POLİTİKA - 17 Nisan 2025 Perşembe 17:05

Bakan Tunç: "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil"

A
A
A
Bakan Tunç: "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden de yargının hedef alınmasını üzülerek takip ediyoruz. Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi, hukuk ve hukuk devleti ile asla bağdaşmaz" dedi. Bakan Tunç, boykot çağrısına ilişkin ise "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil" ifadesini kullandı.


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli Kongre Merkezi’nde düzenlenen "Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu"na katıldı. Konferansta, ticaret hukukundan kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri, sözleşme hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri konuşuldu.



"Kocaeli’nin adliyeye ihtiyacı olduğunu biliyoruz, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz"


Sempozyumda konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Kocaeli’nin üretim, sanayi ve teknolojinin önde gelen kentlerinden biri olduğunu vurguladı. Kocaeli’nin Türkiye’nin ekonomisine önemli katkılar sağladığına dikkat çeken Tunç, "Kocaeli’nin adliyeye ihtiyacı olduğunu biliyoruz, bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. 1004 bin metrekare kapalı alana sahip proje çalışmamız var. Uygulama projeleri devam ediyor. 25 Ekim’de yapım ihalesini yetiştirmek istiyoruz. Kocaeli’deki fiziki mekan ihtiyacını karşılama gayreti içerisinde olacağız. Kocaeli’miz yeni büyük adalet binasını çoktan hak ediyor" dedi.



"Bugün itibariyle 382 adliye binamız var"


2002 yılında 78 müstakil adliye binası olduğunu ancak bugün itibariyle Türkiye’de 382 adliye binasının bulunduğunu söyleyen Bakan Tunç, "Kapalı alan miktarında 10 kat arttırmış durumdayız. Geçmişte kiralık binalarda faaliyette bulunan yargı mensuplarımız, bugün teknolojik imkanlara kavuşarak, görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Kocaeli’deki bu eksikliği de gidermenin gayreti içerisindeyiz" diye konuştu.


Bakan Tunç, Türkiye’nin son 23 yılda çok büyük mesafeler kat ettiğine dikkat çekerek, özellikle yargıda yapılan çalışmaları anlattı. Tunç, sadece temel kanunları yenilemekle kalmayıp, anayasada hak arama yollarını artıran, hukuk devletini tahkim eden önemli reformlara imza attıklarını ifade etti.



"Basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail’in daha gerisinde göstermek mümkün mü?"


Yargı alanında önemli anayasa değişikliği yapıldığının altını çizen Bakan Yılmaz Tunç, sözlerine şöyle sürdürdü:


"Anayasa mahkemesinin yapısı, hakimler ve savcılar kurulunun yapısı, askeri yargının kaldırılması, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tüm bunlar tarihe karıştı. Hukuk devleti ilkesi güçlendi. ’Hukuk devleti ilkesi güçlendi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir’ dediğimde buna itiraz edenler oluyor. ’Adalet Bakanı neden bunu sürekli neden tekrar ediyor, demek ki bir problem mi var?’ diyerek eleştirilere maruz kalıyoruz. Türkiye’de hukuk güvenliğinin olmadığına yönünde bir takım maalesef dezenformasyonlar söz konusu. Hukuk güvenliği endeksi şeklinde, masa başında oluşturulmuş, ülkemizi, yargı camiamızı karalamaya yönelik bir takım endekslerle maalesef haksız ithamlarda da bulunanlar var. Türkiye’nin hukuk güvenliği endeksinde dünya sıralamasında geride olduğunu söyleyenler Türkiye’ye haksızlık yapıyorlar. O listeye baktığımız zaman, ülkemizin üstünde gösterilen birçok ülkede yargı kurumlarının nasıl olduğunu, demokratik seçimlerin bile yapılmadığını gördüğümüzde, bu listenin bir inandırıcılığı söz konusu değil. Masa başında düzenlenmiş, herhangi bir objektif kritere dayanmayan, ülkemizde röportaj yaptıkları kişilerin özellikle muhalif sayılan kişilerden, belli ideolojiye sahip kişilerden görüşler alınarak oluşturuşmuş, yanlı listelerle ülkemizin o sıralamada olduğunu söylemek Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve yargımıza büyük haksızlık. Basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail’in daha gerisinde göstermek mümkün mü? İsrail son 1 yılda 200’den fazla gazeteciyi öldürmüşken, onların yaşam haklarını ihlal etmişken, nasıl İsrail, Türkiye’nin basın özgürlüğü anlamında önünde olabilir. Bu mümkün mü? Özellikle Türkiye hukuk güvenliği noktasında en güvenli ülkelerdendir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı noktasında her zamankinde yargımız bağımsız ve tarafsızdır."



