EKONOMİ - 03 Aralık 2023 Pazar 10:45

Tarım başkenti Konya, 13 üründe üretim miktarı olarak Türkiye’de ilk sırada

A
A
A
Tarım başkenti Konya, 13 üründe üretim miktarı olarak Türkiye’de ilk sırada

Türkiye’nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovasında yaklaşık 1 milyon 89 bin dekar alanda hububat ekimi yapılıyor. Ülkedeki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bölümünü karşılayan Konya’da, 13 farklı üründe üretim miktarı olarak Türkiye’de ilk sırada bulunuyor.


Yüz ölçümünün yüzde 67’si tarım arazisi olarak kullanılan Konya’da 2 milyon 200 bin hektarlık ekim alanında üretim yapılıyor. Geçtiğimiz kış döneminde kar yağışının az olması ile rekoltede düşüş endişesi ilkbahar yağışlarıyla yerini bereketli bir sezona bıraktı. Hububat alanında verimli bir dönem geçiren Konya Ovasında, yeşil bitki olarak bilinen pancar, havuç ve mısır gibi ürünlerin hasadı devam ediyor. Ülkedeki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bölümün karşılayan tahıl ambarı Konya’da, tarımsal üretim değeri olarak 33.10 milyar liralık bir değeri elde etmiş durumda. Sağlanan destekler ve üretim bilincinin gelişmesiyle Konya Ovası, 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada yer aldı.



“Konya bölgesinde 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada”


Konya Ovasının Türkiye’deki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bir kısmını karşıladığını kaydeden Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, “Konya Ovasında yaklaşık olarak 1 milyon 89 bin hektarlık alanda üretim yapılmakta. Türkiye’deki üretim alanlarının yaklaşık olarak yüzde 7.84’lük bir kısmını kapsamakta. Yaklaşık olarak Konya bölgesinde 13 tane üründe üretim miktarı alanında Türkiye’de ilk sırada bulunmakta. Ayrıca tarımsal üretim değeri olarak da, Konya bölgesi 33.10 milyar liralık bir değere sahip. Bu 33.10 milyar liralık değer Konya bölgesindeki sulanabilir arazilerde üretilen ürünlerle karşılanmakta. Bunun yanı Konya bölgesinde süt üretimi de yaklaşık 1 buçuk milyon tonun üzerinde olmakla beraber Türkiye’de ilk sırada yer alıyor” dedi.



“Konya bölgesinde suyun değeri çok önemli”


Sulama alanlarının artırılmasıyla beraber üretim alanlarının yaklaşık 2 ile 3 üç katına kadar arttırabilir olduğunun altını çizen Kırkgöz, “Konya’nın tarımsal yönetim açısından değeri ülkemiz için çok büyük. Yaklaşık olarak 1.89’luk hektarlık alanın yüzde 32’lik bir kısmını sulayabilmekteyiz. Sulu alan olarak tarımsal alanda kullanabilmekteyiz. Konya bölgesinde suyun değeri çok önemli çünkü kapalı bir havzada bulunan Konya bölgesi, dışarıdan herhangi bir su girişi olmadığı için suda çok sıkıntı yaşamakta. İleriki dönemlerde bu sulama alanlarının artırılmasıyla beraber üretim alanlarının yaklaşık 2 ile 3 üç katına kadar arttırabiliriz. Tabii tarımsal üretimdeki iklim ve su, bu yetiştiriciliğin üretim değerleri için en önemli unsur oluşmakta. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığımız iklimlerdeki değişmeler bize bunu bir kez daha gösterdi. Sahadaki, ziraat mühendisi meslektaşlarımız bu konularda kendilerini geliştirmekte. Ürünlerin daha az su kullanılarak, daha verim alabilmeleri için çiftçilerimize her aşamada yardımcı olmaktalar. Sürdürülebilir bir tarım yapılabilmek için, bu konulara çok dikkat edilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.



