumluluğu var, sorumluluğumuz var, onu araştırmak için bakanlık olarak geliştirme gereken tüm soruşturmalarımı da başlattığımı ifade etmek istiyorum. Her nerede bir ihmal varsa gereğini yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu çocuklar hepimizin çocuğu. Sizin komşunuzda böyle bir durum olsa bize haber vermez misiniz? Verirsiniz. Dolayısıyla her nerede bir ihvan varsa gereğinin yerine getireceğimizde hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ancak ben de herkesin üzerine düşen sorumluluğunu titizlikle yerine getirmesini diliyorum” dedi.