"Ülkemizin ve yatırımcının menfaatine değildir"


"Hukuk güvenliği olmazsa yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelebilir miydi?" diyen Bakan Tunç, "Ülkemize gelen doğrudan yabancı sermaye tutarı 80 yılda 15 milyar dolar. 2002’den bugüne 23 yılda 273 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı geldi. Ülkemiz yüksek standartlı bir demokrasiye kavuştuğu için bu olmuştur ve olmaya devam edecektir. Birileri, özellikle ülkemiz muhalefeti maalesef Türkiye’yi bu noktada karalayarak, ’Hukuk güvenliği yok, ey yatırımcı buraya gelmeyin, burada zorlanırsınız’ demek ülkemizin ve yatırımcının menfaatine değildir" diye konuştu.



"7.5 milyon uyuşmazlık arabulucuların önüne gitmiş"


Arabuluculuğun önemine dikkat çeken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "12 yılda uygulama başladığı günden itibaren 7.5 milyon uyuşmazlık arabulucuların önüne gitmiş. Bunun 4.5 milyonu anlaşma ile sonuçlanmış. 4.5 milyon 9 milyon kişi demek. Yılda ortalama baktığımızda bin uyuşmazlık, neredeyse 700 mahkemenin yapacağı iş arabulucular tarafından çözümlenmiş. Daha da geliştirmenin gayreti içerisinde olacağız" dedi.



"Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil"


Bakan Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:


"Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden de yargının hedef alınmasını üzülerek takip ediyoruz. Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi, hukuk ve hukuk devleti ile asla bağdaşmaz. Biz masumiyet karinesine önem veriyoruz. Lekelenmeme hakkı anayasal bir haktır. Bu konuda yaptığımız özellikle düzenlemelerle, soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi imkanları gibi ve diğer ceza mahkemesi kanununda yaptığımız düzenlemelerle bu konuda masumiyet karinesine hep dikkat çekiyoruz. Ancak devam eden soruşturmalarla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden daha ilk andan itibaren ’Yargı yanlış yapıyor, olamaz, suçsuz’ demek de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ters. Özellikle yargı mensuplarını bu konuda tehdit etmek, yargıyı karalamaya yönelik beyanlarda bulunmak, sokak çağrısı yapmak, boykot çağrısı yapmak doğru değildir. Hep beraber yargı sürenini beklemek durumundayız. Zaten soruşturma sonrasında suçlu ile suçsuz ortaya çıkacaktır. Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil. İş dünyamız, esnafımız, milletimiz bu boykot çağrısına itibar etmedi. Bunun hiç kimseye faydası yok. Üretimi durdurmanın, esnafın kepenk kapatmasını sağlamanın kime ne faydası olabilir? Ekonomiyi sarsmaya yönelik çabalar milletimiz tarafından takdir görmez, yeri ve zamanı geldiğinde cevabını verir."



"Hiç kimse yargının yerine geçip, hüküm dağıtamaz"


"Yolsuzluk soruşturmaları aslında ekonomimiz için önemli bir gelişmedir" diyen Bakan Yılmaz Tunç, "Hesap verilebilirlik, şeffaflık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesini önlenmeye yönelik yargının tutumu takdir edilmesi gereken ve özellikle saygı duyulması gereken bir tavırdır. Kamu kaynakları hepimizin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı çarçur edilirken, yargının buna sessiz kalması mümkün değildir. Yargı yolsuzluk yapandan da, hukuka aykırı davranan da hesap soracaktır. Yapılan budur. Aksi takdirde herkes istediğini yapmaya kalkışır. Yargı süreçlerine zarar vermeyecek, yargıyı etkilemeye yönelik çabalardan kaçınmak gerekir. Yargı bağımsızdır, görevini yerine getirir. Hiç kimse yargının yerine geçip, hüküm dağıtamaz. Bugün yargının attığı her adım, şeffaflıkla gerçekleştirilmektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan kimsenin bu süreçten rahatsızlık duymaması gerekir. Yargı ne suçluyu saklar, ne de suçsuzu lekeler. Yeter ki hukuk konuşsun. Adalet yerini bulduğunda ekonomi güçlenir. Sürece yönelik sabırlı, sağduyu ve adalet temelli yaklaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan herkesin bu sürece destek olması gerektiğini ifade etmek istiyorum" şeklinde konuştu.



"Önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek"


Geciken adaletin adalet olmadığına dikkat çeken Tunç, "Yargının adil ve hızlı karar verebilmesi ile ilgili olarak tedbirlerimizi almaya devam ediyoruz. Mevzuatın yenilenmesine yönelik çalışmalarımıza hala devam ediyoruz. Yargı Reformu Strateji Belgemizi 23 Ocak’ta Cumhurbaşkanımız açıklamıştı. Orada 264 hedef var. Bu hedeflerin içerisinde kurumsal kapasitenin daha da güçlendirilmesi ve süreçlerin hızlandırılmasına yönelik bir takım yenilikler var, hedeflerimiz var. Ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik, soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması ve infaz aşaması 3’ü de birbirinden değerli aşamalar. Toplumu suçtan korumaya yönelik önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek. Hukuk yargılarının gecikmeksizin sonuçlandırılması ile ilgili alacağımız tedbirler, sadeleştirmeler var. Duruşmalarla ilgili uzun sürmemesi, ceza davalarında duruşmaların kesintisiz devam etmesi, ara vermeden karara ulaşılması, delillerin baştan toplanmış olması tüm bunlar özellikle uygulamadan kaynaklanan bir takım problemleri çözecek. Önemli tespitlerimiz oldu. Bunu yaparken masa başında bu değerlendirmeleri yaptık. 1-1,5 yıl tüm taraflarla görüştük. Hukukçularımızla görüştük, akademisyenlerimizden görüş aldık, hukuk fakültelerimizden, barolarımızdan ve yargıda görev yapan hakimlerimiz, savcılarımızdan tüm kademelerden aldığım görüşler ve vatandaşlarımıza da açtık. Vatandaşlarımız internet yoluyla bize ulaştı. 55 bine yakın görüş vatandaşlarımızdan geldi. Tüm bunlar derlenerek bir 264 öncelikli hedefi belirledik. Önümüzdeki 2029 yılına kadar geçecek süreci takvimlendireceğiz. Adalete erişime kolaylaştırmaya yönelik, özellikle bazı düzenlemelerimiz olacak. İlk yargı paketimiz ceza adaleti sistemi ile ilgili. 39 maddelik paket hazırlığımız oldu. Özellikle ceza adaletinde son yıllarda karşılaştığımız birçok problemi çözmeye yönelik, suç ve suçluyla mücadeleye yönelik, bilişim suçların önlenmesi ve yargısal süreçlerin etkinliğiyle ilgili, toplumu rahatsız eden trafik suçları özellikle hapis cezasını gerektirenler bu pakette. Ceza adaleti sistemiyle ilgili ilk paketi milletvekillerimizin önüne çok kısa sürede arz etmiş olacağız" diye konuştu.



"Artık hukuk fakültesine bu şekilde geçiş söz konusu olmayacak"


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hukuk fakültelerindeki kaliteyi artırmanın önemli olduğunu da aktararak, "Hukuk fakültelerinde başarı sıralaması, hukuk fakültelerinde girişte ilk 100 bine girme şartını bu yıldan itibaren getirmiş bulunuyoruz. Artık Türkiye’nin en başarılı öğrencileri hukuk fakültesine girerek eğitim alacaklar. Hukuk fakültelerine dikey geçiş, ikinci öğretim gibi sistemleri YÖK Başkanımız ile görüşerek kaldırdık. Artık hukuk fakültesine bu şekilde geçiş söz konusu olmayacak. Hukuk mesleklerine giriş sınavının da çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Geçen eylül ayında ilk sınavı yapmıştık. Nisan sonunda da 2’nci sınav yapılacak. Artık hukuk fakültesi mezunları avukatlık stajına başlayabilmek için önce bu sınavı geçmeleri lazım. Hakim-savcı olabilmek için sınava girmeden bunu geçmeleri lazım. Yine başlattığımız bir diğer sistem hakim, savcı yardımcılığı. Artık hakim savcı adaylığını bıraktık yerine 3 yıl süren hakim-savcı yardımcılığına geçtik. 2 bin 75 hakim-savcı yardımcımız görevlerine başlamış bulunuyorlar. Usta-çırak ilişkisi içerinde yetişecekler. Hem görev yapacaklar hem de uygulama yapacaklar. Henüz mesleğe kabul edilmedikleri için karar verme noktasında yetkileri olmayacak ama kürsüye daha donanımlı halde çıkacaklar" dedi.



