ÇEVRE - 16 Nisan 2025 Çarşamba 13:40

Selçuklu Belediyesi’nin Sürdürülebilirlik Raporu BM Platformu’nda

A
A
A
Selçuklu Belediyesi’nin Sürdürülebilirlik Raporu BM Platformu’nda

Konya’nın merkez Selçuklu İlçe Belediyesi’nin 2018-2023 yılları arasında yapmış olduğu çalışmaları kapsayan Sürdürülebilirlik Raporu, Birleşmiş Milletler (BM) Platformu’nda yayımlandı.


Selçuklu Belediyesi tarafından, 2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDG) doğrultusunda hazırlanan Sürdürülebilirlik Raporu, bu yılın ilk çeyreğinde BM’nin resmi web sayfasında yayımlanarak uluslararası kamuoyunun erişimine açıldı. Sürdürülebilirlik vizyonunu sosyal, çevresel ve ekonomik boyutlarda bütüncül bir yaklaşımla ele alan Selçuklu Belediyesi, bu raporla birlikte küresel hedeflere uyum sağlama konusundaki kararlılığını bir kez daha gözler önüne serdi. Rapor, enerji verimliliğinden atık yönetimine, toplumsal katılımdan eğitim fırsatlarına kadar birçok alandaki stratejik çalışmaları içeriyor. Selçuklu Belediyesi, sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunan projeleriyle ön plana çıkarken Türkiye’de bu alanda örnek teşkil ediyor.



"Hazırladığımız raporun BM tarafından yayımlanması son derece kıymetli"


Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, yerelden başlayarak küresel sürdürülebilirliğe katkı sunmanın en büyük öncelikleri arasında yer aldığını ifade ederek, "Hazırladığımız bu raporun BM tarafından yayımlanması, çalışmalarımızın şeffaflığı ve uluslararası standartlara uygunluğu açısından son derece kıymetli. Selçuklu Belediyesi olarak, Birleşmiş Milletlerin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine bağlı kalarak, kendi toplumumuzda sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek oluşturma taahhüdümüzü en üst seviyede tutuyoruz. Bu doğrultuda, ulaşılabilirlik, eşitlik, çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal refah gibi temel ilkeleri rehber alarak çeşitli alanlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Birleşmiş Milletlerin belirlediği sürdürülebilir kalkınma hedefleri, dünyamızı daha iyi bir yer haline getirmek için yol haritamızı oluşturuyor. Bu hedefler; iklim eylemi, sıfır açlık, iyi sağlık ve refah gibi geniş bir yelpazede insanlığın karşı karşıya olduğu zorluklara çözümler sunmayı amaçlıyor. Bu hedeflerin yerel düzeyde başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmalarımızı titizlikle yürütüyoruz. Amacımız, toplumumuzun sürdürülebilirlik konusunda nerede olduğunu anlamak, başarılarımızı kutlamak ve gelişme alanlarını belirlemektir. Bu sayede, gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir Selçuklu ve daha iyi bir dünya inşa etmeye olan katkımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu rapor ile Selçuklu Belediyesinin sürdürülebilirlik yolculuğunu şeffaf bir şekilde paylaşarak, toplumumuzun bu konudaki farkındalığını artırmayı ve ortak çözümler üretmeyi amaçlıyoruz. Sürdürülebilir bir Selçuklu ve daha yaşanabilir bir dünya için attığımız adımları sizlerle paylaşmak bizim öncelikli görevimiz. Sürdürülebilirlik yolculuğumuzda bizlere destek olan herkese teşekkür ediyor ve birlikte daha müreffeh bir geleceğe adım atmaktan mutluluk duyuyorum" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."