EĞİTİM - 24 Ekim 2024 Perşembe 09:39

Kütahya’da ’Eğitim ve Gelişim Programı’nı başarıyla uygulayan okullara ödül

A
A
A
Kütahya’da ’Eğitim ve Gelişim Programı’nı başarıyla uygulayan okullara ödül

Kütahya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 2021-2022 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanan ve okulların türlerine göre farklı gelişim alanlarında yıl boyunca gerçekleştirdikleri etkinliklerin değerlendirildiği Kütahya Eğitim ve Gelişim Programı (EGEP), bu yıl düzenlenen ödül töreni ile kapanışını yaptı.


Törene, İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Başyiğit, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcıları Hamdi Sarıöz, Hakan Gölpınar, Muhsin Kaymak, şube müdürleri ve okul müdürleri katıldı. EGEP programı kapsamında belirlenen kriterleri sağlayan ve yeterli puanı toplayan okullar, altın ve gümüş rozet ile ödüllendirildi.


Tören, İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Başyiğit’in konuşmaları ile başladı. Başyiğit, "Büyük mütefekkir Nurettin Topçuoğlu, bir neslin kurtuluşunu ancak maarifin yükselmesinde aramak lazımdır, diyor. Bu sözden yola çıkarak, hayata geçirdiğimiz projeler ile ilimizin eğitimdeki başarısını kalıcı hale getirmek, çocuklarımızı milli ve manevi değerlerimizin temelinde okuyan, araştıran, bilimi ve teknolojiyi insanlık yararına kullanan ahlaklı bireyler olarak yetiştirmek için hep birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Maarif ailesi olarak bizler, çocuklarımıza daha iyi bir eğitim verebilmek amacıyla kişisel ve medyadaki gelişimimizi devam ettirmeli, değişimin sürekli içinde olmalı ve kendimizi yenilemeye her zaman gayret etmeliyiz. Bu gayretin yansımalarından biri olan Kütahya Eğitim ve Gelişim Programımız, ilçelerimiz dahil olmak üzere 2021-2022 eğitim öğretiminde itibaren tüm ilimiz genelinde 3 yıldır sizlerin destekleriyle başarıyla uygulanmıştır. Geçtiğimiz 3 yıl içerisinde her yıla özgü bir temayı okullarımız EGEP projesi kapsamında gündemlerine yıl boyu aldılar. 2021-2022’deki temamız, hatırlarsanız Hekim Sinan’dı. Bir sonraki yıl 2022-2023 eğitim öğretim yılında Cahit Art matematik yılı aldı, temayı işledik. Geçtiğimiz eğitim öğretim yılımızda ise Cumhuriyetimizin 100. yılı temasını hep beraber işledik. Bu temaya dayalı birçok etkinlik gerçekleştirdik. Bizler bu süreçte dijital eğitim, robotik kodlama, okul dışı eğitim, sürdürülebilir kalkınma gibi çeşitli alanlarda gerçekleştirdiğimiz 30 bin den fazla etkinlik ile eğitim kurumlarımızın okul bazlı gelişimini takip ederek ödüllendirdik. Artık yeni bir başlangıç yapmanın tam zamanı. 3 yıllık sizlerin destekleriyle uyguladığımız Kütahya Eğitim ve Gelişim Programı’nın bugün artık sonuna gelmiş bulunuyoruz. Onun yerine bakanlığımızın köklerden geleceğe duyurduğu, hayata geçirdiği Türkiye Yüzyılı Maarif modeline hep beraber bugün itibariyle geçmiş bulunuyoruz. Anahatları aynı kalmak üzere 20. yüzyılında yorumladığımız, yani Türkiye Yüzyılı Maarif modelini Kütahya özelinde yorumladığımız, bize ait olandan yani köklerimizden yola çıkarak geleceğe adım adım gittiğimiz bir vizyonu ifade etmektedir. Bizler için asıl olan çocuklarımızın nitelikli bir eğitim öğretimi sürecinden geçerek yetkin ve erdemli insanlar olarak yetişmeleridir. İlimizde eğitim üzerine hayata geçirdiğimiz projelerimizin elimiz merkezinden en uzak, en ucra bendesine kadar bütün eğitim ailemizde hayata geçtiği, okulda geliştiği, toplumda olgunlaştığı bir şehir kimliğini Kütahya’mızda kazandırabilmek için maarif ailesi olarak hep birlikte yorulmadan, yılmadan, bıkmadan, usanmadan çalışmaya devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle emin olan bütün arkadaşlarıma, bütün yöneticilerimize, öğretmenlerimize, çocuklarımıza, velilerimize herkese teşekkür ediyoruz" diye konuştu.