"2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığından 1 milyon 112 bin 189’u anlaşma sağlanmış"


Arabuluculuk sisteminin önemli bir kısmını iş uyuşmazlıklarının teşkil ettiğini vurgulayan Yılmaz Tunç, "İşçi ile işverenin dostane bir şekilde barışarak masadan kalkmasını çok önemsiyoruz. Bu, toplumsal barışa hizmet eden önemli bir durum. Bu anlamda da iş uyuşmazlıklarındaki zorunlu dava arabuluculuk başarıyla sürüyor. Bugüne 2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığı arabulucuların önüne gelmiş, 1 milyon 112 bin 189 anlaşma sağlanmış. Dava şartı arabuluculuk olmasaydı iş mahkemelerimizin, 9. Hukuk Dairemizin iş yükü çok daha artmış olacaktı. Zorunlu arabuluculukta başarı oranı yüzde 47. ihtiyari arabuluculukta başarı oranı yüzde 90’ları aşıyor. Ortalamaya baktığımız zaman yüzde 65 gibi bir başarı olduğunu görüyoruz" diye konuştu.



"Yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmayla sonlandığını görüyoruz"


Son yıllarda yaşanan kira uyuşmazlıklarının da zorunlu arabuluculuk kapsamına alındığına değinen Bakan Tunç, yüzde 25 şartı nedeniyle bir takım istenmeyen, tatsız olayların yaşandığını söyledi. Tunç, "Bunların artık ortadan kalktığını görmek memnuniyet verici. Tabii arabuluculuğun burada çok büyük katkısı oldu. Geçen yıl 1 Eylül’den itibaren kira uyuşmazlıklarında, ortaklığın giderilmesi davalarında, kat mülkiyetinden doğan davalarda, komşuluk hukukundan doğan davalarda, bir de tarımsal hizmet sözleşmelerinden bunlarla ilgili zorunlu arabuluculuğu getirdikten sonra özellikle kiralarda baktığımız zaman neredeyse yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmaya sonlandığını görüyoruz" şeklinde konuştu.



"Kira uyuşmazlığı başvurularından 127 bin 418’i anlaşma ile sonuçlandı"


1 Eylül 2023’ten itibaren yapılan kira uyuşmazlığı başvuru sayısının 348 bin 341 olduğunu belirten Tunç, "Bu başvurulardan 127 bin 418’i anlaşma ile sağlanmış. Vatandaşımız, adliyeye gitmeden, uzun sürecek yargılama sürecine muhatap olmadan haklarına kavuşmuş oluyorlar. Bunlar memnuniyet verici" ifadelerini kullandı.



"Biz de ilk imza atan ülkelerdeniz"


Arabuluculuğu ’Singapur Sözleşmesi’ ile uluslararası alana taşındığını kaydeden Bakan Tunç, "Ulusal düzeyde bir çözüm yöntemi, uluslararası sitemde 57 ülkenin imza attığı, biz de ilk imza atan ülkelerdeniz. Uluslararası yatırımcı açısından da bu sözleşmeye imza atmamız çok olumlu" dedi.



