GENEL - 22 Nisan 2015 Çarşamba 13:29

Muş'ta Kamulaştırma Protestosu

A
A
A
Muş'ta Kamulaştırma Protestosu

Muş’un Varto ilçesinde yapımı devam Alparslan 2 Baraj suyu altında kalacak arazilerinin bedelini alamadıklarını savunan köylüler firmayı ve yetkilileri protesto etti.
Baraj suyu altında kalacak olan 5 köyden minibüslerle il merkezine gelen köylüler, Hürriyet Mahallesi’nde Enerji-SA’ya ait iş yerinin önünde toplandılar. Burada grup adına bir konuşma yapan Recep Arıkan isimli vatandaş, kamulaştırma birim fiyatlarının çok düşük tutulduğunu iddia ederek, halen ödemelerinin yapılmadığını söyledi. Bununla ilgili yetkilerin şimdiden önlem alması gerektiğini ifade eden Recep Arıkan, "Mağduriyetimizin, basın aracılığıyla, meclis kamuoyuna taşınmasını istiyoruz. Yoksa, ileride çıkacak sorunlardan, hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan ve valimiz sorumlu olacaktır. Çünkü bu saatten sonra hiç kimse bize engel olamayacaktır. Bizler psikolojisi bozulmuş ve ucuza satılmaya kalkışılmış bir halk olarak burada bulunmaktayız. Biz halk olarak bugüne kadar baraj yapımında Enerji-SA’ya hiçbir sıkıntı ve mağduriyet yaşatmadık. Ama şu bir gerçektir ki, hem Enerji-SA yetkilileri tarafından hem hükümet yetkilileri tarafından, hem bilir kişiler tarafından, hem komisyon tarafından kandırılıyoruz. Hiç kimse bizi kale almıyor" dedi.
Barajın 2 yıl içerisinde su tutmaya başlayacağını vurgulayan Arıkan, şöyle konuştu:
"Mağduriyetimizi defalarca dile getirmemize rağmen, muhatap bulamadık. Türkiye’deki bu sistem, zengini zengin yapan bir sistemdir. Halkını sömüren, fakiri daha çok fakir yapan bir sistemdir. 2017’de bitip faaliyete girecek barajlarla ilgili halkın parası halen ödenmemiş ve gittikçe ileri bir tarihe atılmaktadır. 2 seneden az bir zamanda bitecek olan baraj suyunu tutup sandalların üzerinde mi bize ödemelerini yapacaklar? Bu insanlar kendilerin şimdiden barınabilecek bir yer bulmazlarsa sular tutulduktan sonra verilecek para neye yarar. Bu insanlar bir ömür yaşam mücadelesini vermek için kendilerine şimdiden yer yurt temin etmekteler. Bir halkı, 11 köyü yok edip hiçe saymak bu kadar kolay olmamalıdır. Barajın altına girecek köy halkı olarak canımızı ortaya koyarak her türlü bedeli vermeye hazırız."
Türkiye’nin diğer bölgelerinde birim fiyatlarıyla kendilerine verilen birim fiyatları arasında büyük fark olduğunu dile getiren Arıkan, "Türkiye’nin birçok yerinde barajlar yapılmaktadır. Verilen birim fiyatlarının emsal gösterilmesini istiyoruz. Buradaki birim fiyatlar verilirken, neden bize düşük fiyat veriliyor. Bizim suçumuz Kürt olmak mı? Bizim suçumuz Kürt coğrafyasında yaşamak mıdır? Bu halkın ucuza verilecek bir karış toprağı yoktur. Toprağımız, bizim için namustur. Türkiye’de baraj için verilen birim fiyat dönümüne 60 bin TL, 50 bin TL civarındadır. 100 metrekare olan bir eve verilen birim fiyatla bize verilen birim fiyat arasında dağlar kadar fark var. Bu topraklar Güney Afrika toprakları değildir. Bizler bu işin peşini bırakmayacağız. Gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracağız. Bu halkı muhatap almayıp, topraklarımız ucuza kapatmaya çalışırlarsa büyük sorunlar doğar. Yetkilileri bir an önce görevlerini yapmaya davet ediyoruz. Aksi takdirde hiçbir Enerji-SA çalışanı Muş’ta kalmayacaktır" şeklinde konuştu.
