SAĞLIK - 16 Mart 2023 Perşembe 10:03

Bitmeyen şiddetli ağrılara pilli çözüm

A
A
A
Bitmeyen şiddetli ağrılara pilli çözüm

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ilaçlarla veya ameliyatla şifa bulamayan, uzun süre şiddetli ağrı çeken hastalara spinal kord stimülatörü (ağrı pili) cihazı takılıyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ilaçlarla veya ameliyatla şifa bulamayan, uzun süre şiddetli ağrı çeken hastalara spinal kord stimülatörü (ağrı pili) cihazı takılıyor. Yaklaşık 150 bin TL değerinde olan ve devlet tarafından karşılanan bu cihazı kullanan hastalar ağrıdan kurtuluyor.


Türkiye’de ağrı pili yöntemini ender uygulayan merkezlerden biri olan OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Algoloji Bölümü’nde hastaların şiddetli ağrılarına çare bulunuyor. Doktor tarafından yapılan değerlendirmede bir kişide uzun süre geçmeyen bel-boyun fıtıklarına bağlı ağrılar, omurga ağrıları, kalça ağrıları, kireçlenmeye bağlı diz ağrıları, omuz ağrıları ve benzer ağrılar tespit edildiği durumunda kişiye ağrı pili takılmasına karar veriliyor. Ağrısı olan kişinin omurga sistemine yerleştiren elektrot ile ağrılı uyarılar beyine ulaşması engelleniyor. Telefon şarj eder gibi şarj olan ağrı pili kolaylıkla kullanılabiliyor. Algoloji Bölümü yaklaşık 150 bin TL değerinde olan bu tedaviyi yılda ortalama 15 kişiye uyguluyor.



Üst düzey bir yöntem


Yapılan işlem hakkında bilgi veren OMÜ Tıp Fakültesi Algoloji Uzmanı Dr. Mustafa Kurçaloğlu, "Spinal kord stimülatörü yöntemi, halk arasında bilinen adıyla ağrı pili yöntemi kişinin ameliyatlar olmasına rağmen, kuvvetli ağrı kesiciler almasına rağmen, fizik tedavi uygulamaları almasına rağmen geçmeyen şiddetli ve dirençli ağrısı olan hastalarda ağrı tedavisi pratiğinde uygulanan üst düzey bir yöntemdir. Bu yöntemde hastaların omuriliklerine, epidural aralık dediğimiz bölgeye görüntüleme yöntemi eşliğinde elektrotlar yerleştirilmektedir. Bu elektrotlar hastanın omuriliğine sürekli bir elektrikli uyarılar vermektedir. Bu uyarılar elektrikli uyarılar sayesinde vücudun alt kısmına gelen ağrılı uyarıların beyine ulaşmanı engellemektedir. Bizim ağrı pratiğinde yılda 15 hastaya uyguladığımız üst düzey bir yöntemdir. Ağrı pili yönteminde bu tedavideki en avantajlı şey bir deneme periyodunun olmasıdır. Yani biz ağrı pilini uygun gördüğümüz hastalarda öncelikle bir deneme periyodu yapıyoruz. Bunlar pahalı malzemeler. Devletimize 150 bin lira maliyeti olan bir yöntemdir. Bu yüzden hastaları çok iyi seçmemiz gerekiyor. Önce hastaya deneme pilini takıyoruz. 1-2 hafta hasta bu deneme pilleri ile hayatını sürdürüyor. 1-2 hafta sonra hasta ağrılarının azaldığını belirtirse o zaman kalıcı pil takıyoruz" dedi.



"Deneme yaptığımız 5 hastanın 4’ü ile kalıcı pile geçiyoruz"


Boyun seviyesinin altında olan her ağrıda kullanabildiklerini söyleyen Dr. Mustafa Kurçaloğlu, "Eskiden bu pillerin 4-5 sene ömrü vardı. Son çıkan teknikler ile cep telefonu şarj eder gibi hastalar kalıcı pillerini şarj edebiliyorlar. Bu sayede 10-15 sene bu pillerin ömürleri sürebiliyor. 5-10 sene sonra pilde bir sıkıntı olursa küçük bir ameliyatla sadece pil yerini revize ederek tedaviye devam ediyoruz. Ağrı pili için gelen hastalarımızın yarısı bel fıtığı rahatsızlığı çekenlerden oluyor. Bel fıtığı nedeniyle birkaç sefer ameliyat olmuş ama ameliyat sonrası ağrıları hala devam eden hastalar bizlere başvuruyor. Bunun yanı sıra trafik kazası gibi kazalar geçirmiş, kemiklerinde kırıklar olmuş hastalara da uygulamaktayız. Kanser ağrılarında kullanılmamaktadır. Çünkü hastanın sonrasında normal tanı ve tedavi sürecini etkileyebildiği için kanser ağrılarında kullanmıyoruz. Ancak boyun seviyesinin altında olan neredeyse her ağrıda kullanabiliyoruz. Hiç ummadığımız hastalarda dahi güzel sonuçlar alabiliyoruz" diye konuştu.



