GÜNDEM - 23 Nisan 2025 Çarşamba 09:45

Oxford seçti, Türkiye mercek altına aldı: "Tekrar kazanmamız gerekiyor"

A
A
A
Oxford seçti, Türkiye mercek altına aldı: "Tekrar kazanmamız gerekiyor"

Oxford Sözlüğü’nün 2024 yılının kelimesi olarak seçtiği "brain rot" (beyin çürümesi), Kocaeli’nin Gebze ilçesinde düzenlenen konferansta ele alındı. Dijital dönüşümle birlikte insanların telefon ve tablet başında uzun süre geçirmelerinin sonucunda oluşan "beyin çürümesi" konusu masaya yatırıldı.


Oxford Üniversitesi Sözlüğü tarafından 2024 yılının kelimesi seçilen "brain rot" terimi üzerine Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) Teknopark Genel Müdürlüğü tarafından sempozyum gerçekleştirildi. Sempozyumda, Uzman Psikolog Ezgi Özcan, Doç. Dr. Ömer Kardaş, Uzman Klinik Psikolog Selin Kahvecioğlu Ocak, Prof. Dr. Erkan Saka ile Kültürel Dönüşüm Uzmanı ve Eğitmen Alp Saraçoğlu konuşmacı olarak katıldı.


Günümüz dijitalleşmesinin etkileriyle bireylerin sürekli telefon ve tablet kullanması sonucu ortaya çıkan bu olgunun, bireysel düzeyde alınabilecek önlemlerle hafifletilebileceği vurgulandı.


"Farkındalık oluşturmak istedik"


Sempozyuma ilişkin İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabirine açıklamalarda bulunan GOSB Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Çemberci, "Bugün, Oxford’un sözlüğünde yılın kelimesi seçilen brain rot konusunu en yetkin kişilerden dinledik. Özelikle iş dünyasında, aile hayatında ve özel hayatta teknoloji bağımlılığının ve beyin çürümesinin diğer etkilerini, insan hayatını nasıl etkilediğini, iş hayatını nasıl etkilediğini, verimliliği düşürüp düşürmediğini, teknoloji kullanımının bir çeşit hastalık olup olmadığını hep birlikte uzmanlarımızdan dinledik. Bir farkındalık oluşmasını istedik. Umarım bu farkındalığı oluşturmuşuzdur diye düşünüyorum" dedi.


"Herkes kendi önlemini almalı"


Dijitalleşen dünyada beyin çürümesini durdurmanın yollarına değinen Prof. Dr. Çemberci, "Verilen cevaplardan şunu anladık: Bundan kurtulmanın yolu hap gibi bir şey değil. ’Hap alarak beyin çürümesinden kurtuluyoruz’ diye bir durum yok. Bu durum bir süreç diyebiliriz. Bununla ilgili aslında salondan çıkan genel kanı şu şekildeydi: herkesin kendi bireysel önlemini almasıydı. Mesela ben kendi adıma, bazı zamanlarda bundan detox yaparak kurtulmaya çalışıyorum. Kimisi daha fazla kitap okuyarak bunu engellemeye çalışıyor, kimisi daha fazla sosyal etkinlik düzenleyerek engellemeye çalışıyor. Teknolojinin insan hayatına katkılarını yadsımıyoruz. Ancak sosyal ve iş hayatımıza olumsuz etkilerini en aza indirecek bireysel çözümler üretmeliyiz" diye konuştu.


"Bununla mücadele etmemiz ve tekrar insani yetilerimizi kazanmamız gerekiyor"


Konuşmacılardan Prof. Dr. Erkan Saka ise "4 konuşmacının birbirini tamamladığı bir program oldu. Beyin çürümesi modern çağın bir sorunu. Burada kast edilen enformasyon yüklemesi. Buna karışı ne yapacağız? Benim pozisyonum tamamen negatif durmak değil. Teknolojiyi daha aktif kullanarak, bilgi üreterek beyin çürümesine müdahale edebiliriz. Beyin çürümesi tabii mecaz olarak kullanılan bir terimdir. Çok yoğun bir enformasyon yüklemesi var ve bu enformasyon genellikle verimli değil. Saçma denilebilir, boş denilebilir. Burada aslında kontrolsüz bir şekilde içerik tüketimi söz konusu. Genellikle belirli mecralara kitlenip artık neredeyse hayatının akışını bile etkileyecek şekilde bir tüketim içerisine giriyoruz. Bu arada da düşünme kapasitemizin sekteye uğradığı ve eleştirel bakışımızı kaybettiğimiz şeklinde sonuçlar ortaya çıkıyor. Tam olarak herkes de aynı durum olmayabilir ama bu modern dünya da şuanda başımıza gelen bir durum. Platformlarda, genel olarak kurumlarda dijital alandaki bunu destekliyor ve pekiştiriyor. Bizim bununla mücadele etmemiz ve tekrar insani yetilerimizi kazanmamız gerekiyor. Bence biz teknolojisiz yaşamayız. İnsan kaygılarını nasıl olumlu bir şekilde daha iyi bir yere yönlendirebiliriz" şeklinde konuştu.