Yapılan basın açıklamasının ardından her köyde 2 temsilci, Vali Vekili Ercan Öter’le görüşmek üzere Hükümet Konağı’na geçerken, diğer vatandaşlar da olaysız bir şekilde dağıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muş Muş’ta teknoloji bağımlılığına karşı çalıştay yapıldı İçişleri Bakanlığı, Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğünce desteklenen ve Muş Kültür Sanat ve Doğa Derneği tarafından yürütülen "Teknoloji Bağımlılığına Karşı Yöresel Çocuk Oyunları" projesi kapsamında Muş’ta bir çalıştay düzenlendi. 1071 Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen program, saygı duruşunda bulunulması ve akabinde İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Slayt gösterimi ve Dernek Başkanı Ufuk Bayrak’ın açılış konuşmasının ardından akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve muhtarların katılımıyla dört saat süren sunum ve panel bölümü gerçekleştirildi. Projenin Ekim 2024’ten bu yana otuzdan fazla etkinlikle sürdürüldüğünü belirten Dernek Başkanı Ufuk Bayrak, çalıştayın ilk oturumunun 1071 Kongre ve Kültür Merkezi’nde üniversite öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirildiğini ifade etti. Bayrak, "Çalıştay süresince elde edilecek veriler, bilimsel raporlar halinde hazırlanarak kamuoyu ve ilgili kurumlarla paylaşılacak. Hazırlanacak raporların, teknoloji bağımlılığıyla mücadelede alınacak tedbirler ve yapılması gereken çalışmalar için kaynak niteliği taşımasını hedefledik. ‘Bağımlı Olma, Özgür Ol’ sloganıyla düzenlediğimiz çalıştay da öğrenciler balon uçurarak bağımlılığa dikkat çekti" dedi. Etkinlik, soru-cevap sonrası çekilen toplu fotoğraf sona erdi.
İstanbul İmamoğlu’nun ekibindeki kişi bavulla görüşmeye geldi, kameraları bantladılar İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk ve terör soruşturması sürerken, Ekrem İmamoğlu’nun ekibinde yer aldığı öne sürülen kişinin, İstanbul’daki Adnan Çebi’ye ait otelde yapılacak kritik görüşme öncesi bavulla giriş yaptığına ilişkin güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı. Edinilen bilgiye göre, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çok yönlü devam ederken, İBB Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında olduğu zanlılar hakkında "suç örgütü yöneticisi olmak", "suç örgütüne üye olmak", "irtikap", "rüşvet", "nitelikli dolandırıcılık", "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek" ve "ihaleye fesat karıştırmak" da dahil birçok suçtan yürütülen yolsuzluk soruşturmasında yeni deliller ortaya çıktı. Söz konusu soruşturma dosyasına giren yeni deliller ve görüntülerde, İstanbul’un Sarıyer ilçesinde faaliyet gösteren bir otelde 12 Ekim 2024’te saat 08.48’de elinde bavulla bir kişinin geldiği, İmamoğlu’nun şüpheliler Tuncay Yılmaz, Ertan Yıldız, Adem Soytekin, Hüseyin Köksal ve Fatih Keleş ile buluşup görüşmesinden yaklaşık 50 dakika önce ekibindeki kişilerin geldiği görülüyor. Söz konusu görüşmenin yapılacağı salonu gören kameraların ekiptekiler tarafından 09.14’te siyah bantla kapatıldığı ve görüntü alınmasını engellediği saptanan görüntülerde, Ekrem İmamoğlu’nun saat 10.04’te geldiği anlar yer alıyor. Yeni görüntüler ortaya çıktı Kritik görüşme öncesi 12 Ekim 2024’te saat 08.48’de siyah aracın otelin girişine geldiği ardından bir kişinin araçtan indiği görülüyor. Şahsın, bir süre sonra kadraja bavulla giren ve Ekrem İmamoğlu’nun koruması olduğu öne sürülen kişiyle selamlaşarak otele giriş yaptığı görüntüye yansıyor. Öte yandan içerde güvenlik kameraların bantlanması ve otel dışında valizle geliş görüntülerinin aynı tarihe ait olduğu öğrenildi.