Bakan Tunç: "Boykot çağrısı akıl alır bir şey değil"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Afyon Sarı serumdan ölüm olayında ilk duruşma görüldü Afyonkarahisar’da geçtiğimiz yaptırdığı sarı serum sonrası fenalaşan ve kaldırıldığı hastanede yaşamını yitiren Mehmet Gündoğan olayında hakim karşısına çıkan doktor kendisini gerekli yasal prosedürleri yerine getirdiği şeklinde savunarak, "Yoğun bakımda hayatını kaybeden Gündoğan için gerekli tetkiklerle birlikte elimizden geleni ekibimizle birlikte yaptık" dedi. Olay, geçtiğimiz 13 Ocak 2025’te kent merkezindeki özel bir klinikte meydana geldi. İddiaya göre, mobilya sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın sahibi olan ve umre yolculuğu hazırlığı yapan 2 çocuk babası Mehmet Gündoğan, grip şikayetiyle kliniğe başvurdu. Burada Gündoğan’a herhangi bir tetkik yapılmadan sarı serum bağlandı. Ancak Gündoğan serumun bitmesine yakın nefes almakta güçlük çektiğini söyleyerek fenalaştı. Sonrasında ise Gündoğan’a iddiaya göre klinik çalışanları müdahale edemedi. Yaklaşık 10 dakika sonra Gündoğan’ın refakatçi olarak yanında götürdüğü arkadaşı Gündoğan’ın durumunu görünce 112 Acil Çağrı Merkezini arayarak yardım istedi. İhbar üzerine kliniğe gelen ambulansla Afyonkarahisar Devlet Hastanesine kaldırılan Gündoğan müdahalenin ardından yoğun bakıma alındı. Ancak Gündoğan girdiği yoğun bakımdan 20 saatin sonunda yaşama tutunamayarak hayatını kaybetti. "Sözlü onayıyla tedaviye başlandı" Olayın ardından Afyonkarahisar 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘taksirle ölüme neden olma’ suçundan açılan davanın ilk duruşması yapıldı. Duruşmaya tutuksuz sanık doktor S.E. ile tanıklar olayda yaşamını Mehmet Gündoğan’ın ailesi ve taraf avukatları katıldı. Duruşmada sanık S.E. verdiği ifadesinde Gündoğan’ın kliniğe 13 Ocak’ta grip, bademcik şikayetiyle birlikte hızlı bir şekilde iyileşmek istediği üzerine başvurduğunu ve Gündoğan’ın sözlü onayıyla tedaviye başlandığını kaydetti. "O gün penisilin kaynaklı öngörülemeyen alerjiye bağlı olarak nefes almakta güçlük çekti" İçerikleri hakkında bilgi verdiği iki serumun maktule takıldığını söyleyen S.E, hastanın o gün penisilin kaynaklı öngörülemeyen alerjiye bağlı olarak nefes almakta güçlük çekmesi üzerine 112 Acil Sağlık ekibini çağırdıklarını kaydederek, "Bir süre sonra ambulansla entübe edilerek hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakımda hayatını kaybeden Gündoğan için gerekli tetkiklerle birlikte elimizden geleni ekibimizle birlikte yaptık" dedi. Sanık S.E., son olarak beraatini talep etti. Duruşmada söz alan Göndoğan’ın eşi Songül Gündoğan ise özel klinikte ihmallerin olduğu gerekçe göstererek suçluların cezalandırılmasını istedi. Tanık beyanlarının alınması sonrası, mahkeme duruşmayı 3 Mart 2026’ya erteledi.
Edirne Edirne’de mera ıslah projeleri ile hayvancılığa destek Edirne’nin Keşan ve Havsa ilçelerinde hayvancılığın geliştirilmesi, mera alanlarının verimliliğinin artırılması ve üreticilerin kaba yem ihtiyacının karşılanması amacıyla yürütülen Mera Islah ve Amenajmanı Projesi kapsamında çalışmalar aralıksız devam ediyor. Keşan ilçesine bağlı Karahisar köyünde projeyle ilgili toplam 25 dönüm mera alanında ıslah çalışmaları sürdürülüyor. Geçtiğimiz yıl mera verimliliğini artırmak amacıyla ön bitki olarak yulaf ekimi yapılan alanda, bu yıl 7’li karışım mera otu ekimi gerçekleştirildi. Ekim çalışmaları, modern tarım tekniklerinden biri olan drone destekli ekim yöntemi kullanılarak yapıldı. Karahisar Köyü Muhtarı Cavit Ateş, "Geçen yıl yapılan ekipleri çok iyi verim aldık. Bu