ÇEVRE - 05 Aralık 2024 Perşembe 01:47

Saylak: “Toprağı korumak, vatanı korumaktır”

A
A
A
Saylak: “Toprağı korumak, vatanı korumaktır”

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) kararıyla gündeme gelen 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, "Gıda arzının temeli tarım, tarımın temel kaynağı ise topraktır. Biz topraklarımızı, vatanı korur gibi korumak için çalışıyoruz" dedi.


Saylak, toprağın sonsuz yaşam kaynağı olduğunu, toprağı korumanın ‘Vatanı Korumak’ anlamına geldiğini belirtti. Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Küresel iklim değişikliği, çölleşme ve doğal afetlerin tehdit ettiği tarımsal toprak varlığımızı gelecek nesillere koruyarak ve geliştirerek aktarabilmek adına yaptıklarımız, bundan sonra yapacaklarımızın da teminatıdır. Bakanlığımızın öncülüğünde, tarımsal üretim yapılan topraklarımızın verimliliğini, kalitesini artırmak, atıl topraklarımızı üretime kazandırmak ve yaşadığımız kayıpları bertaraf edebilmek adına projelerimizi art arda hayata geçiriyoruz. Toprağın korunması konusunda tüm paydaşlarımızın sorumluluğu olduğunu ve bu konudaki farkındalığı geliştirmek adına dayanışma içinde çalışmamız gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz” diye konuştu.


“Her yıl 75 milyar ton toprak erozyona uğruyor”


Dünya üzerinde her yıl yaklaşık 75 milyar ton toprağın erozyona uğradığını, hızlı yapılaşma, doğal afetler ve iklim değişiklikleri nedeniyle toprak varlığının büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Saylak, "Gıdanın, üretimin, tarımın temelini oluşturan sağlıklı topraklar en önemli doğal kaynaklarımızdan biri, aynı zamanda ekosistemin taşıyıcı gücüdür. O nedenle, üreticilerimizi sürdürülebilir olmayan toprak ve arazi kullanımı, kural dışı hasat, yanlış bitki koruma ürünü kullanımı, anız yakımı gibi uygulamalar konusunda sürekli uyarıyoruz" dedi.


100. yıl toprak analiz laboratuvarı


Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı (YİKOB) işbirliğiyle ‘YİKOB Destekli Toprak Analizi’ projesi hazırlayarak uygulamaya başladıklarını belirten İl Müdürü Barış Saylak, proje kapsamında Muğla’ya bir laboratuvar kazandırdıklarını kaydetti. Cumhuriyetin 100’üncü yılında Menteşe İlçe Müdürlüğü binasında hizmete sunulan 100. Yıl Laboratuvarının, toprak ve sulama suyu faaliyetlerine devam ettiğini ve açıldığı günden bu yana 535 adet toprak ve 2 adet sulama suyu numunesinde analizler yaparak ayrıntılı sonuç raporlarını ilgili kişi ve kurumlarla paylaştığını açıkladı.


Muğla 100. Yıl Toprak Analiz Laboratuvarının son teknolojik alet ve ekipmanlarla çiftçilere, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektöre geniş bir analiz yelpazesi ile hizmet sunduğunu söyleyen Saylak, "Üretimde yüksek verim, kalite ve karlılığı sağlamanın en öncelikli şartı, toprağı iyi tanımaktan geçer. Üreticilerimize her fırsatta hatırlattığımız gibi, doğru zamanda doğru gübre ve ilaç kullanımının ön şartı da toprak analizidir. Bilinçsiz gübreleme, sadece üreticimizin gelir kaybına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda toprağın yapısını da bozarak, toprak ve çevre kirlenmesine yol açar. Bu nedenle, kalite, verim ve sürdürülebilirlik için tüm üreticilerimizi toprak analizi yaptırmaları konusunda uyarmayı görev biliyorum" dedi.


“19 ton zirai ambalaj atığı bertaraf edildi”


Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın işbirliğinde Muğla Valiliği himayesinde Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı, Muğla Vakfı (MUÇEV) ortaklığında birçok kurum ve kuruluşun katkılarıyla doğa dostu bir proje olan, ‘Muğla İli Bitki Koruma Ürünleri ve Gübre Ürünleri Ambalaj Atıklarının Toplanması ve Bertarafı’ projesi ile Haziran 2021 yılından itibaren 19 ton zirai ambalaj atığı toplanarak bertaraf edildiğini elirter Saylak, hedeflerinin temiz su, temiz toprak, temiz çevre. Bu projemizle pestisitlerin su kaynaklarımızı, toprağımızı, çevremizi ve denizlerimizi kirletmesinin önüne geçmek olduğunu belirti.


Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, tüm ülkede ekilebilir tarım arazisi varlığını koruma altın aldığını ve yeni üretim planlaması ile birim topraktan elde edilecek üretim miktarını artırmak amacıyla çalıştığını hatırlatan Saylak, Türkiye’de 2024 yılı itibariyle koruma altına alınan ova sayısının 468’e çıkarıldığını söyledi. Saylak, "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazetede yayımlanan karar ile 19 ilimizde 28 yeni ovayı tarımsal üretim potansiyeli yüksek olduğu için tarımsal sit alanı olarak ilan ettik. Koruma altına aldığımız büyük ova sayısı 468’e, korunan alan miktarı da yaklaşık 9,5 milyon hektara çıktı. Biz, yaşam kaynağımız olan toprağı en değerli hazinemiz olarak görmeye ve korumaya devam edeceğiz. Bu vesileyle 5 Aralık Dünya Toprak Günümüzü bir kez daha kutluyorum" dedi.



Saylak: “Toprağı korumak, vatanı korumaktır”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TBMM Genel Kurulu’nda 2025 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, “Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ticaret ve teknoloji savaşları, uluslararası ticaret kurallarını altüst eden koruma önlemleri ve ek vergiler, tüm dünyadaki üretim maliyetlerini ve dış ticaret süreçlerini doğrudan olumsuz etkilemektedir” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda 2025 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmeleri devam ediyor. AK Parti Genel Başkanvekili ve Bursa Milletvekili Efkan Ala, yaptığı konuşmada 2025 yılı bütçesinin yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı destekleyen ve sosyal refah artışını hedefleyen bir anlayışla hazırlandığına dikkat çekerek, bütçenin sürdürülebilir kalkınmayı ve istikrarlı bir büyümeyi hedeflediğini ifade etti. Ala, “Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasındaki ticaret ve teknoloji savaşları, uluslararası ticaret kurallarını altüst eden koruma önlemleri ve ek vergiler, tüm dünyadaki üretim maliyetlerini ve dış ticaret süreçlerini doğrudan olumsuz etkilemektedir. Teknoloji ve üretim savaşları, başta makine ve otomotiv sektörü olmak üzere sanayi devrimi sürecindeki temel sektörlerdeki ana aktörlerin hayatta kalma mücadelesine sahne olmaktadır. Diğer taraftan, uluslararası ticaretin ana transfer yollarında yaşanan terör ve benzeri krizler bir taraftan üretim maliyetlerini artırırken, diğer taraftan tedarik zincirlerini bozmaktadır. 2020 yılında sert ekonomik daralma yaşayan dünya ekonomisi, jeopolitik gerilimler ve çatışmalar nedeniyle bugüne kadar dalgalı bir seyir izlemiş, 2023 yılında 3,3 oranında bir büyüme kaydedebilmiştir. Son dönemde risk ve belirsizlikler artmakla birlikte 2024 ve 2025 yıllarında küresel ekonominin yıllık yüzde 3,2 oranıyla büyümeye devam etmesi beklenmektedir” dedi. Ala, şöyle konuştu: “Geçtiğimiz bütçe döneminde son bir yılda istihdam güçlü artışını sürdürmüştür, işsizlik oranları önemli düzeyde gerilemiştir. 2023’ün üçüncü çeyreğinde 31 milyon 690 bin kişi olan çalışan sayısını 2024 yılının üçüncü çeyreğinde 33 milyona ulaştırdık. Böylece son bir yılda her şeye rağmen 1 milyon 44 bin ilave istihdam sağladık. İhracatımızı 36 milyar dolar seviyesinden alıp, 262 milyar dolara çıkararak Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık.” Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu üst üste yükselttiğini söyleyen Ala, “Rezervlerdeki artış, risk primindeki düşüş ve Türk lirası mevduatları artışı ekonomi politikalarının doğru yönde ilerlediğinin ve piyasalarda olumlu bir hava oluştuğunun somut göstergeleridir. Bütün bu makroekonomik göstergelerdeki olumlu gelişmeler ülkemize yönelik yatırımcı bakışını da pozitif yönde etkilemektedir. Sadece bir rakamı takdirlerinize arz edeceğim: AK Parti hükümetlerine kadar elimizdeki veriler, 1973’ten 2002’ye kadar Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı 15.1 milyar dolar. AK Parti hükümetleri döneminde, yani iktidara geldiğimiz 2002’den bugüne kadar değerli kardeşlerim, 269.3 milyar dolar yabancı yatırım gelmiş, biz 2007’de 22 milyar dolar dışarıdan yabancı yatırım aldık. Dolayısıyla değerli kardeşlerim, 22 yıldır uyguladığımız politikalar sonuçlarını vermektedir” ifadelerini kullandı. AK Parti Grup Başkanı ve Sivas Milletvekili Abdullah Güler ise, Isparta’da yaşanan helikopter kazasına değinerek, “Bu sabah Isparta’da Kara Havacılık Okulu eğitim uçuşu sırasında düşen askeri helikopterde şehit olan 6 kahraman askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Özellikle üzüntümü bir hususla da aydınlatmak isterim. Kara Havacılık Okulu Komutanı Tuğgeneral İsa Baydilli, Sivas Şarkışlalı bir hemşehrimizdi, kendisiyle de yakın zamanda tanışma imkânımız olmuştu. Hakikaten bu ülkeye dair zihni ve kalbi müthiş olan bir insandı, sevdası ayrıydı; bu ülkenin birliğine, beraberliğine, gelişmesine, kalkınmasına heyecanı çok yüksek bir askerimizdi. Ben bu vesileyle de tekrar kahraman askerimiz Tuğgeneral İsa Baydilli’ye tekrar hassaten bir hemşehrim olarak, yakın bir dostumuz olarak tekrar rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Ayrıca Arhavi-Artvin sınırında heyelan sebebiyle araçları toprak altında kalan 4 genç kardeşimiz var Giresun Bulancaklı. Hasan Turan vekilimizin de yakın akrabaları olur birkaç gencimiz; onlara da ben Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün cenaze merasiminden geldiler; Çankırı-Ankara karayolunda trafik kazasında aileden 5 vatandaşımız Rahmeti Rahman’a kavuştular. Onlara da tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun” şeklinde konuştu. Güler, Batı’nın çözüm üretemediğine işaret ederek, “Batı’nın inşa ettiği düzen artık çözüm üretememektedir, sorunların ana kaynağı hâline gelmiştir. Onlara göre demokrasi yalnızca kendi çıkarlarına hizmet eden bir araçtan ibaret hâle gelmiştir. Bakın, daha birkaç gün önce sözde demokrasi havarisi Avrupa Birliğinin üye ülkelerinden Romanya’da bir seçim oldu değil mi? NATO ve Batı karşıtı bağımsız bir aday sürpriz bir şekilde ilk turda 1’inci olunca Romanya Anayasa Mahkemesi 2’nci tur seçimlerde oy verme işlemi başlamasına rağmen cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk tur sonuçlarını iptal etti. Neden acaba? Demokrasi değil mi? Avrupa Birliği ülkesi değil mi? Peki, başka bir örnek vereyim. ABD Başkanı Biden vergi kaçakçılığı ve sahtecilikten ve diğer bazı suçlardan hüküm giyen oğlunu başkanlık yetkisini kullanarak resmen affetti. Hukukun üstünlüğü değil mi? Endekslerde üst sıralarda. İnsan hakları söylemleri mazlumların kanıyla yazılmış bir tiyatro sahnesine dönüşmüştür. Ekonomik refahları sömürü düzeni üzerine kurulmuştur. Onların ’güçlü’ dediği zayıfı ezendir, onların ’refah’ dediği mazlumları sömürerek kazanılandır ama bizim güç anlayışımız, mazlumun gözyaşını silmek, adaleti hâkim kılmaktır. Biz başkalarının yoksulluğuyla zenginleşmeyi asla kabul etmiyoruz. Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye neyi reva gördüklerini hepimiz biliyoruz” diye konuştu. Güler, belediyelere ilişkin olarak, “2009-2014 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Meclis Üyeliği ve Komisyon Başkanlığı yaptım. Bu sene kabul edilen İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütçesi -merkezi olarak yani İETT, İSKİ ve kurumsal- 545 milyar TL, şirketleriyle beraber 1 trilyon TL. Göreceğiz, 1 trilyon TL’yi nereye harcamışlar, bir yol mu yapmışlar? 