"Beyin çürümesinin bireysel ve toplumsal etkilerini ele aldık"


Sempozyumda tüm önemli konuların ele alındığına dikkat çeken GOSB Teknopark Teknoloji ve İnovasyon Müdürü Gözde Nur Köse Yılmaz da, "Bugün ele alınan konu, günümüzün önemli problemlerinden biri olan ve dijital mecralarda geçirilen zamanla ortaya çıkan beyin çürümesiydi. Brain rot terimi, Oxford Sözlüğü’ne 2024 yılında dahil edilmiştir. Panelistlerimizle bu konuyu farklı açılardan değerlendirdik. Kendilerinin çok değerli katkıları oldu. Bireysel etkilerinden toplumsal etkilerine, iş yerlerindeki liderlik yapıları üzerindeki etkilerine kadar detaylı analizler gerçekleştirdik. Çok değerli bir etkinlik olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.


(OBT-HFV-RFK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Eray Yazgan: "Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktığımıza dair yanlış bir algı var" Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan, kulüpten kimsenin ’M.g.news’ ile direkt görüşmesi olmadığını, bir ajans vasıtasıyla pazarlama departmanına geldiğini belirterek, "Bizi yönlendiren bir ajans var, buna onay veren bir federasyon var. Biz, çok dolaylı bir yoldan suçlandık" dedi. Yazgan ayrıca tutuklu bulunan sarı-kırmızılı futbolcu Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktıklarıyla ilgili algı yapıldığını ifade ederek, "Duruşmasına bizim yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi. Bir yargı süreci var. Konuşmak çok doğru değil. Metehan’a itimadımız tam. Biz, sürecin sonunda Metehan’ın suçsuz çıkacağına eminiz" şeklinde konuştu. Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Kemerburgaz Metin Oktay Tesisleri’nde sarı-kırmızılıları takip eden muhabirlerle sohbet toplantısında bir araya geldi. Toplantıda Galatasaray Sportif AŞ Başkan Vekili Abdullah Kavukcu ve Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan da yer aldı. Galatasaray’ın daha önce sponsorluk sözleşmesi imzaladığı ve yasadışı bahisle ilişkilendirildiği için iptal ettiği sponsorluk konusuna açıklık getiren Eray Yazgan, "Bizim kulübümüzden kimsenin ’M.g.news’ ile direkt görüşmesi yok. Bir ajans vasıtasıyla bize geliyorlar. Benim veya bizden herhangi bir yöneticinin böyle bir görüşme yapması söz konusu değil. Söz konusu firmanın ismini ilk defa konu yönetime geldiği gün öğrendim. Bir ajans vasıtasıyla pazarlama departmanımıza gelmişler. Bu firma bizimle anlaşmadan önce firmanın boy boy başka statlarda reklamları dönüyordu. Başka kulüpler de bu firmayla anlaşma yapmış. Bunun bir haber sitesi olduğu söylendi. O dönemde Taksi vs. bir çok farklı mecraya reklam vermişler. Bu site, baktığınız zaman bir spor haber web sitesi. Fakat bu sitenin farklı bir siteye yönlendirme yaptığı söyleniyor. Bizi yönlendiren bir ajans var, buna onay veren bir federasyon var. Biz, çok dolaylı bir yoldan suçlandık. Ben sadece imza yetkilisi olduğum için suçlanıyorum. Bu sözleşmenin imzalandığı gün farklı bir imza yetkilisi arkadaşımız bunu imzalamış olsa idi, şu an o benim durumumda olacaktı. Dolayısıyla aldığımız bir yönetim kurulu kararı çerçevesinde yapılmış bir işlem var" ifadelerini kullandı. "Metehan’ın duruşmasına yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi" Bahis soruşturması kapsamında tutuklanan Galatasaraylı futbolcu Metehan Baltacı’yı bu süreçte yalnız bıraktıklarına yönelik algı yapıldığını söyleyen Yazgan, "Metehan Baltacı’yı yalnız bıraktığımıza dair yanlış bir algı var. Duruşmasına bizim yönetim kurulu üyemiz Can Natan ile kulüp avukatımız girdi. Kendi avukatı da orada hazır bulundu. Yönetici arkadaşlarımız, kendilerini ziyaret etti. Sportif direktörümüz de kendisini ziyaret etti. Bir yargı süreci var. Konuşmak çok doğru değil. Metehan’a itimadımız tam. 18 bin TL’lik bir tutardan bahsediyoruz. Kiralık oynadığı dönemdeki süreçle alakalı bir durum. Biz, sürecin sonunda Metehan’ın suçsuz çıkacağına eminiz. Dönem dönem tutukluluğa itiraz oluyor. O itirazı yaptık" şeklinde konuştu.
