EĞİTİM - 07 Nisan 2025 Pazartesi 16:01

Muş’ta ara tatilin ardından ders zili yeniden çaldı

A
A
A
Muş’ta ara tatilin ardından ders zili yeniden çaldı

2025 eğitim öğretim yılının ikinci dönem ara tatilinin sona ermesiyle birlikte öğrenciler yeniden ders başı yaptı.


Muş’ta ikinci ara tatilin sona ermesiyle birlikte öğrenciler yeniden ders başı yaptı. Süleyman Şah İlkokulunda Muş Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen programla eğitim öğretim süreci kaldığı yerden devam etti. Kent genelinde bulunan 697 okulda 6 bin 663 öğretmen ve 104 bin 641 öğrenci, ders başı yapmanın heyecanını yaşadı. Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından öğrenciler sınıflarına geçerek yeni dönemin ilk dersine girdi.


Sınıf öğretmenleri, öğrencilerin geçmiş Ramazan Bayramı’nı kutlayarak onlara şeker ikramında bulundu. Öğrenciler ise hem arkadaşlarına hem de öğretmenlerine kavuşmanın mutluluğunu yaşadı.


Programa katılan Muş İl Milli Eğitim Müdürü Enver Kıvanç, ikinci dönemin 3 Şubat’ta başladığını hatırlatarak, ara tatilin Ramazan Bayramı’yla örtüştüğünü ve bu sürecin öğrenciler açısından aynı zamanda bir fırsata dönüştüğünü ifade etti. Kıvanç, "2024-2025 eğitim öğretim yılının ikinci dönemine 3 Şubat’ta başlamış bulunmaktayız. Bu dönemi, malumunuz olduğu üzere 30 Mart tarihine denk gelen Ramazan Bayramı ile örtüşen ara tatilimizle birlikte sürdürdük. Ara tatilimizin Ramazan Bayramı ile örtüşmesi, bizler için aynı zamanda bir fırsat oldu. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığımızın liderliğinde hayata geçirilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında çocuklarımıza kazandırmak istediğimiz değerleri, bu tatil sürecinde hem öğrenmiş hem de yaşamış oldular. Bugün itibariyle ilimiz genelindeki 697 okulumuzda, 104 bin 641 öğrencimiz, 6 bin 663 öğretmenimizle yeniden bir araya gelerek eğitim öğretim faaliyetlerine kaldığımız yerden devam etmektedir. Temennimiz; bu ara tatil sonrası sürecin kazasız, belasız, etkin, verimli ve kaliteli bir şekilde geçmesidir. Bakanımızın liderliğinde geliştirilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ışığında, çocuklarımızı daha yetkin, daha erdemli bireyler olarak yetiştirmek için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. İnşallah, bu model doğrultusunda çocuklarımızı geleceğe en iyi şekilde hazırlayacak, onları hem akademik hem de ahlaki yönden donanımlı bireyler olarak topluma kazandıracağız. Yeni dönemin tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize hayırlı olmasını diliyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum" dedi.


Programa, Muş Milli Eğitim Şube Müdürü Nedim Öner ve veliler katıldı.



Muş’ta ara tatilin ardından ders zili yeniden çaldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."