İstanbul Yenidoğan Çetesi davasının 4. duruşmasına devam edildi İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticileri ve üyelerinin yargılandığı davanın 4. duruşmanın görülmesine devam edildi. Duruşmada savunma yapan sanık Fırat Sarı, "Ben 15-20 bin arası yoğun bakım hastasına baktım. Benim ölüm oranım yüzde 1 civarı. Kimse bunları görmüyor" dedi. İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi’nin yöneticisi ve üyesi 58 sanığın yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 4. duruşmanın 4’üncü gününde, suç örgütü lideri Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, sanıkların tutukluluk halinin devamını ve eksik hususların giderilmesini talep etti. "Savcıya karşı tutumum çok yanlıştı kabul ediyorum" Savcıyı makamında tehdit eden tutuklu sanık Mustafa Kemal Zengin, "Burada bulunan kimseyi tanımıyorum. Savcıya karşı tutumum çok yanlıştı kabul ediyorum. Beraatımı talep ediyorum" diye konuştu Tutuklu sanık Hakan Doğukan Taşçı ise savunmasında, "İhmali davranışla kasten öldürmeden yargılanıyorum. Ben sanki şırıngadan zehir çekmişim gibi. Ben çocuğa ilaç tedavisi uyguladım. Ben en başından beri ne biliyorsam her şeyi anlattım. Birkaç tane ilaç aldım dışarda sattım evet. Fırat Sarı’ya karşı benim ettiğim küfür mesajlarımda duruyor. Bildiğim her şeyi anlattım. 1 yıldır ben neden hala tutukluyum? Bazen keşke söylemese miydim her şeyi diyorum. Tahliyemi talep ediyorum" dedi. Duruşmada sanık yakınları arasında tartışma Öte yandan tutuklu sanık Tuğçe Toptemel savunma yaptığı sırada seyirciler arasında tartışma yaşandı. Toptemel’in yakını ile sanık Hakan Doğukan Taşçı’nın yakını olduğu öne sürülen kişiler arasında yaşanan küfürlü ve sözlü tartışmanın ardından taraflar polis eşliğinde salondan çıkarıldı. Örgüt lideri Sarı "15-20 bin arası yoğun bakım hastasına baktım ölüm oranım yüzde 1 civarı" Örgüt lideri Fırat Sarı ise savunmasında, "Ben başından beri ne söylediysem arkasındayım. Sosyo ekonomik imkanları yetersiz kişilerin doğumlarını yapıyorduk, sevklerini yapıyorduk. Buradaki arkadaşlarım başarılı birer sağlık çalışanı. Sayelerinde birçok bebek kurtuldu, her ne kadar bebek katili olmakla suçlansalar da. Bütün bu iddianame, bütün bu klasörlerin temeli 4-5 tane gazetede geçen şeyler. Tıp yüksek bir bilim. İnsanlar anlar mı anlamaz. Ama kendine göre yorumlar. İnsanlar hemen etiketi yapıştırıyor. Ben 15-20 bin arası yoğun bakım hastasına baktım. Benim ölüm oranım yüzde 1 civarı. Kimse bunları görmüyor. Ben Mustafa Kemal Zengin’i tanımıyorum. Savcıya neden gittiğini bilmiyorum ve anlamak istemiyorum" şeklinde konuştu. "Herkes bu dosya hakkında her istediğini konuştuğu için algı oluştu" Sanık Sarı savunmasının devamında, "Medya her şeyi iddia ederse ne olur? Bu baskıya doktor arkadaşım İlker Gönen dayanamadı intihar etti. Medyanın, kamuoyunun arzusu var bu dosyaya karşı. Herkes bu dosya hakkında her istediğini konuştuğu için korkunç bir algı oluştu. Pasif ötenazi derseniz trajedi başlar. Bu yüzden bu mahkemenin ara karar gibi bir şey verip medyayı durdurması gerekiyor. Kasıtlı yanlış yönlendirilmiş bir algı var. 2024’ten sonra bize yapılan operasyondan sonra Türkiye’de bebek ölümleri arttı. Bu iş sevgi olmadan yapılacak bir iş değil. Tapelerin incelenmesi lazım. Bizim de emin olmamız lazım tapelerin doğruluğundan. Tıbbı terminoloji alan bir çevirmen yoksa bu bir sorun. Tapeler oluşturulurken bize yarar şeyler tape kayıtlarına yansımamış. Bu kayıtların bize verilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı. Duruşma sanık avukatlarının savunmaları ile devam edilmek üzere 28 Nisan saat 10.00’a ertelendi.