yıl da biraz daha fazla alana ekim yaparak hayvancılığa katkı yapmak için ekimi gerçekleştirdik.Bize bu imkanı sağlayan il müdürlüğümüze ve bakanlığımıza saygı sunuyoruz" dedi. Taptık köyünde suni mera alanı 600 dekara ulaşıyor Havsa ilçesine bağlı Taptık köyünde ise Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen proje çerçevesinde altılı karışım mera otu tohumu ekimi yapıldı. Bu yıl 400 dekar alanda gerçekleştirilen ekim çalışmalarıyla birlikte, daha önce ekimi tamamlanan 200 dekar alanla, köyde toplam 600 dekar suni mera alanı oluşturulmuş olacak. Mera ekim çalışmalarına; Havsa Kaymakamı Oğuzhan Aksoy, İl Tarım ve Orman Müdürü İslam Köse, İl Müdür Yardımcısı Volkan Diriker, Havsa İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali Doğan, Havsa Ziraat Odası Başkanı Bülent Uzel, Çayır, Mera ve Yem Bitkileri Şube Müdürü Metin Özkan, teknik personel ve üreticiler katıldı. Tohum ve gübre desteği Proje kapsamında Taptık köyünde yürütülen çalışmalar için 8 ton gübre, 4 ton yulaf tohumu, 2 ton altılı karışım mera otu tohumu kullanılarak toplam 600 dekarlık suni mera alanı tesis edilecek. Ekim çalışmalarının ardından yetkililer, köy kahvesinde üreticilerle bir araya gelerek vatandaşların talep ve önerilerini dinledi, karşılıklı istişarelerde bulundu. Yürütülen çalışmalarla mera alanlarının ıslah edilmesi, sürdürülebilir hayvancılığın desteklenmesi, üreticilerin kaba yem ihtiyacının karşılanması ve yem maliyetlerinin azaltılması hedefleniyor. Yetkililer, mera ıslah projelerinin Edirne genelinde artarak devam edeceğini vurguladı. (MÇ-
Muğla Datça Yat Limanı, 2025 yazında bin 699 tekneyi ağırladı Muğla’nın Datça ilçesinde bulunan yat limanı her yıl olduğu gibi bu yıl da vatandaşların duraklarından biri haline gelirken, yaz sezonu boyunca limana bin 699 tekne yanaştı. 2025 yaz sezonunda Datça Yat Limanı, yoğun deniz trafiğine sahne oldu. Yaz sezonu boyunca limana toplam bin 699 teknenin giriş ve çıkış yaptığı kaydedildi. Datça Yat Limanı’nı kullanan teknelerin büyük bölümünü yerli ve yabancı bayraklı yatlar oluşturdu. Özellikle Ege ve Akdeniz rotasında seyreden yatların Datça’yı tercih etmesi, yaz aylarında limandaki hareketliliği önemli ölçüde artırdı. Öte yandan Datça’nın deniz ulaşımına yönelik devam eden ve planlanan projelerin de yat limanına olan ilgiyi artırdığı belirtildi. Yeni Sömbeki (Simi) - Datça feribot hattına ilişkin çalışmaların sürdüğü ve sürecin Datça Kaymakamlığı tarafından yakından takip edildiği öğrenilirken, ayrıca İstanköy (Kos) - Datça feribot seferlerinin de yılbaşından sonra başlatılmasının planlandığı bildirildi. Öte yandan geçtiğimiz Kasım ayı itibarıyla Datça Liman Başkanlığı görevini devralan Cengiz Kelepçe, Datça Liman Başkanlığı’nda yenilenme hedefiyle çalışmalara başlandığını belirterek, öncelikli ihtiyaçlardan birinin hizmet binası olduğunu ifade etti. Konuya ilişkin Milli Emlak Müdürlüğü ile görüşmeler yapıldığını kaydeden Kelepçe, sürecin olumlu ilerlediğini belirterek, yeni bina çalışmasının hayata geçmesi halinde lojman planlamasının da gündemde olduğunu söyledi. Datça’nın deniz ulaşımı açısından önemli projelerin de takip edildiğini ifade eden Kelepçe, Sömbeki (Simi) ile Datça arasında planlanan feribot hattına ilişkin çalışmaların Datça Kaymakamlığı tarafından yakından izlendiğini aktardı. Ayrıca İstanköy (Kos) – Datça feribot seferlerinin de yılbaşından sonra başlamasının planlandığını belirtti. Datça’nın denizcilik potansiyelini daha da artırmak için çalışacaklarını vurgulayan Kelepçe, Datça Liman Başkanlığı’nın tekneler için daha fazla tercih edilen bir uğrak noktası haline gelmesi, özellikle büyük teknelerin bölgeye yönelmesi adına gerekli katkıyı sunmaya devam edeceklerini ifade etti.