Müdür Başyiğit’in konuşmasının ardından 2023-2024 eğitim öğretim yılında EGEP çerçevesinde gerçekleştirilen etkinliklerin tanıtım videosu izletildi. 2024-2025 eğitim öğretim yılında uygulanacak olan Maarif43 hakkında yapılan sunumun ardından ödül törenine geçildi.


12 okulun gümüş, 18 okulun altın rozet aldığı tören, Müdür Hasan Başyiğit’in ödülleri takdim etmesiyle sona erdi.



Kütahya’da ’Eğitim ve Gelişim Programı’nı başarıyla uygulayan okullara ödül

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Göktaş, talimat verdi, yurt genelinde sokakta kalan kimsesiz vatandaşlara yönelik çalışma başlatıldı Havaların soğumasının ardından sokakta kalan kimsesizlerin barınma ihtiyaçları, kamu misafirhaneleri ve otellerde karşılanacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışması kapsamında temizlik sağlık, temel gıda, giyim ihtiyaçları karşılanacak kimsesizlere gerekli durumlarda psikolojik destek de verilecek. Bakanlık, havaların soğumasıyla birlikte, sokakta yaşayan kimsesiz vatandaşların barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik valiliklere, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüklerine ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına genelge gönderdi. Bakan Mahinur Özdemir Göktaş’ın imzasıyla sokakta yaşayan kimsesizlere barınma desteğine yönelik genelgeye göre, kış aylarında sokakta tek bir vatandaşın dahi kalmaması için gerekli çalışmalar ivedilikle hayata geçirilecek. Bu kapsamda ilk olarak il ve ilçelerdeki evsiz, mekansız ve kimsesiz kişilerin tespiti yapılacak. Söz konusu kişilere gerekli hallerde psikososyal destek de sağlanacak. Bununla birlikte öncelikli olarak il ve ilçe sınırlarındaki kamu kurumu misafirhaneleri, yer bulunmaması durumunda ise belirlenen pansiyon ve oteller kimsesizlerin kışı geçirebilmeleri için tahsis edilecek. Barınma ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra söz konusu vatandaşların temizlik sağlık, temel gıda, giyim ihtiyaçları da giderilecek.
Trabzon "Karadeniz çevresindeki ülkelerin atıklarıyla kirletiliyor" Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in çevre ülkelerin atıklarıyla kirlendiğini belirterek, “Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor” dedi. Karadeniz, çevresindeki ülkelerden her yıl gelen yaklaşık 100 bin ton atıkla giderek kirleniyor. Katı atık ve mikroplastikler ile yoğun bir kirlilik tehdidi altında bulunan Karadeniz’de balık popülasyonu da etkileniyor. Konuyla ilgili Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Deniz Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz’in bir iç deniz olduğunu belirterek, “Avrupa ve Asya’nın arasında sıkışmış bir iç deniz. Çevresindeki ülkelerin direk nehirlerinden ve karalardan direk boşaltılan atıklarla kirlenen bir deniz. Uzun yıllardır kirliliğe maruz kalan bir deniz. Çevre ülke hirlerden su girdisi olan Karadeniz bu ülkelerin atıklarıyla kirleniyor” diye konuştu. Yaklaşık 100 bir ton plastik atığın Karadeniz’e boşaldığını dile getiren Erüz, “1960’lardan 2000’lere kadar olan endüstriyel gelişmenin getirdiği büyük bir kirlilik yükü söz konusuydu ama ondan sonra işte Avrupa Birliği’nin uygulamaları, bizim ve diğer ülkelerin de uyumuyla birlikte endüstriyel kirleticiler azalmakla birlikte, yani fabrikasyon ve diğer etkilerle kirlilik azaldı. Son yıllarda artan petrol taşımacılığı kaynaklı olan petrol kirliliği Karadeniz’de etkin ama şu anda en çok etkili olan ve hızla artan plastik kirliliği. Bu plastikler dediğimiz işte bizim poşetimiz işte pet şişelerimiz gibi diğer plastik malzemeler olabileceği gibi örneğin bir kremin içerisinde bulunanlardan başlayıp daha büyük boyuta kadar giden mikro plastik dediğimiz gözle görülen ya da gözle göremeyen boyuttaki plastiğin küçük parçacıkları da yoğun