GÜNDEM - 28 Ocak 2025 Salı 10:14

İdlib şehidinin ailesi oğullarının adının hastanede yaşatılmasını istiyor

A
A
A

Suriye’nin İdlib bölgesinde rejim unsurlarının hava saldırısında şehit düşen Mersinli Astsubay Çavuş Mehmet Muhammet Akay’ın (21) ailesi, oğullarının adının Mezitli ilçesinde yapımı süren devlet hastanesinde yaşatılmasını istiyor. Oğlunun giysi ve eşyalarını oluşturdukları bir odada ilk günkü gibi saklayan anne Kezban Akay, "Tek isteğim, oğlumun isminin devlet hastanesinde yaşatılması" dedi.

Suriye’nin İdlib kentinde 27 Şubat 2020’de düzenlenen hava saldırısında şehit olan 34 askerden Astsubay Çavuş Akay’ın ailesi, oğullarının eşyalarını oluşturdukları bir odada ilk günkü gibi saklıyor. Anne 53 yaşındaki Kezban Akay, oğlunun elbise, hasar almış cep telefonu, cüzdanı, cüzdandaki bozuk paraları gibi eşyalarınının yanı sıra karne ve diplomalarını da özenle saklıyor. Oğlunun saldırı sırasında şarapnel parçası isabet eden cüzdanındaki delinmiş kimlik ve ehliyetini de gösteren anne Akay, sağlık astsubayı olan oğluna özleminin gün geçtikçe arttığını dile getirdi. Bir oğlu ve bir kızı olduğunu belirten anne Akay, "Oğlum 2020’de şehit oldu. Sağlık astsubayıydı kendisi, şu an kızım ise Ankara ODTÜ’de kimya bölümünde okuyor" diye konuştu. Oğlunun şehit edilişinin üzerinden geçen zamana ilişkin Akay, "Hiçbir fark yok aslında, gün gün daha da zorlaşıyor. Özlem ağırlaşıyor. Yani o günlerde insan bazı şeyleri anlayamıyor ama gün geçtikçe daha zor, anlamak daha zor. Özlem çok fazla çünkü" ifadesini kullandı.

İdlib şehidinin ailesi oğullarının adının hastanede yaşatılmasını istiyor

Oğlunun fotoğrafının olduğu kolyeyi boynundan çıkarmıyor

Oğlunun fotoğrafının yer aldığı kolyeyi boynundan hiç çıkarmayan anne Akay, hikayesini ise "Kendim bir kolye yaptırmıştım. Yaptırdığım kolyede oğlumun fotoğrafı net değildi, güzel olmamıştı. Onu takmıştım. Birgün şehitlikte eski Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşin Yılmaz gördü ve ’Kezban abla kolyen çok güzel olmuş’ dedi. Ben de istediğim gibi olmadığın söyleyince kendisi bana ’Kezban abla olmazsa ben kendi atölyemizde kolye yaptırayım sana’ dedi. Kolye Afşin beyin hediyesidir bana. O günden beri takıyorum ve hiç çıkarmıyorum" şeklinde anlattı.

İdlib şehidinin ailesi oğullarının adının hastanede yaşatılmasını istiyor

"Piyeste ’Mehmet Çavuş’ olarak oynamıştı"

Oğlunun çok sakin ve çok ahlaklı bir çocuk olduğunu, herkes tarafından sevildiğini dile getiren anne Akay, şöyle devam etti: "Kendisi 5. sınıfta iken bir Çanakkale Savaşı piyesinde oynadı. Hocası piyes yapmıştı ve bir hafta sürmüştü piyesleri. O piyeste de kendi ismiyle ’Mehmet Çavuş’ olarak oynamıştı. Tek gözünü kapatmıştık biz. O günkü piyesinde yine bir Rus askeri tarafından oğlum şehit oluyordu. Öğretmeni, 11 yıl sonra oğlum şehit olduğunda; ’Rus askeri tarafından şehit edildi’ diye internete koymuş. Nasıl anlatsam bilmiyorum. O günkü şey tekerrür etti. Kendisi 21 yaşındaydı ve çok seviyordu, aşıktı diyeyim yani mesleğine. O kadar seviyordu ki evde benim oklavalarımla kılıç yapardı kendine onları. Ben sağlık okumasını istedim. ’Anne ben senin için sağlık okudum. Ama bu saatten sonra kendi arzum, kendi isteğimi yapmak istiyorum’ dedi. Kendisi başvurmuştu ve kazandı. Ama çok fazla sürmedi. Zaten 27 günlüktü kendisi. Daha 3 günlük iken göreve gitti. Çok onurluydu. Nasıl anlatacağım bilmiyorum ama çok gururluydu, çok seviyordu."

Oğlunun isminin hastanede yaşatılmasını istiyor

Tek isteğinin oğlunun adının bir hastanede yaşatılması olduğunu dile getiren anne Akay, "Mezitli’ye yapılan bir devlet hastanesi var. Onu valilikten talep ettim. Eğer Cumhurbaşkanım da dinlerse bu söyleşiyi; tek arzum, tek isteğim oğlumun isminin yaşatılması için o devlet hastanesine isminin verilmesi. Tek isteğim, oğlumun isminin o devlet hastanesinde yaşatılması. Başka bir isteğim de yok" ifadesini kullandı.

İdlib şehidinin ailesi oğullarının adının hastanede yaşatılmasını istiyor

"Dimdik ayaktayız"

Şehit ailesi olarak dimdik ayakta olduklarını vurgulayan Akay, "Oğlumuzun şerefini, onurunu yüceltmek için ben ayakta duruyorum. Bir şehit annesi olarak gururla taşımak istiyorum. O yüzden dimdik ayakta duruyorum" dedi.

İdlib şehidinin ailesi oğullarının adının hastanede yaşatılmasını istiyor

"Vatanına, milletine bağlı bir çocuktu"

Baba Osman Akay da oğlunun vatanına, milletine bağlı bir çocuk olduğunu ifade ederek, "27 Şubat 2020’de insan ne olduğunu anlamıyor ama her sene bu aylar geldiğinde insanın canı daha çok yanıyor. Tarif edilemez bir şey ama yapacak bir şey yok. Benim oğlum anlatılmaz, onunla yaşanırdı. Dört dörtlük bir insandı, ana sınıfından üniversiteye kadar bir kavgası, gürültüsü, bir şikayet olmadı. Vatanına, milletine bağlı bir çocuktu. Sağlıkçı olduğundan dolayı devlet büyüklerimizden bir hastaneye isminin verilmesini talep ediyoruz. Valimiz Ali Hamza Pehlivan bu işin takipçisi olacağını söyledi. Büyüklerimizden de bu işe el atmalarını istiyoruz" şeklinde konuştu.

Veli Gürgah - Fevzi Demircan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.