KÜLTÜR SANAT - 21 Temmuz 2022 Perşembe 15:47

27 ülkeden çocukların çizdiği ‘göç’ konulu 100 eser bu sergide

A
A
A
27 ülkeden çocukların çizdiği ‘göç’ konulu 100 eser bu sergide

Samsun’un Atakum ilçesinde açılan ‘göç’ konulu ‘Uluslararası Çocuk Karikatürcüleri Sergisi’nde 27 ülkeden çocukların çizdiği 100’e yakın eser yer aldı.

Samsun’un Atakum ilçesinde açılan ‘göç’ konulu ‘Uluslararası Çocuk Karikatürcüleri Sergisi’nde 27 ülkeden çocukların çizdiği 100’e yakın eser yer aldı.


Atakum Belediyesi ile Doğanın Çocukları Akademisi (DOÇAK) iş birliği ile Uluslararası Çocuk Karikatürcüleri Sergisi düzenlendi. Atakum Belediyesi Hasan Ali Yücel Gençlik, Bilim ve Sanat Merkezi’nde açılan sergide 27 ülkeden çocuğun çizdiği 100’e yakın eser sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Göç konulu sergide çocuklar savaşı, savaşın çocuklar üzerinde etkilerini ve göçü kendi dünyalarından çarpıcı biçimde anlattı. Sergi, 27 Temmuz tarihine kadar Atakum Belediyesi Hasan Ali Yücel Gençlik, Bilim ve Sanat Merkezi’nde ziyaretçilerine açık olacak.



Samsunlulara davet


İlk kez böyle bir sergi ile karşılaştığını ve duygu yüklü olduğunu belirten Atakum Belediye Başkanı Av. Cemil Deveci, “Bu sergide mülteci çocukların içinde yaşadıkları dünyayı yansıtan karikatürleri görüyoruz. Türkiye ve başka ülkelerdeki çocukların yaptığı, bu dünyayı yönetememenin baskısının resmi bu. Tüm Samsunluların ve Samsun’a yolu düşenleri bu sergiyi gelip izlemelerini temenni ediyorum. Gelsinler ve bu dünyanın nasıl yönetildiğini, bu dünyayı yönetenlere çocukların nasıl baktığını, kalemleriyle nasıl seslendiklerini gelip görsünler. Duygu yüklü ve anlam dolu bir sergi, aynı zamanda barış talep ediyor. İnsanlığa ve dünyayı yönettiğini iddia edenlere nota ve mesaj veren bir sergi. Dilerim buna benzer sergileri bir daha açmayız. Çocuklar kendi ülkelerinde, topraklarında anne ve babalarıyla; komşularının çocuklarıyla oynuyor olurlar. Kendi dilini kullanan, komşularının çocuklarıyla aynı okullara gidiyor olurlar. Dilerim mülteci çocukların sorunlarını başka ülkelerde tartışmıyor oluruz. Bunun için de hem ülkede hem de dünyada barışa ihtiyaç var. Komşuluğa ihtiyaç var. Üç yıldır komşuluk hukukundan bahsediyorum. Mahallede, kentte barış oluşturamayacaksak ülkede oluşturamayız. Ülkede oluşturamayacaksak, dünyada oluşturamayız. Nitekim oluşturamıyoruz. Dünya ilan edilmemiş 3. Dünya Savaşı yaşıyor. O nedenle hep komşuluk, dostluk ve dayanışma diyorum” dedi.



27 ülkeden çocuklar katıldı


DOÇAK Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cevat Nisbet, Türkiye ve dünyadaki sığınmacı çocukların durumuna dikkat çekmek amacıyla uluslararası bir yarışma düzenlediklerini ifade ederek, “27 ülkeden başvuru oldu, yapılan elemelerin ardından 100’e yakın eserle bugün bu sergi açıldı. Dünyada şu anda 55 milyona yakın sığınmacı ve göçmen çocuk var. 28 milyona yakını savaşlar nedeniyle istem dışında topraklarını terk eden çocuklar. Geçen yıl yapılan bir çalışmada 28 ülkedeki sığınmacı çocukların 300 bine yakını kimliksiz ve ebeveynsiz o ülkelere iltica etmişlerdir. Samsun’da 8 bine yakın göçmen ve sığınmacı çocuk yaşıyor. Toplumsal barışı sağlamak için ikinci bir proje de çalışacağız. Hem sığınmacı hem de ev sahibi çocukların daha mutlu bir toplumda yaşamasını hedefliyoruz” diye konuştu.



“Çocuk bakış açısıyla bir ilk”


DOÇAK üyesi, karikatürist Erhan Yaşar Babalık ise Doğanın Çocukları Akademisi’nde yer alan karikatür atölyesinde çocuklara farklı bakış açısıyla bakma alışkanlığı kazandırmaya çalıştıklarını belirterek, “Bu sergi dünyanın en önemli sorunlarından birisi olan göç ve mülteci sorununu ele alıyor. Bu konuda farklı çalışmalar yapıldı ama çocuk göçmenlerle ilgili olaylara çocukların bakış açısıyla ilk defa hayata geçti. Çocukların çocuk göçmenlerle alakalı neler düşündüğünü burada görme şansımız var. O bakımdan çok önemli” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."