GENEL - 05 Nisan 2012 Perşembe 09:59

(ÖZEL HABER) ZİRVE`NİN SANIОI CEZAEVİNDE 51`KEZ ODA DEĞžİŞTİRMİŞ

A
A
A
(ÖZEL HABER) ZİRVE`NİN SANIОI CEZAEVİNDE  51`KEZ ODA DEĞžİŞTİRMİŞ

Malatya`daki Zirve Yayınevi`nde biri Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davada azmettirici sanık olarak tutuklu yargılanan Varol Bülent Aral, kaldığı Adıyaman Cezaevi`nden güvenlik nedeniyle Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi`ne nakledildi.
Malatya`da 18 Nisan 2007 tarihinde Alman Tilman Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel`in öldürüldüğü Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin devam eden davada "Terör örgütü yöneticisi olmak, örgüt faaliyeti çerçevesinde birden fazla şahsın öldürülmesi, yağmaya teşebbüs suçuna azmettirmek, birden fazla kişinin hürriyetini engellemek" suçlarından tutuklu olarak yargılanan 6 sanıktan birisi olan Varol Bülent Aral ile ilgili olarak ilginç detaylar ortaya çıktı.
Zirve Yayınevi davası ile ilgili olarak Adıyaman Cezaevi`nde tutuklu bulunan Varol Bülent Aral`ın güvenlik sebebiyle Elazığ E Tipi Cezaevi`ne nakledildiği ortaya çıktı.
Adıyaman E Tipi Kapalı Cezaevi İdare ve Gözlüm Kurulu tarafından alınan kararda, Varol Bülent Aral`ın Adıyaman Cezaevi`nde kaldığı süre içerisinde 51`kez oda değiştirdiği belirtildi.
Kararda, "Verildiği odalarda Malatya Zirve Yayınevi olayı ile bağlantısını olduğunu, bu olayın medya tarafından zaman zaman gündeme getirildiğini, bu olayın diğer tutuklu ve hükümlüler tarafından da gözlemlendiği, tutuklunun bu olayı koz olarak kullanıp, diğer tutuklu ve hükümlülere baskı kurmak amacıyla dediğini yaptırmak için, onları dolaylı bir şekil de Zirve Yayınevi davasına dahil edeceğini, haklarında ilgili mahkemeye bu şekilde ifade vereceğine dair tehditler savurarak odada istediğini yaptırarak
tutuklu ve hükümlüler üzerinde bir korku hegemonyası oluşturduğu, ayrıca tutuklu ve hükümlüleri idareye karşı sürekli kışkırtmaya çalışmış, bundan dolayı diğer tutuklu ve hükümlülerle ciddi sorunlar yaşamış, bu nedenle defalarca odası değiştirilmek zorunda bırakılmıştır. Çünkü verildiği her odada aynı hareketlerine devam ederek tutuklu ve hükümlülerin kendisine karşı kin, nefret duygusu beslemelerine sebep olduğu, şahsın kendi başına buyruk yaşama isteği, dengesiz söz ve hareketlerde bulunarak tutuklu ve
hükümlüleri kışkırtması sebebiyle birilerinin başına bela olacağını, eğer odalarında alınmadığı takdirde üzücü olayların yaşanabileceğini ifade ederek aynı odada kalmak istemediklerini idareye sözlü olarak beyanda bulunmuşlardır. Bunun üzerine İdare ve Gözlem Kurulu Kararı ile defalarca odası değiştirilmiştir. Varol Bülent Aral`ın da haksız yere odasının değiştirildiğini bahane ederek zaman zaman açlık grevine ve ölüm orucuna gitmiş, her seferinde de bu eyleminden vaz geçmiştir" ifadelerine yer verildi.