5393 sayılı Belediye Kanunu açık. 14’üncü madde ne der? Der ki: ’Altyapı, ulaşım, çevre, atık su, içme suyu ve diğer ulaşım, metro gibi hizmetleri yapması gerekir.’ Değil mi? Aziz milletimiz bu bütçeyi veriyor size emanet olarak, lütfen o projeksiyonunuz var ya, böyle çok özel planlamalarınızı yöneltin oraya. Şu 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesindekileri şu 1 trilyonla şöyle borçsuz harçsız bakalım nasıl yapıyorlar bir görelim? Getirin buraya görelim arkadaşlar. Şimdi, 2019’un Şubat ayında, biz İstanbul Büyükşehir Belediyesini devrettiğimizde Sosyal Güvenlik Kurumuna sadece 200 milyon borç var, resmi kayıtlar orada. 2024 Eylül ayında ne olmuş? 8,3 milyar TL’ye çıkmış. Sosyal Güvenlik Kurumu borcunu dahi ödeyemeyen bir belediye altyapı yapacak öyle mi? Metro yapacak öyle mi? Yol yapacak, içme suyu getirecek, atık suyu getirecek öyle mi?” diye konuştu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Isparta’da yaşanan helikopter kazasına değinerek, “Sözlerime başlarken bugün Isparta’da helikopter faciasında hayatını kaybeden 6 şehidimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yine, geçtiğimiz hafta sonu Artvin Arhavi’de gerçekleşen heyelan faciasında hayatını kaybeden ve bugün cenazelerine ulaşılan Giresun Bulancaklı 4 kardeşimize Allah’tan rahmet ve ailelerine başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum” ifadelerini kullandı. Özel, bütçenin kalkınmacı, dayanışmacı, refah temelli olmadığını savunarak, “Vergi toplarken adaletli değildir, yine ağır vergi yükü yoksulların ve ücretlilerin sırtındadır. Hakça bölüşüm yoktur, bütçe imkânları bu toplumun büyük bölümünü oluşturan yoksulların değil, zengin bir çevrenin lehine kullanılmaktadır. Siyaset öncelik belirleme işidir; iktidar siyasi tercihinin ne olduğunu önlerinizdeki bütçe teklifinin maddelerinde ikrar etmektedir. 31 Mart akşamı seçim sonuçlarını değerlendirdiğim konuşmamda ’Her türlü ayrımcılığa karşı birlik ve beraberliğimize sahip çıkıyoruz; kibir değil, tevazu kazanmıştır.’ demiştim. ’Bizim başarımız kimsenin hezimeti olmayacaktır. Bu sonuçları bizleri rehavete sevk edecek bir galibiyet olarak değil, seçmenin bize açtığı bir kredi olarak görüyoruz.’ demiştik. Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik. Millet, siyasete ’Kavgayı bırakın, benim derdimi çözün.’ dediği için, anormal siyaseti normale çevirmek için mücadele verdik” şeklinde konuştu. Yeni Anayasa konusunda Özel, “’Yeni Anayasa’ denilerek gerçek gündeme sis etkisi yapacak yapay bir tartışma başlatıldı, 86 milyon insan yalnızca tek bir kişinin siyasi ikbalinin anayasal kılıfa uydurulması için meşgul edildi. Bunun için Anayasa’nın ilk 4 maddesi bile hedef alındı, tartışmaya açılmaya çalışıldı. Bu tartışmayla vatandaşın gerçek gündemi ve gerçek sorunları üzerine bir sis perdesi çekilmek istendi. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi şekerle kaplanan zehri yutmamış, millete de yutturmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi mevcut Anayasa’ya uymayanlarla Anayasa masasına oturmamıştır, oturmayacaktır” diye konuştu. Belediye Başkanları’nın görevden alınmasını eleştiren Özel, “Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt’un Belediye Başkanı Ahmet Özer’e bir şafak operasyonuyla FETÖ’vari kumpas kurulmuştur. Hiçbir suçlama, delili olmayan soruşturmadaki ve elde edilen hukuka aykırı aramadaki belgelerin hiçbir tanesi bir iddianameye temel olacak nitelikte olmadığı için bir gizli tanık üretilmiştir. 