Erzurum Türkiye ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği: Bilim uyarıyor, tedbir hayat kurtarıyor Atatürk Üniversitesi Pasinler Meslek Yüksek Okulu Dr. Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı Ülkemiz ve Doğu Anadolu’da deprem gerçeği konulu seminer verdi. Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkemiz topraklarının yaklaşık yüzde 96’sı deprem riski altında bulunurken, nüfusun büyük bir bölümü yıkıcı depremlerin meydana gelebileceği alanlarda yaşamını sürdürüyor. Bu gerçek, depremle yaşamayı öğrenmenin bir tercih değil, zorunluluk olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Depremler neden oluyor? Depremler, Dünya’nın kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri sonucu meydana geliyor. Bu hareketlerin temel nedenine bakıldığında yerin derinliklerindeki ısı kaynaklı konveksiyon akımlarının olduğu belirleniyor. Kıtaların geçmişte "Pangea" adı verilen tek bir kara parçası hâlinde olduğu ve zamanla ayrıldığı artık bilimsel olarak kabul ediliyor. Türkiye ise bu hareketli levha sınırlarının kesişim noktasında yer alıyor. Büyüklük ve şiddet arasındaki fark Bir depremin büyüklüğü, açığa çıkan enerjiyi ifade ederken; şiddeti, depremin yerleşim alanlarında oluşturduğu hasarla ilgilidir. Aynı büyüklükteki bir deprem, sağlam zemine sahip bir bölgede hafif hasarla atlatılabilirken, zayıf zeminlerde ağır yıkıma yol açabiliyor. Sismik boşluklar alarm veriyor Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı’nın dikkat çektiği en önemli konulardan biri de "sismik boşluklar". Bu terim, uzun süredir büyük deprem üretmemiş ancak enerji biriktirmeye devam eden fay segmentlerini tanımlıyor. Marmara’dan Doğu Anadolu’ya, Ege’den Akdeniz’e kadar birçok bölgede tespit edilen bu alanların, önümüzdeki yıllarda 6 ila 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Doğu Anadolu’da acı tecrübe Doğu Anadolu Bölgesi, tarih boyunca Türkiye’nin en yıkıcı depremlerine sahne oldu. 1939 Erzincan, 1976 Çaldıran, 1983 Horasan-Narman, 2011 Van ve 2020 Elazığ depremleri; binlerce can kaybına ve büyük ekonomik yıkıma neden oldu. Bu depremler, bölgenin aktif fay sistemleri üzerinde yer aldığını açıkça gösteriyor. Erzurum ve Pasinler özelinde risk Erzurum Fay Zonu, Erzurum Fay Zonu; neotektonik dönemde aktif olan, doğrultu atımlı faylardan oluşan karmaşık bir sistemdir. Pasinler, Horasan ve Narman çevresinde tarihsel ve aletsel dönemlerde büyük depremler meydana gelmiştir. 1924, 1952 Pasinler Depremi ve 1983 Horasan-Narman Depremi bölgenin yüksek sismik riskini ortaya koymaktadır. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki Yedisu Fayı, Ardahan Kırığı, Çayırlı Aşkale Fayı, Van Gevaş Fayı ve Hakkari Yüksekova Faylarının deprem üretmesi durumunda bundan etkilenecek illerin arasında Erzurum ve Pasinler İlçelerinin olacağı görülmektedir. Bu sismik boşluklar bilimsel çalışmalara göre günümüzde de aktif olan bir yapı niteliği taşıyor. Erzurum , Pasinler ve çevresinde geçmişte yaşanan depremler, bölgenin gelecekte de sismik risk altında olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle yerel ölçekte yapılacak mikro-bölgeleme çalışmalarının, olası depremlerde can ve mal kaybını azaltmada hayati öneme sahip olduğu her zaman vurgulanması gereken bir özellik olduğu görülüyor.. Çözüm: Bilim, Planlama ve Hazırlık Deprem zararlarını azaltmanın yolunin kadercilikten değil bilimden geçtiğini ifade eden Dr.Öğretim Üyesi Hamit Çakıcı; "Aktif fayların net biçimde belirlenmesini, riskli alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılmasını, deprem master planlarının hazırlanmasını, İl Afet Risk Azaltma Planlarının (İRAP) etkin şekilde uygulanmasını öneriyor. Bireysel düzeyde ise depreme dayanıklı yapılaşma, ev içi eşya sabitlemeleri, acil durum çantası ve doğru davranış biçimleri (Çök-Kapan-Tutun) hayati önem taşıyor. Teknoloji de uyarıyor Günümüzde Android telefonlarda kullanılan erken uyarı sistemleri, deprem dalgalarını insanlardan saniyeler önce algılayarak kullanıcılara uyarı gönderebiliyor. Bu birkaç saniyelik kazanım bile, doğru davranışla birleştiğinde hayat kurtarabiliyor. Sonuç olarak deprem engellenemez ancak etkileri azaltılabilir. Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleşmesi, bilimi rehber edinmesi ve hazırlıklı olması gerekiyor. Bu konuda bizlerin ortak mesajı net: "Deprem değil, ihmal öldürür."