Hasta memnuniyetleri


Yıllarca bel ağrısı çekmiş ve 3 kez ameliyat olmasına rağmen ağrısına çare bulamayan 54 yaşındaki Tülay Bakırcı, "Yıllardır çok ağrı çekiyordum. Son zamanlarda geceleri uyuyamıyordum. Sürekli kramp giriyordu. Merdivenleri çıkamıyordum. En son buraya geldim ve sağ olsun Doktor Mustafa Bey pil taktı ve beni kurtardı. Ağrılarım yüzde 80’in üzerinde azaldı çok memnunum. Devamlı ağrı çekenlere tavsiye ediyorum. 3 ameliyat oldum ve yıllarca ağrı çektim. Her ameliyattan sonra bir öncekinden daha kötü oldum. Son ameliyatımdan sonra merdivenleri çıkamıyordum, geceleri uyuyamıyordum. Şimdi Allah’a şükür hepsinden kurtuldum. Şimdi biraz ağrı olduğunda cep telefonu büyüklüğündeki cihazımla ağrılarımı giderecek şekilde ayarlayabiliyorum" şeklinde konuştu.



"3 buçuk sene çare bulamadık"


60 yaşındaki Musa Topçu ise "5 sene önce düştüm ve omzum kırıldı. Hastanede ameliyat oldum ama çare bulamadılar. Buraya yönlendirdiler ve pil taktırıp rahatladım. Tam 3,5 senedir çare bulamamıştık ve pil takıldıktan sonra rahatladım. Sırt üstü yatamıyordum, o kadar kötüydüm. Tüm tedavileri denedik bir fayda etmedi ve en son Mustafa Bey ‘pil takacağız’ dedi. Allah razı olsun şimdi rahatım. Bana taktıkları gibi kullanıyorum ve haftada 1 kez şarj ediyorum" ifadelerini kullandı.


OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Algoloji Bölümü ağrı pili yöntemini uygulayarak tedaviye devam ediyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük KBÜ’den kaya mezarları ve arkeolojik alanlara saha gezisi Karabük Üniversitesi tarafından düzenlenen "Tarihte Safranbolu Sempozyumu" kapsamında gerçekleştirilen saha gezisinde, Safranbolu ve çevresindeki kaya mezarları ile arkeolojik alanlar bilimsel anlatımlar eşliğinde yerinde incelendi. Karabük Üniversitesi, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Safranbolu Belediyesi, Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı, Safranbolu Kent Konseyi ve Turizm ve Gastronomi Bilimleri Araştırmaları Komisyonu (TGBA) paydaşlığında düzenlenen sempozyum kapsamında gerçekleştirilen saha gezisi, akademik bilginin sahaya taşınmasını amaçladı. KBÜ Bilim İletişim Ofisi koordinasyonunda düzenlenen programda katılımcılar, Üçbölük Köyü-Hacılarobası Kaya Mezarları güzergâhında bulunan Soğanlı Çayı Vadisi’ndeki arkeolojik alanları ziyaret ederek bölgenin tarihsel ve kültürel mirasını yerinde görme imkânı elde etti. Gezi sırasında KBÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım tarafından yapılan bilimsel anlatımlarla Çerçen-Üçbölük Asarkale (Azizler Tepesi), Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi, Hacılarobası Sallar Nekropol Alanı ile halk arasında "Kral Mezarı" olarak bilinen Gerdek Boğazı Kaya Mezarı incelendi. Program kapsamında, Safranbolu çevresinin Antik Dönem’de Paphlagonia olarak adlandırılan bölge içerisinde yer aldığına dikkat çekilerek, son yıllarda bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları hakkında katılımcılara bilgi verildi. Kaya mezarlarının plan, cephe ve tavan süslemeleri üzerinden bölgenin mimari çeşitliliğini yansıttığı vurgulandı. Safranbolu Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Nuray Türker, sempozyumun Safranbolu odaklı olarak uzun yıllar sonra yeniden düzenlenmesinin önemine dikkat çekti. Türker, sempozyum tarihinin Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edilişinin 31. yılına denk gelmesinin de ayrıca anlam taşıdığını ifade etti. Afyon Kocatepe Üniversitesinden Prof. Dr. Sadık Sarısaman, sempozyumda sunulan bildirilerin Safranbolu tarihinin daha iyi anlaşılmasına ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacağını belirterek organizasyonda emeği geçen kurumlara teşekkür etti. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Hüseyin Çeken ise sempozyumun Safranbolu’nun kültürel ve turistik değerlerinin sürdürülebilirlik anlayışıyla ele alınmasına önemli katkılar sunduğunu belirtti. Çeken, bölgenin yalnızca tarihi değil, doğal yapısıyla da bütüncül bir turizm potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. İki gün süren sempozyumun ardından düzenlenen saha programında katılımcılar, kısa yürüyüşlerle kaya mezarları ve nekropol alanlarını gözlemleyerek detaylı bilgi aldı. Programın, Safranbolu ve çevresindeki arkeolojik mirasın bilimsel yöntemlerle tanıtılmasına katkı sağladığı ifade edildi.
Sivas Ayakkabı tamircilerinde kış yoğunluğu başladı Kış aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar, botlarının taban ve açılma tamirleri için ayakkabı ustalarına yöneldi. Sivas’ta 40 yılı aşkındır mesleğini icra eden Gökhan Uygur, artan talepleri yetiştirmek için gece yarısına kadar çalıştığını söyledi. Kış aylarının gelmesiyle birlikte ayakkabı tamircilerinde yoğun mesai başladı. Vatandaşlar, botlarını tamir ettirmek için ayakkabı tamircilerine başvurdu. Yeni bot almak yerine elindeki botları tadilatla bir yıl daha kullanmak isteyen vatandaşlar, özellikle taban değişimi, dikiş sökükleri ve yan açma gibi tamiratlar için ayakkabı ustalarının kapısını çalıyor. Sivas’ta 40 yılı aşkın süredir ayakkabı tamirciliği yapan Gökhan Uygur, artan talepler nedeniyle mesaisini gece saatlerine kadar sürdürüyor. Sabah saatlerinde iş başı yapan Uygur, gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalışarak tamiratları yetiştirmeye çalışıyor. Uygur; vatandaşların mümkün olduğunca deri ayakkabı kullanmaları gerektiğini söyleyerek, "İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler" diye konuştu. "Yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum" Bot tamiri yaparak günü bitirdiklerini söyleyen Gökhan Uygur, "Halkımız artık botları kar ve yağmur yağmadan tadilatını yaptırmaya başladılar. Biraz yoğunluk var ve gündüzler de yetmiyor artık geceleri de 11-12’ ye kadar çalışıyoruz. İnsanların ayak sağlığı için kendimizden bir şeyler feda ediyorum. Şuan genellikle yanda sökükler, alt açma dikişi, özellikle de taban değiştirme gibi tadilatlar yapıyorum. Vatandaşlar, ufak ücretlerle 1 sene daha kullanabilir miyim derdinde. O yüzden mecburen tamirini yapıp insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Hem sipariş hem tamirat günümüz böyle geçiyor. Kış mesaisi başladı dedik. İnsanların ayak sağlığı için botlarının tamiratını yapıp, insanların ayağı sıcakta kalsın diye yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum. Bu işin dördüncü göbeği benim ve atadan gelme bir iş yapıyorum. 4’üncü kuşağın vermiş olduğu mutluluğu da yaşıyoruz. Halkımıza mümkün olduğunca deri ayakkabı almalarını öneriyorum. İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler. Şuan malzeme var ama kalite yok" dedi.