200 sanıklı davaya dört günde iddianame yazmakla övünen bir savcı, tek sanıklı davada kırk gündür iddianame yazamamaktadır. Ardından, Ovacık Belediyemize kayyum atanmıştır. On iki yıl önce savcının talebiyle katıldığı cenaze töreni kılıf yapılarak kumpas kurulup ceza verilmiştir. Bizim belediyelerimizin yanında DEM Parti belediyelerine de aynı hukuksuzluklar uygulanarak kayyımlar atanmıştır. Bugün, 31 Martta halkın seçtiği 8 belediyeye, siyasi hırslarına yenilen, seçim sonuçlarını tanımayan, devlet gücünü kötüye kullanan bir iktidarın işgali vardır. Yani iktidar yine yanlış tarafta durmaktadır, milleti karşısına almaktadır ama biz kötülüğe teslim olmadık, olmayacağız” ifadelerini kullandı. Özel şöyle konuştu: “Bugün ’SGK borçları’ tartışması, yıllarca AK Partili belediyelerin yediği ve hesaplarını ödemediği yemeğin faturasını faiziyle ve bir seferde CHP’li belediyelere ödetme gayretinin girişimidir. Belediye şirketlerinin borçlarını sözde kaynağında kesecek bir işe tenezzül edilmektedir. Cümle âlem bilmektedir ki bu gelirler kesildikten hemen sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edilecek bir kanun teklifiyle şirketlerin faizleri affedilecek, anapara borçları taksitlere bölünecektir.” Asgari ücret ile ilgili olarak Özel, “Aç kalan asgari ücretli bu rakamlara alıştırılmaya çalışılmaktadır, biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2025 yılının sadece ilk yarısı için asgari ücret önerisi 30 bin liradır. ’Bizim asgari ücret teklifimiz 30, bunun altında yokuz.’ demekteyiz. 2016’dan 2024’e kadar, Euro bazında, Yunanistan’da asgari ücret 693 Euro’dan 969 Euro’ya çıkmış, yüzde 41 zaman almıştır; Almanya’da sekiz yıllık asgari ücret zammı yüzde 42’dir; Estonya’da asgari ücret zammı yüzde 91’dir; savaştaki Ukrayna’da yüzde 250, asgari ücrete en çok zam yapan Moldova’da yüzde 474’tür. Almanya gibi sistemi tam oturmuş bir ülkede asgari ücret Euro bazında yüzde 42’lik zamla artarken Türkiye’deki artış yüzde 6,8’dir ve Euro’nun nasıl baskılandığı düşünülürse, gerçek anlamda, asgari ücretin dünyada Euro bazında gerileyen tek asgari ücret olduğunu utançla ifade etmek durumundayım” şeklinde konuştu. Özel, emeklilerin durumuna işaret ederek, “Yurt dışındaki temaslarımızda, Türkiye’de en düşük emekli maaşının 280 Euro olduğunu söylediğimde, yabancı liderler, birlikte görev yaptığımız diğer ülkelerin liderleri yanlış telaffuz ettiğimi düşünüp ’2.800’ diye düzeltmeye kalktılar; dedim ki: Hayır, 280 Euro Türkiye’de en düşük emekli maaşı. Bana Alman mevkidaşım ’2.800 olmasın?’ diye soruyor ve aynı şey Sosyalist Enternasyonalin bir konsey toplantısında ’Türkiye’de emekliler 280 Euro’yla geçinmek zorunda kalıyorlar.’ denildiğinde simultane tercümana itiraz yapılarak dile getirildi. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, emeklileri geçen yılın ilk altı ayında mahkûm ettiğiniz 280 Euro emekli maaşının yabancı dile, Almancaya, İngilizceye tercümesi yoktur, bunu yapmaya hiçbirinizin hakkı yoktur” diye konuştu. Suriye konusunda Özel, “Komşumuz Suriye’yi senelerdir otoriterlikle yöneten Esad dün devrildi tıpkı Irak’ta, tıpkı Libya’da olduğu gibi. Atatürk’ün bir tek adam rejimi değil, otoriter bir rejim değil de bizlere demokratik bir cumhuriyet bırakmasının, her ne kadar yıpratılsa, aşındırılsa da ayakta olan kurumları ve kurallarıyla bir demokrasiyi bize emanet etmiş olmasının önemini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Yanı başımızda bir ülke paramparça hâle geldi, her parça bir başka küresel gücün elinde oyuncak olma riskiyle karşı karşıya. Şimdi, artık Suriye’de daha fazla kan dökülmeden, iç savaşı kesin bir şekilde sonlandırmanın, tüm Suriyelileri temsil eden bir geçiş hükûmeti kurmanın zamanıdır. Suriye’de şimdi yaraları sarmanın, demokrasiyi inşa etmenin, insanca bir rejim kurmanın zamanıdır. Biz Suriye halkı için iyi olanın yanındayız. Biz Suriye’nin komşularını, bölgedeki uluslararası aktörleri iç savaşın bitirilmesine katkı