ÇEVRE - 15 Nisan 2025 Salı 10:21

Hububatta erken ekimi don vurdu

A
A
A
Hububatta erken ekimi don vurdu

Konya’da geçtiğimiz günlerde etkili olan zirai don, erken ekimi yapılan bazı tarım ürünlerine ciddi oranda zarar verirken, geç ekimi yapılan ürünlerde ise zarar oluşmadı. Uzmanlar, rekoltenin düşebileceğine dikkat çekiyor.


Konya Ovasında mart ayına kadar zaman zaman mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıklarıyla beraber, erken ekimi yapılan hububat ürünleri hızlı boy attı. Geçtiğimiz günlerde etkili olan zirai don ise erken ekim yapılan ürünlere büyük oranda zarar verdi.


"Eksi 15’e düşen hava sıcaklığı hiç görülmemişti"


Son yılların aynı ayına göre en düşük hava sıcaklığının kayıtlara geçtiğine dikkat çeken Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, "Don felaketi yaşadık. Don zararı deniyor ama don zararı değil, don felaketi dememiz lazım. Çünkü bu zamana kadar Konya yöresinde eksi 4 eksi 5 dereceler nisan ayının ortalarına doğru görüldü. Yalnız eksi 15 ile eksi 14’e düşen hava sıcaklığı hiç görülmemişti. Şu an özellikle hububat alanlarında ve yonca, erken ekilen pancarlarda don riski vardı ve bu donla beraber ürünlerde birtakım zararlara neden oldu. Şu an hububatta tabii arazideki çalışmalar devam ediyor, 3 gün önce yaşandı bu don olayı ve sahada ziraat mühendisi meslektaşlarımız donla ilgili hasarın ne kadar olduğunu belirlemeye yönelik çalışmaları devam ettiriyor. Tarım Bakanımız İbrahim Yumaklı geçen gün bir açıklamasında ‘Çiftçimizin yanında olacağız’ dedi, kendisine teşekkür ediyoruz. Bu afetler inşallah bir daha yaşanmaz" dedi.


"Çiftçilerimizin arazilerini kontrol etmelerini öneriyoruz"


Erken ekilen hububatların gelişimleri daha iyi olduğu için erken ekilen hububatlardaki hasarın daha fazla olduğunu belirten Kırkgöz, "Çiftçilerimizin arazilerini kontrol etmelerini öneriyoruz. Mutlaka bir ziraat mühendisinin uygulayacağı tarife veya uygulayacağı reçeteyi düzenli ve dengeli bir şekilde zamanında uygulamasını öneriyoruz. Özellikle arpalar biraz daha soğuğa dayanıksız çeşitler olarak geçiyor. Arpa bitkileri biraz daha erken olgunluğu sağladıkları için buğdaylara göre şu an bir takım yatmalar ve soğuğun verdiği zarardan dolayı beyazlaşmalar var. İlerleyen günlerde bu beyazlıklar yerini sarılığa verecek ve bu bitki tamamen ölecek. Çünkü kök bölgesiyle başak taslağı arasındaki bağlantının tamamen koptuğunu görüyoruz. Şu anda başak taslağı ürünün alt seviyelerinde soğuk zararını yaşamış bitki. Bu üründe çiftçimiz hiçbir verim alamayacak" şeklinde konuştu.


"Geç ekilen hububat alanlarında donla alakalı herhangi bir problem yaşanmadı"


Don olaylarının ardından rekoltede düşüş beklentisinin arttığına değinen Kırkgöz, "Şu zamanda rekolte tahmini yapmak çok zor. Öncelikle bir hasar tespitinin yapılması gerekir ama gördüğümüz kadarıyla rekoltede bir nebze özellikle arpada rekolte düşüklüğü yaşanabilir. İnşallah böyle bir afet bir daha başımıza gelmez. İnşallah bundan sonraki süreçte herhangi bir dolu zararı, don zararı yaşamadan hasat sezonuna ulaşırız. Bu tarz afetlerde çiftçilerimizin yapabilecekleri çok fazla da bir şey maalesef yok. Erken ekimden kaçınmalarını özellikle tavsiye ediyoruz. Hububatta erken ekimi zaten ekim aylarının sonlarına doğru kasım ayının ortalarına doğru yapmalarını tavsiye ediyorduk. Özellikle de arpa ekecek çiftçilerimizin, biraz daha meteorolojiyi de takip ederek biraz geç vakitlerde ekmelerini tavsiye ediyoruz. Geç ekilen hububat alanlarında donla alakalı herhangi bir problem yaşanmadı. Sadece yaprak uçlarında bir takım sararmalar ve kurumalar söz konusu oldu. Burada da çiftçilerimizin tabii verimle alakalı herhangi bir problemi yok. Lakin çiftçilerimizin burada da hastalıklarla ilgili arazilerini sık sık kontrol etmeleri gerekiyor. Çünkü bu tarz problemlerden sonra mantar hastalıkları hızlı bir şekilde bitkilerde yaygınlaşabiliyor. Mutlaka bir ziraat mühendisi meslektaşımızla beraber arazisine gelip hastalık kontrolünü yapması gerekiyor çiftçilerimizin" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.