Kararda, "Tutuklu Varol Bülent Aral`ın kurumumuzca topluma kazandırılmak, ıslah etmek, tahliyesinde ailesine ve topluma faydalı bir birey olması için bütün çabalara rağmen, ısrarla huzursuzluk peşinde olduğu, kurum çalışanlarına zorluk çıkararak görevlerini yapmalarına engel olmak istediği, tutuklu ve hükümlüler üzerinde baskı, tehdit ve şantaj oluşturarak kurumun huzurunu kaçırdığı, her verildiği odada hasımlar edindiği..." belirtildi.
Adıyaman Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu`nun Varol Bülent Aral`ın, "Eylem ve tutumu nedeniyle tehlikeli hallerde bulunması, özel gözetim ve denetim altında bulundurulmasının gerekli olduğu, yüksek güvenlikli başka bir cezaevine gönderilmesini istemesi" üzerine, sanık Varol Bülent Aral, Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi`ne gönderildi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara 2025 Merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” Bayraktar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe ve 2023 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bayraktar, Türkiye’nin enerji talebi artan, büyüyen bir ülke olduğunu söyleyerek, “Son yirmi yılda hem doğal gazla hem elektrikle talep neredeyse üç katına çıktı. Yıllık yaklaşık yüzde dört buçuğun üzerinde bir elektrik talebi artışı var. Dolayısıyla bizim öncelikli görevimiz bu artan talebi karşılayabilmek. Arz güvenliği bizim birinci öncelikli noktamız. İkinci husus elbette ki dışa bağımlılığımız. Burada rakamları ifade etmeme müsaade edin daha detaylı olarak. Türkiye 2022 yılında doğal gaza yaklaşık 44.6 milyar dolar ödedi. Petrol ve petrol ürünlerine 2022 yılında 40.4 milyar dolar para ödedi. Toplamda 2022 yılında LPG, kömür ithalatımızda bu rakam 96.5 milyar dolar oldu. Dolayısıyla bütün stratejimizi aslında ta 2002 yılından beri Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığını düşürme üzerine kurgulamış durumdayız. Onun için Türkiye artan enerji talebini karşılarken aynı zamanda enerjide bu dışa bağımlılığını mutlaka bitirmesi gerekiyor. Politikalarımız bunun etrafında şekilleniyor. Elbette ki bir üçüncü zorluk hatta belki bütün bu ikisinin daha ilerisinde bir zorluk 2053 yılında üç net sıfır emisyon edip Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Meclisimizin 2021 yılında Türkiye’yi iklim anlaşmasına taraf yaparak ortaya koyduğum Türkiye’nin iklim değişikliğine mücadele hedefleri” ifadelerini kullandı. Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin katkısına ilişkin soruya Bayraktar, “Bunlar 7.9 terawat saat elektrik üretiyor. Ürettiler. Yılda üretiyorlar. Toplam Türkiye’deki üretimin yüzde iki buçuğunu biz bu iki santralden karşılıyoruz. Akbelen ormanları kapsamında sorulan bir soruydu bu. Bu enerjiyi biz doğal gazdan üretsek, ithal kaynaktan üretsek yaklaşık 1.6 milyar metreküplük bir doğal gaz ithal etmemiz gerekiyor. Yerli kaynak yerine işte size bir cari açık kaynağı daha oluşmuş oluyor. Bunun yaklaşık bedeli yıllık 700 milyon dolar oluyor. Dolayısıyla bizim mutlaka yerli kaynaklarımızı çevreyle uyumlu bir şekilde devreye almamız gerekiyor” şeklinde konuştu. Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yenilenebilir kaynaklar bizim göz bebeğimiz, en çok ehemmiyet verdiğimiz ve özellikle vurgulamak istediğim nokta bugünün bence çok çok önemli çıktılarından bir tanesi. Türkiye bugün konutlarında kullandığı elektriğin tamamının sadece rüzgar ve güneş enerjisinden üretilir hale gelmiş durumda. Bunu sadece geçtiğimiz 14-15 yılda yaptı. Sıfır olan rüzgar neredeyse sıfır olan rüzgarı tamamen sıfır olan güneşi 2012 güneş kurulu gücümüz sıfır. Geçtiğimiz 10-14 yıl içerisinde 31 bin megavatın üzerine çıkardık. Bu yılda yaklaşık 2 bin 500-2 bin 700 megavatlık bir kurulu güçler. Biz bunu yaparken diyoruz ki mutlaka bu otuz bin megavatı 2035’te 120 bin megavatı götürmeliyiz ki Türkiye iklim hedeflerine, Türkiye dışa bağımlılığını mutlaka bu şekilde azalsın.” Nükleer enerjinin Türkiye’nin 70 yıllık rüyası olduğunu söyleyen Bayraktar, “1955 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk aslında nükleerle ilgili adım atıyor ve Amerika Birleşik Devletleri’yle bir sivil sahada nükleerin kurulmasıyla alakalı bir anlaşma imzalıyor. Resmi gazetede 1956’da bu yayınlanıyor. Türkiye 1956 Atom Enerjisi Komisyonunu kuruyor. Türkiye’de 1957 yılında da Uluslararası Atom Enerjisi üye oluyor. Aynı tarihte Güney Kore’de üye oluyor. 1962 ilk araştırma reaktörü işletmeye alınıyor. 1965 enerji ilk kez beş yıllık kalkınma planımızda yer alıyor. 1976’da Akkuyu nükleer saha olarak tespit ediliyor. İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından. Biz Akkuyu’yu nükleer saha tespit ettiğimiz yıl Güney Kore ilk nükleer reaktörünü devreye alıyor. 2015’te uçak krizi, ondan sonraki yaşanan süreçler darbe gelişimleri. 2018 yılına geldiğimizde Akkuyu’ya biz ilk lisansı verdik ve orada çalışmalar başladı. Şu anda ilk reaktörün çalışmaları da devam ediyor. Birinci üretenin kubbesi de kapatılmış durumda. Ama nükleersiz Türkiye’nin kalıcı uzun soluklu temiz enerjiye erişme şansı yok. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz o 31 ülke yani Birleşmiş Milletler iklim değişikliğiyle mücadele anlamındaki en önemli toplantıda ortaya konan deklarasyon geçen sene Dubai, bu sene Bakü’de. Bakın bunların arasında öyle çok kaydedilen ülkeler yok diye ifade edildi. Ben size ifade edeyim. Kanada, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Japonya, Kore, Hollanda, Polonya, Slovakya, İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri. Bu ülkelerden bazıları. Dolayısıyla bütün bu ülkeler ülke mutlaka küresel ısınmayla mücadelede bizim nükleersiz bu işi başaramayacağımızı ifade ediyorlar. Dolayısıyla biz de Türkiye olarak diyoruz ki biz Akkuyu’nun yanında Sinop’ta, Trakya’da üç tane konvansiyonel büyük santrale ihtiyacımız var. Yaklaşık on iki reaktöre ihtiyacımız var. Küçük modüle reaktörleri, SMR’lara da ihtiyaç var. Bugün özellikle dünyada gelişen trendler, yapay zeka, büyük data, büyük bir elektrik ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bakın son dönemdeki gelişmeler. Google, SMR geliştirici bir şirkette elektrik satın alma anlaşması yaptığına çıkıyor. Microsoft yine bir anlaşma yapıyor Amerika’da. Three Mile Island ki burada 1979 beri kapalı olan bir kaza nedeniyle kapalı olan bir reaktördeki nükleer santral tekrar devriye alınıyor ve oradan yirmi yıllık bir alım anlaşması yapılıyor. Dolayısıyla biz nükleersiz bu dönüşümü Türkiye’nin arz güvenliğini, Türkiye’nin dışa bağımlılık hikayesini yazma şansımız yok. Elbette ki Türkiye’nin enerjiyi daha verimli kullanması lazım. Enerjisini sanayiden, tarıma, ulaştırmaya, bütün sektörlerde verimli halde kullanması gerekiyor.” BOTAŞ’ın ödenmemiş faturası olmadığını belirten Bakan Bayraktar, “BOTAŞ’ı özelleştirmeyi düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.