vermeye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı tüm Suriye’yi temsil edecek demokratik bir rejimin kurulmasına yardımcı olmaya çağırıyoruz. Biz Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz, yurt dışına çıktığımızda Türkiye’nin partisiyiz. Temsil edildiğimiz tüm uluslararası kuruluşlarda, kurumlarda Türkiye’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Azerbaycan’ın haklarını savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Biz doğruya ’doğru’ yanlışa ’yanlış’ diyen bir noktadayız” diye konuştu. Özel şunları kaydetti: “Türkiye hızla hukuka dönmeli, adalet hâkim kılınmalı, Meclisin seçilmiş bir milletvekili daha fazla hapiste tutulmamalı, gençler konuşmalı, itiraz edebilmeli, kayırmacılığa son verilmeli, mülakat derhâl kaldırılmalı, eğitimde bilim esas alınıp her ne kadar ihtiyaç varsa o kadar öğretmen atanmalı, emekli, asgari ücretli, memur artık hakkını almalıdır. Demokratik bir ülkede iktidardan bunları yapması beklenir ama bu iktidar ilk seçimde tecelli edecek milletin kararına hukuk dışı yöntemlerle direnmeyi amaçlamaktadır. Bu şahsi beka direnişi tarihin hiçbir döneminde başarılı olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır. Bu yüzden artık sandık milletin önüne konulmalıdır, kararı halk vermelidir, kararı millet vermelidir. Bu millete daha fazla zulüm edilmemelidir. Biz bunları yapmaya geliyoruz. Gülmeyen yüzleri güldürmeye, doymayan karınlarını doyurmaya, olmayan adaleti getirmeye, eşitliği getirmeye geliyoruz, bu ülkeyi ayağa kaldırmaya geliyoruz. Yüzyıl önce olduğu gibi yine kurtarmaya, yine halkın iktidarını kurmaya geliyoruz.”
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Asgari ücrette, çalışanlarımızın da taleplerini karşılayacak bir yaklaşımın gözetileceğini düşünüyorum” Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Asgari ücrette, çalışanlarımızın da taleplerini karşılayacak bir yaklaşımın gözetileceğini düşünüyorum” dedi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri TBMM Genel Kurulu’nda başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bütçeye, dünyada ve bölgede yaşanan gelişmelere ilişkin konuştu. Konuşmasının başında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hakkındaki eleştirilere ilişkin ifadelerde bulunan Yılmaz, “Bu anlamda çok değerli bir süreç olduğunu tekrar ifade etmek isterim. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Öncelikle şunu belirtmek isterim. Şunun altını çizmek isterim. Demokrasilerde farklı yönetim modelleri söz konusu. Bir tane yönetim modeli yok. Cumhurbaşkanlık ve başkanlık sistemleri olan ülkeler var. Yarı başkanlık olan ülkeler var. Parlamenter sistemle yönetilen demokrasiler var. Her birinin kendi alt versiyonları var. Hepsi de demokratik yönetim modelleridir. Birbirleriyle mukayese edersiniz. Farklı partiler farklı görüşlere sahip olabilirler. Buna da elbette saygı duyuyoruz. Ancak şunun altını çizmek isterim. Bugünün jeopolitiğinde küresel ve bölgesel şartlarında ülkemizin istikrar ihtiyacı her zamankinden daha yüksek bir seviyededir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi siyasi istikrarı garanti eden bir model olarak çok önemli bir görev icra etmektedir. Bir defa ekonomik istikrarın temeli siyasi istikrardır. Son yirmi yılda daha önceki yirmi yılla mukayese ettiğinizde sağlanan ilerlemeler rakamsal olarak da ortadadır. Bunun en temel sebeplerinden biri siyasi istikrarın sağlanmış olmasıdır. Dolayısıyla ekonomi açısından siyasi istikrar çok önemli” diye konuştu. “Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabildiysen işte bu cumhuriyetin başarısıdır” Cumhuriyetin herkesin cumhuriyeti olduğunu ifade eden Yılmaz, “Kendi kişisel hayatımdan da ifade etmek istiyorum. Çok farklı