Gaziantep Diyet Uzmanı Demirci’den gıda zehirlenmeleri uyarısı SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Demirci, gıda zehirlenmelerinin toplum sağlığını tehdit eden, önlenebilir ancak ihmal edildiğinde ciddi sonuçlar doğurabilen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda zehirlenmesi bakteri, virüs, parazit veya toksin içeren besinlerin tüketilmesi sonucu gelişen ve genellikle sindirim sistemini etkileyen klinik bir tablodur" dedi. Gıda zehirlenmesi belirtilerinin hafif olabileceği gibi, bazı durumlarda tıbbi müdahale gerektirecek düzeyde olabileceğine ve risk gruplarında belirtilerin daha hızlı ortaya çıkarak şiddetli seyredebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Demirci en sık rastlanan belirtileri söyleyerek, "Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı - kramp, halsizlik ve baş dönmesi, ateş, iştahsızlık, dehidratasyon belirtileri (ağız kuruluğu, susuzluk hissi)" ifadelerini kullandı. Uzm. Dr. Demirci, gıda zehirlenmelerinin ortaya çıkmasında en sık karşılaşılan nedenleri özetleyerek, "Yeterli ısıda pişirilmemiş et, tavuk ve yumurta ürünleri. Soğuk zinciri bozulmuş veya uygun şartlarda saklanmamış süt ve süt ürünleri. Yeterince temizlenmemiş sebze ve meyveler. Hijyen kurallarına uyulmadan hazırlanan veya servis edilen besinler. Pişmiş yemeklerin uzun süre oda sıcaklığında bekletilmesi" dedi. Bu faktörlerin, mikroorganizmaların çoğalmasına ve besinlerin tüketim açısından riskli hale gelmesine neden olabileceğini kaydeden Uzm. Diyetisyen Demirci, "Özellikle çocuklar, yaşlı bireyler, hamileler ve kronik hastalığı bulunan kişiler gıda kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha hassastırlar. Sağlıklı beslenmenin temelini oluşturan gıda güvenliği yalnızca üretim ve dağıtım süreçleriyle sınırlı olmayıp, ev ortamındaki mutfak uygulamaları da belirleyici rol oynamaktadır" şeklinde konuştu. Gıda güvenliğini sağlamak için temel önlemler "Evde uygulayabilecek basit ancak etkili önlemlerle gıda zehirlenmeleri büyük ölçüde önlenebilir" diyen Uzm. Diyetisyen Demirci, bu önlemlerle ilgili, "El hijyeni sağlanmalıdır. Yemek hazırlığı öncesinde ve sonrasında, çiğ gıdalarla temasın ardından en az 20 saniye eller sabun ve su ile yıkanmalıdır. Çiğ ve pişmiş besinler ayrılmalıdır. Çiğ et, balık ve tavuk ürünleri diğer gıdalarla temas etmeyecek şekilde muhafaza edilmeli, mümkünse ayrı kesme tahtaları ve ekipmanlar kullanılmalıdır. Yeterli pişirme uygulanmalıdır. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerde iç sıcaklığın güvenli düzeye ulaşması sağlanmalıdır. Uygun saklama şartları sağlanmalıdır. Pişmiş yemekler oda sıcaklığında en fazla 2 saat bekletilmeli, uygun kaplarda buzdolabında saklanmalıdır. Sebze ve meyve temizliği ihmal edilmemelidir. Akan suda bol suyla yıkanmalı, gerek görüldüğünde uygun dezenfeksiyon yöntemleri kullanılmalıdır" ifadelerine yer verdi. Gıda zehirlenmelerinin büyük bir bölümünün doğru hijyen uygulamaları, uygun pişirme teknikleri ve doğru saklama şartları ile önlenebileceğini hatırlatan Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda güvenliği bilincinin kazandırılması, bireysel sağlığın korunmasının yanı sıra toplum sağlığının sürdürülebilirliği açısından da temel bir gerekliliktir" diye konuştu.
Karabük Sosyalfest hazırlıkları hızlandırıldı Karabük Üniversitesi (KBÜ) ile İstanbul Üniversitesi iş birliğinde 10-11 Mayıs 2026 tarihlerinde düzenlenecek Sosyalfest 2026’ya yönelik hazırlıklar hız kazandı. Organizasyon sürecinin mevcut durumu ve yeni yol haritası, KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık başkanlığında gerçekleştirilen değerlendirme toplantısında ele alındı. Karabük Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan toplantıda, daha önce planlanan çalışmaların geldiği aşama gözden geçirilirken, önümüzdeki süreçte hayata geçirilecek yeni faaliyetler değerlendirildi. Toplantının önemli gündem maddelerinden birini, İstanbul Üniversitesi ortaklığında gerçekleştirilecek organizasyonun İstanbul ayağı oluşturdu. Hazırlık süreci kapsamında yarışma başvuru süreçleri, duyuru ve tanıtım faaliyetleri, illerde görev alacak temsilciler ile organizasyonel detaylar toplantıda kapsamlı şekilde ele alındı. Toplantıda konuşan KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, Sosyalfest’in sosyal inovasyonu merkeze alan ulusal ve uluslararası bir organizasyon olarak planlandığını belirtti. Üniversite bünyesinde bu alanda güçlü bir ekosistem oluşturduklarını ifade eden Kırışık, Sosyalfest sonrasında Kamu Politikaları Araştırma ve Geliştirme Merkezi (KAPGEM) ile kamu politikalarına yönelik somut çıktılar elde edildiğini söyledi. Yeni kurulan Sosyal İnovasyon Merkezi ile bu süreci daha ileri taşımayı hedeflediklerini vurgulayan Kırışık, merkezin sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, özel sektör ve kamu kurumlarıyla ortak projeler geliştireceğini belirtti. Prof. Dr. Kırışık, Sosyal İnovasyon Merkezi’nin Sosyalfest 2026’da aktif bir rol üstleneceğini kaydetti.