“Güçlü bir üretim için, güçlü bir tohumculuğa ihtiyacımız var”


Tohum ve gübrenin üretim alanındaki önemine değinen Burak Kırkgöz, “Ülkemiz için ve Konya için oldukça önemli bir konu. Tohum üretiminde de Konya bölgesi ülkemizin tamamında gerçekleştirilen sertifikalı tohumun yüzde 28’lik bir kısmını Konya bölgesinde üretmekteyiz. Sertifikalı tohumun yüzde 28’lik bir kısmı Konya bölgesinde üretiliyor. Güçlü bir üretim için güçlü bir tohumculuğa ihtiyacımız var. Bunu her fırsatta çiftçilerimize de söylüyoruz. Özellikle sertifikalı tohum kullanmaları gerektiğini ve bu üretimden alacakları ürün miktarından artışın en önemli unsurlarından biri de sertifikalı tohum. Konya bölgesinde tohumculuk anlamında da birçok firma çalışmakta ve argelerini sürdürmekte. Bu tohum firmalarının da Tarım Bakanlığı tarafından biraz daha desteklenmesi ve bu çalışmaların biraz daha artırılarak ülkemizin ekim alanlarının sertifikalı tohuma kavuşması için işletmelerin biraz daha desteğe ihtiyacı var. Tohum konusu dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok önemli bir konuyu kapsamakta. Özellikle ülkemizde yetiştiriciliği yapılan ata tohumu olarak da bilinen tohumların gelişmeleri ve bunların ıslah çalışmalarının arttırılarak devam edilmesi gerekmekte. Bununla ilgili Tarım Bakanlığımızın ciddi anlamda çalışmaları var. Şu anda hali hazırda bakanlığımızın yürütmüş olduğu üretim planlaması da bizim için ve ülkemiz için çok önemli” şeklinde konuştu.



“Yumurta, et ve süt üretimi de Konya lider sırada”


Suyun tüketimi daha az olan ürünlere desteğin biraz daha arttırılması gerektiğine dikkat çeken Kırkgöz, “İnşallah önümüzdeki dönemlerde Konya bölgesinde su sıkıntısı olduğu için suyun tüketimi daha az olan ürünlerin yetiştirilmesi için özellikle hububat ve su tüketimi az olan ürünlere desteğin biraz daha arttırılması gerekiyor. Diğer ürünlerdeki desteklerin suyun bol bol olan illerimizde destek verilmesi bizim için önemli. Özellikle Konya bölgesi için üretimlerde birinci sırada yer alan ürünlerimiz başlıca arpa, buğday, mısır, şeker pancarı, havuç, Konya’nın yüksek kesimlerinde vişne, bunun yanında korunga, acı bakla, lale, Macar tohumu, kuş yemi, bezelye ve yemeklik bezelye olarak sıralayabiliriz. Tabii bunların yanında yumurta, et ve süt üretimi de Konya lider sırada” diye konuştu.