şekillerde cumhuriyeti tarif edebiliyoruz. Ben cumhuriyeti biraz da fırsat eşitliği olarak tarif etmek istiyorum. Cumhuriyetin en temel özelliklerinden bir tanesi herkese açık olmasıdır. Fırsat eşitliği sağlamasıdır. Doğusuyla, batısıyla, kuzeyle, güneyiyle nerede doğarsanız doğun, kimliğiniz ne olursa olsun size belli kanallar açması ve siyasal yapıya sizi katmasıdır. Tabii ki demokratik süreçlerle birlikte. Bingöl’de doğan sonra liseyi Bingöl’de bitiren Ankara’da üniversite okuyan bürokraside on sekiz yıl çalışan bir kardeşiniz olarak bugün Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabildiysen işte bu cumhuriyetin başarısıdır. Ben öyle görüyorum. Cumhuriyet hepimizin cumhuriyetidir. Cumhuriyete sonuna kadar da sahip çıkacağız. Ülkemiz sıradan bir ülke değil, sıradan bir devlet değil. Çok köklü geçmişi olan bir ülkedir, bir devlettir” dedi. “Halkımızın refahını, ekonomimizi güçlendirmek zorundayız” Konuşmasının devamında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’nde söylediği bir cümleyi hatırlatan Yılmaz, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk İzmir İktisat Kongresi’nde çok önemli bir tespitte bulunuyor. Diyor ki; ‘Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkları sürece eksik kalmaya mahkumdur.’ Dolayısıyla biz bir taraftan cumhuriyetimizin siyasal değerlerini, katılımcılığını giderek standartları artan demokratik yapısını geliştirirken diğer taraftan da halkımızın refahını, ekonomimizi güçlendirmek zorundayız. Bugünkü dünyada bağımsız bir ülke olmanın en önemli gerekliliklerinden biri güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmaktır. Teknolojisiyle eğitim sistemiyle girişimciliğiyle, yenilikçiliğiyle bunu sağlamadığınız sürece etkili bir güç haline giremezsiniz. Bunun da farkında olarak politikalarımızı şekillendiriyoruz. Ve bu politikaları rastgele yapmıyoruz” diye konuştu. 22 yılda Türkiye’nin yüksek insani kalkınmışlık grubundan en yüksek insani kalkınmışlık grubuna geçmeyi başardığını ifade eden Yılmaz, “Bütün politikalarımızın odağında insan vardır. İnsani kalkınma diye bir kavram var. Birleşmiş Milletler de bunu ölçüyor. İnsani kalkınma endeksli denen bir endeks var. Burada da dört gruba ayırıyorlar ülkeleri. Düşük insani kalkınmışlığa sahip olanlar orta insani kalkınmışlıkta olanlar yüksek insani kalkınmışlıkta olanlar bir de en yüksek insani kalkınmışlıkta olanlar. Yine 22 yılda Türkiye Cumhuriyeti yüksek insani kalkınmışlık grubundan en yüksek insani kalkınmışlık grubuna geçmeyi başardı. Bu da önemli bir başarıdır. Burada şimdi görevimiz daha üst sıralara doğru ülkemizi taşımaktır. Bunu da gerçekleştireceğiz. Büyümeyle, sosyal adaletle çevreyi koruyarak sürdürülebilir bir gelişme sağlayarak demokrasimizin kurumlarımızın gücünü arttırarak bunu başaracağız. Vizyonumuz ortadadır” değerlendirmesinde bulundu. “Bugün en önemli meselemiz enflasyondur” Milletin en büyük sorununun enflasyon olduğunun altını çizen Yılmaz, “Bugün en önemli meselemiz enflasyondur. Niye enflasyondur? Dünyanın da sorunu. Milletimizin de önceliği enflasyon olduğu için. Az önce millet kavramından sayın genel başkan bahsetti. Devlet millet kavramını mukayese etti. Böyle düşünmesine hakikaten sevindim. Bizim geldiğimiz gelenek zaten devletle milletin aynı yöne bakmasını savunan bir gelenektir. Devletle milleti çatıştıran değil, karşı karşıya getiren değil. Aynı hedefler doğrultusunda devletin ve milletin konumlanmasını gerektiren bir gelenektir. Dolayısıyla milletin bakış açısı esastır. Milletin öncelikleri, sorunları esastır. Bugün milletimizin temel sorunu enflasyonsa bizim de en temel meselemiz, en temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, fiyat istikrarını