bir şekilde hem atmosferden hem nehirlerden hem de karalardan denize boşalıyor. Her yıl çok hızlı bir şekilde bu oran artıyor. Yılda yaklaşık 8 milyon ton plastik atık denizlere ve okyanuslara dökülüyor. Şu anda tam net bir bilgi yok ama 100 bin tonu bulan bir rakam da Karadeniz’e boşalıyor. Dolayısıyla bu hızla artan kirleticiler denizi hem fiziksel olarak kirletiyor hem kimyasal hem de biyolojik yapıyı değiştiriyor. Taşıyıcı olan görevi gördüğü için bazen işte istenmeyen organizmaların bir bölgeden bölgeye taşınmasında da taşıyıcı rolü oynuyor. Dolayısıyla bu anlamda biyolojik olarak da ortamdaki ekosistemi olumsuz yönde etkileyen bir durum var. Bu anlamda baktığımızda Karadeniz evet insan etkisiyle hızlı bir şekilde maalesef kirleniyor. Bu kirlenen denizden biz hamsi palamut gibi balıklarımızı avladığımız bir deniz. Dolayısıyla kirlettiğimiz deniz aslında nihayetinde dönüp dolaşıp bize besin olarak geri dönüyor. Kirliliğe neden olan insanoğlu kirliliği azaltması gereken de yine insanoğlu” şeklinde konuştu. “Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var” Karadeniz’deki kirliliğinin balık popülasyonu da etkilediğini kaydeden Erüz, “Fiziksel, kimyasal, biyolojik kirlilik o bölgede yaşayan balık popülasyonunu mutlaka etkiler. Özellikle bu kıyı dolguları ile birlikte balıkların yaşadığı kırsal bölgeler çok büyük tahribat var. Sığ su balıklarının yaşam ortamının ortadan kaldırılması büyük bir sıkıntı. Plastik ve diğer kirleticilerin denizdeki varlığı denizde bulunan canlıların etkilenmesine sebep olmaktadır. Örneğin palamut sadece Karadeniz’de yaşamıyor. Akdeniz, Ege’de de yaşıyor ve oradan Karadeniz’e göçüp geri gidiyor. Yine aynı şekilde lüfer benzer bir davranış gösteriyor. Hamsi Karadeniz içerisinde tur atıyor. Kuzeyden kirli bir bölgeye denk gelirse yumurtladığı bölgede kirliliğe maruz gelirse yumurtlama oranı azalıyor. Beslendiği dönemde ortamda bir kirliliğe bağlı besin azalması söz konusuysa o da ondan etkileniyor. Dolayısıyla kirlilik mutlaka balık popülasyonu etkiliyor ama kirliliğe bağlı ne kadar popülasyon değişti, küresel ısınmaya veya sıcaklık artışı ne kadar etkiliyor anlamında söylemek çok kolay değil. Detaylı bir çalışma gerektiriyor. Kirliliğin balık popülasyonu ve varlığı üzerinde bir büyük etkisi var. Balıkların özellikle belli türlerin daha baskın hale gelip bazı türlerin ise yavaş yavaş ortadan kalkma riski olduğunu söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. Erüz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Deniz İzleme Programı kapsamında TÜBİTAK MAM tarafından yapılan mevsimsel izleme ölçümlerinde Trabzon kıyılarında su kalitesi orta ve kötü sınıf olarak belirlendiğini belirterek, bölgenin en kirli sularının bulunduğu Trabzon’da hem akarsu hem de kanalizasyonlardan kaynaklanan kirliliğinin kontrol altına alınması gerektiğini söyledi.
Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nden Prematüre Günü’ne özel anlamlı etkinlik Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle özel köşe yapılırken, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktor Alper Akay Prematüre Günü’yle alakalı bilgi verdi. Eskişehir Özel Ümit Hastanesi’nde 17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle Yeni Doğan Yoğun Bakımı önünü balonlarla süslenip, üzerinde günün önemini anlatan sözlerin yazılı olduğu kartlarla süslendi. Yaklaşık 1 hafta önce 34 haftalık hamile iken doğum yapan prematüre Çınar bebeğin annesi 33 yaşındaki Hülya Çınar yaşadıklarını anlattı. Hastanedeki yaklaşım, ilgi ve tedaviden oldukça memnun olduğunu belirten Çınar, bebeğini istediklerinde gördüklerini dile getirdi. “Doktorum da çok iyiydi, çok anlayışlı ve destek oldu” Öte yandan günün anlam ve önemi hakkında konuşan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktor Alper Akay, prematüre bebeklerin hassasiyetinden ve bakımı konusunda bilgi verdi. 