Tarım başkenti Konya, 13 üründe üretim miktarı olarak Türkiye’de ilk sırada

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Bitlis’te ilk defa yüz germe ameliyatı başarıyla yapıldı Bitlis’te sağlık alanında önemli bir ilke imza atılarak ilk kez derin plan (deep plane) yüz germe ameliyatı başarıyla gerçekleştirildi. İleri düzey estetik cerrahi teknikleri arasında yer alan bu operasyon, Bitlis’te de modern ve nitelikli sağlık hizmetlerinin verilebildiğini gözler önüne serdi. Alanında uzman hekimler tarafından yapılan ameliyat, klasik yüz germe yöntemlerinden farklı olarak yüzün yalnızca derisini değil, kas ve bağ dokularını da kapsayan derin plan üzerinden uygulandı. Yapılan bu ameliyatla daha doğal, uzun süre kalıcı ve yüz ifadesini bozmayan sonuçlar elde edilmesi hedeflendi. Bitlis’te ilk kez gerçekleştirilen bu ameliyat, hem kentteki sağlık altyapısının geldiği noktayı ortaya koydu hem de estetik cerrahi alanında bölge halkı için önemli bir avantaj sağladı. Yetkililer, bundan sonraki süreçte benzer nitelikteki ileri cerrahi işlemlerin Bitlis’te daha sık yapılmasının hedeflendiğini ifade etti. Ameliyatı gerçekleştiren Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, ameliyathane şartlarının bölgedeki birçok hastaneye göre daha iyi olduğunu belirterek, "Hastamıza ilimizde bir ilk olarak derin plan yüz germe ameliyatı uyguladık. Bu ameliyat sadece cildi değil, aynı zamanda cilt altı dokularının da ve boyun bölgesinin de hassas bir diseksiyonun kesilmesi, açılması uygun planların ve bu planların yine uygun cerrahi planlarda, uygun açılarda gerilerekten bir hastanın 10-15 sene önceki haline döndürülmesini amaçlayan bir ameliyat. Şimdi ilk kez gerçekleşen bir ameliyat. Hem hasta çok bilinçli, uyumlu bir hasta hem bu sayede süreçte çok iyi geçti. Hem de bu ilk kez yapıldığı için de oldukça mutluyuz. Artık hani bu tarz daha nitelikli ameliyatlar da şehrimizde yapılabiliyor. Bunun dışında her ne kadar daha önce yapılmamış olsa da artık hani o kadar kompleks olmayan uygulanabilen bir ameliyat. İyileşme süreci de oldukça hızlı. Hastalar günlük hayata hızlı dönebiliyor. Bu açıdan hani uygun hastada uygun endikasyonlar yapılabilecek güzel bir ameliyat. Bölge şartlarında yapılabilmesi için herhangi bir eksiğimiz yok" dedi. Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. Çağhan Benli, hastane şartlarının bu tür ameliyatlar için yeterli olduğunu da ifade ederek, "Hastanenin ekipmanları olsun, ekibi olsun bu konuda oldukça yardımcılar, bilgililer, tecrübeliler hani her ne kadar ilk kez yapılmış bir ameliyat olsa da tüm ekip bu süreçte oldukça İyi bir şekilde süreci yönetti, yardımcı oldular. Yani o açıdan bölgenin hiçbir eksiği yok. Hatta bazı açılardan fazlası dahi var" diye konuştu Yüz gerdirme ameliyatı olan Fatih Sirek ise, "Uzun zamandır bu ameliyatı yaptırmayı düşünüyordum. Devlet hastanesinde olması aslında benim için de çok isabet oldu. Çağhan Bey’in yanına geldim. Sağ olsun çok ilgilendi. Birlikte ameliyat olmama karar verdik. Ameliyat oldum. Son derece de iyi geçti ameliyatım. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Tabii ki ameliyat sonrası çehremizde değişiklik oluyor. Sarkan yerler daha deli toplu hale geliyor. Dolayısıyla yüz daha gençleşiyor. Sosyal hayatımızda da değişiklik oluyor. Kendinizi daha iyi hissediyorsunuz. O anlamda da çok katkısı oldu bana. Hocamız da çok ilgili. Buradaki personeller de çok ilgili. Sağ olsun günde 3-4 defa servise kadar gelip bizi ziyaret etmiştir. Bakmıştır. Kontrol etmiştir. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.
Erzurum YÖK, 2025 yılı üniversite izleme ve değerlendirme raporunu yayımladı Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanan "2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporu" açıklandı. Sonuçlara göre, Atatürk Üniversitesi pek çok temel göstergede Türkiye’nin en başarılı yükseköğretim kurumları arasındaki yerini güçlendirdi ve stratejik alanlarda yükselişini sürdürdü. Atatürk Üniversitesi, eğitim kalitesini belgeleyen "Akredite Lisans Programı Sayısı" göstergesinde 52 programla Türkiye genelinde 1. sırada yer alarak bu alandaki liderliğini tescilledi. Nitelikli akademik çıktıların bir göstergesi olan "Doktora Mezun Sayısı"nda 385 mezun ile 8. sıraya yerleşen Atatürk Üniversitesi, Türkiye’nin doktoralı insan kaynağı ihtiyacına en büyük katkıyı sunan kurumlardan biri oldu. Ayrıca, 238 aktif öğrenci topluluğu ile sosyal kampüs