sağlamaktır. Yalnız sayın genel başkanım şunu da hatırlatmak isterim. Geçmişe gittiğiniz zaman millete rağmen millet için diye bir anlayış vardı. Herhalde bu anlayıştan artık hepimiz uzaklaşmış durumdayız. Onu görüyorum. Millete rağmen millet için olmaz. Milletle birlikte millet için olur. Geçiş dönemi, dezenflasyon dönemi ve istikrar dönemi. Bunu da adım adım hayata geçiriyoruz. Bütüncül politikalarla enflasyonla mücadelemizi sürdürüyoruz” dedi. “Belediyelerin asli işleri var” Belediyeler hakkında konuşan Yılmaz, “Biz bu 20 yıllık dönemde belediye kanunlarında önemli dönüşümler sağladık. Ve belli kriterler getirdik. Bugün geldiğimiz noktada belediyelere aktardığımız bütçenin toplam bütçemiz içindeki payı 9,1’e ulaşmıştır. 2002’de bu pay yüzde dört civarındaydı. Belediyelere artık eskisinden daha fazla kaynak aktaran bir bütçe yapımız var. Burada bizim belediyelerden beklediğimiz tek bir şey var. Belediyelerin asli işleri var. Buna beldelerin mahalli müşterek hizmetleri diyoruz. Belediye kanunundaki tabiri kullanacak olursak; trafik sorununu çözmek, azaltmak, temiz su sağlamak, temiz hava sağlamak, sosyal donatılar, yeşil alanlar oluşturmak. Belediyelerin gerçekten çok önemli vazifeleri var. Bizim belediyelerden ekstra bir beklentimiz yok” ifadelerini kullandı. “Asgari ücrette, çalışanlarımızın da taleplerini karşılayacak bir yaklaşımın gözetileceğini düşünüyorum” Asgari ücret hakkında da konuşan Yılmaz, “Asgari ücret 2002 yılında dolar olarak 114 dolara, bugün 524 dolara çıkmış durumda. Şu anda bir müzakere süreci var, burada bir denge bulunacaktır. Çalışanlarımızın da taleplerini karşılayacak bir yaklaşımın gözetileceğini düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu. “Güvenlik, siyasi kurumsal ve ekonomik ortamın gelişmesiyle Suriyeliler vatanlarına döneceklerdir” Bölgede savaş görmek istemediklerini belirten Yılmaz, “Avrupa ülkelerine bakın en fazla ticareti kendi aralarında gerçekleştirirler. Biz de bölgemizde bunu görmek istiyoruz. Savaş görmek istemiyoruz. Çatışma görmek istemiyoruz. Barış, huzur ve refah görmek istiyoruz. Ve Türkiye olarak buna öncülük yapmaya devam edeceğiz. Bu çerçevede bu bölge üzerinde emperyalist emelleri olanların tuzağına düşmeden bu coğrafyanın ve medeniyetin insanları olarak birlik beraberlik içinde yolumuza devam edeceğimize inanıyorum. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye halkının Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edecektir. Çok zor günler yaşadılar. Şimdi oradaki güvenlik siyasi kurumsal ve ekonomik ortamın gelişmesiyle inanıyorum ki belli bir süreç içinde ülkelerine, vatanlarına döneceklerdir. Ve o zaman giden bu kardeşlerimiz Türkiye’yle bağlar konusunda hem kültürel, sosyal, siyasi bağlar hem de ekonomik ilişkiler anlamında çok daha olumlu bir rol oynayacaklardır. Buna da inanıyorum” dedi. İlgili kurumların terör ve göç tehditlerine karşı önlemler aldığını aktaran Yılmaz, “Bir yandan da tabii ki risklere karşı her türlü tedbiri de alıyoruz. Suriye’den ülkemize yönelebilecek terör ve göç tehditlerine karşı ilgili kurumlarımız her türlü tedbiri de alıyorlar, almaktadırlar. Her türlü gelişmeyi de yakından takip ediyoruz. Diplomatik kanallarla veya bölgedeki çalışmalarla olsun bu süreci yakından izliyoruz, izlemeye devam edeceğiz. Suriye’nin önümüzdeki dönemde bir çatışma, bir istikrarsızlık unsuru değil, bölgemizin büyümesi, gelişmesi için çok farklı bir konuma geleceğine ben yürekten inanıyorum. Geçmişte Suriye’ye defalarca gitmiş bir insan olarak oradaki medeniyeti oradaki geçmiş değerleri çok iyi görmüş, tanımış bir insan olarak söylüyorum. İnşallah Suriye gelecekte çok farklı bir noktaya gelecektir” değerlendirmesinde bulundu.