34 haftalık hamile iken doğum yapan 33 yaşındaki Hülya Çınar yaşadıkları hakkında, “34 haftalık doğum yaptım. Bebeğim bin 700 gram ve 43 santimetre doğdu. Korkularım çok vardı, bebeğimin sağlık durumundan dolayı nasıl bir süreçle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama beklediğim gibi olmadı, her şey çok güzel bir süreçle gidiyoruz. Doktorum da çok iyiydi, çok anlayışlı ve destek olan bir doktordu. Yoğun bakımdan da çok ilgi alaka gördük. O yönden her şey çok güzel gidiyor. Bebeğimizi gelip bir rahatlıkla görebiliyoruz” dedi. “Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz” Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktoru Alper Akay ise Dünya Prematüre Günü’yle alakalı şöyle konuştu; “Dünya Prematüre Günü kutlu olsun. Prematüre bebekler bizim en kıymetlilerimiz. Erken doğan, hayata erken başlayan minik bebeklerimiz. Daha doğum süreci gerçekleştiği ilk andan itibaren çok yoğun bir bakım ve takip süreci gerektiren bir durum prematürelik. Burada ekibimizle, hekim arkadaşlarımızla birlikte prematüre bebekler için elimizden gelen her şeyi büyük bir özveriyle yapıyoruz. Onların hayata sağlıklı bir şekilde tutunmaları için her türlü hizmeti ve bakımı yapıyoruz. Prematüre bebeklerin taburculuğu için bazı kriterler var bizim dikkate aldığımız. Birincisi bebeğin yeterli beslenebilir hale geldiğini tamamen görmek, evde bakımına engel bir durum kalmadığından emin olmak. Diğeri bebeğin kilosunun ev şartlarına uyum sağlayabilecek hale geldiğini görmek. Bir diğer kriterimiz ise anneyle bebeğin birbirine yeterli uyumlu sağlayıp, bebeğin evde rahatlıkla yine annesi tarafından her türlü bakımının verilebileceğini görmek. Bu kriterleri sağlamadığı sürece bebeklerimizi biz burada yoğun bakım ünitemizde takip ediyoruz. Sonrasında ise evdeki takiplerinde de yine düzenli kontrolleri hiçbir zaman ihmal etmiyoruz”
Şanlıurfa Şanlıurfa’da doğal renkli pamuğun hasadı başladı Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde, üniversite ve özel sektör arasında imzalanan protokol sonrası deneme amaçlı ekilen doğal renkli pamuk olumlu sonuçlar verdi. Türkiye’nin önemli tarım merkezleri arasında yer alan Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde özel sektör ve üniversite işbirliğinde doğal renkli pamuk AR-GE çalışmaları yapıldı. Yaklaşık 1 yıl süren çalışma neticesinde 15 bin dönüm alana ekilen pamuğun iklim şartlarına uyum sağladığı belirlendi. Proje çerçevesinde tohum geliştirme çalışmasının da yürütüldüğü belirtildi. Hasadına başlanan pamuğun yaygınlaştırılarak tekstil sanayisinde kullanılacağı ifade edildi. Üniversite ile bir proje başlattıklarını söyleyen Ziraat Mühendisi Kübra Yılmaz, “Üniversite ve sanayi işbirliğinin popüler olması, aynı zamanda iklime de ciddi katkıları olması sebebiyle üniversite ile bir proje başlattık. Bu proje üniversite hocalarımızın geliştirdiği renkli pamuklarla alakalı. Küresel iklimin gideceği yeri düşünerek bu tarz projelerin daha çok sektörde sanayi işbirliğine yaranmasını hedefliyoruz. Çok da faydalı olacağını düşünüyoruz. Burada ciddi bir emek verildi. Sezon sonu, pamukların hasadını yapıyoruz. Çok da güzel sonuçlar aldık. Bunların testlerini yapıp değerlerini de göreceğiz çünkü renkli pamuk daha önce çalışılmamış bir alan, heyecanlıyız” dedi. Farklı denemeler yaptıklarını söyleyen Ziraat Mühendisi Engin Gündüz, “Şanlıurfa Ceylanpınar TİGEM bölgesinde başlattığımız Türkiye’nin en büyük projesi olan sürdürebilir pamuk üretim projesinin sonuna geldik. Bu sahada başarılı bir proje gerçekleştirdik. Yaklaşık 15 bin dönüm alanın yanında 80 dekarlık sahalar kurduk. Burada farklı denemeler yaptık” diye konuştu.