GÜNDEM - 14 Şubat 2024 Çarşamba 16:54

B sınıfı ehliyet ile 125 cc ve altı motosiklet kullanma şartları

A
A
A
B sınıfı ehliyet ile 125 cc ve altı motosiklet kullanma şartları

Karadeniz Sürücü Kursları Dernek Başkanı Hasan Guda, B sınıfı otomobil ehliyeti bulunan herkesin motosiklet süremeyeceğine dikkat çekerek, önemli uyarılarda bulundu.


B sınıfı ehliyet olarak adlandırılan otomobil ehliyetiyle 125 cc’ye kadar motor hacmine sahip motosikletleri kullanabilmenin önünü açan düzenleme, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu düzenleme ile B ve üzeri sınıf sürücü belgesi olanlar harç ödemeden veya sürücü belgelerini değiştirmeden A1 sınıfı olarak adlandırılan 125 cc’ye kadar motor hacmine sahip motosikletleri kullanabilecek. Başkan Hasan Guda, ’her B sınıfı ehliyet sahibinin motosiklet sürebileceği’ düşüncesinin doğru olmadığını ifade ederek, tamamlanması gereken eksikleri sıraladı.



“B sınıfı ehliyeti olanlar da sürücü kursuna gelip kayıt olmak zorunda”


Otomobil ehliyeti bulunanların da motosiklet kursuna para yatırıp kayıt olması gerektiğini ifade eden Hasan Guda, “B sınıfı ehliyeti olanların 125 cc’ye kadar motosiklet sürmesini kapsayan yönetmelik henüz yayınlanmadı. Yönetmelikte en az 2 yıllık B sınıfı ehliyeti olmak şartının yer alacağını biliyoruz. Ayrıca geriye dönük 5 yıl içerisinde 2918 sayılı Kanun’a istinaden daha önce sürücü belgesi geçici veya daimi olarak geri alınmamış olacak. Bu kriterleri tamamlayan motosiklet sürücüsü adayları, sürücü kurslarına gelerek ’A1’ sınıfı ehliyet kursuna kayıt olacaklar. Kursta direksiyon eğitimi aldıktan sonra bu A1 sertifikasını ehliyete işletmeden motosiklet kullanabilecekler” dedi.



“Otomobil sınıfı ehliyeti olanlar 2 bin 250 TL maliye harcı ödemeyecek”


B sınıfı ehliyeti olanların yeni düzenleme ile elde ettikleri avantajı da aktaran Guda, “Otomobil sürücü ehliyetine sahip bir kişi 125 cc motosiklet kullanmak için gerekli olan ekipman, teçhizat, bel kemeri gibi özellikleri bilemez. O nedenle sürücü kurslarına kayıt olmak zorundalar. B sınıfı ehliyeti olanların yeni kanun düzenlemesi ile en büyük avantajı 2 bin 250 TL’dir. Hiç ehliyeti olmayan biri, ehliyeti işletmek için 2 bin 250 TL maliyeye ödeme yapıyor. B sınıfı ehliyeti olanlar ise bu 2 bin 250 TL’yi ödemeden, yani A1 sertifikalarını işletmeden motosiklet kullanabilecekler. Şu anda motosiklet için sürücü kursu bedeli 6 bin TL. Hiç ehliyeti olmayanlar ilave olarak 2 bin 250 TL’de maliyeye harç ödüyorlar” diye konuştu.



B sınıfı ehliyet ile 125 cc ve altı motosiklet kullanma şartları

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."