imkânları açısından da Türkiye’nin en zengin 4. üniversitesi olma başarısını gösterdi. Ar-Ge ve inovasyonda Türkiye’nin öncü gücü olan, araştırma ve yayın performansıyla göz dolduran üniversite, bilimsel dünyanın en saygın dergilerinde yayımlanan makaleler baz alındığında, "İlk yüzde 10’luk Dilimde Bulunan Dergilerdeki Yayın Sayısı" kriterinde Türkiye’nin en başarılı 4. üniversitesi oldu. Teknoloji ve inovasyon alanındaki verimliliğini de kanıtlayan Atatürk Üniversitesi, "Olumlu Sonuçlanan Patent, Faydalı Model veya Tasarım Sayısı" göstergesinde ise Türkiye genelinde 3. sıraya yerleşti. Atatürk Üniversitesi, Kapsayıcı Bir Eğitim Ortamı Sunma Kararlılığı İle Yoluna Devam Ediyor Üniversite, proje geliştirme süreçlerinde de hem ulusal hem de uluslararası arenada etkinliğini artırdı. Buna göre, Atatürk Üniversitesi, 2025 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Genel Raporunda; Ulusal Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 4. sırada (189 proje), Uluslararası Destekli Ar-Ge Proje Sayısında Türkiye genelinde 8. sırada (63 proje), TÜBİTAK Proje Desteği Sayısında ise Türkiye genelinde 20. sırada (141 proje) yer aldı. Toplumsal Katkıda "Öğrenci Odaklı Başarı" sosyal sorumluluk projelerinde, öğrenci katılımını teşvik eden modelleriyle fark oluşturan üniversite; öğrenciler tarafından yürütülen 1.305 sosyal sorumluluk projesi ile Türkiye genelinde 2. sıraya yerleşti. Üniversite yönetiminin bizzat yürüttüğü 291 proje sayısı ile Türkiye 5’incisi oldu. Ayrıca, "Kampüs Erişilebilirliği" ve "Engelsiz Üniversite" çalışmaları kapsamında çıkarılan 239 erişilebilirlik envanteri ile Atatürk Üniversitesi, Türkiye’de 7. sırada yer alarak kapsayıcı bir eğitim ortamı sunma kararlılığı bir kez daha gösterildi. Rektör Hacımüftüoğlu: "Bu Başarı, Sürdürülebilir Gelişim Stratejimizin Bir Tecellisidir" Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu, elde edilen verilerin üniversitenin sürdürülebilir gelişim stratejisinin bir sonucu olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Yükseköğretim Kurulumuzun 2025 yılı izleme raporunda, özellikle akredite program sayısındaki Türkiye birinciliğimiz ve patent verimliliğindeki üçüncülüğümüz, eğitimde kalite ve Ar-Ge’de katma değer odaklı yaklaşımımızın en somut göstergeleridir. "Bölgesel Güçten, Küresel Markana" vizyonumuzla sadece bilgi üreten değil, ürettiği bilgiyi teknolojiye ve toplumsal faydaya dönüştüren bir kurum olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz. Bilimsel yayınlarımızın niteliği ve öğrencilerimizin sosyal sorumluluk projelerindeki öncü rolü, üniversitemizin hem küresel rekabet gücünü hem de toplumsal aidiyetini pekiştirmektedir. Bu başarı grafiğinde emeği geçen tüm akademik ve idari personelimiz ile geleceğimizin teminatı olan öğrencilerimize şükranlarımı sunuyorum. Atatürk Üniversitesi olarak, ülkemizin milli teknoloji hamlesine ve 2071 vizyonuna en üst düzeyde katkı sunmaya devam edeceğiz."
Eskişehir ’Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü’ semineri düzenlendi Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından düzenlenen "Antik Çağ’da Seramik Kaplar Işığında Yemek Kültürü" başlıklı seminer gerçekleştirildi. Seminere Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rahşan Tamsü Polat, Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay ve öğrenciler katıldı. Antik dönem yemek kültürü seramikler üzerinden anlatıldı Seminerde konuşmacı olarak yer alan Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay, antik döneme ait seramik kapların boyutları ve üretim tekniklerinden hareketle dönemin yemek alışkanlıklarını, mutfak kültürünü, estetik anlayışını ve damak zevkini ele aldı. Oransay, seramik kapların yalnızca işlevsel değil; aynı zamanda dönemin sosyal, hiyerarşik, bireysel ve kültürel yapısını yansıtan önemli göstergeler olduğunu vurguladı. Kottabos oyunu ve içki kaplarının önemi Konuşmasında Antik Yunan’daki Kottabos oyununa da değinen Doç. Dr. Oransay, "Sempozyomlarda kullanılan kaplar arasında içki içme kaplarının fazla olmasının nedenlerinden biri Kottabos adı verilen oyundur. Bu oyun sırasında kapların kırılması nedeniyle sıklıkla yeni kapların üretilmesi gerekmiştir." ifadelerini kullanarak içki kaplarının sosyal pratikler ve statü göstergeleriyle olan ilişkisini katılımcılarla paylaştı. Seminer, soru-cevap bölümünün ardından Doç. Dr. Bekir Sıtkı Alptekin Oransay’a katılım belgesinin takdim edilmesiyle sona erdi.