İstanbul Acıbadem, TotalEnergies AFCON 2025’in resmi sağlık tedarikçisi oldu Acıbadem Sağlık Grubu, Afrika’nın en prestijli futbol organizasyonu olan TotalEnergies Afrika Uluslar Kupası 2025’in (AFCON 2025) resmi sağlık tedarikçisi oldu. Afrika Uluslar Kupası’nın 35.’si 21 Aralık 2025 - 18 Ocak 2026 tarihleri arasında Fas’ta düzenleniyor. Toplam 24 milli takımın şampiyonluk için mücadele edeceği turnuvada karşılaşmalar, 6 şehirde yer alan 9 stadyumda oynanıyor. AFCON 2025’in dünya genelinde milyonlarca futbolseverin ilgisini çekmesi beklenirken; organizasyon sportif rekabetin yanı sıra küresel etkisiyle de öne çıkıyor. Uluslararası standartlarda sporcu sağlığı desteği Sporcu sağlığı alanındaki özellikli hizmetleriyle tanınan ve Türkiye’nin ilk ve tek FIFA akreditasyona sahip Sporcu Sağlığı Merkezi’ni bünyesinde barındıran Acıbadem Sağlık Grubu, AFCON 2025 boyunca sağlık hizmeti desteği sunacak. Anlaşma kapsamında, turnuva sırasında sakatlanan ve tedavisine Türkiye’de devam etmeyi tercih eden sporcuların tıbbi tedavilerinden de Acıbadem sorumlu olacak. Sporcular, Acıbadem’in ileri tıbbi altyapısından ve uluslararası standartlarda sunulan sağlık hizmetlerinden faydalanacak. Küresel spor organizasyonlarının güçlü sağlık partneri Büyük uluslararası spor organizasyonlarındaki güçlü deneyimiyle Acıbadem Sağlık Grubu, AFCON 2025 işbirliğiyle sporcu sağlığı alanındaki uzmanlığını küresel ölçekte bir kez daha sergilemeyi ve Afrika futbolunun gelişimine katkı sunmayı hedefliyor. İşbirliği anlaşması; Fas’ın Rabat kentinde, CAF Genel Sekreteri Veron Mosengo-Omba ile Acıbadem Sağlık Grubu Spor Sponsorlukları Koordinatörü Doç. Dr. Çağrı İlk arasında imzalandı.
Antalya Konyaaltı’nda sıfır atık seferberliği Konyaaltı Belediyesi ekipleri, Akdeniz Üniversitesi içerisinde faaliyet gösteren esnafı ziyaret ederek geri dönüşüm konusunda bilgilendirme yaptı. Bilgilendirmenin yanı sıra esnafa geri dönüşüm kutuları bırakıldı. Konyaaltı Belediyesi, iklim ve çevre dostu çalışmalarını sürdürüyor. Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan’ın göreve geldiği günden bu yana göstermiş olduğu hassasiyetle çalışmalarına yön veren Konyaaltı Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü ekipleri, Akdeniz Üniversitesi içerisinde faaliyet gösteren esnafla bir araya geldi. Esnafa ve üniversite öğrencilerine sıfır atık ve geri dönüşüm konularında bilgilendirme yapan ekipler, kafe ve restoranlara geri dönüşüm kutuları bıraktı. Konyaaltı Belediyesi yetkilileri yapılan çalışma ile ambalaj atıklarının kaynağında doğru ayrıştırılması ve toplanması konularında bilgilendirme yaparak farkındalık sağladıklarını aktardı. Kotan: "Amacımız geleceğe temiz bir dünya bırakmak" Çevre duyarlılığı konusunda halkın bilinçlenmesinin son derece önemli olduğuna dikkat çeken Konyaaltı Belediye Başkanı Cem Kotan, "İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğümüzün, Akdeniz Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğrencileriyle birlikte yaptığı bu çalışma çok anlamlı. Çalışmayla bir yandan öğrencilere bir yandan da esnafa farkındalık sağlamış olduk. Ekiplerimiz eğitim ve farkındalık çalışmalarını ara vermeden sürdürüyorlar. Biliyorsunuz ki geçtiğimiz günlerde Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planımızın (SECAP) ilk toplantısını gerçekleştirdik. Çevreyi ve geleceği düşünen çalışmalarımıza var gücümüzle devam ediyoruz. Amacımız geleceğe temiz bir dünya bırakmak" diye konuştu.